| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 20.11.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, 239 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii, AK PARTİ yeri geliyor "2053" diyor, yeri geliyor "2071" diyor ama bir gün sonrasını planlayamıyor; bunu Meclis çalışmalarında çok sık görüyoruz yani elli yıl sonrasına falan bir şeyler söylüyor, nasıl olsa o güne kadar -Keynes'in dediği gibi "Hepimiz öleceğiz." diyor- onun olup olmayacağını düşündüğü yok ama bir gün sonrasını planlayamayan aslında bir grup hem ülkeyi yönetiyor hem Meclisi yönetiyor. Maalesef, böyle bir durumla karşı karşıyayız.
Şimdi, bu işin teamülü ve nezaketi değerli arkadaşlar, -yıllardır yani on yıldır milletvekiliyim ama ondan önce de bürokrat olarak çok sık gidip geldiğim için- Plan ve Bütçe Komisyonuna, Meclise bütçe geldikten sonra Plan ve Bütçe Komisyonunu ilgilendiren kanun teklifleri çok fazla görüşülmez Genel Kurulda özellikle çünkü artık orada bir yoğunluk başlamıştır. Bunların planlamasının önceden yapılması lazımdı ancak bu planlamanın yapılmamış olduğunu görüyoruz.
Şimdi, tabii, vergi konusu... Bu torba kanun ama ağırlıklı olarak vergiye ilişkin bir torba kanun; madde madde, sürem yettiği kadar konuları irdelemeye çalışacağım, düşüncelerimizi ifade etmeye çalışacağım ancak oraya geçmeden önce, hazır Hazine ve Maliye Bakanlığı bürokratları, Sayın Bakan Yardımcısı ve diğer arkadaşlar da burada iken vatandaşın acilen birkaç tane beklentisi var -belki vaktim kalmaz sonunda- onları şimdiden söylemek istiyorum. Şimdi, bu eğitim giderlerinin ücretlilerde de bir şekilde vergi matrahından düşülmesine ilişkin toplumda bir beklenti var yani biliyorsunuz, eğer beyanname veriyorsanız eğitim giderlerinizi belli oranda düşürebiliyorsunuz, matrahtan düşüyor fakat özellikle beyaz yakalı çalışanlar -okul ücretlerinin de çok çok yüksek arttığını falan düşündüğümüzde artık- insanlar bunu finanse edemiyor. Dolayısıyla burada vergi adaleti açısından eğitim giderlerinin ücretle... Beyanname vermeyenlerde de vergi matrahından düşürülmesine ilişkin bir mekanizmanın bulunması önemli. Bu emlak vergisiyle ilgili sistemsel bir hata var değerli arkadaşlar. Bir defa, dört yılda bir rayiç bedeller tespit ediliyor fakat dört yıldan sonraki... Yani bir yıl öyle dersek "1+3"ün diğerlerinde yeniden değerleme oranının yarısı kadar artırılıyor. Bu da neyi getiriyor? Dört yılda bir zaten hiçbir şey olmasa o artışların enflasyon kadar olmamasından kaynaklanan bir şok artışı zaten tanımsal olarak getiriyor, dolayısıyla bu işi düzeltmek lazım. Özellikle şu anda da çok yüksek artışlar oldu, bunun tekrar gözden geçirilmesi lazım. Bu kanunda da bununla ilgili bir madde ihtiyacı var.
Bu kentsel rantların vergilendirilmesi meselesi hâlâ önemini koruyor. Türkiye'de kaynaklarımız, bakın, bizim kaynaklarımız verimsiz alanlara gidiyor. İnşaat yapmak hâlâ o kentsel rantlardan dolayı çok verimli bireyler açısından veya firmalar açısından fakat ekonominin geneli açısından kötü. Türkiye'nin yurt dışından çok ciddi kaynak geldiği dönemlerde de o kaynakların özellikle bu bina, inşaat yani taşa, toprağa gitmesi Türkiye'nin bugününde karşılaştığımız zorlukların en önemli nedenlerinden bir tanesi. Bunun artık yapılması lazım. Devletteyken biz de çalıştık, bununla ilgili çalışmalar var fakat bir siyasi iradenin burada tecelli etmesi gerekiyor.
Şimdi, diğer bir konu, bu basit usulden gerçek usule geçişler meselesi. Değerli arkadaşlar, bakın, günde 2 karton sigara satan bir bakkal gerçek usule geçiyor neredeyse; böyle bir şey olmaz. Yani burada güncelleme falan değil sorun, yeni baştan bütün bu eşik değerleri bir bakılması lazım. Yani biz kimi gerçek usulde vergilendirmek istiyoruz, kimi basit usulde vergilendirmek istiyoruz, buna bir bakılması lazım, Maliye Bakanlığının bunu çalışması lazım ve bu, acil bir durum; burada büyükşehir veya büyükşehir olmama durumu doğru bir kriter değil. Bakın, her şey artık büyükşehir düzeninden gidiyor. Ya, büyükşehir sınırları içerisinde olabilir ama küçücük, çok geri kalmış yörelerimiz var, büyükşehir değil ama ticari aktivitesi çok yüksek yerlerimiz de var. Yani bunlara sadece "Büyükşehir oldu." deyip oralarda vergiyi 2'ye katlamak, ne bileyim ben, işte, basit usulden gerçek usule geçişi oralarda daha hızlı yapmak; bunlar doğru hususlar değil. Bir de şu geçici bir süreyle... Şu anda kira stopajları yani konut kiraları çok arttı, iş yerlerinde kiralar çok arttı. İnsanlar çok sıkıntıda, ben bu pandemi döneminde yapıldığı gibi kira stopajlarının en azından bir süreliğine yüzde 20'den yüzde 10'a çekilmesinin zaruri bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bunlar vergiye ilişkin aklımıza gelen acil... Yani, sistemi kalıcı olarak çözmesi anlamında değil ama bana göre acil olarak yapılması gereken işlerden birkaçıydı.
Şimdi, bu kanun teklifinin 1'inci maddesiyle konut kira gelirlerinin vergilendirilmesinde bir istisna var, 47 bin lira istisna, bu istisna herkese tanınıyordu yani işte, bir geliriniz var, kira gelirinizden 47 bin lirayı düşüyorsunuz. 2025 için söylüyorum, 2026'da bir miktar artacaktı bu. Şimdi, bu istisna kaldırılıyor. Sadece kimlerde kalıyor? Emekli aylığı alanlarda kalıyor. Yani, bunun anlamı zaten şu: "Ben geliri ölçemiyorum." Tamam mı? "Geliri ölçemediğim için sadece statü üzerinden bir vergilendirme yapıyorum." Emekli Genel Kurmay Başkanlığı emeklisi olabilir, milletvekili emeklisi olabilir, onlarda istisna devam edecek fakat geliri çok daha düşük olan birilerinde istisna olmayacak; bu doğru değil, birincisi.
İkincisi, şimdi şöyle 2 birey düşünün, Özlem Hanım, şöyle 2 birey düşünelim, ikisinin de 1 tane evi var, kiraya vermişler, kira gelirleri var, birinin artı olarak emekli aylığı var; emekli aylığı olanda vergi istisnası devam edecek, emekli aylığı dahi yok ve tek geliri o kira geliri olandan vergi istisnasını kaldırıyoruz; böyle bir şey olmaz, bu maddenin mutlak surette gözden geçirilmesi lazım, bakılması lazım, bilmiyorum anlatabildim mi?
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Çok iyi anladım.
ERHAN USTA (Devamla) - Şimdi, 2'nci madde, konut kredilerinde faiz... Şimdi, diyelim ki konutu borçla aldınız, krediyle aldınız, faizi ödüyorsunuz, bu faizlerin bir kısmı indirim konusu oluyordu, bu kaldırılıyor yani bir tercihtir, siyasi tercihtir diyelim veya vergi politikası; doğru mu? Değil çünkü bunların hepsi, az önce bahsettiğim de bu da konut kiralarını yukarı doğru itecek hususlar, bu anlamda bakılması gerekir ama burada da bir çarpıklık şu: Şahıs için söylüyorum, bakın, firma değil, 2 şahıs var, birisi konut almış krediyle, birisi iş yer almış, konutu alanın kredisinin faizini vergiden düşmesini engelliyoruz şimdi yeni maddeyle ama iş yeri aldıysa orada engellemiyoruz; bunun mantığını birisi bana anlatsın. Dolayısıyla, bu maddeye de bu gözle bakmak lazım.
Şimdi, bu geçici vergi beyannamesi kaldırılmıştı birkaç yıl önce, tekrar geri getiriliyor, burada AK PARTİ'nin çok sıkıştığını görüyoruz. Sadece vergi artmayacak değerli arkadaşlar, bir, bir buçuk ay vergiyi önce almak için bir kanun getiriliyor, hâlbuki bu mali müşavirlere çok ciddi bir iş yükü külfeti getirecek.
Diğer bir husus, gayrimenkul alım satımında -burada Sadullah Bey'den ben biraz ayrışıyorum bir yönüyle- gerçek bedel üzerinden işlem yapılmaması durumunda bir ceza var yani gerçek bedeli tespit ettiğinde aradaki farkı vergi olarak alıyor, 2 artı 2 yüzde 4 harç alınıyor, bir de verginin yüzde 25'i kadar ceza alınıyordu, o şimdi verginin yüzde 100 yüze çıkarılıyor. Şimdi, tamam yani hiç kimse bu tür işlem yapmasın ama değerli arkadaşlar, yüzde 4 tapu harcı yüksek, bu harç bu kadar yüksek olduğu sürece bugün sıkılarsınız bir miktar engellersiniz ama yarın gevşettinizde yine rayiç bedelin altında gösterim olacaktır. Rayiç bedelin altında, piyasa rayicinin altında ama emlak vergisi bedeli olarak tespit ettiğiniz rakamın zaten üzerinde yani bir taraftan da yine devlet oraya bir emlak vergisi rayici tespit ediyor, onun üzerinde ama gerçek rayicin altında. Dolayısıyla, burada yapılması gereken hususun ben bu 2+2, yüzde 4'lük tapu harcının düşürülmesi şeklinde bir irade tecelli ederse ondan sonra hakikaten bunun üzerine gidelim. Herkes devlete vergisini versin ama bu kadar yüksek vergi olduğu zaman vergiye karşı direncin artacağını da görmemiz gerekir.
Şimdi, diğer bir husus, bu, ikinci el araçlarda vergi getiriliyor. 2002 yılında biz bunu kaldırmıştık. "Biz" derken memur sıfatımdan dolayı söylüyorum. Şimdi, hani müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış, ne kadar eskiden ne varsa tekrar tekrar bakılıyor, şöyle bir gözden geçiriliyor. Bu tekrar geliyor. Doğru bulmuyorum. Yani özellikle gelir seviyesi düşük kesimleri daha faza etkileyecek, tabii, lüks araçlar da olabilir ikinci el, o ayrı bir şey. Bir de tabii, orada bin lira asgari vergi getiriliyor. Dolayısıyla binde 2 vergi oranı olduğuna göre ne olur? Yani 500 bin liranın altındaki araç da otomatik olarak bin lira verecek, buradan vergi veya harç vermesi gerekecek. Bunun çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Bunu şöyle bir sıkıntısı vardı, kaldırılma nedenini belki söylersek yani özellikle traktörlerde bu çok oluyordu, hiç kimse satışı üzerine almıyordu bu vergiden kaçınmak için yani traktör sizin üzerinize ama satmışsınız başkası kullanıyor, kazalar oluyor, bir sürü problemler oluyordu. Yani onların aslında hepsini halletmişti bu verginin kaldırılması. Şimdi, tekrar bu verginin getirilmesi bizi benzer eski sorunlarla tekrar karşılaştıracaktır diye düşünüyorum. Yani oradan beklenen geliri düşündüğümüzde bence değmez. Yani vatandaşa da zaten yük getirecek.
Şimdi, bazı iş kollarında yıllık harç alınması ve yeni ruhsatların da harca tabi tutulması meselesi. Burada özellikle veterinerlerde, bu, ikinci el taşıt alım satımı yapanlar var, emlakçılar var yani yoğun kitleler bunlar. Mesela, işte ne kadarmış galeriler? 79 bin galeri var, 86 bin emlakçı var.
Değerli arkadaşlar, şimdi, şöyle bir hata yapıyoruz: Yine Gelir İdaremizi çok güçlü tutmadığımızdan. Bakın, Gelir İdaresinin güçlü olmamasında ben bürokratı filan suçlamıyorum, ben siyasi iradeyi suçluyorum; yirmi üç yıllık bir iktidar var, sıfırdan Gelir İdaresi alsa bugün çok güçlü bir Gelir İdaresi yapabilirdi, yapmadı; bilinçli olarak Türkiye'de Gelir İdaresi güçlü tutulmadı, çok net bu, çok net.
Şimdi, ne yapılıyor? Kümesteki tavukların sayısını artırmak yerine, hep kümestekilerin üzerine yükleniyoruz. Ya, şimdi, polis emeklisi, emlakçı açmış, geçinemiyor parasıyla, emekli maaşıyla geçinemiyor; bir emlakçı açmış, işte, 3-5 kuruş iş yapacak. Ona şimdi harç getiriyoruz, sanki çok imtiyazlı bir iş yapıyor, çok yüksek para kazanıyor. Şimdi, hepsini aynı... Hele bir de büyükşehirde yapıyorsa yani şurada ne bileyim ben, Haymana'nın nüfusu kadar? Herhâlde 30 binden fazladır köyleriyle baktığımızda. Haymana'daki bir tane emlakçıdan 40 bin lira yıllık harç alacağız arkadaşlar veya kendi şehrimden vereyim, bizim Havza'da bir tane emlakçıdan 40 bin lira yıllık harç alacağız. Allah'tan reva mı bu ya? Yanında Merzifon var, nüfusu Havza'nın nüfusunun 3 katı, orası büyükşehir olmadığı için oradan da 20 bin lira alınacak. Bunlara bakmak lazım. Böyle büyükşehirdir, değildir üzerinden filan böyle bir vergileme olmaz artık bunlardan vazgeçelim. Ve özellikle bu emlakçılarda ve ikinci el taşıtlarda ya, zannetmeyin ki iş yerinde 2 tane traktörü olan veya 2 tane otomobil satan, eski otomobil satan bir sürü galeri var bu memlekette, hepsi lüks Mercedes filan satmıyor. Bu insanlara diyorsunuz ki siz "İşte, büyükşehir ise 40 bin lira, büyükşehir değilse 20 bin lira ve her yıl tekrardan harç ver." Ne olacak? Kayıt dışı olacak. Kayıt dışı olmanın bir cezası var mı bu ülkede? Yok, yok kayıt dışı olmanın. Bak, döviz büfelerinde gördük biz bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda bin tane, 980 tane kayıtlı döviz büfesi var bu ülkede, 5 bin tane kayıtsız var. Kayıtsız döviz büfesi hem de en işlek yerlerde, caddelerde kayıtsız döviz büfesi kayıtlının 5 katı açılıyorsa bunların hepsi kayıt dışına gidecek arkadaşlar, bunu görmek lazım. 3-5 kuruş vergi alıyorsak onu da alamayacağız.
Vakıf üniversitelerinde öğrenim bedelinin artırılmasına sınır getiriliyor. Bence doğru bir şey çünkü... Tabii oraları da çok suçlayamıyoruz ama ne olursa olsun yine de aşırı artış oluyordu. Hatta bence bunun sadece üniversiteler değil, ilköğretim ortaöğretimde de özel okullarda belli bir limitin getirilmesi lazım. Bu kadar başıboş bir durum olmaz. Yani artık aileler bunu karşılayamıyor ama çocuğu okula başlamış, tekrar alamıyor da artık mecbur hâle geliyor. Dolayısıyla bence oraya da bakmak lazım, oraya yaygınlaştırmanın da ben faydalı olacağını düşünüyorum.
Şimdi, diğer bir madde. Tabii, seçim bölgemle ilgili bir madde. Bu, 17'nci maddede Orta Karadeniz Serbest Bölgesi kuruluyor. Elbette biz bunu destekliyoruz normal şartlarda. Yani Samsun'a bir serbest bölge kurulacak, bir serbest bölgemiz var bizim fakat bu eksik. Şimdi, kıyı şeridine, kıyıya serbest bölge yapıyoruz. Şimdi, bunu sadece bu kadar yaptığınız zaman yarın herkes kıyı şeridinde... Çünkü sanayi tesisleri, ticaret tesisleri de yapılabilmesine izin veriliyor, Anayasa'ya aykırılık bir durum da var. Şimdi, ancak ne olur? Zaten bizim bir liman ihtiyacımız var. Bununla ilgili önerge verdik. Bunu bir limanla yaparsak hem hiç kimseye kötü emsal olmaz. Yoksa bundan sonra başka illerde de "Kardeşim, kıyıya sanayi tesisleri yapmama ilişkin bir kanun ben de istiyorum." diyebilir haklı olarak. Samsun'un liman ihtiyacı var. Dolayısıyla bu Orta Karadeniz Serbest Bölgesi artı limanı olsun dedik. Hem hukuki sorunları çözecekti hem de Samsun açısından şöyle bir faydası var: Şimdi, serbest bölge burada, liman uzakta. Orada zaten çok aşırı bir trafik var. Serbest bölgeden limana giderken zaten Samsun'un felç olmuş trafiğini daha da fazla felç edeceğiz. Mevcut limanın turistik amaçlı liman hâline getirilmesi, burada yeni liman yapılması işin en doğrusudur. Yani işe biraz daha mantıklı bakmak lazım ve burada hem demir yolu bağlantısı hem de çevre yolu bağlantısı bu lokasyon için çok daha kolay zaten diğer limanda bu anlamda da sorunlar var. Buna ilişkin yine önergemiz olacak. Umarım, AK PARTİ'li arkadaşlar burada ikna olurlar da bu işe razı olurlar çünkü diğer türlü, bakın, Samsun'a iyilik yapmış olmayacağız, Samsun'un trafiğini felç edeceğiz.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Erhan Başkan, siz bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda çözemediyseniz burada çözemezsiniz; Komisyon Başkanı da Samsun Milletvekili.
ERHAN USTA (Devamla) - Evet, maalesef orada yani bu tabii, siyasi irade Mecliste tecelli etmiyor, onun için; İdris Başkanım, problem o.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Saraydan mı geliyor?
ERHAN USTA (Devamla) - Siyasi irade burada tecelli etmiyor, saraydan talimat gelmedikten sonra burada en hatalı iş de olsun, herkes biliyor fakat el kaldırıyorlar geçsin diye. Maalesef, bu da Parlamentonun ve Türkiye'nin geldiği durum.
Şimdi, bireysel emeklilikle ilgili husus, orada aşırı yetkilere her zaman karşıyız. Cumhurbaşkanı... Nedir ya? 30 olan oranı sıfır ve 50... Ne yapacağınızı bize söyleyin. Ha, ben burada bunların tasarruf üzerindeki etkisinin sınırlı olduğunu düşünüyorum. Bir miktar azaltılmasının ben kamu açısından daha faydalı olacağını düşünüyorum çünkü 132 milyar lira buraya biz her yıl yüzde 30'lar nedeniyle devlet katkısı yapıyoruz. Yani burada da yine Sadullah Bey'den bir miktar da ayrışıyorum ama bakın, farklı düşüncelerimiz olabilir. Bunu bozacak olan ne? Objektif çalışma. Bizim önümüze çalışma koyacaklar, diyecekler ki "Biz bunu test ettik, ölçtük, çalıştık. Bunun tasarruf üzerinde etkisi çok fevkalade var." veya "Sermaye piyasalarımızın gelişmesi üzerinde etkisi var dolayısıyla bunu artıracağız." diyeceksiniz veya etkisinin olmadığını ölçtüyseniz "Azaltalım." diyeceksiniz yani bu bilek güreşini ancak objektif çalışmalar ortaya koyar fakat bir çalışmayla da buraya gelinmiş değil maalesef.
Şimdi, bu borçlanma limiti meselesi var; şu anda zaten yani borçlanma limitinin 595 milyar lira daha artırılması, beş artı beşe ilave olarak. Şu anda, arkadaşlar, Hazine ve Maliye Bakanlığı kanunsuz borçlanıyor. Şu anda zaten kanuni limitler aşılmış durumda, hem de epeyce aşılmış; 236 milyar lira ekim sonu itibarıyla -bugün rakamlar açıklandı- kanunsuz bir şekilde borçlanma var. Bu da bir tuhaf tabii yani bunu da demokrasi açısından nereye sığdırıyorsunuz, onu bilmem ama zorunlu olarak da yapılması gereken bir durum.
Şimdi, bu sosyal güvenlikle ilgili maddeler var, burada vatandaşı üzecek maddeler var, bunların doğru olduğunu düşünmüyorum. Bu borçlanma ve ihya oranları var, buralarda oranlar yüzde 32'den yüzde 45'e yani doğumun dışında askerlik veya şu, başka nedenlerle borçlanma yapacaksanız -eskiden kabaca farklı oranlar var ama- kabaca söylüyorum, 32 olan oranlar 45'e çıkıyor. Bu, bu kadar ekonomik sıkıntıların olduğu bir dönemde vatandaşa aşırı yük demektir. İsteğe bağlı sigortalılarda prim oranı 1 puan artırılıyor, bu da vatandaşa bir yük getirecektir, bunu doğru bulmuyoruz, dolayısıyla bu maddelere katılmıyoruz. Katıldığımız maddeler var, onları zamanı geldikçe söyledim.
Şimdi, daha da kritik maddeler var. Sosyal güvenlikte uzun vadeli sigortalarda 1 puan herkese artış getiriliyor. Şimdi, bakın, bizim temel sorunumuz Türkiye olarak OECD bize diyor ki, bütün OECD raporlarına eğer arkadaşlar bakıyorsa, "Türkiye'nin üç iş gücü üzerindeki vergi ve prim yükü yüksek, dolayısıyla bunun aşağı çekilmesi gerekir." denilirken biz de bir defa herkese, her kesime 1 puan bir artış getiriyor, bir de 4 puanlık teşvikimiz vardı, o teşviki de efendim üretim sektörleri yani imalat sanayisi dışındaki sektörlerde 2'ye düşürülüyor. Yani kafedir, lokantadır, oteldir, buralarda zaten emekle ilgili ciddi problemlerin olduğu yerde işveren teşviklerinin düşürülmesi söz konusu. Dolayısıyla özetle kimi sektörlerde 3 puan prim artışı, kimi sektörlerde 1 puanlık bir prim artışı olacak, bence bunun zamanlamasının doğru olmadığını düşünüyorum. En azından... Ya, zaten doğru değil çünkü vergi prim yükümüz yüksek, hele hele böyle bir zamanda bence yapılmamalı.
Prime esas kazanç üst sınırı 7,5 kattan 9 kata çıkartılıyor; doğru bir karar, bunu destekliyoruz.
Genel sağlık sigortası prim borçları. Şimdi, bir insan düşünün, genel sağlık sigortası prim borcu var ama emekli olmuş, emekli aylığı alıyor. Diyorlar ki: "Biz bugün o borcu aylıktan kesemiyoruz." Tamam da yani işte buna şimdi yetki alınıyor. Kesilmeli mi, çok emin değilim yani insanların emekli aylıklarının zaten çok düşük olduğu bir dönemde, yüzde 25'inin de borçlarına kesilmesi oranı yani teknik olarak bakıldığında doğru. Yani siyaseten söylemiyorum, teknik olarak bakıldığında doğru bir şey ama insanların geçinmekte bu kadar zorlandığı bir dönemde, böyle bir yüzde 25 kesintinin yapılmasının...
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Vatandaşın alacağını icraya koyduramıyorsun, kestirmiyorsun vatandaştan ama kamu alacağında öyle.
ERHAN USTA (Devamla) - Kamu alacağında öyle, aynen öyle.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Bir tutarsızlık var.
ERHAN USTA (Devamla) - Tabii.
Dernek ve vakıfların elde ettiği gelirler iktisadi işletme olmuş sayılmaz diye ona ilişkin bir madde var. Madde şu: Belli bir büyüklüğün üzerindeki geliri olanlar da onların ticari işletme olması gerekiyor. Buna ticari işletme olmama yönünde bir muafiyet getiriliyor. Okullardaki kantin türü şeyler tamam ama dernek ve vakıflarda ben karşıyım. Yani bir dernek veya vakıf adı altında bir işletme, ticari işletme sayılması gereken bir büyüklüğe ulaştıysa versin vergisini arkadaş, niye vergi muafiyeti getiriyoruz? Sayın Bakan Yardımcısı, buna tekrar bakın, niye getiriyoruz ya? Adam kâr ediyor. Kim sonra bu dernekler, vakıflar? Yani dernek, vakıf adı altında bildiğiniz gibi zaten çok güçlü denetlenmiyor, tamamen ticari faaliyeti doğrudan yapıyor, kâr transferi yapıyor. Oradan yüksek fiyatla alıyor veya bilmem ne yapıyor, kârı oraya yığıyor, oradan biz de vergi almayacağız. Bence bu yanlış bir şey, bunu mutlak surette düzeltmeniz lazım.
Çekin üzerindeki tarihin muteber kılınmasına ilişkin bir madde var, zaruret olduğu için öyle.
Değerli arkadaşlar, şimdi, en önemli madde de şu: Kentsel Dönüşüm Başkanlığına borçlanma yetkisi getiriliyor. Son derece yanlış. Bakın, buradan söylüyorum, son derece yanlış çünkü Kentsel Dönüşüm Başkanlığı merkezî yönetim bütçesi içerisindeki bir başkanlıktır, bir kurumdur. Böyle bir şeyi Türkiye Cumhuriyeti devleti görmedi, borçlanma yetkisi hazinededir. Çünkü bütçede, devlet ana omurgası içerisinde siz bir birime nasıl borçlanma yetkisi verirsiniz? Sonra, niye veriyorsunuz? Hazineden daha mı ucuz borçlanacak? Hazineden daha mı kredibıl, daha mı itibarlı? Niye? İş başka bir şey, kentsel yönetim hiç kimsenin bir şey diyemeyeceği bir alan, tamamen siyasi ve kötü amaçlarla kullanılmaya müsait bir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ERHAN USTA (Devamla) - Bakın, bir kara delik oluşturur, yarın bunun başka emsalleri de çıkar. Buna mutlak suretle AK PARTİ Grubunun tekrar bakması lazım. Bu yanlışı lütfen yapmayın. Zaten yapacağınız yapıyorsunuz, memlekette yolsuzluk almış başını gitmiş. Ya, başka yerlerden çalın canım, illaki buradan çalmanız gerekmiyor. Dolayısıyla hiç olmazsa sistemi bu kadar bozmayın diyorum, Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)