GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:37
Tarih:14.12.2011

CHP GRUBU ADINA EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sizlere çok yakından tanıdığınız bir belediye başkanının feryadını söylemek istiyorum. Başkan diyor ki: "Göreve geldiğimden bu yana bu derelerin önünün tıkanmasının problem yaratacağını, sahil yolunun hatalı yapıldığını, yağmur yağarsa şehri su basacağını defalarca söyledim. Bakanlar dâhil herkese söyledim ama dinleyen çıkmadı."

Sayın milletvekilleri, bunu söyleyen kim? Bunu söyleyen AKP'li Rize Belediye Başkanı. Sonra, başkan bunu söyledikten sonra ne olmuş? Bir yağmur yağmış, yol hatalı yapıldığı için, derelerin denizle buluşması engellendiği için şehri su basmış, insanlarımız ölmüş, devlet ve vatandaşlarımız milyonlarca lira zarara girmiş.

Şimdi, bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu, herhâlde bu yol böyle hatalı yapılırken iktidarı uyaran, sesini duyurmaya çalışan STK'lar, sivil toplum örgütleri, muhalefet partileri ya da o yörenin insanları değil. Çok açık olarak söylüyorum ki, bunun sorumlusu hiç kimseyi dinlemeyen, her zaman bildiğini okuyan AKP İktidarı.

Şimdi, biz bunu söylesek inanmazsınız ama bunu söyleyen kendi belediye başkanınız ve Sayın Başbakanın hemşehrilisi. Ha biz söylediğimiz zaman cevap dahi alamıyoruz. Ben bir milletvekili olarak -Sayın Bakan burada- bu konuyla ilgili bakana "Önlemler nedir?" diye iki buçuk ay önce bir önerge verdim ancak Sayın Bakanım, hâlen daha önergeme bir cevap alamadım.

Başka bir örnek daha vereyim. Şimdi, iktidarın HES projeleri var. Yapmak istediğiniz bölgelerde, o topraklarda yaşayan insanlar buna karşı. Yine sivil toplum kuruluşları karşı. İnsanlar seslerini duyurmak istiyorlar ama karşılarında bir muhatap bulamıyorlar. Daha da ötesi üzerlerine polisle, jandarmayla gidiliyor. İnsanlar, yaşlılar, çocuklar, gençler dayak yiyor. Bir dakika, bu insanlar bu ülkenin vatandaşları, bu topraklarda yaşayan insanlar, vatan haini değiller. On yedi yaşında bir kız çocuğuna HES eylemine katıldı diye mahkeme "şunlarla görüşme", "bunlarla arkadaş olma", "buralara gitme" şeklinde ceza veriyor.

Değerli milletvekilleri, böyle ceza olmaz, böyle proje idaresi de olmaz, devletin vatandaşına bu şekilde kötü muamelesi de olmaz. Olursa ne olur? Olursa ne olur, biliyor musunuz? Bu olaylar olduktan sonra AKP'nin Erzurum Bağbaşı Belediye Başkanı ve 9 AKP'li meclis üyesi dedi ki: "HES projeleri karşısında sorunlarımızı paylaşan partili bulamıyoruz ve bu nedenle de AKP'den istifa ediyoruz." Şimdi o bölgeye gidildiği zaman insanlar diyorlar ki, bu bölgeler Rus işgalinde bile böyle zulüm görmedi.

Şimdi örnekler ortada. AKP'nin, iktidarın bu huyundan vazgeçmesi lazım. Bunun sonuçları maalesef ki toplum için çok acı oluyor. Rize'de bunun örneğini yaşadık. Böyle giderse HES uygulamalarında da bunun örneğini yaşayacağız. AKP'nin tahribata ve ranta dayalı su politikasından derhâl vazgeçmesi lazım.

Değerli milletvekilleri, Ergene konusuna da değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, Ergene, özellikle son zamanlarda ülkemizin ve tabii ki Meclisin de gündemini önemli ölçüde teşkil ediyor. Ergene gerçekten acilen çözülmesi gereken bir sorun, bir kanayan yara. Sorun sadece Trakya'nın değil, sorun tüm Türkiye'nin sorunu. Konu siyasetin de dışında. Oradaki belediyeler Cumhuriyet Halk Partili diye konuya yaklaşmak bir siyasetçiye, bir devlet adamına yakışan bir hareket değil. Daha da önemlisi konuya bu açıdan yaklaşmak soruna ne kadar uzak olduğunuzu ve soruna uzak olduğunuz için çözümden de bihaber olduğunuzu kanıtlayan bir hadise.

Şimdi, değerli milletvekilleri, sizlere soruyorum: Ergene Nehri'nin kıyısında yaşayan bir insanın, kanser olan bir insanın, sağlığından olan, hayatından olan bir insanın AKP'li mi, Cumhuriyet Halk Partili mi, MHP'li mi, herhangi bir partili mi olduğunun bir önemi var mı? Bu, siyaset malzemesi yapılabilecek bir konu mu? İşte, İktidarın bu bakış açısından ve bu zihniyetten kurtulması gerek. Ergene için somut adımlar atılmalı.

Ergene'nin asıl sorunu belediyelerin atıkları değil, kontrolsüz sanayi ve bu sanayinin yer altı sularını kullanarak kontrolsüz bir biçimde derelere deşarj etmesi. Ergene bölgesindeki sanayi boya ve tekstil sektörüdür. Bu sektör de gerçekten yer altı suyunu kullanmaktadır.

Ben Çevre Komisyonu Üyesiyim ve Bakanlığın Ergene'yle ilgili nasıl bir çalışma yaptığını sorduğum zaman karşımıza Ergene için hazırlanmış bir Havza Koruma Planı çıktı.

Değerli milletvekilleri, o planı incelediğimde bir hususla karşılaştım, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, biliyorsunuz Ergene toprakları birinci sınıf tarım arazileri ve bu tarım arazilerinin ancak ve ancak tarımsal amacın dışında kullanımı 5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu'nun 13'üncü maddesinde yer alan yinelenebilir enerji. Bu enerjiler de rüzgâr ve güneş enerjisi. Şimdi, EPDK bir (X) firmasına, Ergene'nin ortasında tarım toprağından çöp gazı çıkarmak için lisans vermiş, çöp gazı üretmek için lisans vermiş, çöp gazından elektrik üretecek. Nereden çıktı bu çöp gazı, nereden çıktı Ergene'nin ortasında bu şekilde bir tesis demeye kalmadan, tarımsal amaçlı olabilecek bu faaliyet, birdenbire, Ergene'nin ortasında, akü, pil, kablo, tıbbi atık, bilumum tehlikeli atıkları toplayıp toprağa gömecek, kırk bin tehlikeli varili yıkayacak bir tesise dönüşmüş. Biz Bakanlığımızdan bu tesise karşı çıkmasını beklerken de, birdenbire, Ergene'yi kurtarma projesinin sanki bir faaliyetiymiş gibi bunu kitapçıkta bulduk. Şimdi, bizim üzüldüğümüz nokta samimi olabilmek, ciddi olabilmek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Maalesef ki bu projeyle karşılaştığımızda Ergene konusunda ciddi olunmadığını?

BAŞKAN - Sayın Köprülü, teşekkür ediyorum.

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - ? ve bundan sonra da olunamayacağını gördüm.

Ben -tabii konu çok uzun- bu kapsamda bizi dinleyen değerli milletvekillerine teşekkür ediyor ve bütçenin yine de hayırlı olmasını diliyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)