| Konu: | KAMUOYUNDA "POSTMODERN DARBE" OLARAK ADLANDIRILAN 28 ŞUBATIN 15'İNCİ YIL DÖNÜMÜNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 28.02.2012 |
İHSAN ŞENER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "postmodern darbe" olarak adlandırılan 28 Şubatın 15'inci yıl dönümü münasebetiyle söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada sözlerime başlamadan önce bundan yirmi yıl önce Hocalı'da meydana gelen katliam nedeniyle hayatını kaybeden Azerbaycanlı kardeşlerime Allah'tan rahmet diliyor, bu katliamı yapanları nefretle kınıyorum.
Bugün "28 Şubat süreci" adıyla anılan siyasi ve ekonomik kâbusun on beşinci yılındayız. Sağcısıyla solcusuyla, askeriyle siviliyle, dindarı ve laikiyle hemen toplumun her kesimini derinden etkileyen, herkesin hesabını kitabını yeni baştan yapmasına sebep olan, Türkiye'ye her bakımdan büyük bedel ödeten, toplumsal hafızamızda derin izler bırakan bir karanlık süreçti 28 Şubat. Bu sürecin çeşitli yönleriyle soğukkanlı biçimde değerlendirilmesinde yarar vardır.
28 Şubat sürecinde demokrasiye sistem dışından müdahale edilmiş, siyasi iktidar zorla değiştirilmiş, hukuk devleti hiçe sayılmıştır. Demokrasiyi kurtarmak adına demokrasi katledilmiştir. Toplum kamplara bölünmüş, güçlenen Anadolu sermayesi yok edilmek istenmiştir. Asker-sivil bürokrasi, medya ve iş dünyası irtica tehdidi ve laikliğin elden gitme tehlikesine karşı el ele vermiş, mevcut iktidara karşı direnişe geçmiş ve iktidarı değiştirmiştir.
Bu süreçte Genelkurmay Başkanlığı ardı ardına hâkimlere, savcılara, medya mensuplarına ve sivil toplum kuruluşlarına irtica brifingleri vermiş, gazeteler topyekûn savaş manşetleri atmış, televizyonlarda vizyona konan Fadime Şahin-Müslüm Gündüz-Ali Kalkancı filmi tekrar tekrar gösterilip kamuoyunda infial yaratma rolünü başarıyla yapmışlardır.
Yine, askerî kaynaklı andıçlarla bazı gazeteciler PKK ajanı olarak ilan edilip işlerinden edilmiştir. Bu müdahaleyle Türkiye bir kez daha demokrasisi özürlü hâle getirilmiştir.
Türkiye'de siyasete askeri müdahalenin ve komitacılığın tarihi eskidir. İttihat ve Terakki'den kalan darbeci ve komitacı miras cumhuriyet döneminde de devam etmiş, özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında pek çok faili meçhul cinayete tanık olunmuştur.
Bu anlamda 28 Şubat süreci devlet ile millet arasına ciddi nifak tohumları ekmiştir. Oysa modern, demokratik bir ülkede ülkeyi yönetenler, seçilmişlerdir. Millet beğenmediği siyasetçiyi bir seçim sonra uzaklaştırma hakkına sahiptir. Yine modern, demokratik toplumlarda değişmez kurallar ve tabular olmaz; halkın tercihlerine göre kurallar da politikalar da kurumlar da gerektiğinde değiştirilebilir. Siyaset alanının değişmez kurallarla, askerî vesayetle, darbe geleneğiyle, türlü dokunulmazlık ve tabularla çepeçevre kuşatıldığı ülkelerde insanlar kendine de ülkenin geleceğine de güvenle bakamazlar.
Bu süreçte iktidardaki bir parti kapatıldı. O dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Sayın Başbakanımız okuduğu bir şiir yüzünden on ay hapse mahkûm edildi. "Artık muhtar bile olamaz." şeklinde manşetler atıldı.
Birtakım siyasi mühendislik projeleri ile Türk siyasetini manipüle etmeye çalışan 28 Şubatçılara en büyük dersi 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimde "Yeter, söz de karar da milletindir." diyerek büyük ders vererek AK PARTİ'yi iktidara taşıyarak milletimiz vermiştir. Milletimizin bu ikazına rağmen, 28 Şubatı bin yıl yaşatmak amacında olan darbe heveslileri, AK PARTİ'ye kurulan tuzaklar, Balyoz, Ayışığı planları hep gün ışığındadır ve 27 Nisan bildirisi yine AK PARTİ'nin reddettiği bir bildiridir. Bugün Ergenekon terör örgütü davasıyla bunlar bir bir açığa çıkacaktır.
Değerli arkadaşlar, sonuç olarak, sivil olsun askerî olsun her türlü darbe bir faciadır. Siyaset de ekonomi de kendi doğal akışına bırakılmalı, toplumun kendi doğal dinamikleriyle değişmesine izin verilmelidir.
28 Şubat sürecinin günah galerisi oldukça kabarıktır. Binyıl devam etmeyecek ama binyıl lanetlenecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.