GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:18.12.2011

MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19'uncu madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu bölümde, devlet borçları ve kamu iktisadi teşebbüslerine ilişkin hükümler var.

Ben, sözüme hemen Plan ve Bütçe Komisyonunun bütçeyle alakalı raporundaki 150'nci sayfada yazan cümleyle başlamak istiyorum: "2000 yılında 141.537 TL zarar eden KİT'ler 2001 yılından bu yana sürekli kâr etmektedir." Yani KİT'lerin kâr etme miladı 2001 yılı olmuştur.

Değerli milletvekilleri, bütçe başladığından bu yana, sayın bakanlar, sayın konuşmacılar hep makro büyüklüklerden bahsettiler. Sayın Ekonomi Bakanı da hem mühendis hem de sanayici olduğundan hareketle, profesörlere bile ders verecek kadar ekonomi bilgisi olduğundan bahsetti. Ben de âcizane hem mühendisim hem sanayiciyim. Gerçi, profesörlere ders verecek kadar yetkin hissetmiyorum kendimi ama yine de bu konularda bir şeyler söyleme yetkisini haiz olduğumu düşünüyorum.

Bütün bu makro büyüklükler ortaya konurken, bugünkü gelinen noktaya nereden gelindi? Nasıl gelindi? Uçağa mı bindik geldik? Otobüse mi bindik, trene mi, kayığa mı? Kimin kayığına bindik? Bütün bunlar, hiç bahsedilmiyor. Ama ben yine Sayın Bakanın ve Başbakanın ağzından şunu ifade edeceğim: 18 Ekim 2008 günü yayımlanan Resmî Gazete "Koordinasyonu ve izlenmesine dair bütçenin Bakanlar Kurulu kararı ekidir." Sayın Bakanın bunda imzası var herhâlde değil mi Sayın Bakan? Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu ekinde imzanız var. Yani dinlerseniz başından beri anlardınız ama şimdi şuradan pasaj okuyacağım; "Makroekonomik İstikrarın Kalıcı Hâle Getirilmesi" başlıklı mevcut durum, 2009 bütçesinde bu Bakanlar Kurulu ekinde yazan: "2000 yılı başından itibaren uygulamaya konulan Uluslararası Para Fonu destekli makroekonomik programların kararlı bir şekilde uygulanması sonucu güven ve istikrar ortamı tesis edilmiş, ekonomi sürekli bir büyüme ortamına kavuşturulmuş, enflasyon ciddi oranda düşürülmüş ve kamu açıkları kontrol altına alınarak borçların sürdürülebilirliği sağlanmıştır. Ekonomide sağlanan güven ve istikrar sonucu Türkiye ekonomisi sermaye piyasaları daha fazla dışa açık hâle gelmiş ve ekonomimiz özel sektör kaynaklı yüksek ve kesintisiz bir büyüme sürecine girmiştir. Ancak bu durum, ülkemizdeki tasarruf yetersizliği nedeniyle özel sektörün dış borçlarının artmasına neden olmuştur."

Şimdi, burada Bakanlar Kurulunun, yani bütçe, yine 2009 bütçesi yapılırkenki uygulamalardaki ifade ettiği konular. Bunları ben söylemiyorum, yani burada Sayın Bakan ve Başbakan diyor ki: 2000 yılında başlayan yapısal değişikliklerle bu ülke bu hâle geldi.

Şimdi, bu makro rakamlar ifade edilirken benim anlamadığım bazı konular var. Şimdi, kamu borç stokundan bahsediliyor, gayrisafi yurt içi hasılaya oranlanıyor ama özel sektörün borcundan bahsedilmiyor. İşte, burada ifade ediliyor, Türkiye'nin büyümesi özel sektörün yaptığı yatırımlarla alakalı. Bunu ben söylemiyorum.

Şimdi, dış borç stokuna baktığımızda, kamuda ciddi bir anlamda artış yok ama özel sektör 40 milyar dolarlardan 200 milyar dolarlara gelmiş. Şimdi, bu özel sektörün borcu bizim borcumuz değil mi? Yani, özel sektör bu parayı ödediği zaman bu ülkeden bu paralar çıkmıyor mu, başkasının cebinden mi çıkıyor, uzaydan mı çıkıyor?

Peki, yine, ithalat ihracat rakamları verilirken burada sayın konuşmacılar, özellikle iktidar mensubu arkadaşlarımız hep ihracatın arttığından bahsediyor. Bakın, 2002 yılında cari işlemler açığı aşağı yukarı yok denilecek düzeydeydi. İthalatı Fob değerleri üzerinden alırsak 600 milyon dolar civarındaydı yani 50 milyar dolar civarında dış gelirimiz, 50 milyar dolar civarında da giderimiz yani ithalatımız vardı. Şimdi, nedir bu? Sahaya çıktığımızda, futbol maçıysa, 5 gol atmışız, 5 gol de yemişiz demektir, berabereyiz. Peki, şimdi çıkan konuşmacılar diyor ki: "İhracatımız 120 milyar dolarlara geldi." Güzel, 5 golden 12 gole çıkmışız. Peki, ithalatımız nereye geldi? 200 milyar dolarları aştı. Yani, 12 gol attığımızla övünüyoruz, 20 gol yediğimize üzülmüyoruz. Yani bu rakamlar, dolayısıyla, ifade edilirken biraz daha gerçekçi, biraz daha nerelerde olduğumuzu daha net ortaya koymak açısından anlamlı olmalı diye düşünüyorum.

Bakın, siz enflasyondan bahsederken? Şimdi yine ikili hanelere çıktık yani 10'lu rakamlara çıktık ama siz enflasyonu yüzde 100'lerde falan almadınız. 57'nci Hükûmet bu Hükûmete enflasyonu devrederken yüzde 26'lara kadar düşürdü yani yüzde 130'lardan yüzde 26'lara kadar düşürdü, siz yüzde 26'dan tek haneli rakamlara düşürdünüz ama, ancak yine çift haneli rakamlara çıkabildiniz.

Bakın, işsizlikle ilgili, yine, sayın bakanlar buradan ifade ediyor; Avrupa'yla, Amerika'yla kıyaslama noktasına gidiyorlar. Avrupa'yla, Amerika'yla kıyaslamak için oradaki iş gücüne katılımı da, iş gücüne katılım değerlerini, istihdama katılım değerlerini de iyi ortaya koymak lazım diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Amerika'da, Avrupa'daki iş gücüne katılım oranı yüzde 70'lerdedir, Türkiye'de de yüzde 40'lardadır. Dolayısıyla biz Avrupa'yla ve yine Avrupa ve Amerika gibi ülkelerle kendimizi kıyaslayacaksak bunun önce Türkiye'deki gibi ev hanımlarını, iş bulma ümidi olmayanları dışarıda bırakan bir hesaplama sisteminden çıkıp onlar gibi bir hesaplama yaparak hesaplamaları kıyaslamamız lazım. Eğer öyle kıyaslamaya kalkarsak Türkiye'deki işsizlik oranı yüzde 30'ları geçer. Ben şunu ifade etmek istiyorum. Çok fazla vaktimiz yok. Ekonomik değerleri, rakamları... Sayın Bakan burada sorulan soruları cevaplayacaktı ama vakti olmadığı için cevaplamadı, kendisi ifade etti yine tasarruf oranlarının düştüğünü. Ama şahıs borçları -biraz önce ifade edildi- 200 milyar liraları geçti. Bankalara milletin borçları ortada. Ben Enerji Bakanlığı bütçesinde yine elektrik faturalarıyla ilgili tarife bileşenlerinden bahsettim ama bunu bahsederken -burada EPDK ve Sayın Bakan var- aslında biz yanlış yere burada şikayetleri, vatandaşın şikâyetlerini bildiriyoruz, çünkü TEDAŞ'ın üzerine koyduğu tarife bileşenlerinin büyük bir bölümü de vergi. Aslında Sayın Maliye Bakanına burada bunları ifade etmemiz lazım. Bakın, Sayın Bakan elektrik faturalarını bir incelerseniz, elektrik sarfiyat miktarının üzerine konulan yaklaşık yüzde 70 vergi ve vergi benzeri rakamlar var. Vatandaş bunda başta kayıp kaçak olmak üzere, hadi kayıpları bir kenara bırakalım, kaçakları şikâyet ediyor. Kaçaklarla ilgili de şöyle bir örnek verdi bir vatandaş, dedi ki: "Ben bir markete gitsem, alışveriş yaparken tam kasaya geldiğimde, o anda alışveriş yapanlarla birlikte bütün kapılar kapansa "Bir dakika, siz bu ödemeleri yapacaksınız ama bu marketten aşağı yukarı bu marketin yüzde 10'u civarındaki mal hırsızlar tarafından çalınmış, dolayısıyla siz buradan aldığınız ürünleri, üzerindeki etiketlere bakmayın, yüzde 10 fazla fiyat ödeyerek satın alacaksınız." diye bir zorunluluk getirse o market, bu ne kadar doğruysa TEDAŞ'ın yani devletin bu anlamda kaçakları da fatura ödeyenlere ödetmesi o kadar doğrudur diye ifade ediyorum.

Sayın Bakandan özellikle TEDAŞ'ın tarife bileşenlerinin incelenerek bu haksızlıklara son verilmesini temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özensoy.