| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 20.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; az önce de açıklandığı gibi, hepimizin bildiği tespiti tekrar yapmamız gerekiyor. Dış borcumuz bugün itibarıyla 500 milyar lira. Bu borç dünyada likidin en bol olduğu zamanda alınmıştır. Tek şartları vardı, dünyanın en fazla faizinin verilmesi gerekiyordu.
Cumhuriyetin başından itibaren 2002'ye kadar olan dış borç 215 milyar iken bugün 500 milyarı bulmuştur. Ayrıca cumhuriyetin seksen yıllık birikimleri bir şekilde uluslararası tekellere ve yerli iş birlikçilerine 42 milyar dolara satılmış, alınan borçlar ve özelleştirmeden elde edilen gelirler yatırıma yönlendirileceğine tüketime ve ithalata yöneltilmiştir, tarihin en büyük cari açığı ortaya çıkmış, 78 milyar doları bulmuştur.
Dünyanın 16'ncı ekonomisi olduğumuzu söylüyorsunuz. Peki, satın alma paritesine göre dünyada 67'nci, İnsani Gelişme Endeksi'nde 92'nci sırada olmamız gerçeğine ne diyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, bu borç sarmalının devam edebilmesi için borç verenlerin dediklerini yapmak gerektiğini bildiğinizden emperyalizmin Suriye'deki saldırılarına ortak olmaya çalışıyorsunuz. Üzgünüm ama milletvekilleri olarak bu zorlamaya karşı koymak yerine, sanki bu güçlerin ortaklarıymış gibi Suriye'ye karşı savaşın öncüsü olmak istiyorsunuz.
ABD size birkaç PKK'lının yerini gösterdiği için stratejik ortak olduğunuzu düşünüyorsunuz. Kürt sorununu bu yöntemlerle çözebileceğinize inanıyor musunuz? ABD yer göstermezse terörle mücadele edemeyecek misiniz? Irak'a girerken ABD ve ortaklarına "dur" diyen Türkiye, Suriye'ye karşı savaşa da "dur" demesini bilecektir. Hiçbir şekilde ve hiçbir bahaneyle Suriye'ye Türk ordusunun girmesine izin vermemek için çalışacağız. Irak'ta yapılan katliamlar ve ABD'nin arkasına bakmadan kaçması o zamanki Meclisin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Onlara şükranlarımı sunuyorum. ABD, arkada yıkılmış, yakılmış, talan edilmiş bir Irak ve 1,5 milyon Müslüman'ın cesedini bırakmıştır.
Komşularla sıfır sorun politikası iflas etmiştir. Bölge ekonomisi, Irak işgalinde olduğu gibi, ciddi darbeler yemektedir. Suriye sınırındaki gerilim, ticareti ve insanlar arasındaki güveni bozmuştur. Bize inanmıyorsanız Gaziantep Belediye Başkanınıza lütfen sorun.
Dış politikayı her Ermeni sorununda Fransa'yı ticari ve Afrika'da yaptıklarıyla tehdit etmek sanıyorsunuz. Bu yolla sonuç alabileceğinize inanıyorsunuz. Evet, Fransa Afrika'da sömürgecilik yapmıştır. Bunu, bugün yüksek sesle söylemeliyiz. Fransa'yı burada kınıyoruz.
Bu arada, bildiğiniz gibi, Yerli Malları ve Tutum Haftası'na girmiş bulunuyoruz. Bu haftanın bütçe görüşmelerine rastlaması nedeniyle birkaç şey söylemek istiyorum.
En stratejik kurumlarımızdan en kârlı kuruluşlara kadar her şeyi sattınız. "Babalar gibi satarım." dediniz. Belki burnunuzun direği sızlar diye bazı kurumların adını saymaya çalışacağım. Hani 220 milyon dolara satılan ama bugünkü değeri 2,5 milyar dolar olan Tekeli hatırlar mısınız? Türkiye'de hayvancılığın ve süt üreticilerinin güvencesi olan SEK ve Et Balık Kurumunu hatırlar mısınız? Petrol Ofisini, Sümerbank'ı ve onun Manisa'daki arsasının nasıl yağmalandığını, İstanbul Gübre Sanayisini, ERDEMİR'i, İSDEMİR'i, Gemi Sanayisini, Zirai Donatımı, SEKA'yı, hani bugünlerde de üç, beş fabrikayı da yandaşlara satmak üzere olduğunuz şeker fabrikalarını hatırlar mısınız? Yılda 2,5 milyar dolar kâr eden ama 6,5 milyar dolara satılan Telekom'u hatırlar mısınız? Daha geçenlerde, İstanbul halkının parasıyla kurulmuş olan İDO'nun en kârlı bölümünün özelleştirildiğini biliyor musunuz? Bugün İDO İstanbullulara yeni zam müjdesini vermiştir. Sizlere bu konuda da bir bilgi vermek istiyorum. En stratejik kurumumuzdan en kârlı kuruluşlara kadar her şeyi sattınız. "Rekabet" dediniz, "kalite" dediniz ama sattığınız bütün kuruluşlar tekel olmaya devam ediyor.
Ekonomiyi uluslararası tekellerin insafına terk ettiniz. Bugün yerli malları deyince yüzünüzde alaylı bir tebessüm beliriyor. Geçmişte, ilkokullardan başlayarak kutlanan bu hafta insanlarımızı yatırıma teşvik etmek, yaratıcılıklarını geliştirmek, tasarrufu özendirmek gibi önemli kavramlar içeriyordu. Günümüzde gıdadan çocuklarımızın oyuncaklarına kadar her şeyin ithal edildiği bu ülkede ne yazık ki bu kavramlar unutulmuş durumda.
Satılacak kamu malları kalmayınca İstanbul'un yeşil alanlarına saldırdınız. Deprem için boş alanlar açacağınıza geçen hafta Beykoz'da Boğaz kıyısında 102 dönüm araziyi imara açtınız. Muhtemelen verilecek, pardon peşkeş çekilecek kişi bellidir. İstanbul'un büyük kısmına kıydınız, lütfen geri kalan yeşil alanlara kıymayınız.
TÜİK verilerine göre nüfusun yüzde 16,9'u yoksulluk sınırının altındadır. Açlık sınırının bin TL, yoksulluk sınırının 3 bin TL olduğu ülkemizde asgari ücret 659 TL'dir. Ayrıca, bütün ısrarlarımıza rağmen vergi dışına bile çıkarılamamaktadır. Verginin yüzde 75'i emekçilerden ve dolaylı vergilerden yani benzinden, telefondan alınmaktadır. Bugünlerde asgari ücrete yapılacak zam günde 1 simit olarak düşünülmektedir zatıaliniz tarafından.
Yarın getirilecek yeni bir yasa tasarısıyla sağlık alanında yeni düzenlemeler yapılacak. Reçete başına alınan ücrete kutu başına alınacak 1 TL eklenecek. Aile hekimliğine 3 TL eklenecek, yeni muayene ücreti getirilecek, tahsilat görevi de stok zararı çeken, ekonomik zorluklarla boğuşan eczacılara verilmekte, vatandaşla karşı karşıya getirilmektedir.
Yine, tüm sağlık meslek odaları gece yarısı çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle etkisizleştirilmiş, hekimler ve diş hekimlerinin emeği değersizleştirilmeye çalışılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin yüzde 80'i diş ve diş eti hastalıklarıyla karşı karşıyadır. Diş ve diş eti hastalıkları önlenebilir hastalıklardır. Kamu, koruyucu hekimliğine yönelmelidir. Ağız, diş sağlığı merkezleri sıfır-on sekiz yaş grubuna, altmış beş yaş üstüne, zihinsel ve bedensel engellilere hizmet vermelidir. Sayıları 16 bini bulan özel muayenehanelerden hizmet satın alınmalıdır.
Gayrisafi millî hasıladan sağlığa düşen oran yüzde 6,7 iken, ağız, diş sağlığına bu oranın yalnızca ve yalnızca ancak yüzde 2'si düşmektedir. Aşırı çalışma yüzünden ağız, diş sağlığı merkezlerinde emek veren diş hekimleri çeşitli hastalıklarla boğuşurken, diş teknisyenleri silikozis ile karşı karşıyadır.
Kamuda 4/B statüsünde 6 bin diş hekimi de güvencesiz çalışan işçiler hâline getirilmiştir. Performans ile olağanüstü çalıştırılmaya başlanmıştır. Performanstan çok memnun olan Sağlık Bakanlığı, aynı tavsiyeyi Adalet Bakanlığına da belki tavsiye eder. Adalet Bakanlığında da performans getirilirse, sanıyorum ki davalar Türkiye'de birikmekten kurtulur, üç ay içinde ortadan kalkar!
Sağlık Bakanlığında bugün için 130 bin taşeron işçi çalışmaktadır. Çalışanlar arasındaki ücret kargaşasına "hayır" demek için, niteliksiz sağlık hizmetine "dur" demek için, kamu hizmetlerinin ticarileşmesine karşı olduğumuz için, sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması için, asgari ücretin bin TL'den aşağı olmaması için, sağlığımızın uluslararası tekellere emanet edilmemesi için, "Herkese ücretsiz sağlık, ücretsiz eğitim." demek için, tüm sağlık çalışanlarının ve kamu emekçilerinin 21 Aralık günü yapılacak "GöREV'deyiz" eylemini bütün gücümüzle destekliyor ve emekçilerin yanında olduğumuzu belirtiyoruz.
Şimdi de AKP'nin ileri demokrasisinde bugün için neler oluyor bir bakalım. Bir itirafçı -burada görüyorsunuz resmini "Al sana somut delil." diye yazmışlar- arkadaşlarının 4 kişiyi öldürdüğünü itiraf ediyor, yargı için önemli olmuyor, bu 6 kişi tahliye ediliyor. Haklarında hiçbir delil olmayan 2 kişi, Ali Deniz Kılıç ve Baran Nayır iki yıldır hâlâ tutuklu. İşte, sizin ileri demokrasiniz bu.
Hayata Dönüş Operasyonu'nda on bir yıl önce 28 kişi hayatını kaybetmişti, katledilmişti. Hâlâ gerçek sorumlular yargılanamıyor.
Yine Kahramanmaraş'ta faşist katiller tarafından Alevi yurttaşlarımız katledilmişti. Maraş'ın üstüne gidilemediğinden Çorum, Sivas, Gazi katliamları oldu. Yeni katliamların olmaması için bütün sorumluların hesap vermesinin gerektiğini söylüyoruz. Katledilen tüm yurttaşlarımızın anılarının önünde saygıyla eğiliyor, hepsine rahmet diliyoruz.
Saygılarımla efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.