| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 02.12.2025 |
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hafta sonu 39'uncu Olağan Kurultay'ımızı yaptık. Öncelikle, Mecliste grubu bulunan partilerin Grup Başkan Vekillerine, milletvekillerine, sizlere, arayanlara, tebrik edenlere çok teşekkür ediyoruz. Ülkemize, partimize hayırlı olmasını diliyorum.
27'nci Dönem AK PARTİ Giresun Milletvekili Cemal Öztürk vefat etti. Önemli görevlerde bulundu, AK PARTİ ailesine, Meclisimize, bizlere sabır diliyorum; Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de maalesef ki sürekli gündem dışı bir konu tartışılıyor. Anlıyorum, gündem dışı Mecliste oluyor ama Türkiye gündemi, Meclis gündemi insanların yaşadığı sıkıntıları karşılamıyor. Bakın, icra dairelerindeki dosya sayısı 1 Ocak-30 Kasım tarihleri arasında 9 milyon 661 bine yükselmiş, toplam dosya sayısı 25 milyona yaklaşmış. Üzülerek söylüyorum, kasım ayı için açlık sınırı 29.828 lira, yoksulluk sınırı 97 bin lira. TÜRK-İŞ'e göre sadece kasım ayında açlık sınırında 1.416 TL, yoksulluk sınırında 4.612 TL artış olmuş. İşsizler ordusu bir ayda 350 bin, son bir yılda 776 bin kişi artmış; toplam işsiz sayısı 12 milyon 41 bin kişiye yükselmiş. 15-24 yaş grubunda 2 milyon 92 bin kişi ne eğitimde ne istihdamda yani felaket bir tabloyla karşı karşıyayız ve bugün de asgari ücret komisyonu toplanamıyor. Şimdi merak ediyorum, asgari ücret zammı ne olacak ya da yılbaşında emekli zammını ne yapacağız? Tablo bu. Uzun süredir Meclis Komisyonunda bütçe tartışılırken bunlarla ilgili en küçük bir destek ya da emeklinin, işçinin, sefaletin durumunu çözecek bir ışık göremedik. O yüzden, Türkiye'nin, Meclisin, Komisyonun, bütçenin gerçek gündemi yoksulluktur, işsizliktir, emeklinin ve işçilerin durumudur; bunu konuşmalıyız.
Şimdi, Türkiye'de adalet gerçekten vahim durumda. Dün medyadan kızıl saçlı bir savcının durumunu öğrendik, medyadan. "Havuz medyası" olarak tarif ettiğimiz birkaç gazete bir savcıyı indirip kaldırdı. Neymiş? Bilgi sızdırıyormuş. Bakın, sabah gözaltına alındı, akşam serbest bırakıldı, daha sonra soruşturmadan dolayı da Şanlıurfa'ya yollanmış; durum bu yani bu savcı şu anda görevde. Hakkında gizlilik olan bir dosyadan dolayı ifade verdi, daha kendisine soru sorulmadan durumu medyaya aktarıldı ve kırk sekiz saat bu medya "kızıl saçlı bir savcı" diye haber yaptı. Ya, soruyorum: Bir savcıyı kendini savunamayacak hâle getiriyorsunuz. Yarın bu savcı, bu soruşturmadan ya da yargılamadan beraat ederse karnındaki doğmamış çocuğuna hesap verebilecek misiniz?
Ben savcılara sesleniyorum: Sözde gizli olan dosyalar sizin namusunuzdur. O gizli olan dosyalar basına sızarsa, insanlar linç edilirse en hafif sonuç, masumiyet karinesini ayaklar altına almış olursunuz. Ülke nereye gidiyor? İstihbarat insanları takip ediyor, bu raporlar medyaya veriliyor, savcı kendi gizlilik olan dosyasındaki bilgileri medyaya veriyor, kendi şüpheliye soru sormadan medya onu yargılıyor. Şimdi o savcı Şanlıurfa'da görevdeyse nasıl görevini yapacak? "Kızıl saçlı savcı" lakap takıyor.
Peki, soruyorum: Bu ülkede bir tek savcı gizli olan dosyadaki bilgileri, soruları sızdırdığı için yargılanıyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Hayır ama bu ülkede önünüze geleni sorguluyorsunuz, tutukluyorsunuz. Ya, daha bir hüküm yokken, bir iddia varken bu bilgiler sızıp nasıl insanları linç edebiliyorsunuz? Yazık değil mi? Bakın, bir savcıdan bahsediyorum, suçlu-suçsuz bilmem, ne yaptığını bilmem ama dosyanın gizli olduğunu biliyorum, görevde olduğunu biliyorum. Bir daha söylüyorum: Yarınlarda -ona benzer birçok durum var- o savcının doğmamış çocuğuna hesap veremezsiniz. Yazık, gerçekten yazık!
Diğer bir durum, Fatih Altaylı beş aydır cezaevinde. İşlenmez bir suçtan, işleyemeyeceği bir suçtan dört yıl iki ay ceza aldı ve tutukluluk hâlin devamına karar verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bakın, aort damarında yırtılma ihtimali var. Rahmetle anıyorum, Sırrı Süreyya Önder'i bu yüzden kaybettik. Doktor raporu var, kalbinde 4 tane stent var, beyin zarında 2 santimlik habis olmayan tümör var. Ya, niye tutuyoruz Fatih Altaylı'yı biz? Ya, ne hakla tutuyoruz? Hadi olmayacak bir cezayı verdin, neden tahliye etmiyorsun? Kimin kinini, nefretini yargıya araç olarak kullanıyorsun? Soruyorum: Burada bir yakınımızın başına böyle bir durum gelse, sağlık problemleri olsa, dört yıl iki ay bir cezadan dolayı tutukluluk hâline devam kararı verilse ne düşünürsünüz? Ortada delil yok, böyle bir kasıt yok. Aldık adamı, bir gazeteciyi, yıllarını bu mesleğe vermiş bir gazeteciyi, bırakmıyoruz. Anlamıyorum, tutsak mı alınıyor bu insanlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son dakika, buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Türkiye'de adalet ayaklar altına alınmıştır, hiç kimsenin hukuk güvenliği yoktur; bir grup savcı ve hâkimler keyfî davranmaktadır, gazeteciyi ve siyasetçiyi, belli bir alandaki muhalif görünen insanları tutsak olarak almaktadır; milletvekili fezleke tehdidinde, gazeteci cezaevinde, belediye başkanı cezaevinde ve maalesef ki hukuk ayaklar altında. Aynı şeyi Muhittin Böcek için söylüyorum, Zeydan Karalar için söylüyorum; bu insanların sağlık problemleri olduğu bir gerçek, 70 yaşına gelmiş insanlar, yazık arkadaşlar! Hukuku, yargı yetkisini böyle kullanıp ülkeyi bu hâle getirmeyin. İnsanların yüzüne bakacak, bak, durum kalmadı. O yüzden, adalet için, bağımsız bir yargı için herkes mücadele etsin. Ülke çok kötü bir noktaya gidiyor, dünyaya da rezil oluyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)