| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 18.12.2011 |
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında her soruda çıkıp burada açıklama yapmak yani benim genel yaklaşımım değil ama şu borç konusunda samimi bir şekilde sizleri bilgilendirmek istiyorum. Gerçekten ilgileniyorsanız, kamunun, özel sektörün borçları, riskler, tehditler nerededir, nerede iyileşmeler olmuştur, ben şu on dakikamı bununla geçirmek istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ülkelerin dış borç stoklarına bakarsanız yani özel sektör ve kamu dış borç stoklarına bakarsanız rakamlar ülkeden ülkeye inanılmaz farklılıklar gösteriyor. Lüksemburg gibi küçük bir ülke fakat orada finans sektörü çok büyük, finans sektörünün borcu çok fazla. Lüksemburg'da kişi başına 3,7 milyon dolarlık borç var, bakın kişi başına. Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri'nin toplam dış borcu; özel sektör, kamu dış borcu Haziran 2011 itibarıyla 15 trilyon 41 milyar dolar, 15 trilyon. Avrupa Birliğinin toplamı 13,7 trilyon dolar, bu 2010 Haziranı itibarıyla. Mesela İngiltere'nin yaklaşık 9 trilyon dolar borcu var, Almanya'nın 4,7 trilyon dolar borcu var. Bakın, özel sektör ve kamunun toplam dış borcundan bahsediyorum. "Türkiye burada nerededir?" diye sorarsanız, Türkiye'nin -yani buradaki rakamların bir kısmı 2010 Haziran, bir kısmı 2011 Haziran- 309 milyar dolardır toplam devlet ve özel sektör dış borcu. Türkiye Brezilya'dan sonra geliyor, 27'nci sırada. Yani Türkiye toplam dış borçları sıralamasında 27'nci sırada. Peki, Türkiye'de o anlamda kişi başına borç sıralamasında yine çok çok daha aşağılarda.
Şimdi, "dış borç" dediğiniz zaman özel sektör kamu ayrımı yapılıyor. Ha, özel sektör borçları önemli değildir anlamına gelmiyor. Özel sektör borçları son derece önemlidir. Özel sektör borçları makroekonomik istikrar açısından, makro riskler açısından son derece önemlidir. Yani şimdi Türkiye'de özel sektör borcu artmıştır, doğrudur. 2002 yılında özel sektörün toplam dış borcu gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 18,7'siydi, yaklaşık yüzde 19. Bugün ne kadardır? Yani ben tam yıl aldığım için 2010 yılı sonu itibarıyla, yüzde 25,7'dir yani yüzde 26'dır. Ne kadar artmıştır? Yaklaşık burada 6-7 puanlık bir artış vardır yani gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak. Peki, kamu sektörünün toplam borcu ne kadardı? Yüzde 28'di. 2002 yılında kamu sektörünün toplam dış borcunun millî gelire oranı yüzde 28'di. Bugün ne kadar? Yüzde 12,1. Peki?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Bakan, iç borçtan bahset. Sadece dış borç?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Bir müsaade edin arkadaşlar, rakamları vereyim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada şunun altını özellikle vurgulamak istiyorum: Türkiye'nin -bir de tarihî perspektif vereyim müsaade ederseniz- dış borcu 1980 yılında 15,7 milyar dolar. Geliyorsunuz 1990 yılına, 52,4 milyar dolara çıkmış. Ne kadar? 3,3 kat artmış on yıl içerisinde. Peki, 2002'de ne olmuş? 129,6 milyar dolar olmuş. Ne kadar artmış? 2,5 kat artmış. Peki, şu anda ne kadar? Haziran sonu itibarıyla 309,6 milyar dolar. Peki, ne kadar artmış 2002'den bu yana? 2,4 kat.
İç borca bakalım. Arkadaşımız diyor ki: "İç borçtan bahset." Şimdi, Türkiye'nin 1980'de iç borcu 720 bin lira, 720 bin lira. 1990'a geliyorsunuz, 57 milyona çıkıyor. Ne kadar artmış? 79 kat artmış. Peki, 2002'de nereye çıkmış? 149,9 milyara çıkmış yani 2.629 kat artmış. Yani 1990'dan 2002 yılına kadar Türkiye'nin iç borcu 2.629 kat artmış.
Peki, AK PARTİ Hükûmetleri döneminde yani 2002'den -burada 2010 rakamlarını ben alabildim hemen- 352,8 milyara çıkmış. Ne kadar artmış? 2,4 kat artmış. Bakın, ondan önceki on iki yılda ne kadar artmış? 2.629 kat artmış. Şimdi ne kadar artmış, yani 2011'i dahi katsanız? Hadi 3 kat diyelim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, satılan kurumları da ona hesap edersek nasıl olur?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Peki, faiz? Faiz çok önemli değerli arkadaşlar. Borcunuz varsa faiz ödüyorsunuzdur. Borcunuz varsa, faiz? Kimse size bedava para vermez.
Türkiye 1980 yılında 20 bin lira iç borç faizi ödüyormuş. Gelmişiz 1990 yılına 10 milyon liraya çıkmış, 500 kat artmış. Peki, 10 milyon 1990'da, 2002'de ne olmuş? 43,5 milyara çıkmış. Kaç kat? 4.350 kat artmış. Türkiye'nin iç borç faiz ödemeleri 1990'dan 2002'ye tam 4.350 kat artmış. Peki, 2010 sonu itibarıyla ne kadar artmış? Artmamış, azalmış. Türkiye'nin bütçede ödenen faiz 43,5 milyardı 2002 yılında. Şimdi, 2010 yılı sonunda 42,1 milyar lira. 2011'de de bu rakam azalmaya devam etti.
Ben geçen bütçe konuşmamda da söyledim. 1985'ten bu yana bütçe giderleri içerisinde faizin payı en düşük düzeyde. 1987'den bu yana millî gelire oran olarak da faiz harcamaları en düşük düzeyde. Peki, Türkiye'nin toplam dış borcu hakikaten kritik bir düzeye ulaşmış mı? Yüzde 39,4 Türkiye'nin toplam dış borcu, kamu ve özel, yüzde 39,4. Peki, 2002'de ne kadardı? Gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak yüzde 56'ydı. Yani 500 milyar dolar? Tabii ki rakamlar 300'e de çıkar, 500'e de çıkar. 500 değil, Türkiye'nin dış borcu 309,6 milyar dolardır. Değerli arkadaşlar, dolayısıyla hangi göstergeyi kullanırsanız kullanın, hangi karşılaştırmayı yaparsanız yapın, gerek faiz gerek iç borç gerek dış borç açısından Türkiye hakikaten daha iyi bir konumdadır. Ha, daha iyi de olabiliriz.
Peki, özel sektörün borçlarındaki artış bizim için bir risk mi? Evet, bir risktir. Bunun sınırlanması da gerektiğine inanıyorum. Özel sektörün yatırımları? Bakın size bir rakam vereyim: 2002 yılında özel sektör yatırımları yaklaşık 46 milyar liraydı. 2011'e geliyorsunuz, yıllık yatırımları 232 milyar liraya çıkıyor. Şimdi, bakın, tabii ki özel sektörün varlıkları da artıyor. 2002 yılında borsanın, bütün şirketlerin değeri ne kadar? 10 bin düzeyinde endeks. Peki, bugün ne bütün bu krize rağmen, küresel baskılara rağmen? 50 binin üzerinde yani 5 kat artmış. Özel sektörün varlıkları da artıyor, özel sektörün ihracatı da artıyor. Özel sektörün dış varlıkları da var tabii ki. Bütün bunları karşılaştırdığımızda her şeye rağmen şunu vurgulamak istiyorum: Özel sektörde bu borç artışı tabii ki, hakikaten ciddi oranlarda. Bunun bir miktar dizginlenmesi Türkiye'nin menfaatinedir, Türkiye'nin yararınadır. Biz onu bir risk olarak görüyoruz ve bu konuda muhalefet partisinden gelen önerileri de dikkate alıyoruz, önemsiyoruz, geçmişte de arkadaşlar bu konuyu gündeme getirdiler ama burada kalkıp özel sektörün borcuyla kamunun borcunu karşılaştırıp bana "Özelleştirmenin hesabını ver." dediğiniz zaman bu biraz doğru olmuyor. Bakın, özelleştirmenin hesabını vereyim ben size.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde toplam, bugüne kadar 34,4 milyar liralık özelleştirme geliri elde edilmiş. Nereye gitmiş bu? 27,6 milyar doları hazineye verilmiştir. Geriye kalan 4 milyar 695 milyon doları yani 4,7 milyar doları portföydeki şirketlere sermaye ve borç ödemesi olarak yapılmış, yaklaşık 1,5 milyar doları ilgili kanunlar gereği ilgili kuruluşlara transfer edilmiş. Yani burada her şey açık ve ortada. Şu 34 milyar doları dahi ülkemizin dış borcuna ekleyin, yine dış borçta, devletin dış borcunda doğru düzgün bir artış yok. Hatta haziran sonu itibarıyla ilk defa Türkiye Cumhuriyeti devleti dış dünyayla olan borç-alacak ilişkilerinde artıya geçmiştir, ilk defa haziran sonu itibarıyla Türkiye dış dünyadan 299 milyon lira alacaklı hâle gelmiştir. Bakın, devletten bahsediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Özel sektörden bahsediyorsanız ayrı bir şey. Özel sektörün borcu yükseliyor, doğrudur ama özel sektörün borcuyla özel sektörün varlıklarını da karşılaştırmak lazım. Sadece özel sektörün borçlarına bakmak doğru olmaz. Nasıl ki biz borca gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak bakıyorsak, öbürüne de öyle bakmak lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.