| Konu: | SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 29.02.2012 |
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Emeklilerin yıllardır beklediği intibakla ilgili düzenlemeyi, yasa tasarısını Meclise getirmiş bulunuyoruz. Hükûmet olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak memnuniyetimizi öyle tahmin ediyorum ki sizler de tahmin ediyorsunuz. Gerçekten, uzunca yıllardır tartışılan bu konunun bugün, bu hafta çözüme kavuşuyor olması son derece önemli bir gelişme diye düşünüyorum. Ayrıca, bu önemli düzenlemeyle ilgili gerek alt komisyonda gerek ana komisyonda gerekse bugün Genel Kurulda katkı sunan bütün arkadaşlara, siyasi partilere de teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, uzunca yıllar tartışılan sosyal güvenlik sistemimizle ilgili sürdürülebilir bir sosyal güvenlik reformunu, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemini AK PARTİ İktidarı olarak dönemimizde oluşturduk. 1 Ocak 2012 itibarıyla da genel sağlık sigortasına geçtik ve 74-75 milyon vatandaşımız genel sağlık sigortası kapsamına alınmış bulunmaktadır.
Bugün inşallah Meclisten geçeceğini umduğumuz bu düzenlemenin, bu yasa tasarısının yanında yani intibak yasasının yanında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak Kamu Görevlileri Sendika Yasası, Toplu İş İlişkileri Yasası ve İş Sağlığı Güvenliği Yasası gibi son derece önemli düzenlemeler de şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında görüşülmeye devam edilmektedir. Kısa zaman içerisinde bunlar da Genel Kurulun gündemine gelecek ve endüstriyel ilişkilerimizde beklenen bu açılımlar, bu düzenlemeler hayata geçmiş olacak.
Ayrıca "Ulusal İstihdam Stratejisi" hazırlamış bulunmaktayız ve kısa süre içerisinde bunu yayınlayacağız.
Bunun yanında yine toplumda büyük bir beklenti oluşturan, "taşeronluk" diye ifade edilen alt işverenlerle ilgili bir düzenleme ve kıdem tazminatıyla ilgili şu anda Bakanlığın masasında çalışmakta olduğumuz düzenlemeleri de sosyal taraflarla birlikte görüşüp hızlı bir şekilde yüce heyetinize, huzurlarınıza taşımayı hedefliyoruz. Umarım, kısa süre içerisinde gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde gerekse Bakanlığımızın gündeminde olan konuları yasalaştırma imkânını buluruz.
Bu çalışmaları gerçekleştirirken diyalog merkezli, diyalog esaslı çalışmalarımızı sürdürüyoruz yani sosyal tarafları dikkate almayan bir çalışma anlayışını benimsemedik. Bakanlığımızın aslında yapması gereken de bu, siyasetin gereği de bu. Sosyal taraflarla görüşerek, değerlendirmeler yaparak mümkün mertebe maksimum düzeyde bir uzlaşı sağlayarak yasaların Parlamentoya gelmesini gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Emeklilerle ilgili yaptığımız bu intibak düzenlemesi de yine bu çerçevede, emekli dernekleriyle birkaç kez bir araya gelip yaptığımız değerlendirmeler neticesinde uzlaşılan bir metin olarak huzurlarınıza gelmiş bulunmaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada arkadaşlarımızın bazı ifadeleri oldu ama onlara geçmeden önce, emeklileri enflasyona ezdirmediğimizi açık bir şekilde, bakınız, bu kürsüden arkadaşlarımız da ifade ettiler, biz de ifade ediyoruz. Tüm sabit gelirliler, gerekse emeklilerimiz enflasyona ezdirilmemiştir. Rakamlar burada verildiği için, kümülatif olarak enflasyonun bu son dokuz yılda yüzde 136 olduğunu ama emeklilerin nominal olarak yüzde 238'lerde, 374'lerde maaşlarında bir iyileştirme ve artış sağlandığını burada ifade ettik.
Şöyle bir değerlendirmeye sağlıklı bakabiliriz: Yani "Efendim, emeklilerin maaşlarında bu iyileştirmeleri yaptınız, enflasyona ezdirmediniz ama bu yeterli mi?" diye bir soru sorulursa, tabii, bunun yeterli olmadığını, ben de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak, Hükûmet olarak da ifade ediyoruz. Daha çok olmasını kim istemez ki? Emeklilerimizin refah düzeyinin daha da yükselmesini hepimiz istemekteyiz ama unutmayalım ki: Bakınız, elimizde rakamlar var, burada yaptığımız değerlendirmelere baktığınız zaman, 2002 yılında maaşların ne olduğunu hepimiz biliyoruz. 2002'den bugün gelinen noktada -zaman almamak için rakamları vermiyorum- maaşlarda ciddi iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir. Ekonomimizdeki bu dinamizm devam ettikçe, Türkiye büyüdükçe, Türkiye geliştikçe buradan, büyümeden emekçilerin de, büyümeden çalışanların da refah payının artırılacağını geçmişteki uygulamalarımız gösterdiği gibi, bundan sonraki çalışmalarımıza da geçmiş ciddi bir ışık tutmaktadır. Bizim tüm çalışanlarımızı, emeklilerimizi, ülkenin bundan sonraki kazanımlarından da yararlandıra-cağımızı açıkça burada ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu alanın, yani sosyal güvenlik alanının, değerli milletvekilleri, politikanın yapılmaması gereken bir alan olarak değerlendirilmesinin doğru olacağı inancı içerisindeyim çünkü bu alanda atılacak olan eksik adımlar, yanlış adımlar, yalnız bizi değil, hem çocuklarımızı hem torunlarımızı hem de ülkenin geleceğini dolayısıyla, ciddi bir şekilde ilgilendirmektedir, etkilemektedir.
Bakınız, 90'lı yıllarda atılan bir yanlış adımın faturasını az önce burada muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımız rakamları verirlerken ortaya koyuyorlar. İşte "Bütçe açıkları böyle, sosyal güvenlik açıkları şu boyutta." diye ifade etmelerinin altında 90'lı yıllarda atılan yanlış adım... Yani 91 yılına kadar sosyal güvenlik açıkları konuşulmazken 91 yılından sonra artarak bunun konuşulmasının altında, nedenleri araştırdığınız zaman, bu alanda yapılan popülist yaklaşımların yattığını net bir şekilde görürüz.
Örnek olsun diye söylüyorum, Avrupa Birliği ortalamasında emeklilik yaşı 61 iken, biz 38-40 yaşında insanımızı emekli ettik. Bugün, hâlen 48-50 yaşında emeklilik devam etmektedir. Dünyanın gelişmiş hiçbir ülkesinde olmayan bu düzenlemeleri biz "Ülke insanımızın yararına." diye sanki yaptık ama mevsimlik oldu bu, seçimlik oldu, geçici oldu; geçici bir memnuniyet oluşturduk. Adamı sevindirirken, insanımızı sevindirirken, çocuğumuzu üzmek, çocuğunu üzmek, torununu üzmek gibi bir tablo oluşturuldu. Bu, sağlıklı bir yönetimin yürümesi gereken bir yol değil. Yapması gereken işlerin bu olmadığını hepimiz defalarca ifade ettik, burada bir kez daha ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 2000 yılı öncesi bizim sosyal güvenlik sistemine bakışımız sosyal devlet anlayışını ön planda tutan bir yaklaşım içeriyor idi. Dolayısıyla alt sınır aylıkları, emekli maaşlarında özellikle alt sınır aylıkları yüksek tutulmuş ve belli dönemlerde de seyyanen zamlar yapılarak, bu şekilde, bir sosyal devlet mantığı çerçevesinde, sigortacılığı çok da esas almayan sosyal devlet mantığı çerçevesinde bir süreci yaşamışız. Bu ise sistemle oynamayı, sistemin ciddi şekilde farklılaşmasını karşımıza çıkardı.
2000 sonrasında ise gerek 4447 -99'un sonunda, 2000'de yürürlüğe giren yasa- gerekse 2008 yılında 5510 sayılı yasalarla sigortacılık mantığını ön planda tutan bir sisteme geçildi. Doğrusu buydu. Neden doğrusu bu? Ne kadar prim ödüyorsanız, sisteme ne kadar katkınız varsa o kadar emekli maaşı, aylığı alma hakkına sahipsiniz. Sisteme katkı sunmadan siz sistemden ödediğinizden ve katkınızdan çok daha fazla eğer maaş almaya kalkarsanız dengeler bozulacaktır.
İşte, bugün, bir tarafta 17 milyon 400 bin çalışanımız, diğer tarafta 9 milyon 928 bin emeklimiz. Aktif-pasif mukayesesinde 1,9; yani 2 çalışana 1 emekli dahi düşmemekte şu andaki sistemimiz gereği. Oysa gelişmiş ülkelerde, sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı yürüdüğü ülkelerde 4 çalışana 1 emekli olması gerekirken bugünkü sistemimizin durumu ortadadır. İşte, bundan dolayı biz sosyal güvenlik reformunu yaptık ve bu reformun dört tane ana parametresi var. Bunlardan biri, yaş. Neydi? İşte, Milliyetçi Hareket Partisinin de iktidarda olduğu dönemde?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - İktidar ortağı olduğu dönemde.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - ?ortak olduğu dönemde altmış yaş uygulaması geldi. Buradan ifade ediyorum, doğru bir düzenlemeydi çünkü sigortacılık mantığıyla bir yaklaşım söz konusu idi. Bizim dönemimizde bu önümüzdeki yüzyılı ele alacak şekilde bir düzenlemeye dönüştürdük bunu. Sosyal güvenlik sistemiyle çokça oynanmasın diye daha bir uzak projeksiyon, bu nesilleri, gelecek nesilleri belki ilgilendirecek, torunlarımıza dönük bir düzenlemeyi bu Parlamentodan geçirdik ve altmış beş yaş uygulamasını, 2028'de işe başlayacak olanlar ve 2048 yılında emekli olacak olanlar için böyle bir düzenlemeyi bu reform çerçevesinde getirmiş olduk. Bunlar değişmemesi gereken düzenlemelerdir, oynanmaması gereken düzenlemelerdir.
Bunun üzerinde politika yapmak çok kolay, bunun üzerinde rastgele değerlendirmeler yapmak kolay. İşte, "Emeklilere buradan acaba bir şey söyleyebilir miyim.", "Emekliler, bakınız, bu yasa gelmişken, intibak yasası gelmişken size buradan bir mesaj verivereyim." Politik bir mesaj. Yani saygı duyarız böyle bir görüşe, böyle bir bakış açısına ama sosyal güvenlik sisteminin parametreleriyle kesinlikle oynanmaması gerekir.
Neredeyse büyük ekseriyetine hep beraber katıldığımız bir reformu birlikte gerçekleştirdik. Bunlardan birisi yaş, diğeri prim ödeme gün sayısı. Eğer 4/A'lı iseniz yani eski SSK'lı iseniz 7.200, eğer BAĞ-KUR'lu iseniz 9 bin prim günü, Emekli Sandığı mensubuysanız 9 bin gün prim gününüz olacak. Ee, bu prim gününde de oynanmaması gerekiyor. Aylık bağlama oranları ve güncelleme kat sayısı gibi son derece önemli kriterleri ve parametreleri var sosyal güvenlik sisteminin ve bunlar Parlamento tarafından büyük bir çoğunlukla? Mutlaka reform üzerinde siyasi partilerin uzlaşamadığımız noktaları vardır, onu saygıyla o zaman da ifade etmiştik ama genel ilkeleri konusunda bir uzlaşmazlığın kesinlikle söz konusu olmadığını burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, burada değerli arkadaşlarımız bazı konulara temas ettiler. İşte, bugüne kadar AK PARTİ'nin emeklilere verdiği? İzzet Bey özellikle konuya temas etti, "Siz AK PARTİ'ye oy vermeye devam edin." veya "Gaflet uykusundan uyanın ey emekliler!" gibi bir ifade kullandı. Bunu umarım ki emekliler çok yanlış anlamamışlardır. Emekliler ülkeye çok alın teri akıttılar, ülkeye çok şeyler kattılar. Biz onun bilincinde olan bir iktidarız. Hiçbir zaman gaflet içerisinde olmadı emekliler, her zaman uyanıktırlar ve emekli olsalar da ülke ekonomisine katkı sağlama konusunda aynı bilinci, aynı dirayeti sergilemeye devam etmektedirler. Bir kere, emeklilere bir haksızlık yapmayalım diye burada ifade ediyorum.
İkincisi?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Emeklilerin gönlünü öyle alamazsınız, düzgün bir intibakla alabilirsiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani üzerimize düşeni de yapmakta olduğumuzu onlar çok iyi biliyorlar. Onun için, zaten -bakınız, bunu iyi tespit etmeniz gerekiyor- emekliler sizin bu siteminize rağmen, niye AK PARTİ'ye oy veriyor? Demek ki, bu iletişim kurulmuş.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Niye verdiğini sen de biliyorsun ben de biliyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Ülke kaynaklarını, biz emeklilerimize, şu yasayla ilgili toplantılarda da ortaya koyduk. Dedik ki emeklilere: "Tablo bu. Haksızlık yapılan dönemler -bunu birazdan anlatacağım- sorun alanları belli, çözüm alanları belli, ülke ekonomisi belli."
"Efendim, siz yalnız konuyu bir mali boyut olarak ele aldınız ve o şekilde bir çözüm getirdiniz bugün intibak çerçevesinde." Bu, kesinlikle doğru değil. Tabii ki, mali boyut çok önemli. Neden önemli?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Size çiçek getirirlerse emekliler, çok mutlu olduklarını göreceğiz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Sayın Çetin, ben dinledim, müsaade ederseniz?
Neden mali boyut önemli? Yani Türkiye'de hesapsız kitapsız ülke yönetilir mi? Hangi ülkede böyle bir şey var? Hesapsız kitapsız gidenlerin bugün emekli maaşlarını nasıl aşağı çektiklerini, nasıl işçileri ve memurları kadrolardan çıkardıklarını, işsiz bıraktıklarını hep beraber izliyoruz. O hâlde, bizim iktidarımız döneminde böyle bir şeyin olması kesinlikle söz konusu değildir. Onun için, tabloyu emeklilerimizle paylaştık. Mali boyutu dikkate alınmadan olmaz ama konu intibak olduğu için, nerede bir yanlışlık var, nerede bir haksızlık var, nerede bir adaletsizlik varsa da oraya da parmağı basarak oranın iyileştirilmesini gerçekleştirdik.
İşte, yaptığımız bu düzenleme nedir? Bu düzenleme, 2000 yılı öncesi ve 2000 yılı sonrası Emekli Sandığı mensuplarıyla ilgili bir sorunun olmadığını bizim önümüze koyuyor yani 1990 yılında emekli olan bir memur ile 2008 yılında emekli olan bir memurun haklar itibarıyla aralarında hiçbir fark olmadığını net bir şekilde gördük.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi fark var Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - "2008'e kadar." diyorum bakınız, bir şey söylüyorum.
Bu düzenlemeleri anlatırken 5510 sayılı Yasa'yı onun için öne aldım, onun için anlattım. Dedim ki: "Bu reform, ne kadar prim ödüyorsanız o kadar aylık almanızı sağlayan bir reformdur."
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ne kadar ekmek, o kadar köfte!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Evet, bu önemli. Burada onun için "Popülizm yapılmamalı" dedim. Ama siz diyorsanız ki, mesela Cumhuriyet Halk Partisi olarak şöyle bir görüşünüz varsa "Siz ne prim öderseniz ödeyin, ödemezseniz de olur; biz sizi emekli ederiz." falan diyorsanız, onu da emekliler, onun için kabul etmiyorlar, onun için belki de oy vermiyorlardır yani! Belki sorun oradan kaynaklanıyor. Gerçekçi olmak gerekiyor. Bu konuda hesabı kitabı kenara koyamayız, mali boyutunu kenara koyamayız ama aksaklıkların nerede olduğunu da görmemiz gerekiyor.
Şimdi, ben net bir şekilde ifade ediyorum: Sistemle, 2000 yılı öncesi emeklilerle ilgili ve 2000 sonrası emeklilerle ilgili Emekli Sandığında bir problem yok. BAĞ-KUR'da, yalnız 2002'nin Nisan ve Temmuz aylarında, o günün Hükûmeti 2002 yılında prim gelirleri, prim ödemeleri yüksek olduğu için, bu prim ödemelerinin düşürülmesi talebi esnaflar tarafından, bu talebi karşısında geçici olarak yüzde 50'lik bir prim indiriminden kaynaklanan üç aylık bir farklılaşma var. O üç aylık farklılaşmadan da 12.186 BAĞ-KUR'lu bir -eğer mağduriyetse, bir haksızlıksa- eşitsizlikle karşı karşıya; orasını düzeltiyoruz bu yasayla. Ama SSK'larla ilgili olarak, 2000 yılından önce sistemle çok oynandığı için, gösterge sistemiyle oynandığı için ve üst gösterge, süper emekliler ve düşük düzeyde prim ödemeler şeklinde çeşitlilik arz eden 2 milyon 743 bin emekliye dönük sistemdeki farklılıklardan kaynaklanan, aynı gün prim ödemesine rağmen, aynı şartlarda olmasına rağmen farklı zamanlarda emekli oldukları için maaşlarında farklılık olan emekliler arasındaki uyumu gerçekleştirmeye dönük bir düzenlemedir; zaten bunun adı onun için intibaktır.
Şimdi, burada arkadaşlarımız bazı değerlendirmeler yapıyorlar. Ya bu zam değil. Eğer siz diyorsanız ki, bu gelişme hızının yüzde 100'ünü yansıtalım. Yani yansıtalım ama bu intibak değil ki o zaman?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yine intibak değil!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Bütün emeklilerle zam yapalım demektir. Bu, emeklilerle tartıştığımız, sizin seçimlerde konuştuğunuz, bizim seçimlerde konuştuğumuz, emeklilerimizin bugüne kadar konuştuğu olay intibak meselesidir. Yanlışlık ve haksızlık, sistemde oynamanın getirdiği haksızlık BAĞ-KUR'lularla ilgili 12.186 kişi, SSK'lılarla ilgili ise 1 milyon 905 bin kişiyle ilgilidir ve düzenleme de bu çerçevede yapılmaktadır ve asgari -rakamlar önümde var, vakit olmadığı için ifade edemiyorum- 10 TL'den başlayan ama azami 2013'ün 1'inci ayında 339 TL'ye çıkacak olan maaşlarda bir farklılaşma, maaşlarda bir artış olacak. Kim? 1 milyon 905 bin emeklimizle ilgili olarak; bunu açıkça burada ifade ediyorum.
Konuşulması gereken aslında çok konular var. Bu, çok derin, karmaşık bir konu.
Sayın Başkan, bir dakikamız var mı?
BAŞKAN - Buyurun efendim, toparlayın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, buradan başka birçok şey söylendi ve şunu söyleyerek ben de konuşmama son vereyim: "Sosyal güvenlik açıklarının gayrisafi millî hasılaya oranı artarak devam ediyor." diye bir ifade kullanıldı. Doğru değil. 2009 yılında sosyal güvenlik açıklarının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 3,01'dir, 2012'de ise yüzde 1,79'dur. Her yıl sistemi daha da iyiye dönüştürecek ve çok daha sağlıklı bir noktaya geçeceğimizi burada ifade etmek istiyorum.
Zaman kısıtlılığından dolayı diğer rakamları veremediğim için özür diliyorum ve tasarının hayırlı uğurlu olması temennisiyle hepinize en içten saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.