GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:35
Tarih:12.12.2011

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığım ve bağlı kuruluşlarla ilgili bütçe görüşmeleri nedeniyle huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Öncelikle, değerli milletvekillerimizin görüş, fikir, eleştiri ve önerilerine teşekkür ediyorum. Çeşitli düşünceler ifade edildi, onları tabii ki not ettik, bir kısmına katılmakla birlikte, bir kısmına katılmamakla birlikte buradan gerekli, tabii, sonuçları çıkarmaya gayret edeceğiz. Gerek Plan ve Bütçe Komisyonundaki gerek Meclisimizdeki bu tartışmalar bizler için son derece önemli, gelecekte yapacağımız çalışmalar, belirleyeceğimiz öncelikler açısından da değerli konuşmalar, tartışmalar. Bu bakımdan teşekkür ediyorum.

Eskiden ismi Devlet Planlama Teşkilatı olan kurumumuz şu anda Kalkınma Bakanlığına dönüştürülmüş durumda. Bununla ilgili çeşitli yorumlar yapıldı. O konularda kısaca bir şeyler söylemek istiyorum. Öncelikle, Devlet Planlama Teşkilatımızın bu ülkeye büyük hizmetler yaptığının altını çizmek isterim. Çok önemli çalışmalar yapmış, önemli bir kurum kültürü, uzmanlık kültürü geliştirmiş, çok çeşitli alanlarda ülkemize hizmet eden insanlar yetiştirmiş bir kurumumuz. Bu vesileyle, bu kurumumuza ve bu tecrübe birikimine çok değer verdiğimizin altını çizmek isterim.

Bir genel düzenleme çerçevesinde, birçok kurum gibi Devlet Planlama Teşkilatımızda da bir dönüşüm oldu. Bir anlamda, misyonu, adı hâline geldi. Devlet Planlama Teşkilatının kurulduğundan beri misyonu kalkınmadır. Planlama dediğimiz şey bir araçtır sonuçta. Asıl amaç, vatandaşımızın refah düzeyini yükseltmek, ülkemizin kalkınmasını sağlamaktır. Bu anlamda, misyonunu adı hâline getirdik diyebilirim. Görevlerinde bir geriye gidiş söz konusu olmamıştır, tam aksine genişleme olmuştur. Gerek merkez teşkilatında kurduğumuz ve önemli projeleri, 2023 vizyonumuz çerçevesinde gerçekleştire-ceğimiz önemli projeleri izleyecek, değerlendirecek yeni bir genel müdürlük kurduk. Diğer taraftan, Türkiye'nin kalkınma tecrübesini bölgedeki komşu ülkelerimiz başta olmak üzere dünyayla paylaşacağımız, bu tecrübeyi daha da derinleştireceğimiz bir Kalkınma Araştırmaları Merkezi oluşturduk.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sayın Bakan, adını değiştireceğinize orta vadeli programı vaktinde yapsaydınız!

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Taşradaysa DAP, KOP, DOKAP gibi yeni bölgesel birimler, yapılar oluşturduk. Bunların da kurumsallaşmasını önümüzdeki dönemde tamamlayacağız.

"Kalkınma" dediğimiz kavramı da bu vesileyle tekrar tartışmak istiyorum. Geçmişte belki daha çok büyüme, daha çok ekonomi anlaşıldı kalkınmadan. Bu da elbette önemli. "Kalkınma" dediğimiz kavram tabii ki "ekonomi" kavramıyla çok yakından ilişkili ancak kalkınmayı ekonomiden ibaret görmek son derece yanlış ve dar bir anlayış olur.

"Kalkınma" dediğimiz kavram sosyal boyutu görmek durumunda çünkü bütün bunları biz insan için yapıyoruz, insan odaklı bir kalkınma anlayışıyla yapıyoruz. Kalkınma çevreyi görmek durumunda. Sürdürülebilir bir kalkınma süreci oluşturmak durumundayız. Kaynaklarımızı uzun vadeli planlamak durumundayız. Diğer taraftan, kalkınma, giderek bugünkü dünyada demokrasiyi, hukuk devletini, temel hak ve hürriyetleri de içeren bir kavram. Yani topyekûn vatandaşımızın ekonomik olarak, sosyal olarak uygun bir çevrede, demokratik standartlarda yüksek bir yaşam kalitesini yakalaması demek.

Biz de kurum olarak işte bu kalkınma anlayışına, geniş kalkınma anlayışına hizmet etmeye çalışıyoruz. Bunun için de yine bölgesel boyut giderek önem kazanıyor. Geçmişte de bölgelerle ilgili, bölgesel politikayla ilgili çeşitli çalışmalar yapılmış, çeşitli dokümanlar, fikirler, programlar üretilmiş fakat bu alanda çok da başarılı olmadığımız ortada. Geçmiş elli yıllık, yüz yıllık bir süreç içinde baktığımız zaman, maalesef, Türkiye bölgeler arası dengesizliklerini yeterince azaltmış bir ülke görüntüsünde değil.

Bu çerçevede, son yıllarda, son on yıl içinde aslında yeni bir bölgesel gelişme politikasını da şekillendirdik. Bu politika iki tane temel kavrama oturuyor; biri hakkaniyet, diğeri de rekabet. Bir taraftan bölgeler arası dengesizlikleri azaltmak durumundayız, daha dengeli, daha adil, daha kabul edilebilir bir düzeye getirmek durumundayız ama diğer taraftan, bölgesel politikayı bütün bölgelerimizde, bütün yörelerimizde uygulamak durumundayız. Sadece geri kalmış yörelerde değil, bütün bölgelerde uygulanması gereken bir politika. Özellikle küresel rekabet ortamının bu ölçeklere ulaştığı bir ortamda, bırakın Türkiye'yi veya başka birtakım ülkeleri, Avrupa Birliğinin de bugün en önem verdiği ve tartıştığı konuların başında bölgesel politikalar geliyor. Bu elbette ki tesadüf değil. Bir tek örnek söyleyeyim size "Yenilik" dediğimiz şey, işte "İnovasyon" diyoruz ya, yenilik, bunlar merkezde, sadece Ankara'da, sadece bir iki ilde olabilecek şeyler değil. Yerele inmediğiniz sürece, bölgelere inmediğiniz sürece, yerel aktörleri, üniversitesiyle, sanayisiyle, sivil toplumuyla sürece dâhil etmediğiniz sürece gerçek anlamda yenilik yapamazsınız, rekabet gücünü geliştiremezsiniz ve hakikaten bu küresel ortamda ülkemizi hak ettiği yere taşıyamazsınız. Dolayısıyla, biz, yeni bir bölgesel politika geliştirdik ve bunun için de yeni enstrümanlar, yeni kurumsal yapılar oluşturduk.

Bakın, bir çırpıda sayabileceğimiz şeyler, "KÖYDES" diye bir program, kırsal alana dönük bir program. Bakanlığımız, bunun iller bazında dağılımını gerçekleştiriyor, temel esaslarını ortaya koyuyor. Bu programla kırsal alanda çok önemli bir dönüşüm sağladık. Diğer taraftan baktığınızda, kalkınma ajanslarımız. İlk defa 26 tane bölge bazında, 81 ilimizi kapsar şekilde bölgesel, yerel aktörleri işin içine sokabilecek yeni bir kurumsal yapı oluşturduk ve kısa sürede kurumsallaştırdık. 26 bölgemizde de şu anda faal durumda, 81 ilimizde de bunların yatırım destek ofisleri var. Bu kolay değil öyle, nitelikli elemanlar, bunları alacaksınız, eğiteceksiniz, kurallarını koyacaksınız. İşte binasından, tefrişatından, programlarına kadar çok kısa sürede bunlar belli bir yere geldiler ve çalışmaya başladılar. Önümüzdeki dönemde çok daha etkili bir şekilde bunları kullanacağız.

Bazı vekillerimiz özellikle "Falanca ile nasıl bir rol biçiyorsunuz, filanca yöre ne olsun?" gibi sorular sordular. İşte, biz artık diyoruz ki: Ankara olarak biz genel vizyonu belirleyeceğiz, biz 2023'ü söyleyeceğiz, temel 500 milyar dolar hedefimizi koyacağız, 25 bin dolar kişi başına gelir diyeceğiz, ARGE'yi millî hasılanın yüzde 3'üne çıkaracağımızı söyleyeceğiz, bunun makro politikalarını, çerçevesini ortaya koyacağız, temel ilkelerini ortaya koyacağız ama her yöre de kendisini düşünecek, kendisinin mukayeseli avantajı neyse o avantajları tespit edip yerel aktörleri de devreye sokarak onları harekete geçirecek. Aksi takdirde 2023 vizyonuna ulaşamayız. Bir taraftan yukarıdan aşağıya bir planlama, bir taraftan da aşağıdan yukarıya bir planlamayla ikisini mezcederek, ikisinin de artısını değerlendirerek işte bu hedeflerimize yürüyeceğiz. Dolayısıyla Diyarbakır nerede uzmanlaşmalı, Mersin ne yapmalı, Edirne'nin mukayeseli avantajı nedir? Bunu Ankara'da bir iki kişinin oturup masa başında belirlememesi lazım. Bunu işte Edirnelinin belirlemesi lazım, Diyarbakırlının, Mersinlinin oturup tartışması lazım.

SIRRI SAKIK (Muş) - İşte buna biz "Demokratik özerklik" diyoruz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bizim üstünlüğümüz nedir? Bu da dinamik bir süreçtir. Bir defa belirleyip ondan sonra bırakalım demekle de olmaz. Bu dinamik bir süreçtir. Katılımcı platformlar oluşturursunuz, ilgili tüm aktörleri sürece dahil edersiniz, sürekli bir tartışmayla, sürekli dünyayı, ülkeyi ve kendi yörenizi değerlendirerek bu mukayeseli avantajlarınızdan kendinize bir vizyon oluşturursunuz. Şu anda Kalkınma Ajanslarımız yirmi altı bölge için bu vizyonların ilk taslaklarını oluşturmuş durumdalar ama biz bunu yeterli görmüyoruz. Bunu sadece bir ilk çalışma olarak görüyoruz. Ben, Kalkınma Ajansı genel sekreterlerimizi birkaç ayda bir topluyorum. Buradaki amacım da şu: Birbirlerinden öğrensinler. Bir yörenin yaptığı güzel bir şeyi bir başka yöre görsün. Ortak yapabilecekleri işleri görsünler yani bizim işimiz bu network'ü idare etmek. Tek tek ajanslar da kendi işlerini yapacaklar. Burada da yine görüyoruz ki ajanslarımızın önümüzdeki dönem temel önceliklerinden bir tanesi daha derinlemesine analizler yapmak olacak. İçinde bulundukları yörenin ekonomik avantajlarını, üstünlüklerini saptayacaklar. Bir milletvekilimiz söyledi, ben de katılıyorum; her şehrin sanayi şehri olması gerekmiyor, her şehrin turizm şehri olması gerekmiyor, her şehrin tarım şehri olması gerekmiyor. Tabii ki her şehirde bir miktar tarım, bir miktar turizm, bir miktar sanayi olacaktır ama her şehrin bir alanda da uzmanlaşması lazım, belli bir ölçek ekonomisi oluşturması lazım, küresel rekabette bunu değerlendirmesi lazım diye düşünüyorum.

Yine "cazibe merkezleri" dediğimiz yeni bir program oluşturduk. Bununla da belli illerimize daha özel birtakım programlar uyguluyoruz.

"SUKAP" dediğimiz, şehir altyapılarını geliştiren Su Kanalizasyon Altyapı Programı oluşturduk. Bunları çoğaltabiliriz. İŞKUR'un meslek kurslarından Tarım Bakanlığımızın kırsal kalkınma fonlarına kadar şu anda bölgesel politikamızın çok çeşitli unsurları var.

Bu sayededir ki bugün Türkiye'miz gerçekten çok önemli bir ivme yakalamış durumda. Bir taraftan makroekonomik istikrarımız var, güçlü bir siyasi yönetimimiz var; bütçe dengelerine, bütçe disiplinine uyan bir yönetim anlayışımız var; sağlam bir bankacılık yapımız var ve bütün bunlarla topluma, piyasalara ve dünyaya güven veriyoruz. Diğer taraftan, işte bu mikro düzeye inen yapısal reformlarımız, yerel düzeye inen mekânsal politikalarımızla da bu makro politikalarımızı bütünleştiriyoruz. Sadece makro istikrarla gitmiyoruz, aynı zamanda mikro reformlarla, mikro çalışmalarla da bunu, dediğim gibi tamamlıyoruz.

İşte, bütün bu çalışmaların bir sonucudur ki bugün gerçekten çok güzel bir noktaya gelmiş durumda ülkemiz, gıptayla bakılan bir noktaya gelmiş durumda. Bir taraftan küresel bir kriz yaşıyoruz, dünya âdeta bir yangın yeri. Avrupa Birliği geleceğini tartışıyor, euronun ne olacağını tartışıyor, hepimiz takip ediyoruz. Diğer taraftan, bölgemizde siyasi çalkantılar, birçok siyasi dönüşümler, değişimler yaşanıyor. Bütün bunlara rağmen, bütün bu olumsuzluklara rağmen, bakın, bugün daha Türkiye İstatistik Kurumumuz üçüncü çeyrek büyüme rakamımızı yayımladı: 8,2 bir büyüme sağladı Türkiye, üçüncü çeyrekte. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, Çin'den sonra dünyada ikinci büyüme hızı yani en yüksek ikinci büyüme hızı üçüncü çeyrek itibarıyla. Üç çeyreğe toplu olarak baktığınızda da yine 9,6 gibi bir büyüme görüyoruz ilk dokuz ayda. Bu bize, orta vadeli programımızda öngördüğümüz 7,5'lik büyümenin de üzerinde bir büyümeyle bu yılı tamamlayabileceğimizi gösteriyor.

Burada yine önemli bir unsur, bunu biz kamu harcamalarıyla değil, özel tüketim ve özel yatırımlarla gerçekleştiriyoruz ve burada da gerçekten çok ciddi artışlar sağlıyoruz.

Yine çok olumlu bir durum cari açık biliyorsunuz. Dikkatle izlediğimiz, bizim de orta vadeli olarak aşağıya çekmeyi hedeflediğimiz cari açık meselesi konusunda da yine olumlu bir sürecin başlangıç işaretlerini görüyoruz bu üçüncü çeyrekte. İhracattaki artış yüzde 10,8; ithalattaki artış yüzde 7,3 ve dolayısıyla net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısı bu dönemde 0,6 puan, yani yedi çeyrekten sonra ilk defa bu çeyrekte, sekiz çeyrektir üst üste büyüme sağlıyoruz ama ilk defa bu çeyrekte ihracatımızın büyümemize pozitif bir katkı yaptığını görüyoruz. Bu da cari açık meselesi açısından önemli bir sinyal diye düşünüyorum.

Yine, ithalatımıza baktığınızda yatırım malı ithalatının yüzde 30'a yakın arttığını görüyoruz, tüketim mallarında bu yüzde 15'ler seviyesinde. Yani daha çok yatırım ağırlıklı bir süreç yaşıyoruz, bu da geleceğe dönük büyüme perspektifimizi çok güçlendiren bir hadise. Geçen sene yüzde 33 civarında bir artış olmuştu özel yatırımlarda, bu sene işte yüzde 25'i muhtemelen aşacak bir yatırımımız olacak. Bunlar geleceğe dönük üretim kapasitesi demek. Dolayısıyla, büyüme hızımız da yukarıya doğru gidiyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Kamuda ne kadar Sayın Bakan? Yüzde 0,8; 2012?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - İsterseniz buradan size hemen kamuyla ilgili de bilgi vereyim: Bakın, kamu yatırımlarında -sabit sermaye yatırımları olarak söylüyorum- 2011'de 57 milyar 111 milyon olmuş, millî gelirimizin yüzde 2,4'ü yanlış hatırlamıyorsam. 2007 yılında bu 1,5'ti -bütçe kısmını söylüyorum- bu 2,4'e kadar çıktı, toplamsa 57 milyar; işçilikleri de dâhil ederseniz -"yatırım işçiliği" dediğimiz bir kalem vardır- bu 60 milyar TL'yi aşıyor, dolar olarak da bu 34 milyar dolara tekabül ediyor.

Geçmişe baktığınızda?

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - 2012'de ne kadar?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - 2012'yi de söyleyeyim, 2012'de 60,7 milyara çıkıyor toplam yatırımlarımız, işçilik hariç. Bu, reel olarak başlangıç ödeneğine göre baktığınızda oldukça önemli bir artış var, başlangıç ödeneğine göre. Gerçekleşmeye göre baktığınızda aşağı yukarı aynı seviyede.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - O zaman hesap kitap bilmiyorsunuz Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Sıfır virgüllü bir şey var ama başlangıcı başlangıçla mukayese etmek gerekir -bunu da siz takdir edersiniz- gerçekleşmeyi de gerçekleşmeyle mukayese etmek lazım.

Son yıllarda tek seferlik, özellikle, elde ettiğimiz gelirleri biz, yatırımlara tahsis ediyoruz. Önümüzdeki yıl da yine tek seferlik birtakım gelirlerimiz olduğu zaman, bir seferliğine bir gelirimiz olduğu zaman yatırım da bir seferlik bir harcama olduğu için yine yatırımlarımıza yıl içinde tahsisatları yapmaya devam edeceğiz. Bunu da belirtmek isterim. Bu büyümeler yatırım olmadan zaten sağlanmaz. Bu yatırımlar, bu büyümeler sonuçta...

Bu arada, tabii, genel şeylerden bazı illerle ilgili, KOP'la, DOKAP'la ilgili konulara çok ayrıntılı giremedim yalnız o konularda da sayın vekillerimizin talebi olması hâlinde yazılı olarak detaylı açıklamalar yapabiliriz. Süre maalesef kısıtlı, belki İç Tüzük'ü de bu anlamda biraz gözden geçirmek lazım. Bu kadar yorum yapılıyor ama bizim cevap verecek süremiz maalesef çok kısıtlı.

Ben kurum bütçelerimizin hem kurumlarımıza hem ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.