| Konu: | ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN KEŞFİ, EĞİTİMLERİYLE İLGİLİ SORUNLARIN TESPİTİ VE ÜLKEMİZİN GELİŞİMİNE KATKI SAĞLAYACAK ETKİN İSTİHDAMLARININ SAĞLANMASI AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 06.03.2012 |
TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum.
Şu an gelinen noktada üstün zekâlılarla ilgili, özel yetenekli çocuklarımızla ilgili tüm tanımlar, sıfatlar anlatıldı ama Eflatun'un deyimiyle bu çocuklar "altın çocuklar." Altın çocuklar öyle bir şey ki onlarla yaşamak gerçekten çok zor. Böyle bir deneyim yaşamış biri olarak konuşuyorum, doymak bilmeyen merakları yüzünden ilk başta aileleri çok ciddi sıkıntılar çekiyor. 0-2 yaş arasında kelimelerin gücünü görüyorsunuz onda, eş sesliler, anlamdaş kelimeler ama bu "Neden?" sorusunu getiriyor. Niye aynı şey ayrı iki kelimeyle anlatılıyor ya da iki aynı kelime niye ayrı eşyalar üzerinde ya da sıfatlar üzerinde kullanılıyor?
Şimdi, bunlardan sonra üç-beş yaş arası inanın korkunç bir dönem aileler için. Üç-beş yaş arasında aklınıza gelebilecek her türlü soru soruluyor. Bu sorular sorulurken de aileler şunu düşünüyorlar: "İnşallah bildiğim yerden çıkar, inşallah bu konuda cevap verebilirim, inşallah çabuk öğrenebilirim." Bu deneyimi yaşadığım dönemde İnternet daha yoktu, İnternet inanın çok büyük bir destek oldu bu ailelere çünkü konunun nereden çıkacağını bilmiyorsunuz. Üç yaşındaki bir çocuğa nükleer füzyonu anlatmak için tekrar çalışmanız gerekiyor ve ona anlatabilmeniz gerekiyor. Bu çocukların o kadar meraklı olmasını anlayamıyorsunuz ama meraklarını tatmin etmek zorundasınız, etmediğiniz zaman onun yaşadığı sıkıntı çok büyük oluyor. Meraklarını tatmin ettiğiniz zaman da bu sefer sosyal hayatta, okulda sorunlar yaşamaya başlıyorlar. Bu sefer o çevrenin ona uyum sağlaması ya da onun o çevreye uyum sağlaması için kendisini zorlaması gerekiyor; gerçekten çok zor. Ama özellikle üstün yetenekli potansiyelinin değerlendirilmesinde tarihsel tek nokta var: Enderun. Dünyada ilk uygulama enderun mektepleri ve enderun mekteplerinin yapısına baktığımızda, Osmanlı, o dönemde tüm yetenekli özel çocukları buralara almış ve bu çocukları devlet yönetiminde ve bilimde, sanatta kullanmış. Ama özellikle üstün zekâlı çocukların mevcut potansiyelini arttırmak için sizin bir şey yapmanız gerekmiyor; onun merakları ve arayışları onu yükseltiyor ama kilitlendiği nokta en kötü nokta.
Eğer çocuk, özellikle matematik zekâsı ya da fen zekâsı yüksek bir çocuk kafasındaki soruya cevap bulamazsa uyku sorunu yaşamaya başlayabiliyor, ilaçlar kullanmanız gerekebiliyor ama bunlar gerçekten aileyi çok yıpratıyor.
Üstün zekâlı çocuklarla ilgili Dünya Üstün Yetenekli Çocuklar Konseyi Başkanı Doktor Wu-Tien Wu'nun bir sözü var, diyor ki: "Üstün zekâlı çocuk yaşıtlarından farklıdır. O büyüyünce ya Einstein gibi dünyaya faydalı bir bilim adamı ya da Hitler gibi bir diktatör olur." Wu'ya göre üstün zekâ ve yetenekteki çocuğun eğitimi çok önemli; doğru eğitimle bu çocuklar insanlık tarihine geçecek işler yapabilirler, yanlış eğitim ise onları dünyanın başına bela edebilir.
Üstat Cemil Meriç, deli ile dâhi arasındaki farkı "İncecik bir çizgi." olarak tarif ediyor.
Biz şunu biliyoruz; İbni Sina bugüne kadar yaşamış o altın çocuklardan en önemlilerinden çünkü on yaşında tıp âlimi unvanını alıyor ama bu altın çocuk olarak İbni Sina iyi bir müzisyen değil. Picasso çok üstün yetenekli bir insan kabul ediliyor resim alanında ama o da matematikten hiç anlamıyor. Mozart da müziğin dâhi çocuğu olarak kabul ediliyor ama o da resim yapamıyor, matematik ya da fizik ya da tıp, herhangi bir şeyden anlamıyor.
Bu yetenekler bireye özel gelişiyor. Önemli olan, bu çocukların, altın çocukların özelliklerini bulup onları tatmin edebilmek, hem ülkeye hem dünyaya faydalı hâle getirebilmek.
Cumhuriyet döneminde çıkan Harika Çocuklar Yasası'yla biz özel yetenekli, sanatta yetenekli çocukları eğitime yurt dışına göndermeye başladık ama bunun ülkemize, sanatın gelişmesine çok fazla etkisi olmadı, geri dönüşler olmadı çünkü. Şimdi, BİLSEM'ler var; yirmi dokuz tane BİLSEM var biliyorsunuz. Yirmi dokuz BİLSEM tabii ki yeterli değil ama ilk çabalar, inanın, bu dönemlerde gerçekleşiyor.
Şimdi, Amerika üstün yetenekli çocuklara önem verip eyaletlerde üstün yetenekli çocukların tespit edilmesi için çalışmalar yaparken, Almanya, Rusya, İsrail bu konuda ciddi programlar yaparken bizim bu programlarda geç kalmamız bizi gerçekten üzüyor. Özel programların uygulanması için, inşallah, elimizden geleni yapacağız; bu yetenekli, nadir bulunan çocuklarımızın geleceğin liderleri, bilim ve fikir insanları, sanatçıları olmaları için elimizden geleni yapacağız. Bu komisyonun kurulmasıyla başlayacak bunlar ama bu serveti, bu millî serveti heba etmeyeceğiz.
Öyle ilginç sorular gelebiliyor ki bir tane anımı anlatmak istiyorum. Televizyon izlerken, ateş için oksijen gerektiğini fark ediyor benim deneyimimde. Oksijenin nerede olduğunu sordu bana. Atmosferi anlatmak zorunda kaldık, dünyayı anlattık, yer çekimini, merkezkaç kuvvetini bildiğimiz kadarıyla, bulabildiğimiz her türlü bilgiyi anlattık. "Peki, uzayda oksijen serbest dolaşıyor mu?" dedi, "Hayır." dedik. "Yani bir yerde sınırlanması lazım ve ateş için oksijen gerekiyor." "Peki, o zaman güneş nasıl yanıyor güneşte atmosfer yoksa?" dedi.
O nükleer füzyon olayını o zaman birinden öğrenip, bir bilim adamını, bir bilim insanını bulup bu konuda onun anlatmasını sağlamamız gerekiyordu çünkü o, onu rahatsız etmeye başlıyor çünkü güneşe bakıyor ve sadece bu soruyu soruyor: "Nasıl yanıyor?" Hep soru bu. Gece uyurken bununla ve sabah uyanıp gözünü açtığında "Güneş nasıl yanıyor?" Gerçekten çok zor, çok değerli çocuklarımız var. Bu altın çocuklarımızı, inşallah, çok daha gelişmiş bir bilim ortamı içerisinde, sanat ortamı içerisinde yetiştireceğiz. Ama bizim çocuklarımız, inanıyoruz ki bu ortamda yetişen çocuklarımız hem ülkemizin geleceğini sağlayacaklar hem dünyanın geleceğini onlar belirleyecekler.
Çok teşekkür ediyorum. Bu komisyonun kurulmasına gerçekten çok büyük ihtiyaç olduğuna inanıyorum ve bu çalışmalar için desteklerinizi bekliyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Selamoğlu.