GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:75
Tarih:07.03.2012

AYŞE ESER DANIŞOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 181 sıra sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 10'uncu maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi yeniden selamlıyorum.

Hepimiz biliyoruz, Türkiye'de eşlerinden şiddet görmüş ya da görmeye devam eden kadın sayısı çok ciddi rakamlara ulaşıyor. Özellikle, boşanmış ya da dul kadınlarda şiddet görme oranı çok daha yüksek. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun kadına ve aile bireylerine yönelik şiddetin incelenmesi amacıyla kurulan alt komisyon raporu verilerine göre, 81 ilde aile içi şiddet kapsamında yapılan başvurular 2011 yılında toplam 80.398'i buldu. Ulusal bir gazetenin yaptığı son bir araştırmaya göre ise Türkiye'de kadınların yüzde 41,5'i eşlerinden şiddet görüyor. Ev hanımı olan kadınlarda bu oran yüzde 71,4'e çıkıyor.

Dünya Ekonomik Forumu'nun 2011 raporuna göre, kadınların ekonomik hayata katılımı ve fırsat eşitliği konusunda Türkiye 135 ülke arasında ancak 132'nci sıraya yerleşebildi. Kadına karşı şiddetin büyük ölçüde kadın ve erkek arasındaki ekonomik ve sosyal dengesizlikten kaynaklandığını düşünürsek sıralamanın çok da yersiz olmadığını görüyoruz. Kadınların Türkiye'de istihdam içindeki payının düşüklüğü, uluslararası platformlarda, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler yetkilileri tarafından çeşitli raporlarda zaman zaman belirtiliyor. Peki, bu şartlar altında Avrupa Birliğine tam üye olmayı hedefleyen Türkiye, Avrupa Birliğinin kadın istihdamını yüzde 60'a çıkarma hedefine nasıl ulaşacak? 1990 yılında kadınların istihdama katılımı yüzde 34 oranıyla bu hedefe daha yakınken şu anda yüzde 30'u bile tutturamıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce belirttiğim gibi, ev hanımlarında şiddet görme oranı yüzde 71,4. Kadının yüksek eğitim görmesi, istihdama katılması ve ekonomik özgürlüğünü kazanması birey olarak güçlenmesine yardımcı olacak ve şiddet görme olasılığını düşürecektir. Maalesef, toplumumuzda kadınların bir kısmı kendilerini birey olarak görmemektedir. Bunun göze çarpan kanıtlarından biri, eşlerinden dayak yemeyi doğal kabul eden kadınların yüzde 20,3 gibi müthiş yüksek bir oranda olmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak sizlerle paylaşmak istediğim bir nokta daha var. Bildiğiniz üzere, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, sivil toplum kuruluşlarının, kadın örgütlerinin uzun süredir üzerinde çalıştığı ve mutabakata vardığı metinden yola çıkarak hazırlandı. Zaten katılımcı demokrasi, sivil toplum örgütlerinin yasama faaliyetlerine doğrudan katılması anlamını taşımaktadır. Ancak, Komisyon görüşmelerinde kanunun özünü etkileyecek değişiklikler yapılmış ve 237 kadın örgütünü temsil eden Şiddete Son Platformunun isyanını da beraberinde getirmiştir.

Bu çerçevede, tasarıda emeği bulunan sivil toplum örgütlerinin çekincelerini duyurabilmesi adına Şiddete Son Platformunun başlıca itirazlarını da sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Onların ifadesiyle: "Şiddete Son Platformu olarak, şu andaki hâliyle yasanın adının, kadın değil, aileyi korumak üzere düzenlenmiş olmasına; şiddete uğrayan kadınların yardım ve koruma alabileceği yedi gün yirmi dört saat ve `tek adım' ilkesiyle çalışacak merkezlerin teşkilat, görev ve kadrolarının kadın örgütlerinin talepleri doğrultusunda düzenlenmemiş olmasına; yasada sığınaklar ve cinsel şiddet kriz merkezlerinin yer almamasına; kadın örgütlerinin şiddet ve cinayet davalarına müdahilliğinin kabul edilmemiş olmasına itiraz ediyoruz."

Tüm kadınların Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Danışoğlu.