GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İSTANBUL MİLLETVEKİLİ MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU VE 23 ARKADAŞININ, GÖREVİ YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME SUÇLARINDAKİ ARTIŞIN NEDENLERİ İLE İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE İDDİALARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ARAŞTIRILARAK İŞKENCE VE EZİYET SUÇLARININ ÖNLENMESİ VE CEZASIZ KALMAMASI İÇİN ALINACAK TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:16.02.2012

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurula teşekkür ediyorum ön görüşmesini yaptığımız için. Bu ön görüşmenin yapılmış olmasını da bu araştırma önergesinin kabul edilmesine bir kaide olarak kabul ediyorum öncelikle yani Meclis ilk defa bir araştırma önergesini kabul etsin ve gerçekten de bu sorunun üzerinde konuşalım.

Biraz önce Sayın Bakanı dinledim, Sayın Hocamızı dinledim ama inanın bizi dinleyenler, insan hakları savunucuları her iki konuşma bakımından da şunu söylerler: Bu her iki konuşma da cezasızlığı meşrulaştıran konuşmalardı, cezasızlığı meşrulaştıran konuşmalardı. Biz, burada "İşkenceye ve işkence yapanlara karşı nasıl önlemler alırız ve bunu nasıl en aza indiririz?" diye bir araştırma önergesi verdik fakat yapılan her iki konuşma da maalesef meşrulaştırmıştır ve cesaretlendirmiştir.

Sayın Bakan "İnsan hakları ihlali bizim dönemimizde olmamıştır, demiyorum ama en aza inmiştir, biz buna irade ortaya koyduk." demiştir. Ben, burada birçok milletvekilinin de üyesi ve kurucusu olmakla övündüğü, benim de çalışmalarını takdirle izlediğim, çok yakın arkadaşlarımın içinde olduğu MAZLUMDER'in 2011 rakamlarından sayı vermek istiyorum çünkü biliyorum ki artık o Derneğin raporlarını sizler de okumuyorsunuz, o nedenle burada okuyayım, kayıtlara geçsin, belki biraz kendinize gelirsiniz.

"2011 yılı İnsan Hakları Raporu karanlık bir tabloyu ortaya koydu. Rapora göre 2011 yılında faili meçhul cinayetlerden 158, işkencede 47, bombalama ve mayınlar sonucu 259, töre cinayetlerinde 18 kişi yaşamını yitirdi. Aynı yıl 34.947 kişi de gözaltına alındı."

Bu, biraz evvel Hocamın dediği 1950'lerde, 60'larda, 70'lerde, 80'lerde, 90'larda değil, 2011 MAZLUMDER Raporu değerli arkadaşlar. Ben raporu okuyorum, bugüne kadar da bir bakanınız kalkıp buna bir cevap vermedi, "Bunlar yanlıştır." demedi, "Eksiktir." demedi, o nedenle doğruluğunu kabul ediyorum. Diğer insan hakları kuruluşlarının raporlarını da bir tarafa bırakıyorum, İnsan Hakları Vakfının çok değerli raporları var, İnsan Hakları Derneğinin çok değerli raporları var, Türk Tabipleri Birliğinin çok değerli raporları var, bu konuda yazılmış raporları var, o raporlara da bakmanızı isterim.

Biz bu araştırma önergesini de İzmir'de meydana gelen olaydan sonra verdik, doğrudur. Ama biraz önce ifade etmiştim, Meclis Araştırma Merkezine Temmuz 2011 tarihinde araştırma yaptırdım. Araştırmanın başlığı da şu: "İşkence ve Eziyet Suçu ile Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçunun Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi." Temmuz 2011 yılında yaptırdım. Ardından Adalet Bakanına soru sordum, 4 Ağustos 2011 tarihinde sormuşum soruyu. Kapsamlı bir önerge. Kaç sayfa? Yedi sayfa. Sayın Bakan da 23/12/2011 tarihinde buna cevap vermiş, kapsamlı bir cevap vermiş. Değerli arkadaşlar, bu rakamları da Bakanın verdiği cevaplardan ve Araştırma Merkezinin yaptığı araştırmadan aldım. Güneş balçıkla sıvanmaz! İşkence Türkiye'de bir idari pratik olarak devam ediyor, sadece üstü örtülüyor. Bunun bilinmesini isterim.

2004'te, 2005'te, 2006'da Diyarbakır Barosunun Başkanıydım. Tedbirler nedeniyle yapılan seminerlerde bu işin uzmanlarının güvenlik görevlilerine verdiği dersler arasında "Kendinizi nasıl kurtarırsınız?" dersleri vardı ve o dersler içerisinde de şunu ifade ediyorlardı: "Tutarsınız bir tutanak, böylece izleri falan filan göz ardı edersiniz. Böylece işkenceyi gizlemiş olursunuz." Yoksa?

Bakın değerli arkadaşlar, rakamlar burada var. Ben bu rakamları Bakanlığın verdiği sayılardan aldım. Sadece geçen yıl 24.938 tane dava açılmış. Sanık sayısını bilemiyorum bu davalardaki. Bu davalar şu polise karşı direnme davası, güvenlik görevlilerine karşı direnme davası. "24 bin" dava sayısıdır, bunun içerisinde belki 50 bin-60 bin yurttaşımız var. Eğer "İşkence yoktur." diyorsanız, o zaman, gelin tersini yapalım, ben önergemi geri çekerim. "Güvenlik görevlileri eziyet ve işkence görüyor yurttaşlarımızdan! Bu kadar çok mağdur oluyorlar, bu kadar çok onlara karşı direnme var!" Bunu araştıralım. Niye yurttaşlarımız polise karşı direniyor? Eğer polislerimiz, ondan sonra güvenlik görevlilerimiz meşru bir şekilde görev yapıyorlarsa, hukuka uygun bir şekilde görev yapıyorlarsa ne oldu da Türkiye Cumhuriyeti devletinin yurttaşları güvenlik görevlilerine karşı bu kadar direniyorlar ve hakaret ediyorlar? Bu da çözmemiz gereken bir sorundur. Eğer işkence yoksa bu sorun vardır, bunu araştıralım.

"İşkence" demek size zor geliyor, "İşkence vardır." demek size zor geliyor. Buna zamanınız yok, Bakan öyle ifade etti, "Bu Meclisi işte yasa yaparak çalıştıralım ama bu tür komisyonlarla meşgul etmeyelim. Her milletvekilinin çok değerli işi var burada yapacak, işkence gibi konularla bu Meclis ilgilenmesin. Zaten, biz yasama organı olarak yasalarımızı yapmışız, onlara göndermişiz." böyle ifade etti.

Peki, bu Meclis işkenceyi araştırmayacaksa, faili meçhul cinayetleri araştırmayacaksa, bunları ortaya çıkarmayacaksa kim yapacak bunu? Sadece yargının mı görevi? Sadece yürütme organının mı görevi? Biz, Meclis olarak, yasama organı olarak yürütmeye, yargıya yol gösterici, uygulamada ortaya çıkan aksaklıkları ortaya çıkaracak önerilerde bulunamaz mıyız? Bundan niye kaçıyoruz? Hepimizin ne işi var?

Değerli arkadaşlar, ne işimiz var? 8-9 arkadaşımız görev alır, raporunu sunar ve o rapordan sonra da gerekirse yasa çıkartırız gerekirse de yürütme organı gerekli tedbirleri alır ama bundan kaçıyorsunuz, işkenceyi ortadan kaldırmaktan kaçıyorsunuz.

Bakın, değerli arkadaşlar, bunu okudum. Bundan belki tam on beş-yirmi tane araştırma önergesi çıkar değerli arkadaşlar. Thomas Hammarberg'in 10 Ocak tarihli raporu, değerli arkadaşlar. On tane, yirmi tane araştırma önergesi bundan çıkar. Şimdi "Bu Thomas Hammarberg kimdir?" diyeceksiniz; insan hakları komiseri.

Cumhuriyet Halk Partisini denetlemeye gelmedi, Barış ve Demokrasi Partisini denetlemeye gelmedi, Milliyetçi Hareket Partisini denetlemeye gelmedi; sizin Hükûmetinizi denetlemeye geldi, uygulamayı denetlemeye geldi. Bu rapor bizim için yazılmamış, bu otuz sayfa rapor bizim için yazılmamış. Buradaki tespitler, olumlu öneriler, pozitif öneriler, negatif öneriler bizim için yazılmamış; aynı zamanda sizler için yazılmış, yasama organı için yazılmış.

Dolayısıyla, gelin, önergeyi kabul edin, beraber çalışalım burada. Ayrıca, işkence yapanlara karşı da yasama organının aktif tutumunu ortaya koyalım, bundan kaçınmaya gerek yok.

Son olarak, buna da ben  "Evet." diyeceğinizi kabul ediyorum, diğer konuya geçiyorum. MİT'le ilgili, geçen gün uyarımı yaptım değerli arkadaşlar. Her şeyin arkasından dolanmaya çalışıyorsunuz; hukuk devletinin arkasından dolanmaya çalışıyorsunuz, yasaların arkasından dolanmaya çalışıyorsunuz ama bu dolanma, bir gün gelir sizi yakalar. Hukuken ve siyaseten yanlış yapıyorsunuz.

Bakın, kimsenin aklına gelmez çünkü sizler, birçoğunuz sıkıyönetim mahkemelerinde bulunmadınız, avukatlık da yapmadınız oralarda; özel yetkili mahkemelerde bulunmadınız, avukatlık da yapmadınız; devlet güvenlik mahkemelerinde bulunmadınız, avukatlık da yapmadınız, o yüzden bilmezsiniz o mantığın nasıl çalıştığını. O yüzden, bugün için şaşkınlık içerisindesiniz ama yarın öbür gün başka bir şaşkınlık daha yaşamayasınız diye ben Ceza Yasası'nın 283'üncü maddesini bir kez daha okuyorum. Diyebilirsiniz ki: "Bu madde onun için olmamış, bunun için konmamış." Ama okuyorum, kayıtlara geçsin.

"Madde 283 - Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlayan kimse..." Yani Sayın Recep Özel, yani komisyon üyeleri, yani yarın öbür gün burada yasayı çıkartacak, "Evet." diyecek üyeler. Bu onların akıllarına gelir. O nedenle, tek kişiye özgü, olaya özgü yasa çıkartmayalım. Bu sorunun arkasındaki nedenler neyse beraber araştıralım. Bu Mecliste uzlaşma yakalayabiliriz. Uzlaşmadan kaçan muhalefet değil, muhalefet partileri değil, Cumhuriyet Halk Partisi değil; uzlaşmadan kaçan, Türkiye'nin temel sorunlarını halının altına süpüren artık sizsiniz. On yıldır iktidarsınız, usta oldunuz; evet, usta oldunuz: Hukukun üstünlüğünü ihlal etmede usta oldunuz, insan hakları ihlallerinde usta oldunuz, özel yaşama müdahalede usta oldunuz. Bu ustalığınızı, gelin, yeniden Türkiye'yi hukuk devleti yapmada, beraber çalışmada gösterelim. Eğer bunu başarabilirsek 24'üncü Dönem gerçek işlevini yapmış demektir.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.