| Konu: | ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN KEŞFİ, EĞİTİMLERİYLE İLGİLİ SORUNLARIN TESPİTİ VE ÜLKEMİZİN GELİŞİMİNE KATKI SAĞLAYACAK ETKİN İSTİHDAMLARININ SAĞLANMASI AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 06.03.2012 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mecliste zaman zaman tartışmalar oluyor: "Birlikte hareket edemiyoruz, muhalefet yapıcı davranmıyor, muhalefet ortaklaşmıyor, muhalefet iş yapmıyor, bizi engelliyor, onun için de sözlerini keselim, İç Tüzük getirelim, Meclis yayınlarını getirelim, canlı yayını keselim." gibi yaklaşımlar oluyor. Bugüne kadar Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran AK PARTİ hangi araştırma önergesini getirdi de biz reddettik? Buradan samimiyetle sormak istiyorum.
"İnternet" dediniz, bizim zaten önergemiz vardı daha önce. "Doğrudur." dedik, onay verdik. Bugün dört parti grubunun getirdiği üstün zekâlı, yetenekli çocuklarla ilgili bir araştırma önergesi. Bunu getirdiniz, güzel. Karşı mı çıktık? Bunca hatanıza, yöntem yanlışınıza? Yukarıda komisyon çalışıyor arkadaşlar, 4+4+4 tartışılıyor. Eğitim Komisyonu çalışıyor yukarıda ama biz burada araştırma önergesi, dört parti grubu birleştirerek yine ortaklaşıyoruz, yani üç muhalefet partisi "Yeter ki Meclis ortaklaşsın, birlikte çalışsın." diye, "Doğrudur." diye buna onay veriyor, biz de veriyoruz.
Şimdi, burada çok teorik konuşmanın fazla bir anlamı yok. Yukarıda Eğitim Komisyonundan ne çıkacak bilmiyoruz, Genel Kurulda önergelerle ne olacak bilmiyoruz. Peki, arkadaşlar, 4+4+4'ü düşünen Hükûmet bu hususu o torba kanunda düşünememiş mi? Yani, o torba kanunun içine bakıyorsunuz, her şey girmiş, üniversite adları girmiş, FATİH Projesi de girmiş, denetim standartları girmiş, Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu girmiş; e, peki, bu niye girmemiş kardeşim, yani bunu sormak lazım! Böyle mi çalışılır?
AK PARTİ Hükûmetlerinin yaptığı en büyük hata bu grubunun üyelerini çalıştırmamasıdır. Bürokratları çalıştırıyor. Bürokratları çalıştıran bir Meclis çoğunluğu iktidarı var. Bürokratlar çalışıyor; üniversiteleri dinlemiyor, sivil toplumu dinlemiyor, sendikaları dinlemiyor, muhalefet partilerini dinlemiyor, hiçbir tarafta tartışmıyor, konuşmuyor; getiriyor buraya, ondan sonra da mecbur kalıyorsunuz, sizler de sizin teklifiniz diye sahip çıkıyorsunuz; yanlış yapılıyor.
Eğitim sadece sizin sorununuz mu arkadaşlar? Gelin, eğitimi doğru dürüst tartışalım. "Bana harp akademilerindeki eğitimi getirin tartıştırın burada." derim. Sizin bu teklifte niye yok? Harp akademilerinde nasıl bir ideolojik eğitim verildiğini biliyor musunuz? Oraya alınanların, genelgelerle ve yönetmeliklerle? 12 Eylülde fişlenen 2 milyon insanın torunlarının dahi harp okullarına alınmadığını biliyor musunuz? Farkında mısınız? 4 Nisanda Kenan Evren göstermelik yargılanacak. 78'liler Vakfı Girişimi, Federasyonu, dernekler gelip bütün grupları, bizleri ziyaret ediyor. Siz, orduda, silahlı güçlerdeki eğitimdeki resmî ideolojiyi, tabuları, yasakları, standartları, tornaları, ideolojileri, ırkçılığı, ayrımcılığı ayıklamadıktan sonra, Polis akademilerinde bunu yapamadıktan sonra, istediğiniz kadar 4x4, 4+4, 4+12 yapın. Bir bütündür eğitim. Bakın, anaokulu, ilköğretimden önceki hazırlık bunun bir parçası değil mi?
Şimdi, saat 19.00'da canlı yayın kesilecek, benim konuşma yarıda kalacak.
Roboski'de kaçağa giden ilkokul öğrencisini gözlerinizin önüne getirin. Onun yeteneklerini, onun zekâ durumunu, 50 lira mazot kaçakçılığı için giderken paramparça olan vücudunu, onun anasının yüreğini getirin gözlerinizin önüne. Siz, bu sistemle, bu eğitim sistemiyle, o çocuklara sahip çıkamamışsınız, nasıl çözeceksiniz eğitimi?
Bugün, Başbakanımızın eşi Roboski'deydi. Ortasu'da 28 sayıyla ferdini kaybeden Encü Ailesiyle beraberdi, 14 tanesi ilköğretim öğrencisiydi. Yani, bu, 4+4+4 sistemi dâhilinde görüştüğünüz o okullarda okuyan çocuklardı: Bir defter için, bir kalem için, bir kurs için paramparça olan hayatlardı. Bugün gördük, Roboski'de ağırladılar -Başbakanımızın eşi oradan, oralı, Siirtli, yabancı değil. Sayın Atalay'da eşiyle gitmişti, diğer milletvekilleri de vardı- karşıladılar ama onurluca da isteklerini de söylediler, net konuştular. Hem ağırladılar hem sitem ettiler hem net konuştular ve adaleti istediler, adaletle beraber eğitim de istenmişti. O istekleri bugün akşam haberlerinde göreceksiniz, ana dilinde eğitim de vardı, ibadet de vardı.
Bir gerçekliğimiz var, 75 milyon insan yaşıyor ülkemizde, 75 milyon insanımızın yaşadığı ülkede, Lozan'la belirlenmiş bir azınlıklar hukuku çerçevesinde bunu sadece, gayrimüslim hukuku çerçevesinde, kendi özel okulları? Tevhidi Tedrisat Kanunu'yla, 625 sayılı Yasa'yla sınırlandırılarak, Ermeni okullarında Ermenice ve Türkçe yayın yapılır, eğitim yapılır veya Rum okullarında öyle veya Yahudi okullarında öyle. Ama Süryaniler yok. Niye? Onlar hiç talepte bulunmamışlar, azınlık değil, onların yasak. Peki, aynı Yasa'nın 39-45'inci maddeleri arasında, farklı dillerde olan diğer eğitim konuları yok mu? Var. Kürtçe de var, Çerkezce de var, Lazca da var, diğer dillerin hepsi için var ama Lozan'ı bile hayata geçirememiş bir Meclis bu eğitim sorununu nasıl çözecek? Söyler misiniz, insanlar sadece bir dilde mi güzel müzik yapabiliyorlar? Söyler misiniz, bir dilde mi güzel şiirler yazabiliyorlar? Bir dilde mi güzel edebiyat yapılır? Bir dilde mi güzel şarkılar söylenir? Sadece bir dilde mi rüya görülür? Sadece bir dilde mi bakılır dünyaya? Sadece bir dilde mi insanlar hayat ve eser üretirler, hayata bakış açıları olur? Zenginlikler, çok kültürlülük, çok dillilik, artık evrensel dünyanın çağdaş bir mihenk taşı olmuş durumdadır. Eğer eğitim sistemlerinde yasaklarla girilirse, hiçbir üstün zekâlı çocuk ve yetenekli çocuk kendi ana dili dışındaki bir eğitimle yetişemez.
Bütün dil bilimcilerinin yaptığı bir tespit var, kendi ana dili dışında farklı bir dili öğrenen, farklı bir dilde, örneğin Türk olup Türkçe ana dili dışında, gidip Fransa'ya Fransızcayı öğrenmiş birisi, daha sonra ne kadar kendini geliştirirse geliştirsin, mutlaka ve mutlaka ana dilinden dolayı yüzde 10 ila 15 arası bir değer kaybı yaşıyormuş yeteneklerini kullanmada, zekâsını geliştirmede, eserlerine dökmede, üretmede, yaratmada, hayatı yakalamada ve kucaklamada.
Şimdi, biz burada teoriyi, kuracağız araştırma komisyonunu, gelecek uzmanlar, hepsi konuşacaklar, TÜBİTAK'ı da konuşacağız. Allah var, partimin, grubumun eli yakasındadır TÜBİTAK'ın. Niye TÜBİTAK'ın boynundadır? Nasıl bilim kurulu ki şu Meclise doğru dürüst bir rapor bile verememiş bugüne kadar. 8.800 civarında bu kategoriye giren öğrenci olduğu söyleniyor. Ee, zaten dünyadaki standardı yüzde 2 ila 3 arasıdır. Bunu çıkardığınız zaman, 75 milyona oranladığınız zaman bu rakam çıkıyor. Şimdi, kalkıp bilim adına bu kadar ARGE parası nereye gidiyor diye sorgulamak lazım.
Arkadaşlar, bu Meclisin bu araştırma komisyonunda eğitimin nasıl ticarileştirildiği, nasıl metalaştırıldığı ve temel bir hak olmaktan çıkarılıp piyasanın denetimine nasıl sunulduğu çok iyi araştırılması gereken bir konudur. Bu kategoriyle ilgili programımız olmadığı için üstün zekâlı, yetenekli çocuklar problemimizdir, bir ülkenin problemi öyle olur.
Bakın -ilköğretim, orta, lise- özel okullar var, özel okulların hepsinde yarışmalar var, kayıtlar var bu grup için. Yok mu? Ben İstanbul'da size on tane okul sayabilirim, var, çalışmalar var ama temel teklif yasada yok. Temel teklif yasanın 2'nci maddesinden tartışılmaya başlandı. CHP'liler on iki saatle başlattılar muhalefeti. Hadi on iki saat, 7 kişiden, 6 üyeden, haftaya gelir Meclise. Geldi diyelim, çocuklarımızın istikbalini sağlam bir eğitim sistemine bağlamış olacak mıyız? Geleceğimizi, istikbalimizi, 21'inci yüzyılın evrensel değerlerine, etik değerlerine, insani değerlerine, çevre değerlerine, yurt değerlerine, insanlık değerlerine, adalet değerlerine, vicdan değerlerine, ahlak değerlerine göre bir nesil yetiştirecek miyiz? Toplumda şiddetin alıp başını gittiği, çıkarın, menfaatin, vergi kaçırmanın aflarla korunduğu bir sistemin içinden gelen bu çocuklara hangi ahlakın, hangi dürüstlüğün ideallerini eğitim sistemiyle vereceğiz?
Çok ciddi bir noktadan geçiyoruz, çok ciddi bir eğitim sorgulamasından geçiyoruz. Bu sorgulamanın içinde elbette ki inkârın, imhanın, ayrımcılığın, yasaklamanın, şovenizmin, militarizmin, bütün bu hastalıkların, bütün bu mikropların, bütün bu virüslerin eğitim sisteminden ayıklanması gerekiyor.
Eğer sistemini sağlıklı bir temele oturtursanız şu ahlaki değerleri aşılarsınız: Bazı ülkelerde bahçelerin yanına bir terazi koyarlar. Sahibi orada değildir, istediğin kadar elma alırsın. Elmanın fiyatı yazılıdır, alırsın, paranı koyar gidersin. Ahlaki yükümlülüğü onu ona zorlar, eğitimini öyle almıştır. Ama biri daha gelir, "Vallahi, burada sahibi nasılsa yok, para koyduğumu bilmez." der, alır istediğini götürür. Bu da bir ahlaki değer yozlaşmasıdır.
Şimdi, bu, eğitimden başlar. Eğitim bütün bu değerleri bir bütün olarak masaya yatırmadığı sürece yine sakat bir eğitim sistemiyle yola devam edeceğiz.
Dağ başındaki bir mezrada ve İstanbul metropolünde, Boğaz sularına bakan, Boğaz'daki bir ilkokulda aynı sistemi uygulayacaksınız! Karlıova'ya 4 metre kar yağmış, haberiniz var mı? Taşımalı eğitim sistemi. Nasıl gidecek? Kızak mı götüreceksiniz oraya? Hele, Dersim Ovacık'ta ulaşıma açılmayan yollar var. Yani bu ülkenin coğrafyası, özellikleri, haritası, dilleri, kültürleri bir bütün olarak yatırılamıyorsa? Antalya'da turizmden gelirsiniz? Televizyonda da bir program var, "Yetenek Sizsiniz" diye bir program. Öyle bir programa dönüştürürseniz burayı, bu sistemi, bu araştırmayı, bu yasayı, "Gel de içinden çık." durumuna düşersiniz. Öyle değil. Bu işler ciddi işler arkadaşlar, aceleye gelmez. Bu eğitim işi, gerekirse bir sene, iki sene çalışılır üzerinde, enine boyuna tartışılır, hatta bu yeni anayasa sürecinin akabine bırakılır bir sene, hiçbir kaybınız olmaz. Yok "Bunu ille yapacağım." derseniz? Biz öyle dar bakmıyoruz olaya yani şöyle düşünmüyoruz -dinci bir gençlik geliştireceksiniz- veya dar bir anlamda, bir eleştiri düzeyinde bakmıyoruz. Aslında, neoliberal sistemde "Ucuz iş gücü nasıl sağlanır? Çıraklık yaşı nasıl indirilir? Kız çocukları dört yıldan sonra evde nasıl bırakılır, yaşamdan nasıl koparılır?" Yani bütün bunlar bir boyutuyla oturulur, sorgulanır.
Şimdi, bu eğitim sistemiyle bir çocuk çok güzel müzik yapabilir -dâhidir, çok güzel sesi vardır, yeteneklidir- ama Türkçe değil, farz edin ki Lazca. Yani Kazım Koyuncu'nun diyarından çok güzel bir çocuk yetenekli çıktı. Ne yapacaksınız onu bu ülkede? "Türkçe olmadığı için yasak, otur hemşehrim." mi diyeceksiniz? "Seni tanımıyorum." mu diyeceksiniz? "Sen bu ülkenin evladı değil misin?" mi diyeceksiniz? Oysaki müzik evrenseldir. O müziğin kelimeleri, tınısı beş yüz dile, bin dile çevrilebilir ve bir şarkı, bakarsınız, o dilden binlerce dile çevrilir ve bütün televizyonlarda, İnternet'te, sosyal ağlarda bir günde bütün dünyaya mal olabilir. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Artık eskisi gibi mektupla yazılmıyor her şey.
Böyle bir eğitim sisteminin içinden geçerken biz, bu araştırma komisyonuna iyi niyetle? Bu araştırmayı zararlı görmediğimiz için -mutlaka faydası vardır ama- muhalefet olarak, gruplar olarak daha iyi bir araştırmanın bu alanda kesinlikle katkı sunacağına da inanıyoruz ama bu eğitim, yasa teklifiyle beraber düşündüğümüz zaman, bu ülkenin 75 milyon insanının bunu hak etmediğini düşünüyoruz. Bu emrivakileri hak etmiyoruz, bu hazırlıksız yaklaşımı, bu plansız yaklaşımı, bu programsız yaklaşımı, bu araştırmasız yaklaşımı, bu ortaklaşmayan yaklaşımı, bu halka sorulmayan yaklaşımı, üniversitesine sormayan yaklaşımı, dünya örneklerini incelemeyen yaklaşımı ve ben bilirim, benmerkezci yaklaşımı biz kabul etmiyoruz, anlamıyoruz, anlamakta zorluk çekiyoruz çünkü bunu demokrasi olarak görmüyoruz. Demokrasi bu değil arkadaşlar. Demokrasi, bürokrasi olursa, bürokrasiye de ne derseniz onu yapar. Bürokrasiye dersiniz ki: "Şöyle bir şey yapın." 28 Şubattan önce 12 Eylüle bakın. 12 Eylülde generaller darbe yaptı, sonra önlerine dediler ki: "Bir darbe hukuku yap." Anayasasından temel yasalarına kadar bütün yasalarını yaptırttılar. E, şimdi 28 Şubatı eleştiriyorsunuz, 28 Şubatın yaptıklarının bir başka versiyonunu bir başka biçimde getiriyorsunuz buraya. Bu doğru değil, bu yaklaşım tarzı kaybettirir. Kime kaybettirir? İnanın, AK PARTİ'ye kaybettirmesi veya bir başka partiye kaybettirmesi hiç umurumda değil; Türkiye'ye kaybettirir, 75 milyona kaybettirir. Her geçen gün, her bir ay, her bir e-müfredat, her bir program, her bir kırtasiye, her bir programla beraber gelecek yeni eğitim dersleri, yeni kurslar, yeni anlayışlar, yeni sınıflar, yeni atamalar, yeni öğretmenler, bütün bunlar devasa bir karmaşanın, karambolün, içinden çıkılmaz bir yumağın habercisi gibi.
Biz Mecliste sorun üretmek için gelmedik. Hani, siyaset yönetme sanatıydı? Çözmek için geldik en temel sorunlarımızı. Sağlık sorununda, SGK'da tartışamadık, her gün her gün, yasa değişiyor. En temel sorun eğitimde tartışamıyoruz, yine bundan sonra her gün, her gün, iki ayda bir yasa teklifleri gelecek, yanlış düzeltmeye çalışacağız. Bu Meclisin bu şekilde zaman kaybetmesi doğru bir yaklaşım değildir.
Bu araştırma önergesinin faydalı olmasını umuyorum, hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.