GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:18.12.2011

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddenin, dikkat ederseniz, NATO, savunma harcamaları, Savunma Fonu ve TSK'nın stratejik hedefleri dâhilinde, plan uyarınca modern silah, araç ve gereçlerin alınması? Bu bütçede bunun denetimi yok arkadaşlar, bunun rakamı da yok. Görmediğimiz bir rakamı şimdi oylayacağız. Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız tam karşımda oturuyor ve ben Sayın Bakana? Sayın Bakan, sizden rica ediyorum, hemen şimdi? Benim istediğim bir talebim var. Meclis adına, Genel Kurulumuz, hepimiz adına Sayıştay denetim yapar. Sayın Başkanım, sizden de aynı talebim var. Sayıştay Meclis adına denetim yapar. Ve bu maddede yönetmelik yapıldı, Bakanlar Kurulu yaptı. Daha önceki dönemde gizli bir yönetmelik vardı. Gizli yönetmeliği Sayıştay Genel Sekreterinden bir önceki Plan ve Bütçe Komisyonunda istediğimde Sayın Genel Sekreter "Ben bile o gizli yönetmeliği bulamadım, erişemedim." dedi. Yani Sayıştayın Genel Sekreteri dahi, erişemediği bir gizli yönetmelik üzerinden Meclis adına, milletin iradesi adına, hepimizin adına bir denetim yapıyor.

Şimdi, yasama olarak? Meclis Genel Kurulu yasama. Biz yasama isek, yasama olarak bizim yönetmeliğimizi niye yürütme yapıyor, Bakanlar Kurulu? Yasama, yetkisini mi devrediyor? Yasama, görevini mi devrediyor? Yasama, milletin iradesini mi Bakanlar Kuruluna devrediyor? Hayır. O zaman, bu yeni çıkan yönetmeliği, Sayın Meclis Başkanım, niye Bakanlar Kurulu yürütüyor Meclis adına denetim olacaksa,  benim Meclisim denetimi Sayıştaya yaptıracaksa, grupların hakkı varsa, bu konuda talep hakkı? Sayın Hamzaçebi, o tartışmaların içinde siz vardınız. Sayın Şandır, siz çok iyi bilirsiniz.

Şimdi, bu yönetmeliği Genel Kurula getirelim. Sonra, burada geçen bütün harcamaları bir bir önümüze koyalım ve Meclis adına denetim yapalım. Milletin parasını, vergisini hazineye alıyoruz; vergisini vermeyenin canını çıkarıyoruz, icraya veriyoruz, haczediyoruz, 1 kuruşu 100 kuruş olarak alıyoruz, hazineye koyuyoruz. Şimdi, vatandaşın parasını hazineye koyduk, bununla da vatandaşa hizmet yapacağız. Bu parayı silaha harcarken, silah alırken, Skorsky alırken, F-16 alırken, F-35'lere ayırırken milyar dolarlar harcıyoruz. Küçük rakamları konuşmuyoruz arkadaşlar. Bu konuştuğumuz rakamlar o kadar önemli ki askerî alandaki kamu harcamalarını 74 milyon insanımızın bilme hakkı var. 74 milyon insanımız, o milyarların kime, hangi silah şirketlerine verildiğini merak ediyor. Şimdi bunu söylemek zorundayız. Niye bunu söylemek zorundayız? Bakın, Türk Silah Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının harcamaları var mı bu bütçede? Denetleyebiliyor muyuz Sayın Başkan? Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanım, Sayın Meclis Başkanım, size de aynı şeyi soruyorum. Bir tarafta Komisyon Başkanı, bir tarafta Meclis Başkanı, bir tarafta Hükûmet. Hükûmete burada hesap sormam. Bakın, bir muhalefet parti Grup Başkan Vekili olarak benim bu konuda muhatabım yürütme değil, Hükûmet değil. Ben burada Hükûmeti sorgulamam, "Askerî harcamada ne yapmışsın, ne almışsın, ne ediyorsun"u sorgulamam. Meclisin yetkisini, iradesini başkalarına devretmem.

Bakın, bunu önemsiyoruz. Bu kalemi açığa kavuşturmazsak -çok açık söylüyorum- Vakfa yapılan transfer kaynaklarını belirleyemezsek, yine vakıfların bu tür statüde silah alım satım ve diğer konudaki ek kısıtlamalarını burada Genel Kurul ortaya çıkaramazsa, bu Meclisin üstündeki askerî vesayet aynen sürüyor. Burada iktidar çıkıp bize "Askerî vesayeti bitirdim, 10 tane emekli generali hapse attım, bitti bu iş." demesin. Emekli 10 tane generali, 20 generali içeri atmakla askerî vesayet bitmiyor. İşte, askerî vesayetin temel noktası bu.

Watergate skandalını hatırlayın, İran'la Irak savaşırken Watergate skandalında satılan silahları hatırlayın, yakın zamanı hatırlayın, Rusya'yla yapılan anlaşmaları hatırlayın, Fransa'yla, Almanya'yla, Amerika'yla yapılan anlaşmaları hatırlayın.

Şimdi buradan getiriyoruz, güçlendirme vakıflarının harcamaları, örtülü ödenekten karşılanan askerî harcamaların düzeyi ve ücreti. Bakın, bu boyutu da var ama örtülü ödenek rakam olarak çok önemli bir rakam değil.

Şimdi burada, yine askerî harcamaların ilgili kararları üzerinde sivil parlamenter denetim eksik, yok, şu an yok. Hani "Arttıralım." diyoruz, yok denetim. Şu an denetleyemediğim bir maddeyi konuşuyorum, bilmediğim rakamları konuşuyorum, bilmediğim topu konuşuyorum, bilmediğim bombaları konuşuyorum, bilmediğim tankları konuşuyorum, bilmediğim kobraları konuşuyorum, bilmediğim zırhlıları konuşuyorum ve Sarkozy'i konuşmak zorundayım.

Şimdi, arkadaşlar, NATO'da Sarkozy var. Öyle mi? Var. NATO'da Sarkozy olduğu zaman, NATO Libya'ya müdahale ettiği zaman, bir hafta önce Başbakan "Libya'ya müdahale etmeyeceğiz." demişti. Ne oldu da Sarkozy'le aynı safta Libya'ya müdahale oldu? Şimdi, Libya'ya müdahale oldu. On beş, yirmi gemi gitti. Hangi gemi ne kadar silah harcadı? Ne kadar top attı, ne kadar mermi attı, ne kadar yakıt yaktı? Bu Meclisin bunu araştırma hakkı var. Ama diyorsunuz ki: "Ben veremem gizli yönetmeliği." Ben şu an, bir milletvekili, Grup Başkan Vekili olarak önceki dönemin gizli yönetmeliğini de istiyorum, şimdiki Bakanlar Kurulundaki yeni yönetmeliği de istiyorum. Yeni yönetmeliği istiyorum çünkü bunu açığa çıkarmadığımız zaman Ermeni tasarısıyla ilgili? İstediği kadar Başbakanla Sarkozy arasında bir kavga görünümü olsa da aslında iz düşümlere baktığınız zaman Sarkozy, ırkçı, milliyetçi, muhafazakâr sağ iktidarın temsilcisidir ve NATO'nun savunucusudur. Bizde baktığınız zaman, milliyetçi muhafazakâr bir parti olduğunu söyleyen AK PARTİ'nin Genel Başkanı da Başbakandır. O da NATO'nun bünyesinde. Şimdi, böyle olduğu zaman, biz bu harcamaları bilmediğimiz zaman örtüşüyor. Ve istediği kadar kavga etsin, yok Cezayir'di, yok Ruanda'daki 800 bin Tutsi'nin öldürülmesi? Vallahi araştırın çok büyük fark görmezsiniz. Bin Bella'yı da Fransızlar kaçırdı, 1,5 milyon Cezayirli öldürdü. Bin Bella'yı yargılarken, Cezayirli avukatlar Bin Bella'yı savunurken saldırıya uğruyordu Fransızlar tarafından, ırkçılar, milliyetçiler tarafından ve o zamanki fotoğraf bugün var. Bugün de Öcalan yargılanıyor, avukatları, 36 tanesi tutuklanıyor. Yani arada bir fark? Kıyaslama yaptığınız zaman aynı iz düşümleri görürsünüz.

Bakın, bir iz düşümü daha. Evet, Cezayir'de katliam var, Ruanda'da katliam var, Dersim'de de katliam var. Bakın, tarihi takip edin. Şeyh Said'e gelin, ondan sonra devam edin, Kahramanmaraş'a gelin, Sivas'a gelin, son on beş yılın, yirmi yılın faili meçhul, olağanüstü hâl dönemlerine gelin, aynı durumu, aynı fotoğrafı görürsünüz. Orada da Cumhurbaşkanı olmak için bir sağcı muhafazakâr lider Le Pen partisine sığınmıştı. Umarım ki MHP böyle bir hataya düşmez, böyle bir hatada böyle bir duruma düşmez.

Şimdi, bu iz düşümlerin hepsini anlamak için bu paranın nereye gelip nereye gittiğini, bu Genel Kurulun, bu Meclisin buradan denetlemesi lazım. Ben denetleyemediğim bir maddeyi konuşuyorum. Ben ne kadar para var burada, bilmiyorum. Ey halkım, 74 milyon insanım, bilmediğim parayı, bilmediğim harcamayı, bilmediğim askerî milyarları, milyarları denetliyor ve adınıza konuşuyorum ama görmüyorum bu bütçenin içinde, yok, yok, yok! Sizi kandırıyorlar. Milletin iradesi burada sakat, yok.

Uyarmak istedim. Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.