| Konu: | AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 07.03.2012 |
MHP GRUBU ADINA RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Malum, 8 Marta yasayı yetiştirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla bazı hatalar, bazı yol kazaları da var. Ben, daha önce parti grubumuz adına yirmi dakikalık bir konuşma yaptım. O konuşmam sırasında bir konuyu altını çizerek de ifade ettim. Komisyon görüşmeleri sırasında eğitim konusundaki talebimizin Bakanlık tarafından değerlendirildiğini ve metne bu konuda bir ibare konulduğunu ancak Millî Eğitim Bakanlığının unutulduğunu söylemiştim. Dolayısıyla benzer şey ihbar konusunda da var. "İhbar" diye bir madde konulmuş ama metin içinde hiçbir şekilde ihbar konusu ele alınmamış.
Bakın, size metinden bir cümle okuyorum: "İlgilinin talebi üzerine tedbir kararının verilmesi." Efendim, eğer "İhbar" maddesini koyduysak "ilgilinin talebi" ya da "ihbar üzerine" diye bunu detaylandırmamız lazım.
Sayın Bakan, aceleye getirmek her zaman fayda sağlamıyor. Hatırlarsınız, geçtiğimiz günlerde de aceleye getirilmiş bir organ nakli faciası yaşadık. Ben eminim ki yarın 8 Mart itibarıyla bütün gazeteler bu yasanın eksiklerini, bu yasanın yanlışlıklarını tartışacak. İsterdik ki hepimiz, daha sağlam, daha ayakları yere basan, ihtiyaca cevap veren, hiç değilse bir grup kadının hayatını koruyan, bir grup çocuğun daha sağlıklı bir aile ortamında yaşamasına sebep olabilecek bir yasa tasarımız olsun ancak maalesef bunu bu metinde göremiyoruz. Ama ben bir şey ifade etmek istiyorum: Sıklıkla aile ve kadın konuşulurken ülkemizde bebek ve anne ölümlerinin azaldığına atıf yapılır. Türkiye'deki anne ve bebek ölümlerinin azaltılması hiçbir bakanın, hiçbir kabinenin "Ben", "Biz" diye ifade edebileceği bir durum değildir ve kimsenin de haddi değildir.
Türkiye, 1961'de çıkan 224 sayılı Yasa'yla beraber 1978 yılında Almaata'da dünyaya örnek gösterilmiştir bu konuda ve dünya döndüğü sürece, gelişmeler yürüdüğü sürece nasıl ki insan ömrümüz artmışsa bebek ölümlerimiz ve anne ölümlerimiz de azalmaktadır ancak aile hekimliğine yüzde yüz geçildiği günden bu yana "Ne kadar bebek kaydedilmemiştir, ne kadar gebe tespit edilmemiştir?" diye bakarsak ben size bazı örneklerle anlatayım. Tespit etmediğiniz gebe sizin değilse ölmüş anneyi de kayda alamazsınız. On bir, on iki yaşlarında gebe kızlar bulundu biliyorsunuz ülkemizde, biri de Sayın Bakanın memleketi Antep'teydi ve Sayın Bakan hemen refleks gösterdi "Bunların kemik yaşı on yedi." diye. Sayın Bakan, eğer bu kızların gebelikleri gebelik kaydına geçmiyorsa, Sağlık Bakanlığı bunları doğru takip etmiyorsa sizin onların yanlış bilgilendirmesiyle şu kürsüde "Bebek ölümlerini, anne ölümlerini düşürdük." ifadesini kullanmanızdan ben hicap duyarım çünkü bazı gerçekler istatistiklerde göründüğü gibi değildir eğer bir gebeyi kaydetmiyorsanız o gebe sizin için zaten ölemez, bir bebeği doğduğunda kaydetmiyorsanız o bebek sizin için zaten hiç var olmamıştır ama siz diyorsunuz ki: "Can hakkı, yaşam hakkı, bunlar bizim için önemlidir." Can hakkı ve yaşam hakkı sizin için önemliyse bu küçük yaşta hamile bulunmuş genç kızların yaşam hakları, hayata daha sağlıklı başlama hakları ve o an itibarıyla doğuracakları çocukların daha refah bir aile ortamında yaşama hakları önemli değil miydi ki bu kızlar için "On yedi yaş kemik yaşı" dediniz? Siz bu kızlar için eğer "On yedi yaşında kemik yaşları var bunların." diyorsanız bir başkası da cinayet işleyen bir delikanlı için "Bunun kemik yaşına bakalım." demez mi? Münevver Karabulutlar böyle ölmedi mi? Yalnızca Ayşe Hanım'ı, merhumeyi hatırlamak burada yetmiyor. Bu şekildeki cinayetler de var. Bu ülkede bir kez insanların kemik yaşına bakmaya kalkarsanız birileri insanların zekâ yaşına, akıl yaşına bakar. Dolayısıyla siz kadınla ilgili konuları da içeren Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak kadının adının geçtiği her yerde refleks olarak telefona sarılıyorsunuz, takdir ediyoruz ama sizin telefona sarılmanızı beklemekle geçmesin bu kadınların, çocukların hayatı. Ne Pozantı'dakilerin ne Osmaniye'de okul servisinde öldürülen kızlarımızın ne diğer kadınlarımızın. Mesela hep ısrarla söylüyorsunuz "Kamu personelini eğittik, emniyet mensuplarını eğittik, yargı mensuplarını eğittik." Peki İzmir'de karakolda dövülen kadına ne oldu da böyle bir şey oldu? Ne oldu da onu döven insanlara ceza verilmedi. "Bazılarını eğittik, bazılarını eğitmedik." derseniz eğer bunu hepimiz kabul ederiz ama "Biz yıllardır bu insanları eğitiyoruz." diyorsunuz. O zaman, eğitim programınızda ne vardır? Biz hiçbir şey göremedik burada, eğitim programınıza dair hiçbir ibare yok.
TRT'nin yayın yapacağını söylüyorsunuz. TRT'nin şu anda bir sürü kanalı var. TRT'nin hangi kanalıyla ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Diyebilirsiniz ki "Kazuistik bir yasa çıkarmayalım." dedik. Eğer öyleyse bu yasada o kadar detaycı ifadeler var ki onlardan yola çıkarak diyebilirim ki ben de öyleyse, "sözlü" diye şiddete tanım getirirken sözlü şiddet de yasada yer alıyorsa yazılısı da bulunsun, yazılısı bulunuyorsa görseli bulunsun. Bu kadar detaya girmeyelim ama daha genel, daha kapsayıcı bir ifadeyle, mesela azmettiricileri yasa tasarısına bir önergeyle koymayı düşünür müsünüz? Kolluk kuvvetleri görevini ihmal ederse ne olacak, bunun yaptırımı nedir? 362 personelle bütün Türkiye'de ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Bu yasayla beraber izleme birimleri kuracağınızı ifade ediyorsunuz. Hangi illerde? İki yıl uzun bir süre değil mi? "Türkiye'de kadınlar hiç ölmesin, çok acelemiz var, 8 Marta yasayı yetiştirelim." diyorsunuz, arkasından, yasa tasarısında iki yıl sonra kurulacak izleme komitelerinden bahsediyorsunuz. Madem kadınlar için biz 8 Marta bir şey yetiştiriyoruz, bu kurulacak kuruluşların -ki bunlar sığınma evlerinin destekçisi, sığınma evlerinin yardımcısı olacaktır diye düşünüyorum- bu kuruluşların çok daha öncelikle kurulması, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerin ilçelerinde de kurulması gerekmez mi? Ama personel kısıtlılığınızı gördüğümde, o zaman kaynak kısıtlılığınız için söylediğiniz şeye inanmakta güçlük çekiyorum: "Maliye Bakanlığıyla görüşüldü, kaynağımızı verecek." diyorsunuz. Siz personel alamıyorsunuz Sayın Bakan, 362 tane personel. Bu personelle hiçbir şey yapamazsınız, ancak yaptığınız bir pansuman olur, hastalığı çözemezsiniz. Bizlerin, hepimizin derdi bence şu anda bu konuda katkı sağlamak.
Ama ben tekrar, ilk konuşmamda da ifade ettim ve Meclis TV'nin kameramanlarından tekrar rica ediyorum: Şu Genel Kurulu vatandaş görsün. Bu yasayı bu memlekette pek çok insan bekliyor, pek çok insanın emeği var bunda. Bu yasa Türkiye'de belki de çıkan en önemli yasalardan biri. Hepimiz bir ailenin içinde dünyaya geldik. Hayatımızdaki ilkler hep ailelerimizle oldu. İlk gülüşümüz, ilk ağlayışımız, ilk yemeğimiz, ilk açlığımız, ilk üzüntümüz, ilk sevincimiz, ilk adımımız, ilk düşmemiz, ilk ağlamalarımız hepsi bu ailelerin içinde oldu ve bizler bu ailenin güçlenmesiyle millet olarak bir bütün, bir güçlü duruş sergilemek için kültürünün getirdiği birikimi paylaşmaya çalışan bir milletiz fakat milletin bu kadar derinden ilgilendiği bir konuya sayın parlamenterlerin bu kadar kayıtsız kalmasını anlamakta güçlük çekiyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Kendi grubuna bak!
RUHSAR DEMİREL (Devamla) - İnteraktiviteyi her zaman takdirle karşılamışımdır ama "sen" hitabıyla kurulmuş cümlelere cevap bile vermeye tenezzül etmeyeceğimdir, çünkü "sen" deme samimiyetimizin olduğunu düşünmüyorum Beyefendiyle.
Dolayısıyla, aile kavramının bu kadar önemli olduğu bir toplumda yaşıyoruz, hepimiz bir aile içinde dünyaya geldik ve bu aileleri yaşatmaya çalışıyoruz, tek yaşayan kadınlar, tek yaşayan erkekler de olsak hepimiz büyük ailelerin içindeyiz. Dolayısıyla, ben bütün Parlamentonun, bütün parlamenterlerin bu yasa tasarısına katkı sağlayacaklarını umardım, burada bulunarak çekincelerini, doğru bulduklarını, desteklediklerini ifade etmelerini isterdim, özellikle kadın parlamenterlerden.
Son cümle olarak şunu söylemek istiyorum: Biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bundan sonraki süreçte de ailenin güçlendirilmesi, kadının, çocuğun, dezavantajlı tüm grupların desteklenmesi için yapılacak her tür yasal düzenlemede destek olmaya, bildiğimizce, bilgi birikimimizle katkı sağlamaya çalışacağız. Ancak, bu katkılarımızın yapılan düzenlemelerde yer alacağını umarak bu cümleleri sarf ediyorum çünkü geçtiğimiz günlerde komisyonlarda yapılan ifadelerin büyük bir kısmı bu sözleşmelere, bu yasalara, bu yürütmelere uygulanmıyor.
Mevzuatı düzenlemekten öte mevzuatı yürütmek çok önemli, dolayısıyla yasa yapmak bizlerin görevi ama bu yasayı yapıldıktan sonra yürütmede nasıl gittiğini, denetimini yapmak Sayın Bakanın sorumluluğunda. Bu ağır bir sorumluluk ama bu sorumlulukta destek isterlerse, dediğim gibi Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman kendilerine katkı vermeye hazırız.
Ben yasa tasarısının milletimize, bütün Türk ailesine, çocuklarına, kadınlarına, hepsine hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demirel.