GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:36
Tarih:13.12.2011

CHP GRUBU ADINA AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Sayın milletvekilleri, Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, sözlerime başlarken Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde görev yapan bir kısım personelin hemen çözülmesi gereken ve hemen çözülmesi mümkün olan birkaç sorunundan bahsetmek istiyorum. Ülkemizde görev yapan asker, sivil tüm memurlar, eğitim seviyelerine göre memuriyete başlatılıp yine eğitim seviyelerine göre emekli edilmektedirler ancak uzman jandarmalar fakülte ve yüksekokul mezunu olmalarına bakılmaksızın 3'üncü derecenin 8'inci kademesinden emekli edilmektedirler. Bunların da diğer memurlar gibi eğitim seviyelerine göre 1'inci dereceye kadar emekli haklarından yararlanması zorunlu diye düşünüyorum. Bu kanunun hakkaniyete uygun düzenlenmesiyle bunların malul ve gazileri ile şehitlerin geride bıraktıkları ailelerinin de mağduriyetleri giderilecektir.

Yine, astsubayların zorunlu hizmet süreleri de adil değildir. Subayların ve astsubayların zorunlu hizmet süreleri on beş yıl olarak belirlenmiştir. Hâlbuki aldıkları eğitim süreleri dikkate alındığında, bir subay çok uzun bir eğitimden sonra subaylığa nasbedilmekte, ancak bir yıllık bir eğitimden sonra astsubaylığa nasbedilenler de onlarla birlikte yine on beş yıl gibi bir zorunlu hizmete tabi tutulmaktadırlar ki bu da adil değildir diye düşünüyorum.

Yine, uzman erbaşların çok ciddi bir sorunu vardır. Uzman erbaşlar bir yılda üç ayı geçen bir süre için istirahat ya da hava değişimi almaları hâlinde Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişkileri kesilmektedir. O zaman, hiç kimse uzman erbaş olmak için müracaat etmemektedir. Dolayısıyla, geçenlerde yapılan uzman erbaşlık sınav çağrılarına katılım da yüzde 50'nin altında olmuştur. Bu haksızlığın da daha adil bir düzenlemeyle giderilmesi, uzman erbaşların da hiç olmazsa yaptıkları işin sorumluluğu kadar bir güvenceye kavuşturulması gerektiğini düşünüyorum.

Bu düzenlemeler yapılmadığı zaman astsubaylar on beş yıllık mecburi hizmet süresini doldurmadan istifa edemedikleri için yabancı uyruklu kadınlarla evlenerek, istemedikleri hâlde siyasi partilerden aday olarak, kanunu arkadan dolaşarak bu haklarını bu yollarla elde etmeye çalışmaktadırlar. Bunun da önüne geçilmelidir.

Sayın milletvekilleri, bu saptamalardan sonra, konumuz Millî Savunma Bakanlığının bütçesi olduğuna göre, savunma ve güvenlik politikalarımızın, AKP İktidarı döneminde, cumhuriyet tarihinden bu yana uygulanan yöntemlerden nerelere evrildiğine bir bakmak lazım.

Türkiye, AKP İktidarına kadar, dış politikada "Yurtta barış, dünyada barış." anlayışının hâkim olduğu bir savunma ve güvenlik ve dış politika anlayışına sahipti. Türkiye, bu bakış açısıyla, kendisine herhangi bir tehdit ya da saldırı olmadığı takdirde hiçbir ülkeyle savaşmak gibi bir kaygısının olmadığını göstermiş ve dünyada barışın egemen olmasına katkıda bulunmanın gereğini yapmıştır ve bu politika gereği, zaman zaman kendi ulusal çıkarlarına aykırı talep ve girişimlere de karşı durmuştur. Bu cümleden olarak, Amerika Birleşik Devletleri'nin yalanlar, uydurma kanıtlar ve kara propaganda yöntemleriyle komşumuz ve kardeşimiz Irak'a saldırılarına alet olmayacağını göstermiştir. İşte, tam bu noktada ABD, emperyalist politikalarına ve yeni dünya düzeni projelerine destek olmayacağını anladığı Ecevit liderliğindeki koalisyon hükûmetini ve koalisyon partilerini saf dışı bırakıp kendisiyle iş birliği yapacak bir iktidarın başarısı için düğmeye basmış ve gereği yapılmıştır. ABD'nin yeni dünya düzeni projesinin en önemli ayağı olan Orta Doğu coğrafyasını yeniden dizayn etme politikasını uygulayabilmesi için Türkiye'de siyasi kuruluşlar müsait hâle getirilmiş ve Irak'ın işgali için düğmeye basılmıştır. Ne var ki bu yüce Meclis, ABD'nin Irak'ı Türkiye üzerinden işgaline ve ülkemizin güneyinin Amerika'nın kontrolüne girmesine izin veren tezkereyi 1 Martta reddetmiştir. Tezkerenin reddiyle ABD'yi kızdırdığı kadar, henüz yasaklı olduğu bir dönemde Ekselans Bush'a tezkereyi geçirme sözü veren Sayın Erdoğan'ı da kızdırmıştır yüce Meclis. Bu durumu içine sindiremeyen Sayın Erdoğan, askerlerin tezkerenin geçmesi için yeterli destek vermediklerini söylemiş ve Türk askerini ABD'ye hedef göstermiştir. İşte kırılma noktası burasıdır.

Tarih 4 Temmuz 2003, henüz AKP İktidarı bir yılını doldurmamıştır. 4 Temmuz kırılma noktasında 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmiş ve bu insafsız infaz sırasında Talabani'nin 3 peşmergesi de hazır bulunmuştur. Elli yedi saat esir tutulan askerler, serbest bırakıldıktan sonra üstüne üstlük bir de yargılanmışlardır. 1 Mart tezkeresinin geçmesine güçlü destek vermediği söylenen TSK'ya balans ayarı yapılmıştır.

AKP Hükûmeti, Türk askerine, Türkiye tarihinde, Türk tarihinde ilk kez çuval geçiren ABD ilişkilerini bozmamıştır ama çuval geçiren ABD askerlerinin komutanıyla ilişkilerini de bozmamıştır. Çuvalcı general, daha sonra CIA Başkanlığına atanmış, 18 Temmuz 2011'de de Türkiye'ye -iki günlük ziyaretin ilk ziyareti Türkiye'dir- iki günlük ziyarette bulunmuş ve Türkiye'yle görüş alışverişinde bulunmuştur yani ne kadar utanç verici olduğunu düşünmek istemiyorum.

Devam edelim? 2004 yılında Sayın Erdoğan artık ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanlığına getirilmiştir.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Yapma gözünü seveyim!

AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Benim bildiğim?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Yapma ya, bu eski, günü geçmiş şeyleri tekrar tekrar konuşma!

AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Dinlerseniz gününün nasıl geldiğini öğreneceksiniz.

Benim bildiğim, Başbakanlık bir makamdır, Cumhurbaşkanlığı bir makamdır, bakanlık bir makamdır ve nerelerden nasıl seçileceği tarif edilmiştir, yasalarla düzenlenmiştir ama bu eş başkanlık, Türk yasalarında nasıl seçildiği, nasıl seçileceği düzenlenmiş bir makam değildir, bir Amerikan makamıdır.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Her şeyi Amerika'ya bağladınız ha! Bu kadar Amerikan korkusu niye böyle ya, niye bu kadar korkuyorsunuz? 

AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Sizin Amerikan sevdanızdan belki.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Biz güçlüyüz, kendimize güveniyoruz. Niye bu kadar korkuyorsunuz?

AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Bu Büyük Orta Doğu Projesi, değerli arkadaşlar, Akdeniz'den Afganistan'a uzanan yirmi iki büyük Orta Doğu devletinin yeniden dizayn edilmesi projesidir. Bu proje Irak'ı üçe bölmüştür. Bu proje Libya'yı üç parçaya ayırmıştır. Bu proje Türkiye vasıtasıyla Suriye'yi halletme projesidir. Ondan sonra sıra İran'a gelecektir, sıra Türkiye'ye geldiğinde kapıyı çalanın sütçü olmadığı anlaşılacak ancak zaman ve vakit geçmiş olacaktır. Şu manzaraya bakın ki bu eş başkanlığı bu manzarayla daha iyi anlaşılacaktır. Türkiye, Amerika'yla birlikte Suriye'ye demokrasi getirecekmiş. Kiminle? Libya'da insan hakları ödülü alırken Libya'da demokrasi mi vardı? Suriye de ortak bakanlar kurulu toplarken, Şamgen varken Suriye'de demokrasi vardı, kayboldu da, onu mu getirip Suriye'de yeniden -demokrasiyi- inşa edeceksiniz? Suudi Arabistan'da kadınların araba kullanma hakkı bile olmadığı bir ülkenin anlayışıyla mı demokrasi getireceksiniz? Halkını katleden El Beşir'le mi demokrasi getireceksiniz Suriye'ye?

Değerli arkadaşlar, Libya'da Kaddafi iktidardayken, 1974 yılında Türkiye'ye bugün Libya'yı işgal edenler benzin vermezken, silahına, aracına, gerecine ambargo koyarken Libya bütün kapıları açtığında demokrasi var mıydı Libya'da? Siz insan haklarını aldığınız zaman Libya'da demokrasi mi vardı? Libya'da Kaddafi'nin öldürülüş sahnesini izlediğiniz zaman öldürenlerin mi demokrasiyi getireceğini düşündünüz? O faciayı bir insan olarak izlemek mümkün müydü? Gönlünüz razı oldu mu?

Değerli arkadaşlar, sürem kısıtlı, siz cumhuriyet dönemini eleştirerek, cumhuriyet dönemiyle hesaplaşarak bugüne kadar geldiniz. Bugüne kadar yaptığınız yanlışların cumhuriyet döneniyle karşılaştırmasını yaparsanız bakın?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Sizin konuşmacı sabahtan yaptı ama.

AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Dinle dostum, öğreneceğiniz çok şey var.

Siz her hareketinizde Orta Doğu'ya Avrupa ve Amerika'nın emperyalizminin çöreklenmesine fırsat verirken ve bunu Türkiye'nin dış politikası anlayışı hâline getirirken, 1937 yılında tarihini eleştirdiğiniz cumhuriyetin kurucusu, lideri Mustafa Kemal ne diyor, dinlerseniz bir ders alacaksınız: "Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendilerine kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet'in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyorum ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz." Sizin hesaplaşmaya çalıştığınız cumhuriyetin kurucusu bunu söylüyor.

"Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslâmiyet'e lakayıt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamber'in son arzusunu yani mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız.

Cedlerimizin, Selâhaddin'in idaresi altında, uğrunda Hristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün Allah'ın inayetiyle kuvvetliyiz.

Avrupa'nın bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslâm âleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur." diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Mustafa Kemal bunu söylüyor, siz Batılılarla Orta Doğu'ya işgal kuvvetleri olarak giriyorsunuz.

Selam. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Toptaş.