| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 04.12.2025 |
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Ne yazık ki maden işçilerimiz para hırsı uğruna sömürülüyor. Madencilerimizin ne canı ne de hakkı korunuyor. Denetimsizlikten, gerekli önlemleri almamaktan dolayı 2 binden fazla maden işçimiz hayatını kaybetti. Evet, yer altı kaynaklarımız zengin, bunlardan mutlaka faydalanmak durumundayız ama biz iş güvenliği ve iş sağlığı açısından nitelikli hâle gelmeliyiz. Hayatla ölüm arasında çalışan madencilerimiz maalesef ki bugün büyük sıkıntılar yaşıyor. Az önce bir milletvekili 5 bin istihdamın yapıldığını söylemiş, güzel ama 2 binin üzerinde maden işçisi ölmüş. Bizler iş güvenliğini sağlayıp iş kazalarını önlemeliyiz çünkü bu insanlar çok zor şartlarda çalışıyor, gün yüzü görmüyor, hayatları tehlikede. İş kazası riskini en aza indirmekle mükellefiz. Bir kez daha ben Madenciler Günü'nü kutluyorum, onların ölmediği, iş kazasının yaşanmadığı günleri diliyorum.
Evet, dün konuştuk, MESEM'i, Millî Eğitim Bakanını protesto eden öğrenciler tutuklandı, 16 öğrenci tutuklandı. Bakın, burada Sercan Gökoğlu Boğaziçi Üniversitesi mezunu; Zeynep Tekin, Marmara Üniversitesi, 20 yaşında; Pelin Yıldız, Marmara Üniversitesi; Elif Akın, Boğaziçi Üniversitesi; Nevin Tekin, İstanbul Üniversitesi; Merve Akyel, İstanbul Üniversitesi; Atakan Özsan, Boğaziçi Üniversitesi; yine, Burak Siperli, Boğaziçi Üniversitesi. Ya, bunlar bizim çocuklarımız, Türkiye'de ilk 100'e üniversite sınavlarında girerek bu okullara geldiler. Bu çocuklar bizim geleceğimiz. Ya, neden bu çocukları bu kadar kolay bir şekilde tutukluyoruz? Protesto haklarını kullanmışlar, Millî Eğitim Bakanını protesto etmişler. Vallahi, Millî Eğitim Bakanı protesto edilmeyi hak ediyor mu? Hak ediyor. Uygulamaları yanlış, söylemleri yanlış, eylemleri yanlış, kaldı ki bu çocuklar beni de partimi de protesto edebilir, partinin önüne gelir, eylem yapabilir, anayasal bir hak ama maalesef ki arkadaşlar, çok kolay tutuklama kararı veriliyor. Şimdi, bu 16 çocuk cezaevinde, belki beraat edecek, belki gerçekten suçları yok -ki bana göre yok, bir kez daha söylüyorum- ama geri dönülmesi imkânsız zararlar veriyor bu tutuklama kararları. Bunun önüne bu Meclis geçmeli, bu hâkim ve savcılar bu kadar keyfî bir şekilde bu ülkenin gençlerini, siyasetçilerini, sanatçılarını, gazetecilerini tutuklamamalı. Ya, buna bir düzenleme yapalım; hadi bakalım, tutuklama kararı verdi, üç ay yattı, üç ayın sonunda beraat etti, bu tazminatı rücu edelim hâkime; versin bakalım o tazminatı cebinden, bu kadar kolay tutuklama kararı verebilir mi? Bakın, ülkeye yazık oluyor. Bu kararlar Anayasa Mahkemesinden, AİHM'den dönüyor ama maalesef ki tamamen siyasi saiklerle bu kararlar veriliyor. Hakaretten insanlar tutuklanıyor. Bakın, bana yapılan bir hakaretten dolayı dava açsam inanın takipsizlik kararı verilir. Aynı şey, kimse kimseye hakaret etmesin, söylemden dolayı bir Bakana, tutuklama kararı veriliyor. Bana da size de protesto hakkını kullanan, eleştiri hakkını kullanan insanlar tutuklanmasın. 16 genç Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden mezun ama bugün cezaevinde. Olmuyor. Aynı şey, bakın, Fatih Altaylı kararında -bir kez daha söylüyorum, şu anda sağlığında ciddi sıkıntılar olduğunu duydum- hüküm verildi. Ya, niye tutuyoruz? İstinafı var, Yargıtayı var, Anayasa Mahkemesi var, AİHM'i var. Tutuksuz yargılansa ne kaybedecek? Adalet Bakanlığının, HSK'nin, Adaletin pulları mı dökülecek? Hayır. İtibar kazanacak ama maalesef ki geldiğimiz durum içler acısı. Olmuyor arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bakın, bir daha söylüyorum: Adaleti düzeltmezsek, yargı kararlarını gerçekten uygulanabilir hâle getirmezsek vicdanları yaralıyor; bunun çözümünü burada bulmazsak Türkiye bir felakete gidecek. Haksız hukuksuz, keyfî tutuklamalara karşı hep beraber yasama organı bir düzenleme getirelim.
Şimdi ben yine söylüyorum, bu bir dakikalık konuşmalara cevap vermek istemiyorum ama Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan... Çocuklarımıza pitbull cinsi bir köpek saldırmış, evlatlarımıza geçmiş olsun diliyorum. Maalesef ki bu köpekler sahipleri tarafından hiçbir kontrol altına alınmadan sokaklarda gezdiriliyor, insanlara saldırıyor, insanları yaralıyor, çocukları yaralıyor ve ölümcül darbeler vurabiliyor. Buna önlem alalım, yasaklansın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Gerçekten, pitbull ya da benzeri köpekleri sokaklarda bulundurmak ağır bir suç olsun. Ağızlık takmıyorsun, korumuyorsun; bak, çocukları yaralamış. Bunu da Mecliste sağ olsun, milletvekili dile getirmiş ama şu cümlelerle: "CHP'nin tiyatrocu Belediye Başkanı..." Ya, ne güzel, bir tiyatrocu Belediye Başkanı olmuş, bir sanatçı Belediye Başkanı olmuş "O çocukların yarası tiyatrodaki makyajlara benzemez." Ya, bu nasıl bir itham arkadaşlar ya? Bak, gerçekten ben bunu eleştiriyorum.
Dün de burada bir arkadaşımız "Artist!" dedi. Yahu, artist olmak suç değil, bunlar sanatçı ama bir "artist" kelimesini, "Tiyatro yapma." cümlelerini hakaret olarak kullanmayalım. Bunlar gerçekten doğru şeyler değil.
Bakın, doğru bir eleştiri getirmiş pitbull konusunda, benim de evlatlarım var, onların başına gelse aynı şeyleri hissederim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bitiriyorum, son cümlem.
BAŞKAN - Evet, son dakika...
Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ama "tiyatrocu Belediye Başkanı" "yüzündeki makyajlar" bunlar doğru değil ya da "Burada bir kötü tiyatro oynanıyor." Hayır, tiyatro iyi bir şey. "Artist!" Kadir İnanır iyi bir artistti, Türkan Şoray iyi bir artistti ama "Gelip de artistlik yapma." Bana hakaret edeceksen -etme de- başka bir sıfat, başka bir kelime bul. Sanatla uğraşmayalım, sanatçıyla uğraşmayalım. Burada sanatçıların sayısı ne kadar fazla olursa burada gerginlik de kavga da o kadar az olur.
Teşekkür ediyorum.
İyi çalışmalar diliyorum arkadaşlarıma.