GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:78
Tarih:14.03.2012

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hemen Bakana sormak istiyorum: Neye katılmadınız Sayın Bakan? Lütfen, şu Genel Kurula neye katılmadığınızı? Oraya bakmadan çünkü "katılmıyoruz" derken oraya bakmadınız. Bu gayriciddilik olmaz. Yani sizi zor durumda bırakmak gibi bir şeyim yok ama yasama ciddiyeti, ortaklaşma, muhalefeti kale alma almama işte böyle bir şey. Çok hayırlı bir iş için önermiştik biz bunu.

BAŞKAN - Genel Kurula hitaben konuşun lütfen.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Yani bu akıldan niye mahrum bırakıyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Genel Kurulu ciddiye almıyor Sayın Başkan.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Peki, size de döneyim, size de döneyim Sayın Elitaş, dur, sıranı bekle.

Burada buna katılmamışlar ama Komisyonda başka bir şeye katılmışlar. Hükûmetin teklifinde Boğaz'ın geri görünüm bölgesi yok. Yeterince titizlikle hazırlanmış bir yasa olsa gerek. Peki, Komisyonda buna katılmışlar. Yani İstanbul'un, özellikle 3'üncü köprü dâhil olmak üzere, açılacak yeni talan alanları Bakan Bey'in çalışmasında unutulmuş, burada "eksik kalmasın" diye Komisyonun önerisine eklenmiş. Ona katılıyorsunuz, burada hayırlı bir öneriye katılmıyorsunuz, üstelik dinlemiyorsunuz, biz can kulağıyla dinliyoruz yasayı.

Bu yasanın afetle ilgisi bir tek isminde sayın arkadaşlar. Bu yasanın kendisi bir afet ve afeti ne kadar ilgilendirdiğini siz test edebilirsiniz. Ben baktım, 25 madde, yaklaşık 3 bin kelime var, "afet" kelimesi içinde 8 kere geçiyor çünkü afetle alakası yok ki. Başka bir rantın, başka bir dönüşüm değil, bölüşümün ve fakir fukaranın yerleştiği ama artık rant kapısı olan semtlerin zenginlere peşkeş çekilmesi bu, başka bir şey değil.

Şimdi, Sayın Bakan dedi ki? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Hiç oradan söz atmaya gerek yok.

Sayın Bakan çok kıymetli bir laf etti, onu da ölçü alabiliriz. Bakın, hukuksa, etikse böyle. "İbadet duygusuyla yapıyoruz." dedi, ibadet duygusuyla.

Sayın Bakan, ibadet önemli bir kriter. Haydi, bir de ibadet duygusuyla bakalım. Niye kenz ediyorsunuz bu kadar yetkiyi? Niye infak etmiyorsunuz? Yani hepsini kendi uhdenizde niye topluyorsunuz? İnfak öğütlenirken, kenz haram edilirken, yani biriktirme? Biriktirme sadece para değildir, gücü biriktirmek, bu kadar yetkiyi biriktirmek de paraya tekabül eder. Siz nasıl bu kadar vebali alabiliyorsunuz? Yani ne bileceksiniz? Adıyaman'daki bir araziyi oradaki yerel yetkililer mi bilir, belediyesi mi bilir, mahallelisi mi bilir, oranın yaşayanı mı bilir yoksa -siz burada, Ankara'dan oturup- siz ya da Sayın Başbakan ya da Hükûmet mi bilir? Bu kadar yetkiyi ve aynı zamanda bu kadar vebali alıp ne yapacaksınız? Bu dünyada evler yaptınız, öbür dünyada ne yapacaksınız? Yani ahretiniz mamur olsun. Siz, bunu, eğer ibadet duygusuyla bu meseleyi gözetecekseniz ibadet böyle, infak edersin, yetkiyi de infak edersin. Demokratik özerklik dendiğinde, buradan hemen bir beraber ve solo şekilde karşı çıkıyorsunuz. Demokratik özerklik budur işte; bu tür lüzumsuz, gereksiz bir sürü yetkiyi, bir insanın, bir kurumun, bir bakanlığın, bir dairenin vebaline, yetkisine bırakmamaktır demokratik özerklik.

Orada yaşayan, sizden daha iyi bilir; kırk yıldır oranın deresinde çimmiş, kırk yıldır oranın suyunu içmiş, kırk yıldır oranın çamuruna belenmiş, tozunu toprağını yutmuş, sizin burada bir çırpıda yapacağınızdan ve alacağınız vebalden, vallahi sizin için söylüyorum, daha iyi bilir. Eğer ciddiyetle? Muhalefete ondan sonra bağırıyorsunuz. E kardeşim, çözmenin yolu ortaklaşmadır, dinleyeceksin. "Karşı çıkıyorum çünkü şöyle matah bir şey değil." dersin. Belki de hikmetli bir şey söyledik, bundan da faydalanırsınız. Meclis dediğin, bunun için kurulmuş yani. Meşveret dedik, buradan zamanında, itiraz ettiler.

Şimdi, siz, deprem bölgesini -burada 8 kere geçirmişsiniz kelime olarak- nasıl tayin edeceksiniz Sayın Bakan? Siz dediniz ki "Van'da yüz yıl daha deprem olmaz." Peki, bu sizin dediğiniz mi geçerli? İzmit depreminden sonra bir belediye meclisimiz "Fay hattının yerini encümen kararıyla değiştiririz." demişti çünkü fay hattına site yapacaklardı. "Ya, olur mu?" denildiğinde, "Encümen kararıyla fay hattının yerini değiştiririz." demişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bununla büyük vebal alıyorsunuz Sayın Bakan. Bu işlerin, insanlığın kadim bilgisinde ve sizin durduğunuz yeri belirlemek açısından? Bak, "ibadet duygusu" dediniz, büyük dalaletin içindesiniz, büyük bir gafletin içerisindesiniz. Maazallah, sizin namı hesabınıza da korkuyorum. Yetkiyi infak edeceksiniz, dağıtacaksınız; kendinizde biriktirmeyeceksiniz. Bu yasa demokrasiyi imha yasasıdır. Siz yeni bir anayasa ve yerindelik konusunda bir sürü şey söylüyorsunuz, "demokrasi" söylüyorsunuz. Bir tane "demokrasi" söyleyin Allah aşkına, ben bir daha konuşmayacağım. Çünkü birçok maddede gelip başınızı ağrıtmaya devam edeceğim. Yetki dağıtılır, hiçbir demokraside bu kadar merkezîleştirilmez, bu kadar vebalin altına girilmez.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Bakandan da biraz daha özenli davranmasını rica ediyorum. Teşekkür ederim. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Önder.