GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:15.12.2011

MHP GRUBU ADINA BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 bütçe kanunu, Özelleştirme İdaresi ve Kamu İhale Kurumu bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, Milliyetçi Hareket Partisinin de ortağı olduğu 57'nci Hükûmet 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhalesi Sözleşmeleri Kanunu'nu 2002 yılında kabul etmiş, Kanun'un 53'üncü maddesi ile geçici 1'inci ve 5'inci maddeleri yayımı tarihinde, diğer maddeleri 1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun yayımlandığında ve 53'üncü maddeyle kurulun oluşturulduğu tarihte 57'nci Hükûmet iktidarı vardı. 2002 seçimleriyle AKP tarafından oluşturulan 58'inci Hükûmetin ilk çalışması yürürlüğe girmek üzere olan 4734 sayılı Kanun'un uygulanmasının ne kadar zor olduğu, ihale yapmayı zorlaştırdığı, Kanun'un hükümlerinin hükûmetlerin hızına uymadığı, belediyelerin iş yapamayacağı şeklindeki açıklamalarıyla, basın yoluyla kamuoyu oluşturularak bunun sonucunda Kanun'un yürürlük tarihinin en az bir yıl ertelenmesini sağlamaktı ancak o günkü şartlar ve uluslararası kuruluşların direnç göstermesiyle mecburen Kanun'un yürürlüğe girmesine rıza gösterilmiştir. O tarihlerde kimse Hükûmetin bu tavrına pek anlam verememiş ancak ilerleyen dönemlerde uygulamaları görünce gerçek niyetin ne olduğu anlaşılabilmiştir.

Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce Ankara Büyükşehir Belediyesi gibi uyanık idareler "Kanun'un yürürlük tarihinden önce ilana çıkarılan ihaleler eski usule göre tamamlanır." hükmünü kullanarak yüzlerce ihaleyi bir anda, Kanun'un yürürlük tarihinden önce ilan etmişler, Kamu İhale Kanunu'ndan kaçarak bildikleri yöntemle ihale yapmışlardır.

Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmetiyle Kamu İhale Kanunu'nun mücadelesi Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar devam etmektedir. İş yapamayınca "Kanun'un uygulanması çok zordur, şikâyet süresi çok uzundur." gibi mazeretlerle Kanun'u ve kurumu suçlamak en sık kullanılan bir yöntemdir ancak esas niyet, istedikleri ihaleyi istediklerine vererek kendi yandaş sermayelerini oluşturmaktır.

Bu serüven ve mücadelenin seyri dikkatlice takip edildiğinde Kanun'un başına gelmeyenin kalmadığı, istedikleri sonucu elde edebilmek için tam 20 kez değişiklikler yapıldığı görülmüş, her seferinde istisna getirilmek suretiyle Kanun'un 3'üncü maddesini oluşturan "İstisnalar" bölümünde (r) bendine kadar gelinerek âdeta ihale yapmak istisna hâline getirilmiştir.

Bu hızla gidilirse, alfabetik harfler AKP Hükûmetine yetmeyecektir. Spordan kültüre, fakirlere kömür dağıtılmasından tanık korumasına, Devlet Malzeme Ofisinin alımlarına kadar akla hayale gelmeyecek her alana istisna getirmek suretiyle istedikleri gibi sorgusuz, sualsiz ihale yapabilmenin yollarını açmışlardır.

Bu Kanun'un başına gelenler herhâlde başka hiçbir kanunun başına gelmemiştir.

Kurulduğu tarihten itibaren yazılı ve görsel medyada yer alan ihale yolsuzluklarını resen, gelen itiraz ve şikâyetleri dosyanın tamamı üzerinden inceleyen Kamu İhale Kurumunun bu yetkileri elinden alınarak, sadece şikâyetle ilgili sınırlı inceleme yapılması sağlanarak kurum etkisiz hâle getirilmiştir.

Son kanun hükmünde kararname ile Kanun'un yapısını ve işleyişini düzenleyen 53'üncü maddesinde önemli değişiklikler yapılmış, 53'üncü maddenin yeni hâlinde, Kurumun karar organı Maliye Bakanının teklifi ile Bakanlar Kurulunca, bürokratlardan atanan 9 üyeden oluşmaktadır. Kurul Başkanı Kurumun da başkanıdır. Eski hâlinde, Bakanlar Kurulunca atanan 10 üyeden oluşan Kurulun 6 üyesi Bakanlık kontenjanı, 2'si Odalar ve Borsalar Birliği ve Türkiye İşveren Sendikası ile 1'er üye Danıştay ve Sayıştay kontenjanlarından oluşuyordu.

53'üncü maddenin eski hâliyle Kanun'un Kuruma ve Kurula getirmek istediği idari ve mali özerklik, kararlarında şeffaf ve siyasi otoritenin baskısından uzak, sektörün hem idare hem istekli tarafını tanıyan, onların sıkıntılarını da kurulda dile getirebilen bir yapıda olduğu muhakkaktır.

Yapılan değişiklikle Kamu İhale Kurumu ve özellikle Kurul tamamen Hükûmetin kontrolüne ve etki alanına sokulmuş, siyasi iktidarın güdümünde, aynı zamanda Maliye Bakanlığına bağlı sıradan bir daire hâline getirilmiştir.

57'nci Hükûmet tarafından çıkarılan Kamu İhale Kanunu'nun sadece adı kalmış ihale konusunda otorite olması beklenilen, piyasayı düzenleyici olması beklenen Kurum, verdiği kararlarla kimsesizlerin umudu olmaktan çıkmış, hak arayanların hakkını koruyacak yapıdan tamamen uzaklaştırılarak etkisiz, verimsiz ve karmaşık hâle getirilerek sektördeki insanların kuruma kızgınlıkla ve şüpheyle bakar hâle gelmesi sağlanmıştır.

Kanuna göre boşalan üyeliklere bir ay içerisinde atama yapılması gerekirken Kurum Başkanlığı ve bir üyelik kadrosuna sekiz ayı aşkın süredir Hükûmet tarafından bir atama yapılmamıştır. İşçi, memur, emekli, çiftçi ve esnafa kaynak yetersizliğinden dolayı gerekli desteği vermeyen AKP Hükûmeti, Kamu İhale Kurumunun aylık 200 bin lira civarında bedelle bina kiralamasına göz yummuştur.

Gelelim Özelleştirme İdaresi Başkanlığına.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de özelleştirme uygulamaları ilk defa 2983 sayılı Kanun ile 1984 yılında başlamış ve bugüne kadar devam etmiştir. Yapılması gerektiğine inandığımız özelleştirmeler olduğu gibi doğuracağı sonuçları önceden belli olan bazı özelleştirmelere de karşı çıktığımız aşikârdır. Devletin ekonomide bir oyuncu olarak değil bir denetçi olması gerektiği anlayışına katılmakla beraber, cumhuriyetimizin ilk yıllarında üretim ve sanayileşmenin can damarları olan fakat şimdilerde birer kambur olarak görülen KİT'lerin stratejik önemi olanlarının satılması yerine iyileştirilmesi daha iyi olacaktır.

Kamu İhale Kurumu ve Kanun'u bu hâle getiren AKP iktidarlarının adil ve usulüne uygun özelleştirme yapmasını beklemek pek doğru da olmasa gerek. Özelleştirmenin ilk ortaya çıkış felsefesinde var olan sermayenin tabana yayılması hususunun AKP tarafından göz ardı edildiği blok satışlarda görülmüş, yapılan bu satışların bir kısmı yolsuzluk ve usulsüzlük gerekçesiyle ilgili mahkemelerce iptal edilmiş, daha sonra kamuoyu baskısıyla yeniden ihaleye çıkılarak ilk ihale bedellerinin 3-5 katına satışı gerçekleşmiştir.

Ekonomik olarak varlığını sürdürmekte olan KİT'lerin satışı ile ekonomiye tekrar verimli bir şekilde kazandırılması hususu ihmal edilebilir fakat kârlı ve çoğunlukla tekel konumunda olan kurumlarda, mesela Türk Telekom, enerji dağıtım şirketleri gibi kuruluşlarda kesinlikle ihmal edilmemeliydi.

Özelleştirme yapılırken vatandaşların ucuz mal ve hizmet temini sağlanamamıştır. Bir örnek vermek gerekirse, Telekom'un özelleştirilmesiyle ucuzlaması gereken telefon ve İnternet kullanım ücretleri ucuzlamamış, bugün Japonya'da aylık 1 dolar, Avrupa ülkelerinde işte birkaç dolar olan İnternet hizmeti, ülkemizde 30 dolar civarındadır.

Enerji özelleştirmeleriyle birlikte enerji dağıtım şirketlerinin devrinden sonra satın alan şirketlerin faturalara yansıtmış olduğu ve fatura bedellerinin yüzde 25'ine kadar ulaşan kayıp kaçak bedellerini namusuyla faturasını ödeyen vatandaşlara yüklemek haksızlıktır. Bu haksızlığı önlemek de Hükûmetin görevidir.

Özelleştirmeye kötü bir örnek vermek gerekirse, kendi seçim bölgem olan Tekirdağ ilinde, Tekeli, 292 milyon dolara özelleştirilmesiyle birlikte alan şirket, kısa bir süre sonra, Sayın Başbakanın eski danışmanı Cüneyt Zapsu'nun danışmanlığını yaptığı Amerikan şirketine 900 milyon dolara satarak 600 milyon dolarlık haksız bir kazanç elde etmiştir. Ayrıca, Tekel Sigara Fabrikasının özelleştirilmesiyle yüzlerce işçi ücretler konusunda mağdur edilmiş, günlerce Ankara'da direniş yapan işçilerin sesine Hükûmet kulak vermemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2012 bütçesine ret oyu vereceğimizi bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP saralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Belen.