GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ANKARA MİLLETVEKİLİ LEVENT GÖK VE 22 MİLLETVEKİLİNİN, SİYASİ NÜFUZUNU KULLANARAK RANT ELDE ETTİĞİ, ÇIKAR İLİŞKİSİ KURDUĞU KAMU GÖREVLİLERİNİ HİMAYE ETTİĞİ VE BÖYLECE GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANDIĞI İDDİASIYLA GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİNİN ÖN GÖRÜŞMESİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:87
Tarih:31.03.2012

MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi mensubu milletvekilleri tarafından Anayasa'mızın 98'inci, 99'uncu maddeleri ile İç Tüzük'ün 106'ncı maddesi çerçevesinde, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında siyasi konumunu kullanarak rant elde ettiği ve bu işte aracı olarak kullandığı kamu görevlilerini Bakanlık görevi sırasında himaye ettiği, önemli görevlere taşıdığı, böylece görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle gensoru açılması talebine ilişkin olarak Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - İftira! Hepsi tesadüf!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Yazılı ve görsel basında da yer alan bu hususun Sayın Bakan tarafından 2009 yılı Nisan ayında Altındağ Belediyesinin uzun zamandır ve başarılı bir şekilde restorasyon çalışması yaptığı Hamamönü bölgesinde restorasyon çalışmasının yapılacağı ve değer kazanacağı önceden bilinen iki taşınmazın ucuz bir fiyata satın alındığı, restorasyon sonrası ise taşınmazın değerinin çok yüksek rakamlara ulaştığı şeklinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu alım için de Altındağ Belediyesinin mensuplarının bizzat aracılık ve vekâlet etmeleri, sonrasında da Sayın Bakan tarafından himaye ve terfi ettirilmeleri iddiaları çok vahim ve önemlidir.

Aslında bu konu, AKP hükûmetleri döneminde on yıldır yapılan yolsuzlukların en masumudur. AKP iktidara geldiği günden bu yana kamuoyunda birçok yolsuzluk iddiasına muhatap olmuştur.

Henüz İstanbul Büyükşehir Belediyesindeyken birçok yolsuzlukla adı anılan Sayın Başbakan ve ekibi Hükûmeti kurduklarında da doğal olarak benzer söylentilerin muhatabı olmuşlardır. En çarpıcıları şunlardır: Hatay ilindeki Ali Dibo olayı, İzmir Devlet Demiryolları liman taşıma ihalesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi araç sigortalama ihalesi, Devlet Demiryolları istasyon yenileme ihalesi, TMSF otel ihaleleri, Derince arazi satımı, Balıkesir SEKA, Halk Bankası Net Holding alacağı, Mavi Akım formül yenileme işi, SSK'da Roche yolsuzluğu, Aycell-Aria birleşmesi, Aycell-Siemens anlaşması, Bingöl deprem konutları, Millî Eğitim Bakanlığı 62 ilköğretim okulu ihalesi, TÜPRAŞ'ın yüzde 14,76'lık hissesinin Yahudi iş adamına peşkeş çekilmiş olması, Beyaz Enerji, Isparta, Çorum, İstanbul, Kayseri, Nevşehir, Amasya, Samsun belediyeleri, Sabah-ATV Grubu satışı ve kredisi, Telekom'un özelleştirilmesi, Bolu tünelleri, Karadeniz otoyolu fiyat farkı ödemeleri; say say bitmiyor.

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) - Devam et ya!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Devamını siz yaparsınız.

Dünya Bankası tanımına göre, kamu yetkisinin özel çıkarlar için kötüye kullanılması diye tanımlanan yolsuzluk, hem ekonomik hem de moral hasarlara sebep olduğu için ölçülmesi güç bir olgudur. Ancak genel kabul gören anlayışa göre yolsuzluk, yoksulluğun ana sebebi, kalkınmanın önündeki en büyük engeldir.

Yolsuzluğun iki önemli kaynağı, kötü kanun ve art niyetli insandır. Kötü idari, hukuki, siyasi düzenlemeler insanları yolsuzluğa teşvik etmektedir ve düzeltilmelidir. Art niyetli insana ilişkin ise söylenecek çok söz vardır.

Sorumluluktan ve hesap vermekten kaçınmanın yolu, vatandaşların olan bitenden haberdar olmasının engellenmesi yani medya karartması yapıldığı bir gerçek olarak karşımızdadır; bu gensoru görüşmelerinin halk tarafından izlenmesine imkân verilmediği gibi.

Yolsuzluğun sistematik bir hâl alması, kamu harcamalarını yönetme hedefiyle başlar. Siyasetçi, mümkün olduğu kadar kaynağı güç sahibi olduğu bölgelere çeker. Bu hususlar sizlerin de aklına afet riskiyle ilgili tasarıyı, 2/B'yi, yap-işlet-devret modeli tasarısını, eğitim yasasını ve FATİH Projesi'ni, Kamu İhale Kanunu ve birçok benzer düzenlemeyi çağrıştırmaktadır eminim.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Ustalık dönemi eserleri olacak!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Yolsuzluğun en çok kullanılan ve basit tanımı, Dünya Bankası tarafından yapılan ve biraz evvel zikrettiğim, kamu yetkisinin özel çıkarlar için kötüye kullanılmasıdır. Her yolsuzluğun bir tarafında mutlaka ya kamu gücü kullanan siyasi otorite ya da bu siyasi otorite tarafından atanmış bürokrasi bulunmaktadır.

Yolsuzluk, bugün ortaya çıkmış bir sorun değildir ancak yolsuzluğun siyasi otorite tarafının ağırlık kazanması, mübahlaşması, kronikleşmesi, sıradanlaşması ve hatta kutsal gayeler gerekçe gösterilerek meşrulaştırılması, on yıllık AKP döneminin getirdiği bir sonuçtur. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Yolsuzluk tarihimiz, son on yıla kadar, çoğunlukla kamu görevlisi ve yüksek bürokratların bulaştığı yolsuzluk olaylarını kaydetmiştir ancak son on yılda, yolsuzluk konusunda bürokratların nal toplamaya başladığı, artık bu imtiyaz ve tekelin AKP'li bir kısım siyasetçilere geçtiğini görmekteyiz. AKP'li bakan, milletvekili ve belediye başkanlarının son on yıllık iktidarında şahit olduğumuz yolsuzluk olayları, AKP'nin yolsuzluklar konusunda ustalaştığını ve markalaştığını göstermektedir. Bu durum bizzat Sayın Başbakan tarafından da itiraf edilmiştir. Seçimlerde aday yapılmayan bakan ve milletvekilleri hakkında yolsuzluk iddialarının ayyuka çıkması gerekçe gösterilmiştir fakat bu açıklamalar Başbakanın çekirdek kadrosunun yolsuzluk konusunda hızını kesmeye yetmemiştir. Bir dönem Kabine, yolsuzluk konusunda âdeta mahkûm kadrosundan atanmış bir heyet görünümü vermekteydi.

Balık baştan kokar misali, iktidarın başının daha belediye başkanı iken elde ettiği serveti oğlunun sünnetinde gelen altınlarla aklamaya çalıştığı bir ortamda iktidarın bir bakanının 25'e alıp 300'e, 500'e satması ve bunu meşru bir ticari faaliyet olarak görmesi kadar normal bir durum var mıdır! (MHP sıralarından alkışlar) Yoldaş iş adamı bursuyla okuyan çocuklar, çocukların sahip olduğu gemicikler, damatların çalıştığı holdinglere verilen usulsüz krediler, hanımefendilerin aldıkları hediyecikler, hemşehri köylülerin milyon dolarlık villalarında ikamet etmeler, Oferler, Ogerler, likit yumurtacılar, sahte faturacı siyasetçiler, enerji ihaleleri, "özelleştirme" adı altında çekilen peşkeşler, Suudi Kralının beyan edilmeyen çok değerli hediyeleri hep AKP'nin devri iktidarında tanık olduğumuz olaylardır.

"Yolsuzlukla mücadele" sloganıyla 2002'de iktidara gelen AKP, daha iktidara geldiği ilk günden itibaren yolsuzlukları önleme yerine yolsuzlukları teşvik edici politikalar izlemeye başlamıştır. İlk icraatı, yolsuzlukla mücadele için çıkarılmış olan Kamu İhale Kanunu'nu değiştirmek olmuştur. Kamu gücünü kullanmak suretiyle çıkar sağlama eylemlerinin önemli bir kısmı suç olmaktan çıkarılmış, bu faaliyetler âdeta normalleştirilmiştir. AKP'nin on yıldır ülkemizde uyguladığı ekonomik politikalardaki yanlışlık ve başarısızlık yoksulluğun hızla artmasına yol açmış, bununla birlikte siyasi ve ahlaki yozlaşma yaygınlaşarak toplumsal bir kangren hâline gelmiştir. Toplumun refahına harcanması gereken kamu kaynakları siyasal iktidarı elinde bulunduranlarca yağmalanmış, fakir fukaranın, garip gurebanın hakkı gasbedilmiş, sofralardaki ekmek utanmazca çalınmıştır.

AHMET YENİ (Samsun) - Millet size inanmıyor, inanmıyor.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Biraz doğru şeyler söylesen ya.

AHMET YENİ (Samsun) - Millet inanmıyor size.

OKTAY VURAL (İzmir) - Gözler, kulaklar şahadet edecek size. Kaçamazsınız.

AHMET YENİ (Samsun) - Konuştukça batıyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) - Gözler ve kulaklar yazıyor, Cenabıhak bunları yazıyor.

BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen?

Lütfen, sayın milletvekilleri?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - AKP İktidarının beslediği yolsuzluk düzeni toplumda ahlaki bir çöküntüye sebep olurken ülkemizin de ekonomisini, toplumsal dokusunu, demokrasisini ve hukuk?

AHMET YENİ (Samsun) - İftira attıkça batıyorsunuz aşağı doğru.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sataşma memuruna bir söyleyin, şu sataşma memuruna?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan?

OKTAY VURAL (İzmir) - Milletin vekili değil, sataşma memuru.

BAŞKAN - Sayın Yeni?

Sayın Vural, milletvekiliniz konuşuyor.

AHMET YENİ (Samsun) - İftiracıya söyleyin, iftiracıya.

BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kalk sen oradan!

OKTAY VURAL (İzmir) - Sataşma memuru! O gözler ve kulakların hesabını vereceksiniz.

BAŞKAN - Sayın Vural, milletvekiliniz konuşuyor lütfen ama?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sen nasıl gideceksin bölgene?

AHMET YENİ (Samsun) - Oraya söyle.

BAŞKAN - Sayın Yeni, lütfen?

OKTAY VURAL (İzmir) - Parmaklar sizi aklamaz, aklamaz. Allah indinde yine vereceksiniz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - "Hırsız" diyecekler sana da.

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, siz Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

AKP İktidarının beslediği yolsuzluk düzeni toplumda ahlaki bir çöküntüye sebep olurken ülkemizin de ekonomisini, toplumsal dokusunu, demokrasisini ve hukuk sistemine olan güveni ciddi bir biçimde zedelemiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sen ne dersen de, istersen gözlerini, kulaklarını şahadetten çıkart, kayıt dışına sok.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Demokrasiye ve siyasete olan güven sarsılmış, hukuk devleti ve adalete olan güven azalmış?

AHMET YENİ (Samsun) - Konuştukça batıyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) - Gözlerin görmüyor senin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Beraber ortak mıydın Suat Kılıç'la sen? Beraber mi aldınız? Canın yanmış bakıyorum!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - ? idari sistem yozlaşmış, suçlular cesaretlendirilmiş, yağma ve rant düzeninin kurumsallaşmasına sebep olunmuş, kamu hizmetlerinde adaletsizliğe ve verimsizliğe yol açılmış?

OKTAY VURAL (İzmir) - Rahatsız olacaksınız, rahatsız.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hırsızlık yapıyorsunuz. Hırsızlığı savunan hırsızdır.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - ? gelir dağılımı dürüst ve namuslu vatandaşlar aleyhine bozulmuş, toplumsal ahlak, manevi değerler bozularak ahlaki bir çöküntü doğmuştur.

OKTAY VURAL (İzmir) - Beytülmale el uzatanın elinin ne olacağını bütün herkes görecek. Seni gidi, seni gidi!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Yolsuzluklar sonucunda devlette, ekonomide, siyasal yapıda ya da toplumsal yapıda meydana gelen bozulmalar zamanla tüm sisteme yayılmış ve toplumsal bir kanser gibi on yıllık AKP İktidarında siyasal, sosyal ve ekonomik yapıya hâkim olmuştur.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Beraber indirdiniz herhâlde paraları.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk "Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini?"

LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sen İhlas Holdingden yediğin paraları anlat önce

BAŞKAN - Sayın Türkkan, lütfen; sizin hatibiniz konuşuyor.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - "?sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybederler." diyerek?

LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Millet bak dışarıda ağlıyor, perişan oldu, senin yüzünden!

BAŞKAN - Sayın Türkkan?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - ?yıllar öncesinden gelecekte milletimizi bekleyen en büyük tehlikenin bugün yaşamakta olduğumuz üretmeden, çalışmadan, nasıl olursa olsun, haram-helal demeden köşeyi dönme mantığına kapılmış olan toplum olduğuna dikkatleri çekmiştir. İşte sizin yarattığınız ileri, demokrat ve sözde dindar toplum düzeni budur. Bugün, artık devri iktidarınızda 1 kişiye 9 pul, 9 kişiye 1 pul düşmektedir. Fakire fukaraya biraz kömür, bir torba kuru fasulye ve makarna, Hükûmetin bakanlarına ise trilyonluk pastalar düşmektedir. Üstat "Kurt yapmaz bu taksimi kuzulara şah olsa" diyor ama onun takipçisi olduğunu iddia eden sizler, üstadın da kemiklerini sızlatır hâle geldiniz.

İktidarın sistematik hâle getirdiği yolsuzluk faaliyetleri bir taraftan milletimizin devletimize olan güvenini, demokrasi, hukuk, adalet ve eşitlik ilkelerini temelden sarsarken, diğer yandan ekonomik rekabeti olumsuz yönde etkilemekte ve verimsiz, amaçsız, hayalî dev proje ve yatırımları da teşvik etmektedir. AKP'den önceki dönemlerde önce yatırıma karar verilip daha sonra bunun rantının kimlere dağıtılacağı belirlenirken AKP döneminde süreç tersine dönmüş, önce kimin zengin edileceğine karar verilip ona göre yatırım planlaması yapılır hâle gelmiştir. İşi yapacak adamı aramak yerine, yandaşınıza rant sağlayacak yatırımlar araştırılıp planlanmaktadır. Meselenin boyutları o kadar korkunç hâle gelmiştir ki "Ay'da rant var." denilse AKP'li müteahhitler hızla merdiven aramaya başlayacaklardır. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

AKP'nin icat ettiği siyaset anlayışı, siyasetin bir istismar, rant ve para kazanma aracı olarak görülmeye başlanmasına neden olmuştur. AKP'li bir siyasetçi için sıradanlaşan kamu gücünü paraya tahvil etme faaliyeti, toplumda yolsuzluğun meşrulaşmasına, hatta yolsuzluk yapan siyasetçinin takdir edilir hâle gelmesine neden olmuştur. AKP'nin yarattığı suni siyasi çatışma ve gerilimler, peydahladığı sanal krizler, hayalî darbe soruşturmaları ve dinî değerler üzerinden siyaset yapma yöntemi iktidarın yaptığı yolsuzlukları gündemden kaçırmakta ve seçmenin oy verme iradesine ipotek koymaktadır. Ortaya çıkarılan yolsuzluk olaylarında failler, sahip oldukları inançları mazeret göstererek, Allah için yaptıklarını ima yoluyla söyleyerek hırsızlıklarına dahi dinî bir anlam yüklemekte, vatandaşlar ise "Çalıyor ama iş de yapıyor." açmazına sürüklenmektedirler.

Milletin zekât ve fitreleri, kurban paraları bile yolsuzluk faaliyetlerinin konusu hâline gelebilmektedir. Vatan hasretiyle gurbet ellerde ömrünü heba edenlerin emekleri Deniz Fenerlerine hediye edilebilmektedir. Hâlbuki yolsuzluk ve rüşvet, başta dinimiz, mübarek İslam inancı olmak üzere, hemen hemen bütün dinlerde, ahlak sistemlerinde "kötü", "haram" ve "çirkin" olarak tanımlanmış ve bu gibi davranışlarda bulunanlara Allah'ın lanet edeceği bildirilmiştir.

Hiçbir kitap, yolsuzluğu, devlet gücünü kişisel çıkara dönüştürmeyi meşru bir eylem olarak kabul etmez. Yüce Peygamber'imiz zekât için beytülmale verilen mallar ile kendisine verilen hediyeyi "Şu beytülmalin, bu benim." diye ayıran zekât âmiline, zekât toplayan görevli memura "Sen babanın evinde otursaydın sana bu hediyeler verilir miydi?" diye soruyorsa, bizim de onun ümmetini idare edenler olarak Sayın Bakana "Sen, AKP'nin Grup Başkan Vekili veya Bakanı olmasaydın; sen, elindeki kamu gücü, mevki ve makamın sebebiyle bu evin değer kazanacağı bilgisine önceden ulaşıp, 25 bin liraya alıp sonra 300-500 bin liralık bir değere sahip olabilir miydin?" diye sormamız gerekmez mi?

Sayın Bakan, bırakın bu millete ve Meclise vereceğiniz hesabı, bunun Allah'a karşı hesabını verebilecek misiniz? Maalesef sizin yolsuzluğunuzu örtmeye buradaki çoğunluğunuz bugün yetebilir ama hesap gününde Allah'ın huzurunda bu günahı hangi çoğunluğunuzla örtebileceksiniz? O gün orada ne AKP ne de Tayyip Erdoğan'ın iktidarı olacaktır, orada sadece Yüce Allah'ın iktidarı ve onun adaleti olacaktır ve sadece onun şaşmaz ve kudretli hesabıyla yüzleşeceksiniz, orada dokunulmazlık zırhlarınız da olmayacaktır.

Sayın milletvekilleri, inanın, yolsuzluklar karşısında bu övündüğünüz çoğunluk sizi Allah'ın bu dünyadaki gazabından, ahiretteki azabından koruyamayacaktır. Sayın Bakanı, şeyhülislamın damadı olması dâhi kurtaramayacaktır. 

Yetim hakkıma el uzatanları siz mi koruyacaksınız? Elbette, inanan insanlar olarak korumayacaksınız, koruyamayacaksınız. Bu nedenle, gelin, hep birlikte gensoru lehinde oy kullanarak hem kendimize hem de Sayın Bakana bir iyilik yapalım, Sayın Bakanın henüz yol yakınken nedamet getirmesine fırsat verelim. Sayın Bakan bu işten elde ettiği rantı bir hayır kurumu vasıtasıyla millete iade etsin. Tövbe istiğfar getirip Bakanlık görevinden istifa etsin ki umarım Cenabıallah onu affetsin.

Hükûmetin başı ve üyelerine her vesileyle kul hakkından, helalden, haramdan bahsettik, "Ahir zamanda ümmetimin gözünü mal ve para hırsı bürüyecek." hadisinden bahsettik, anlatamadık. Mademki İngiliz, İspanyol, Amerikan, İtalyan, Alman dost ve arkadaşlarınız var, o zaman size Büyük İskender'in vasiyetinden bahsederek anlatmaya çalışalım. Büyük İskender vasiyetinde diyor ki: "Benim tabutumu hekimler taşısın, taşısın ki ölüm karşısında hekimler de âciz olduklarını anlasınlar. Servetimi yerlere saçın, bu dünyada kaldığını herkes fark etsin ve elim tabutun dışına çıkarılsın ki bomboş gittiğini herkes görsün, bilsin." (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

AKP'nin saygıdeğer milletvekilleri, Cenabı Allah'a şükürler olsun ki bizlere yüce Türk milletine vekil olmayı nasip etti. Zaman zaman, bu vazifeyi yerine getirirken, sizlerin içinize sinmeyen yönde oy kullandığınızı düşünüyorum. Bazen emir yüksek yerden geliyor ve sadece içe sinmek değil, Anayasa'yı, İç Tüzük'ü, kanunları ve teamülleri de çiğnemek zorunda kalıyorsunuz.

Bu hususa atfen, sizlere bir kıssa anlatmak istiyorum: IV. Murad zamanında bir Allah dostu hamama gitmek ister ama hamamcı, padişahın vezirlerinin içeride eğlendiğini, giremeyeceğini söyler. Allah dostu rica eder, temizlenip ibadet edeceğini söyler. Hamamcıyı, bir köşede görünmeden sessizce yıkanacağına ikna eder. Allah dostu, vezirlerin eğlence sesleri arasında yıkanmaya başlarken?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Nerede? Hamamönü'nde mi?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim, tabii, Hamamönü? Yani alakası var diye anlatıyorum.

?Allah dostu, vezirlerin eğlence sesleri arasında yıkanmaya başlarken tebdili kıyafet ile IV. Murad, vezirlerini izlemek gayesiyle hamama gelir. O da hamamcıyı ikna eder ve hamamcı onu da Allah dostunun olduğu bölüme, tembihleyerek, sessiz olmasını isteyerek alır. Cümbüş seslerini duyarak yıkanmaya başlayan Padişaha, Allah dostu, samimi bir sesle, "Evlat, istersen sırtını keseleyeyim." der. Padişah, ilk defa kendisinin kim olduğunu bilmeden yapılan bu iyilik teklifinden hoşlanır, etkilenir, kabul eder ve "Tabii." der, sırtını keseletir. Ama Padişah da insandır ve altta kalmamak için karşılık verir: "Ben de senin sırtını keseleyeyim babalık." der. Olumlu cevap alınca da ihtiyarı keselemeye başlar. Allah dostuna da, muhabbet olsun diye, bir zarf atar, der ki: "Sultana vezir olmak varmış babalık. Bak, ne güzel eğleniyorlar." Allah dostu da Padişah olduğunu bilmediği bu gence, elinden keseyi düşürten cevabı verir: "Sultana vezir olmayı boş ver de sultanların sultanına vezir olmaya bak. Öyle olursan sultana sırtını keseletirsin."

Sultanların sultanına vezir olma niyet ve gayreti içindeki Türk milletinin saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.