GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:39
Tarih:16.12.2011

CHP GRUBU ADINA İDRİS YILDIZ (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 10'uncu maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, bütçe, belirli bir dönemdeki gelir ve gider tahminleriyle bunların uygulanmasına ilişkin kurallar bütünüdür. Bu kuralları, siyasetin içindeki çeşitli aktörler kendi siyasi görüşleri yönünde koyarlar. Çok doğal olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin de bütçesini, kendi siyasi görüşleri doğrultusunda, kendi tercihleri doğrultusunda düzenlemesi ve harcaması doğaldır; bu, siyasetin gereğidir.

Kendi tercihleri doğrultusunda bütçe yapmak doğaldır da, bu tercihler doğru mudur? Bu bütçe uygulamasına baktığımızda, bunun çok doğru olmadığı konusunda görüşlerimi sizlere aktarmaya çalışacağım.

Demokratik ülkelerde bütçe, hükûmetin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için belirli bir dönemde hangi kamu kaynaklarını, hangi amaç veya hangi mal ve hizmetler için kullanacağını gösteren önemli bir mali araçtır. Bütçe, aynı zamanda, bir maliye politikası aracı olarak ekonomiye yön vermede kullanılır.

Anayasa'mızın 161'inci maddesi, devletin harcamalarının yıllık bütçelerle yapılacağını hükme bağlamıştır. Yine aynı maddede, merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolünün kanunla düzenleneceği öngörülmüş olup, 5018 sayılı Kanun, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu bu amaçla çıkarılmıştır. Bu Kanun'a göre temel bütçe ilkeleri özetle: Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri bütçelerinde gösterilir. Kamu hizmetleri, bütçelere konulacak ödeneklerle mevzuatla belirlenmiş ilkelere göre gerçekleştirilir. Bütçede yeterli ödenek bulunmadan herhangi bir taahhüde girişilemez. Yüklenme süresi mali yılla sınırlıdır. Ertesi yıllara geçen taahhütlerde bulunmanın bazı şartları vardır.

5018 sayılı Kanun'a göre bir diğer ilke de cari yılda kullanılmayan ödeneklerin iptal edilmesidir ancak yine aynı Kanun yani 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda bağış ve yardımların, kılındığı amaca harcanmak üzere açılacak bir tertibe ödenek kaydedileceği belirtildikten sonra, bu ödeneklerden mali yıl sonuna kadar harcanmamış olan tutarın, bağış ve yardımın amacı gerçekleşinceye kadar ertesi yıl bütçesine devir olunarak ödenek kaydedilmesi öngörülmüştür.

Nitekim, bütçe kanunu tasarısının "Ödenek devir ve iptal işlemleri" başlıklı 10'uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) işaretli bendinde, bu özel gelirlerin ödenek kaydıyla, yılı içinde harcanmayan tutarın ertesi yıl bütçesine devri düzenlenmiştir.

İşaretli bentte Millî Savunma Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, TÜBİTAK, Sanayi Bakanlığı bütçeleri bulunmaktadır ancak ödenek devrinin yaygınlaştırılmasını, bütçenin "yıllık olma" ilkesiyle bağdaştırmak mümkün olmasa gerektir.

Sayın milletvekilleri, geçmiş yıllarda kurumlar ödenekleri yanmasın diye yıl sonlarında hezeyana kapılıp bütçeyi harcama konusunda eğilim göstermişlerdir. Bu noktada ödenek devrinin olumlu olduğunu düşünmekteyim fakat ödenek devri bütçeye belirsizlik getirmemelidir. Bütçede öngörülmeyen sapmalar olabilir ancak bunlar minimum seviyede tutulmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, burada öncelikle sorulması gereken sorular, ödenek devirleri neden sadece verimli kurumlarda var ve bu kurumlardaki ödenekler neden artmıştır? Bu demek oluyor ki bütçeler ya hayalî yapılmış ya da gereğinden yüksek kurgulanmış. Bu, hem bütçe yapmada hem de uygulamadaki başarısızlığı gösterir.

Burada, ödenek devri söz konusu olan kalemlerin neden yapılmadığının gerekçeleri açıklanmalıdır. Aksi takdirde, bu durumdan iki sonuç çıkar: Birincisi, bu kurumlar çalışmıyorlar ya da yapılması gereken projeler gecikiyor.

Bu nedenle, bütçenin daha dikkatli, ciddi, gerçekçi hazırlanması gerekir. Yıl sonunda birçok kurumun açık vermesi, buna karşılık diğerlerinin fazla vermesi bu kurumların verimli çalışmadığı anlamına gelir. Bütçenin olduğundan yüksek gösterilmesi gerçek bütçenin görünmesini engeller. Sonuç olarak, bu sapmalar denetleme zafiyetine yol açar ve kurumların gerçek performanslarını ölçmemizi engeller. Bütçelerin gerçek yerlere ayrılması ve halkın takip edebileceği şekilde kurgulanması gerekir. Bu, şeffaf devlet anlayışının da bir gereğidir.

Değerli milletvekilleri, 2001 yılından itibaren kamu maliyesiyle ilgili olan reformla birlikte birkaç tane istisna hariç fonların hemen hemen hepsi bütçenin içine alınmıştır. Bu, bütçenin bütünlüğü ve Meclisin denetimi açısından doğru bir düzenlemedir. Ancak bildiğiniz üzere, geçtiğimiz günlerde Orman Genel Müdürlüğü bütçesi görüşüldü ve burada görüşülen bütçe katma bütçeydi. Fakat dikkatinizi çekmek isterim ki Genel Kurulda görüşülen katma bütçenin yanında Orman Genel Müdürlüğünün hazırladığı ve sadece Orman Bakanlığının onayladığı bir döner sermaye bütçesi vardır. Bu döner sermaye bütçesinin hazırlanması ve içeriğinden Sayın Orman Bakanının onaylamasına kadar kamuoyunun da, 7 milyon orman köylüsünün de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bilgisi yoktur. Bu, 2001 yılındaki kamu maliyesi düzenlemesine aykırı bir durumdur. Bahsettiğim döner sermaye bütçenin büyüklüğü 2 milyar TL'yi bulmaktadır ve bu bütçe Türkiye'nin yüzde 26'sını oluşturan ormanların geleceği ve Türkiye'de yaşayan 7 milyon yoksul orman köylüsünün, 500 bin orman işçisinin yaşamıyla doğrudan ilgilidir. Büyüklüğü 2 milyar TL'yi bulan ve nüfusumuzun yaklaşık yüzde 10'unu ilgilendiren bu bütçe Meclisin gündeminin ve denetiminin tamamen dışındadır.

Bu vesileyle belirtmeliyim ki bu konu hem ormanlarımızın hem de toplumumuzun en yoksul kesimini oluşturan orman köylülerimizin geleceği açısından hayati önem taşımaktadır. Orman köylerinde yaşayan halkın orman kaynaklarıyla doğrudan ilişkisi nedeniyle Anayasa'mızın "Orman köylüsünün korunması" özel başlığı altında 170'inci maddesiyle yapılan düzenlemede, "Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde devletle bu halkın iş birliğini sağlayıcı tedbirlerle ve diğer bazı hususlar kanunla düzenlenir." denilmesine rağmen burada döner sermaye bütçesinin hazırlanma sürecinde 7 milyon orman köylüsünün bütçe yapım sürecinin tamamen dışında bırakılması oldukça düşündürücüdür.

Sayın milletvekilleri, bu konu belirli bir kişi veya kuruluşların inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemli bir konudur. Bu nedenle, gerek ormanlarımızın korunması gerek ormancılığımızın geliştirilmesi ve tabii ki orman köylümüzün yaşam seviyesinin yükseltilmesi konularında orman köylümüz ile yani onların tek ve en güçlü örgütü olan OR-KOOP ve diğer meslek kuruluşları ile iş birliği yapmalarını beklemekteyiz. Buradan orman köylümüzün hiçbir zaman sahipsiz bırakılmayacağını da açıkça ifade etmek istiyorum.

Halkın ihtiyacı olan projelere halkı çekebilmek için bütçe konusunda şeffaf olmak ve halkı kapsayıcı bir tavır almak gereklidir. Fakat gördüğümüz üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, hem bütçe konusunda yeteri kadar şeffaf değildir hem de halkı dışlayan bir görev anlayışına sahiptir.

Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletler 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı olarak ilan etmiştir. Birleşmiş Milletlerin bu kararı, tüm hükûmetlere kooperatiflerin gelişmesi için daha destekleyici bir ortam yaratmaları ve özellikle kapasite artırımı için finans sağlama konusunda çağrıda bulunmaktadır. Fakat hazırlanan bütçede gördüğümüz üzere Hükûmetin tavrı böyle değildir. Bunun birçok örneğini vermek mümkündür. Orman Bakanlığının kooperatifleri engelleyici tavır aldığı gözlemlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletlerin hükûmetlere kooperatiflerin gelişmesi için daha destekleyici bir ortam yaratmaları ve kapasite artırımı için finans sağlama konusundaki tavsiyelerine rağmen, Hükûmet üretici birliklerinin örgütlenmesini engellemek için elinden geleni yapmaktadır. Halkın örgütlenmesinden korkmaktadır. Bu, halktan korkuyorsunuz demektir. Sizin halkı dışarıda tutma, dışlama anlayışınızı her yerde görmek mümkündür. Bunu sadece orman kooperatiflerinde yapmıyorsunuz. Siz geçmişte bunu FİSKOBİRLİK'e de yaptınız. Fındık üreticilerinin temsilcisi durumundaki 225 bin ortağı bulunan, 50 kooperatiften oluşan ve 8 milyon fındık üreticisinin temsilcisi olan FİSKOBİRLİK'i kısır çekişmelerle devre dışı bırakıp, TMO'yu fındığa ortak ettiniz ancak daha sonra TMO'yu da devreden çıkartıp fındık üreticisini serbest piyasa koşullarına teslim ettiniz. Hem Toprak Mahsulleri Ofisinin fındıkla ilgili görev zararı ortada hem de FİSKOBİRLİK'in içine düşmüş olduğu durum içler açısıdır. Son üç yılda, Allah'ın lütfuyla, rekoltedeki uygunluk dolayısıyla fındıkta bir sorun yaşanmıyor, bir sıkıntı yok koşullarını yaratsa da, rekolte koşullarının değişmesi fındık üreticisiyle Hükûmetinizi karşı karşıya getirecektir.

Şunu açıkça belirtmeliyim ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmeti fındık ile ilgili?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS YILDIZ (Devamla) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.