| Konu: | AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 14.03.2012 |
CHP GRUBU ADINA HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı için CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hükûmet bu kanunu hazırlarken gerekçesi şuydu: Mevcut kanunlarla afet riski altında olan yapıların dönüştürülmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle daha kısa ve yaptırım gücü yüksek bir kanun -aynen böyle ifade "yaptırım gücü yüksek"- yapma ihtiyacı doğduğu için. Yani mevcut 3194'le, 5393'le, 5366'yla veya bunun gibi 775'le yapamadıklarını böyle bir kanunla yapmayı düşünüyorlar. Ama aceleyle yapılan, yazılan bu kanun, bu "yaptırım gücü yüksek" tanımını çok çok aşmış, ölçüyü aşmış, dozu aşmış, insan haklarına, mülkiyet haklarına ve hatta Anayasa'ya aykırılıklarla dolu bir yasa ortaya çıkmış. Yani Sayın Bakan, "Yaptırım gücü yüksek bir kanun." dediğinizde anladığınız buysa sizlerin, bizlerin ve vatandaşın çok işi var. Dediniz ki: "Bu kanun salt bir kentsel dönüşüm kanunu değildir." Nedir? "Afet risklerini azaltma kanunudur." Ama bu kanunda daha afetleri bile tanımlayamamışsınız. Kanununuzda "tanımlar" bölümü o kadar acemice yazılmış ki, o kadar eksik yazılmış ki böyle, Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren önemli bir kanunda daha tanımları yazamamışsınız. Yazdığınız tanımlar da zaten bilimsel açıdan yetersiz. Dediniz ki: "Ortak akıl oluşturarak bunu yapmak zorundaydık." Ortak akıl oluşturdunuz mu Sayın Bakan? TMMOB, sivil toplum örgütleri, bu konuyla ilgili kurumlar, kuruluşlar, kişiler çeşitli beyanatlar veriyorlar, siz de beyanatlar veriyorsunuz. Mesela, Mimarlar Odası diyor ki: "Türkiye kentsel dönüşüm çılgınlıklarına kurban edilemez.", "Türkiye TOKİ'ye bağlanıyor." gibi haberler çıkıyor. Peki, ortak akılla bunu yaptıysanız, bu örgütlerin katkısı olmadı mı? Olduysa, niye bunları söylüyorlar? Demek ki ortak akılla falan çıkmış bir kanun yok önümüzde.
Türkiye'de göç ve nüfus artışı, hızlı kentleşme, hızlı ama sorunlu bir kentsel büyüme yarattı biliyorsunuz. Bunun hikâyesi uzundur. Önce gecekondu, arkasından hisseli mülkiyet, daha sonra da hepimizin bir şekilde dâhil olduğumuz kat mülkiyeti sürecini yaşıyoruz. Bundan sonra da sizin bu kanununuzla, umarım, hasarsız, kazasız belasız bir kentsel dönüşüm başlatılacaktır. Pek fazla umudumuz yok.
Türkiye o kadar hızlı kentleşti ki Türkiye'de iki şampiyonluk ortaya çıktı: Birinci şampiyonluk, plansız ve denetimsiz konut ve kentlerde özellikle apartman üretimi sayısı. Birinci şampiyonluk bu.
İkinci şampiyonluk ne? İkinci şampiyonluk da bu denetimsiz ve plansız oluşturulan betonarme yığınının, apartmanların -son örneği Van'dadır- depremde yıkılması. Bu da ikinci şampiyonluğumuz.
Yani bir yandan plansız ve denetimsiz bir kentleşme, öbür taraftan da yıkım. Denetimsiz ve plansız bu yapılaşma, risk havuzları ve intihar havuzları oluşturdu. Bunu seyrettiniz. Son on senede bu konuda ciddi adımlar atamadınız. Bu süreç, geldiğimiz noktada, plansız kentleşme giderek rant güdümlü bir yapı stoku oluşturma yarışına döndü.
Bakınız, bir şey hatırlatmak istiyorum Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; son on senedir kentlerimizde, Anadolu'da kentlerimizde yüksek yapılar yapılıyor. Yüksek yapıların, biliyor musunuz, hâlâ bir yönetmeliği yok. 10 kat, 15 kat, 20 kat, 25 kat. Her gün televizyonlarda, gazetelerde gördüğünüz yüksek yapıların bir mühendislik yönetmeliği yok. Neden yok? Çünkü ciddiye alınmadı bu. Son on senedir hiç bu konuya eğildiniz mi? Hazırlanan yönetmeliklere ciddiyetle yaklaştınız mı? Şimdi, gökdelenlerden oluşmuş bir kentsel dönüşüm sürecini başlatmak istiyorsunuz ve bu yüksek yapıların yönetmeliği yok. Önce bunu çıkarın. Yani herkesin gözü önünde büyük kentlerde gecekondu gökdelenler inşa etmeye başladık. Bu süreç böyle devam edecek.
Şimdi, bakınız, bu kentsel dönüşümden bazıları ne anlıyor? Diyor ki Emlak Konut GYO Başkanı (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı): "Resneli, Kayaşehir, Başakşehir gibi bölgelerde rezerv alanları oluşturmayı ve kentsel dönüşüme katkı sağlayacak projeleri hayata geçirmeyi planlıyoruz." Hoşdere ve Zekeriyaköy'de büyük ölçekli araziler için kentsel tasarım çalışması gerçekleştirdiklerini söylüyorlar; diyorlar ki: "İstanbul Başakşehir Hoşdere'de -bu dün bir gazetemizde çıkan haber- ise TOKİ'ye ait 1 milyon 105 bin metrekare üzerindeki 550 bin metrekare imar parselinin üç grup tarafından ortaklaşa geliştirildiği bilgisi verildi." Kim diyor bunu? Emlak Konut GYO diyor yani bir KİT diyor bunu. Yani biz diyoruz ki? Siz de diyorsunuz ki: "Afet risklerini azaltmak için kentsel dönüşüm yapacağız." Afet risklerini azaltmak için kentsel dönüşümü nereden öncelikle başlatacaksınız? Eskimiş, köhne, ekonomik ömrünü doldurmuş, riskli yapı -onları da nasıl saptayacaksınız- riskli alan, buralardaki yani kentin yerleşik yerlerindeki eski yapı stokunu yenileriyle, afetlere dayanıklı olanlarıyla değiştireceksiniz. Onlar nerede? Yerleşimlerin eski yerlerinde, merkezlerinde. Peki bu mudur? Bu mudur? İstanbul'un dışındaki rezerv alanlarını, böyle 500 bin metrekare, 1 milyon metrekarelik alanları açacaksınız, yeni alanları, rezerv alanları. Bu rezerv alanları da mahvedeceksiniz. Buna müsaade etmeyiniz, rezerv alanlarının kullanılmasına müsaade etmeyiniz, yerinde dönüşüm yapınız Sayın Bakan, yerinde dönüşüm.
Şimdi, biz bu konularda eleştirileri getirince, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kentsel dönüşüme karşı çıkıyormuşuz gibi bir imaj yaratılıyor bilerek ya da bilmeyerek. Böyle bir şey yok. Cumhuriyet Halk Partisi, başta deprem olmak üzere diğer afet risklerinin azaltılmasına dönük mevcut yerleşmelerimizde yenileme, iyileştirme, dönüşüm ihtiyacının giderilmesine yönelik ve halkın çıkarlarını gözeten yasal ve kurumsal düzenlemelerin bir an önce yapılmasını istiyor ama biraz önce verdiğim örnekteki gibi rezerv alanlara hücum ederek değil, Boğaz'ın yakasına hücum ederek değil, tarihî yarımadaya hücum ederek değil. Bakın, İstanbul'un çeperlerinde, şu anda -benim aldığım bilgiye göre- en az 50 bin tane boş konut var, 50 bin tane boş konut müşteri bekliyor ve bunlara biz insan bulamıyoruz, İstanbul'un merkezî yerlerinde, kentlerin merkezî yerlerinde afet riski altındaki yerlerde hâlâ kentsel dönüşüm yapacağız ama bir beyefendi çıkıyor, diyor ki: "Biz bu rezerv alanları işte 1 milyon metrekare, şöyle yapacağız, böyle yapacağız."
Kentsel dönüşüm yalnız inşaat faaliyeti değildir. Bu yasadan öyle anlaşılıyor. Yalnız inşaat faaliyeti gibi görüyorlar kentsel dönüşümü ya da afet riskinin azaltılmasını. "Yık, yap." yalnız bu değildir; bunun, kent planlaması yanında, ekonomi, sosyoloji, toplum psikolojisi, hukuk, finans, siyaset, mühendislik, mimarlık ve kentsel tasarım alanlarını buluşturan bir bilim uygulama alanı olduğunu söylüyor CHP, bunu söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
HALUK EYİDOĞAN (Devamla) - Biz, bu yasanın bu hâliyle, bu buldozer yasasının, bu "Ben yaptım oldu." yasasının bu hâliyle, bu, teknik açıdan ve hukuki açıdan çok ciddi zafiyetleri olan ve vatandaşımızın dikkatle incelemesi gereken, izlemesi gereken bu kanunun beklediğimiz, özlediğimiz, afet riskini azaltacak kentsel dönüşüm için yeterli olacağını sanmıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Eyidoğan.