| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 42 |
| Tarih: | 19.12.2011 |
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yine, birkaç hususu sizlerle paylaşmak için söz aldım.
Önce müsaade ederseniz, şu şeker fabrikalarıyla ilgili olarak sizleri bilgilendirmek istiyorum çünkü burada gerçekten bu konuda epey yorum yapılıyor. Hangi çerçevede yapılıyor, bunların bilinmesinde fayda var. Bir kere, her şeyden önce şeker fabrikalarının özelleştirme kapsamına alınması 2000 yılında kararlaştırılıyor ve yine bugünkü Şeker Kanunu, yani şeker özelleştirmelerine temel oluşturan Şeker Kanunu 2001 yılında çıkartılıyor. Yine, hatta o dönemde IMF'ye verilen niyet mektubunda şeker fabrikalarının bazılarının kapatılacağı taahhüdünde bulunulmuş. Hatta bunlarla ilişkili olarak şeker fabrikalarının bir tanesinin kapatılmasına yönelik Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı dahi çıkartılmış. Şimdi, biz geldik, bunların kapatma kararlarını uygulamaya koymadık, tam aksine şimdi, nasıl bir özelleştirme yapıyoruz?
Bir kere, eleştirilerden bir tanesi, bu şeker fabrikalarının arsa, sosyal tesis açısından çok zengin olduğu ve bu anlamda bir istismar olabileceği riski gündeme getiriliyor. Bir kere, her şeyden önce şunu ifade edeyim: Şeker fabrikalarının özelleştirmelerinde fabrikaların üretimde ihtiyaç duymayacağı arsa ve araziler ayrılıyor. Bu, birinci temel bir prensiptir. Satışa konu edilmiyor. Şu anda özelleştirmeye konu edilen B ve C portföyündeki toplam 14 bin dönüm arazinin yaklaşık yarısı özelleştirme harici tutulmuştur. Yani bu konuda sadece bir prensip yok, üretimde fabrikanın ihtiyaç duymadığı arsalar fiilen ayrılmış durumdadır. Bu birinci husus.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Devrettikten sonra tekrar üzerine geçirirsiniz Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - İkinci husus, burada denildi ki: "Çiftçilerimiz bu özelleştirme sonucu önemli risklerle karşı karşıya kalacak, kayıplarla karşı karşıya kalacak." Değerli arkadaşlar, özelleştirmeden dolayı çiftçilerimizin herhangi bir kaybının olması söz konusu değildir. Neden? Çünkü şu anda hangi pancar ekim alanlarında ekim yapılıyorsa, özelleştirme sonrasında da o alanlarda ekime devam etme zorunluluğu olacak. Dolayısıyla bu konuda da bir risk söz konusu değildir.
Değerli arkadaşlar, üretimle ilgili bir taahhüt alınmadığı söyleniyor, yarın bu fabrikaların kapatılacağı söyleniyor. Bakın, yatırımcılara kotaları çerçevesinde beş yıl süreyle üretim yapma zorunluluğu getirilmiş. Buna ilişkin ilave teminatlar da alınıyor.
Şimdi, yine...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Bakan...
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Sayın Bakan, bu şartlar Et-Balık Kurumu için de geçerli mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, müsaade edin, bakın buraya her çıktığınızda bir şeyler söylüyorsunuz. Ben de geliyorum, size bilgi veriyorum. Bir müsaade edin, bir dinleyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, o şartı kaldırdınız.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bakan, devam ediniz.
Sayın milletvekilleri dinleyiniz lütfen.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, arsalar ayrılıyor. Arsalar, üretimde ihtiyaç duyulmayan arsalar kamu hizmetinde kullanılmak üzere ayrılıyor. Çiftçinin bir kaybı söz konusu değil, şu anda nerede üretim yapılıyorsa üretim yapılmaya devam edecek.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şu anda bu şeker fabrikalarının yıllık yatırım ihtiyacı 500 milyon. Hâlbuki yapılan yatırım ne kadar? 40 milyon. Özel sektör şimdi, inşallah bu yatırımları da yapacak. Çalışanların kanunlardan doğan bütün hakları korunacak. Şu anda, mesela dört ay çalışan, şeker fabrikalarında, bir sürü işçimiz var. Özelleştirme sonucunda bu işçilerimiz istenirse 4/C kapsamına alınacak ve on bir ay çalışma imkânları getirilecek. Beş yıl üretim şartı da var değerli arkadaşlar. Şimdi, bu şeker fabrikalarıyla ilgili bir konu.
Yine, sık sık bu akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükü hakkında burada konuşuluyor. Değerli arkadaşlar, defalarca ben sizlerle paylaştım. 2002 yılında 100 liralık bir benzin alsaydınız bunun 70 lira 20 kuruşu vergiydi, bugün bu, 60 liraya kadar inmiştir yani AK PARTİ hükûmetleri döneminde akaryakıt ürünleri üzerinde vergi yükü artmamıştır, azalmıştır ama bu dönemde "brent" tipi ham petrol varil fiyatı Amerikan doları cinsinden yüzde 216, Türk lirası cinsinden yüzde 326 düzeyinde artmıştır yani buradaki temel sorun uluslararası petrol fiyatlarıdır. Uluslararası petrol fiyatlarını bu Hükûmet kontrol etmiyor. Uluslararası petrol fiyatları artmıştır, buna paralel olarak da tabii ki benzin ve diğer akaryakıt ürünlerinin fiyatları artmıştır ama hiçbir şekilde bu artış vergi yükündeki artıştan kaynaklanmamıştır. Vergi yükü 2002 yılında mazotta yüzde 60 civarlarındayken bugün yüzde 48-49'lara kadar inmiştir. Benzinde yüzde 70 dolaylarındayken bugün yüzde 60 düzeyine kadar inmiştir. Bu oran yüksek mi? Evet, gerçekten yüksek. İmkânlarımız olsa bunları daha da aşağı çekmek gerekiyor ama bizim dönemde aşağı çekilmiştir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gelelim şu dana eti tartışmasına. Şimdi, "Burada ne esas alınmıştır?" diye ben arkadaşlara sordum, "Bu verileri nereden aldınız?" diye sordum çünkü sonuçta bizim burada getirdiğimiz tabii ki karşılaştırmalar? Arkadaşlarımız diyor ki: "Biz TÜİK'in verilerinden bu rakamlara ulaştık." TÜİK'e soracağız, dana eti dediği zaman neyi kastediyor, onu soralım, öğrenince gelip sizlerle de paylaşalım.
Ama arkadaşlar, bakın, 2002 yılında nereden o rakamı aldıysak, bugün aynı yerden o rakamı alıyoruz, yani elma ile elmayı karşılaştırıyoruz. 2002 yılında TÜİK dana etinden neyi kastetmişse, 2011 yılında da eminim aynı şeyi kastediyor diye düşünmek lazım.
Burada TÜİK'i eleştirmek tabii ki çok geleneksel bir şeydir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Neyi kastediyor Sayın Bakan, bonfile mi, sakatat tarafı mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dolayısıyla neyi baz aldıysa 2002 yılında, biz çalışmalarımızda neyi baz aldıysak dana eti için, 2011 yılında da aynı şeyi baz almışızdır, aynı şeyi karşılaştırıyoruz. Bu karşılaştırmalarda da çok açık ve net bir şekilde görülecek ki asgari ücret, hem başka ülkelerle karşılaştırıldığı zaman hem enflasyonla karşılaştırıldığı zaman hem alım gücü açısından bakıldığı zaman, AK PARTİ hükûmetleri döneminde asgari ücret hiçbir dönemde olmadığı kadar güçlü bir şekilde artmıştır.
Az önce ben size açıkladım, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırdım. Bugün Türkiye'de asgari ücret 10 Avrupa Birliği üyesi ülkesinden daha yüksektir, ama bizim kişi başına gelirimiz o ülkelerden yüksek değildir değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, asgari ücret üzerinden bu çerçevede değerlendirme yapmakta ben yarar görüyorum.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.