GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:35
Tarih:12.12.2011

CHP GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ve Elektrik İşleri Etüt İdaresi bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Romalı Senatör Cato, Roma'da her Senatoda konuşmaya çıktığında -o günün konuşması ne olursa olsun, o günün konusu ne olursa olsun; sağlık, eğitim, savaş fark etmez- önce konuşmaya şöyle başlarmış: "Kartaca yıkılmalıdır." Ben de bugünkü konuşmalarda, bütçe konuşmalarında, Maliye Bakanlığının, Ekonomi Bakanlığının konuşmalarında gördüm ki Türkiye'nin en büyük belası olan cari açık konusunda, sayın bakanlarımız da, sayın milletvekillerimiz de -bürokratlar konuşmadıkları için şu anda bilmiyorum- henüz daha cari açığın ciddiyetinin ve Türkiye ekonomisini nereye götürdüğünün farkına varmamışlar. AKP adına konuşan arkadaşımız, milletvekili arkadaşımız, daha önce İhracat Genel Müdürlüğü yaptığı hâlde şu lafı söyleyebilmektedir: "Cari açık finanse edildiği süre içerisinde sorun yoktur." Türkiye'yi bu hâle getiren, cari açığı bu hâle getiren, cari açıktan dolayı topraklarını sattıran mantık budur. Bugün konum o değil, zamanım da çok az, başka bir gün uzun uzun cevap veririm Sayın Bakanıma da, sayın milletvekillerime de ama şunu söylemek istiyorum: "Finanse edildiği süre içerisinde cari açıkta sorun yoktur." demek, sürekli zarar eden, batan bir işletmenin "Bankalardan veya tefeciden borç alabildiği süre içerisinde bir sorun yoktur." demesinden başka bir şey değildir, sürdürülemez, bir süre sonra duvara toslar. (CHP sıralarından alkışlar) Cari açığı yaratan neden -geçen gün bir konuşmamda daha söylemiştim- altında yatan neden dış ticaret açığı, dış ticaret açığını oluşturan ise son yıllarda Türkiye'deki rekabet gücü eksikliği.

Bakın, dünyada her yıl ülkeler arasında rekabet gücü sıralaması yapılır. Son olarak 58 ülke içerisinde yapılan araştırmada, 2010 yılı rakamlarıyla, Türkiye 58'inci sırada, rekabet gücünde 58'inci sırada. Burada, Batılı ülkeler, sanayisi gelişmiş ülkeler sıralamada ön sırada ama bizi ilgilendiren, rekabet ettiğimiz ülkelerden Çin 18'inci sırada, Kore 23, Çek Cumhuriyeti 29, Hindistan 31'inci sırada. Son beş yıl içerisinde Türkiye, rekabet gücü sıralamasında 39'uncu sıradan 48'inci sıraya düştü. Bugün burada akşama kadar anlatın bütçeleri ama AKP'nin yanlış ekonomi uygulamalarından dolayı 36'ncı sıradan 48'inci sıraya son beş sene içerisinde geldi. Bunun birçok nedeni var, istihdam üzerindeki yükler var; son yıllarda uygulanan yanlış para, kur politikaları var ama bizim kendi konumuza gelecek olursak bugün, sanayinin enerji girdi fiyatlarındaki yükseklik var. Bugün dünyada enerjiyi en pahalı kullanan ülkelerin başında gelmekteyiz, gerek doğal gazda gerek petrolde gerekse elektrikte. Sadece petrol ürünlerinde yani akaryakıtta, mazotta rafineri çıkış fiyatının 2,5 katı fiyatla sanayici bu mazotu kullanmaktadır. Yine aynı şekilde, benzinde rafineri çıkış fiyatının 3 katı fiyatla kullanmaktadır.

Bunların üzerinde, bunun pahalı olmasının üzerinde dolaylı vergilerin etkisi var. Maliye Bakanı, Maliye Bakanlığının bütçesini okurken oradaki rakamlara baktığınız zaman, Türkiye'deki vergi sisteminin de sağlıksız olduğunu, beceriksiz olduğunu görebiliyorsunuz çünkü şu anda Türkiye'de toplanan vergilerin yüzde 67'si işte bu doğal gaz, akaryakıt, elektriğin üzerindeki dolaylı vergilerden toplanmaktadır ve rekabet gücümüz de gittikçe geriye doğru düşmektedir. Bugün elektrik fiyatlarında, 1995 yılı ortalama 6 sent iken bugün yine değişik kademelere göre ortalama 10 sentin üzerindedir. ABD'de 6,6 sent, bizim rakiplerimiz olan ülkelerden Kore'de 5,9; asıl rakibimiz olan Çin'de ise 2,5 sent civarındadır.

Tabii, sadece bu zulüm sanayiciye değil, tüketiciye de zulüm bu dolaylı vergiler. Fatura üzerinde, elektrik faturası üzerinde, bugün söylendi, temel baz elektrik fiyatı üzerinde kayıp enerji bedeli var, dağıtım bedeli var, sayaç okuma var, personel satış hizmet bedeli var, iletişim var ve TRT payları var. Şimdi, bunların iki tanesine değineyim, zaman çok kısa. Bir tanesi, kayıp kaçak. Bir defa, kayıpla kaçağın ayrılması gerekir. Dünyanın her tarafında enerji dağıtım sisteminde kayıp olur. Ama kaçağın bedeli tüketiciye ya da sanayiciye neden yansıtılır? Mahallenizde hırsızlık olduğu zaman o hırsızlığın bedelini çevre temizlik vergisinin üzerine ekliyor musunuz? Gidin yakalayın hırsızları. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün KOBİ'ler içerisinde özellikle cemaate yakın bazı sektörlerin yoğun olduğu sektörlerde -ben daha önce sanayi odası başkanlığı yaptım- kayıp kaçağın çok yüksek olduğunu biliyorum. Ama o hırsızlık, kayıp kaçağın bedelini niye tüketicinin üzerine yüklüyorsunuz? Enerjiyi özelleştirdiniz. Özelleştirmenin temel amaçlarından bir tanesi de kayıp kaçağı engellemekti. Gidin, yakalayın.

Şimdi, geçen gün tüketici hakem heyetine başvurdu Zonguldak'ta bir vatandaş, dedi ki: "Bu haksızlıktır. Hırsızları yakalayamıyorsunuz, bizim üzerimize bindiriyorsunuz." Tüketici koruma hakem heyeti yasal bir kuruluştur, vilayetler bünyesinde veya kaymakamlıklar bünyesinde kurulur. Zonguldak'taki hakem heyeti bunun haksız olduğuna ve iade edilmesi gerektiğine karar verdi, onu iade ettiler. Ama EPDK şu anda hâlâ "Hayır, bunu ödeyeceksiniz." diyor. Eğer Zonguldak'ta devlet bunu iade ediyorsa Türkiye'nin her tarafında iade etmek zorundadır.

Devlet otoriterdir, eyvallah. Ama devletin otoritesi eğer hukuka dayanıyorsa o zaman devletin otoritesinin bir geçerliliği vardır. Ama devletin elinde sadece silah var diye, güç var diye, bu şekilde olduğu gibi hukuka dayanmadan bir otorite kullanıyorsa, keyfî olarak kullanıyorsa bunun ismi faşizmdir. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye'nin her tarafında, Zonguldak'taki kararın geri alınması gerekir.

TRT payları var. TRT'yi izlemiyorum, yandaş oldu artık ama TRT payı var ve sürekli kaldırılacağı söylendiği hâlde kaldırılmıyor. Şu an TRT'de 8 bin kişi çalışıyor. 4 tane, 5 tane televizyon. Aynı şekildeki özel televizyonlarda yaklaşık olarak 300 kişi çalışıyor.

Bakın, size bir yazı okuyorum, bunu -2002 yılında- Kasım 2002'de Acil Eylem Planı'nı Sayın Başbakan okurken söylemiş, diyor ki: "Allah'a hamdolsun ki verdiğimiz sözlerin hepsinde durduk. Elektrik fiyatlarının ucuzlatılmasına yönelik üç ay içerisinde TRT payı kaldırılacaktır." Üç ay da geçti, on üç ay da geçti, beş yüz tane ay da geçti, bugüne kadar kaldırılmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Elektrik İşleri Etüt İdaresini konuşmaya gerek yok, zaten kanun hükmünde kararnameyle bir gecede kaldırıldı. Yetmiş altı yıllık kuruluş, sanki iki ay daha kalır da, Meclise gelir de Mecliste tartışılırsa, gerekçeleri ortaya konursa savaş çıkacakmış gibi gecenin bir saatinde yetmiş altı yıllık kuruluş kapatıldı.

Sayın Bakandan, eğer kürsüye çıkacaksa, bunun açıklamasını rica ediyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Açıklar, açıklar şimdi.

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Nedir bu? Yangından mal mı kaçırıyorsunuz?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Sayın Başkan? Sayın Başkan?

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Elektrik İşleri Etüt İdaresinin bir gecede kanun hükmünde kararnameyle kaldırılmasının altında yeni bir kadrolaşma mı yatıyor?

Saygılar sunuyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)