| Konu: | DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 16.02.2012 |
CHP GRUBU ADINA İLHAN CİHANER (Denizli) - Teşekkür ediyorum.
Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, söylenecek çok şey var, onun için en baştan süre yetmeme ihtimalini göz önünde bulundurarak en son söyleyeceğimi söyleyeyim. Önümüzde çok büyük bir fırsat var. Bir devlet krizi yaşıyoruz. Krizin gerçek nedenlerine aslında hiç değinilmedi.
Krizin gerçek nedenlerinden birisi, Kürt sorununun ne şekilde çözüleceğine dair tartışmalar, bir diğeri MİT'in gizli kapaklı birtakım, suç olduğu iddia edilen eylemlere bulaştığı iddiası, bir diğeri de yargıda ve poliste kadrolaştığı iddia edilen Fethullah Gülen cemaati ile Hükûmet arasında var olduğu iddia edilen kavga. Nedense şu anda tüm medya bunun üzerine, tüm toplum bunun üzerine kavga ederken, burada bunun söylenmesine bile cesaret edilmiyor. Oysa önümüzde çok büyük bir fırsat var. Gerçekten hem Kürt sorununun barışçıl yollardan çözümüne bir vesile edebiliriz bu krizi hem polis ve yargı üzerindeki bu kadrolaşma iddialarının açıklığa kavuşmasını, tüm toplum üzerindeki bu hayaletten kurtulmasını sağlayabiliriz hem de MİT'in, ta 6-7 Eylül olaylarından bu yana gelen tüm karanlık olaylarının açığa çıkmasını sağlayabiliriz.
Ama anlaşılıyor ki zaten Meclis de özel yetkili hâle gelmiş, çünkü henüz madde görüşülmeden önce, Star gazetesinin bugünkü baskısını İnternetten gördüm. Başlık sekiz sütuna manşet "Yargı vesayeti Meclisten döndü." Yani zaten karar verilmiş ve buraya çıkan arkadaşlarımız aslında yasa tasarısından bahsettiler, oysa biz şu anda 6278 no.lu yasayı konuşuyoruz. Yani karar verilmiş, Meclisimiz de özel yetkili hâle gelmiş, özel görev verilmiş ve burada yapılan konuşmalar gerçekten boş.
Onun için, bu söylenenleri daha çok tarihe ve başlangıçta söylediğim bu fırsata çevirmeye ilişkin, önümüzdeki günlere ilişkin olarak söylüyorum.
Şimdi, burada herkes konuştu, herkes konuşuldu ama olayın en önemli aktörleri konuşmadı. Kim bunlar? İstanbul'da soruşturmayı yürüten savcılar. Bu savcılar 15 Şubatta Mehmet Ali Birand'a konuştular kimliklerini açıklamadan, oradan çarpıcı birkaç şey okuyacağım size: "Medyaya şaşırıyorum. Neden bu kadar saldırıyorlar anlamıyoruz. Biz de MİT'in ne yaptığını biliyoruz. Biz de Hakan Fidan'ın Başbakan tarafından en güvenilen kişilerden biri olduğunun farkındayız. Kendi kendinize sormuyor musunuz? `Bunlar neden rahatlarını bozuyorlar? Neden Başbakanın en güvendiği bir insanı gündeme getiriyorlar?' demiyorsunuz. Biz bu kadar saf insanlar mıyız? Demek ki, elimizde öyle deliller var ki, bunları göz ardı edemiyoruz."
Yine aynı savcılar "Devlet bunları görmezden geliyor, PKK bunları kendilerinden sayıyor, böyle olunca da ajanlar vızır vızır dolaşabiliyorlar, en çok suç işleyenler arasında karşımıza çıkıyorlar, sınır boyunda cirit atıyorlar, denetimsiz olduklarından da bizim için suç anlamına gelen olaylara katılıyorlar. Suç işleyeni yakalayan polis bunları yakaladığında serbest mi bırakacak? Bunların suç işledikleri bize intikal ettiğinde gözümüzü mü yumacağız?"
Ardından ekliyorlar: "Eğer MİT ajanıysan, risk alıp teşkilata sızdıysan o zaman yakalanmasaydın. Biz seni deşifre etmedik. Sen orada çalışırken seni alıp çıkarmadık. Sen molotofkokteyli atarken yakalandın." Dikkatinizi çekiyorum, savcılar söylüyor bunu. "Sen molotofkokteyli atarken yakalandığın için ben senin yakana yapıştım. O zaman sen de dikkatli davransaydın. Emniyetten savcılığa yollanmış suç listesi de epey kabarık. Bu listeyi gördükten sonra ne yapalım şimdi diye sorduklarında yanıt veremiyorsunuz.
En ilginç örnek Öcalan'ın, Silvan baskını başta olmak üzere bir dizi senaryoyu içeren mektubunu MİT aracılığıyla PKK'ya yollaması. Bir diğeri, Öcalan ile Hakan Fidan arasında, bulunduğu MİT heyeti arasındaki mutabakat zaptı."
Bakın, bunları savcılar söylüyor. Şimdi, bunlar eğer doğruysa?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Savcılar doğru mu yapıyor bunları söyleyerek? Bunları söyleyin.
İLHAN CİHANER (Devamla) - Yanlış yapıyorlar.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Gizlilik kararı olan bir dosyada bunları söyleyerek doğru mu yapıyor?
İLHAN CİHANER (Devamla) - Adalet Bakanı burada, gereğini yapsın. Katılıyorum.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - İşinize gelmediğinde?
İLHAN CİHANER (Devamla) - Hayır, hayır? İşimize geliyor, katılıyorum, söylediğinize katılıyorum. Zaten o soruyu soracağım ben Adalet Bakanına "Bunlar hakkında da gereğini yapacak mısınız?" diye. Katılıyorum.
Ama burada daha önemli bir şey var arkadaşlar, gerçekten çok önemli. Çünkü bu, özellikle Kürt sorununa milliyetçi yaklaşanlar, hem Kürt bakış açısıyla hem Türk bakış açısıyla herkesin tasarımını değiştirecek bir şey. Yani aslında, PKK'nın yaptığı şeyleri PKK'lılar yapmayabilir ve yine Star gazetesinden çok daha çarpıcı bir şey. Hüseyin Gülerce diyor ki: "Savcıya belgeleri MOSSAD vermiş olabilir. Yabancı servisler savcının önüne öyle belgeler koyar ki, savcı düğmeye basmak zorunda kalabilir." Şimdi, burada bu duruma düşen savcı?
Niçin yıllardan beri aynı iddiaları feryat şeklinde söyleyen kişilere söz verilmiyor, kulak verilmiyor? Yani bizim eğer topyekûn bir arınmaya ihtiyacımız varsa bunu Meclis yapacak. Kürt sorununu da biz çözeceğiz. Yargının üzerindeki, MİT'in üzerindeki bu şaibeleri de biz çözeceğiz. Lütfen, Meclisi ne hâle getirdiğinize bir bakın!.. Meclisin sesini kısıyorsunuz. Meclisi âdeta bir yasamatik hâline getirmiş durumdasınız.
Şimdi, burada olup yine seslendiremeyen, sesini çıkaramayan birisi daha var; o da Başbakanımız. Yeni Şafak gazetesinde Yasin Doğan var. Belki tanırsınız Yasin Doğan'ı. Yasin Doğan hep Başbakana çok yakın birisi olarak bilinir ve Başbakanın gayriresmî sesi olarak bilinir.
Şimdi, Yasin Doğan da aynı günkü yazısında aynen şöyle diyor cemaat ve Hükûmet çatışmasına ilişkin: "Bu, sadece gönül birlikteliği değil. Büyük Türkiye idealinde temerküz eden bir amaç ve hedef birlikteliğidir. İki farklı kulvarda hareket eden bu yapılar arasında güç ve iktidar çekişmesi yaşanması?"
Şimdi bakın, biraz önce, iktidara gelmekten bahsettiniz ve sürekli bunu söylüyorsunuz. Yurttaşlarımız size mi oy verdi, cemaate mi oy verdi? İki ayrı kulvar nedir? Siz iktidar mısınız; ne kadarını kiminle paylaşıyorsunuz?
Aslında söylenecek çok şey var ama yasanın teknik boyutuna da çok kısaca ve hızlıca değinmeye çalışacağım.
Şimdi "Kişisel yasa değil" diyorsunuz. Tek bir örnek daha verin bana. Başbakanın özel olarak görevlendirdiği tek bir örnek daha verin Hakan Fidan'dan başka. "Yasa yolu açık" diyorsunuz; tamamen yalan. Çünkü bu maddede ilgili kişilerin, cumhuriyet savcısının nereye, hangi yola başvuracağına dair hiçbir şey yok. Anayasa'ya atıfta bulunuyorsunuz.
Şimdi, idari yargıda üç çeşit dava var: Tam yargı davası, iptal davası. Bunlar harçla açılır. Şimdi, burada hukukçu uzmanlar var.
RECEP ÖZEL (Isparta) - İdari yargıyı bilmiyorsun sen!
İLHAN CİHANER (Devamla) - Hayır, hayır? Hayır, hayır, bakın?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen ceza savcısısın!
İLHAN CİHANER (Devamla) - Çok iyi biliyorum, size de öğretirim!
RECEP ÖZEL (Isparta) - Nereden biliyorsun?
İLHAN CİHANER (Devamla) - Nereye başvuracak, söyler misiniz?
Sayın Özel, lütfen, ben indikten sonra, gelin, anlatın, ben de aydınlanayım.
Eğer, Başbakan izin vermezse cumhuriyet savcısı hangi yasal yola başvuracak? Bunu bana söyleyin. Bunun şöyle bir anlamsız hâli de var arkadaşlar: Zaten gizli olan bir şeye, nasıl, kim başvuracak? Mağduru kim olacak? Bunlar zaten gizli kapaklı olacak. Bir kişi, gizli soruşturmada savcı soruşturma izni verecek, bu gizli olacak, Başbakan da gizli olarak reddedecek, mağdurların haberi olmayacak. Bu, savcıyla Başbakan arasında geçen bir şey olacak. Varsayalım, molotofkokteyliyle yakınını kaybeden bir yurttaş, bundan haberdar bile olamayacak ki başvursun. Yani, burada gizlenmek istenen ne var?
Ben bir öngörümü de söyleyeyim size: Bunun siyasal riskini siz de alamazsınız, Başbakan da alamaz. Muhtemelen bu sorunu, yani MİT mensupları hakkındaki yakalama müzekkereleri sorununu yargıya çözdüreceksiniz. Bunun altında başka bir hesap var. Şu anda bizim bilmediğimiz, Türkiye'deki her şeyi değiştirecek başka bir karanlık olay var. Neyi gizlediğinizi bilmiyoruz. Uludere'yi mi gizliyorsunuz, Silvan'ı mı gizliyorsunuz, Hrant Dink'i mi gizliyorsunuz bilmiyoruz ama bu çıkacak.
OKTAY VURAL (İzmir) - Islak imzalı bir belge var!
İLHAN CİHANER (Devamla) - Ben, Bekir Bozdağ'a çok kısa bir cevap vermek istiyorum. Bekir Bozdağ, dün bir televizyon kanalında, Genel Başkanımıza "siyasi ahlaksızlık" şeklinde bir yakıştırmada bulundu. Siyasi ahlaksızlık yüzde 10 seçim barajıdır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Siyasi ahlaksızlık, kayıtların?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Günaydın!
İLHAN CİHANER (Devamla) - Günaydın! Buyurun... Bakın, "Ben yapmadım, miki yaptı." sendromu var. Çok, tarihte eşeleniyorsunuz sürekli. Bugünün rezilliklerini, geçmişin bağlamından koparılmış olaylarıyla örtmeye çalışıyorsunuz. İstiklal mahkemelerini getiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLHAN CİHANER (Devamla) - Geçmişte eşelenmeyin. Lütfen, bugüne gelin. Siyasi ahlaksızlık, seçim barajıdır, gizli kayıtlardır.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bir dakika daha verin Sayın Başkan.
İLHAN CİHANER (Devamla) - Siyasi ahlaksızlık?
BAŞKAN - Sayın Cihaner, süreniz doldu, teşekkür ediyorum efendim.