GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:22.12.2011

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tasarının İkinci Bölümü ile ilgili değerli milletvekili arkadaşlarımız değerlendirmeler yaptılar. Teşekkür ediyorum kendilerine. Yalnız, yani gerçekten biraz da tasarının ruhuyla bağdaşmayan, biraz da insafsızca eleştiriler oldu. Yani buna burada cevap vermezsek doğru olmaz inancındayım.

Bir kere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını, tabii yeni gelen arkadaşlarımız olarak gerek AK PARTİ Grubunda gerekse diğer muhalefet gruplarındaki arkadaşlarımız takip ediyorlar, takip edecekler. Ben şahsen bu kürsüde dördüncü dönem bulunuyorum ve Meclis çalışmalarının, komisyon çalışmalarının, yasama faaliyetinin nasıl olduğunu tabii bu dönem içerisinde kazanımlarla elde ediyorsunuz. Onun için "Telaşla geldi." demek yanlış bir şey. Bir tasarı bakanlıkta hazırlanır, mutfağı vardır. İlgili bakan arkadaş bununla ilgilenir. Sonra, Bakanlar Kuruluna gelir. Bakanlar Kurulunda görüşülür; tasarı olarak Meclise gelir ve komisyonlarda belli süreleri vardır, o sürelerde gündeme alınarak değerlendirilir. Eğer böyle değil, parti grupları ve danışma kurullarında, meclislerinde karar alıyorsanız teklif olarak da getirebilirsiniz. Komisyonlarda görüşüp, burada yasalaştırırsınız. Onun için bunu, bu süreci, gelen bu tasarıya "Telaşla geldi." demek yanlış, doğru değil.

İkincisi: Meclis komisyonlarında muhalefet, iktidar, konunun ağırlığına göre alt komisyon talebinde bulunabilir. Nitekim bu tasarıyla ilgili de talepte bulunuldu. Şimdi burada şu söyleniyor bakın: "Yalvara, yalvara bunu alt komisyona gönderdik." Oysa ben buradayım, bir kelime bile söylemedim yani demedim ki: "Arkadaşlar, olmaz bu iş." demedim. Muhalefetten bu teklif gelince, "Doğru söylüyorsunuz, enine boyuna herkesin bilgi sahibi olması yerindedir." dedim ve hiçbir itirazda bulunmadan gönderdik, arkadaşlarımız buradalar. Onun için, yani bunları ben? Heyecan güzel, çalışmak, takip etmek ama bu süreci de bilmek ve bu süreçte olup bitenlerle ilgili de tenkit ve ithamlarda bulunurken yerli yerinde olması açısından bunu ifade ediyorum. Yoksa, ben, arkadaşımı üzmek için bunları söylemiyorum. Mutlaka, önümüzdeki dönem içerisinde hepimiz daha da dikkatli olacağız.

Diğer bir konu: 3 liraya kadar yetki alınıyor idi, kutuyla ilgili olarak. Bakın, yetki başka bir şeydir, "3 lira getiriyorsunuz." ayrı bir şeydir. Sosyal Güvenlik Kurumu 74 milyonu ilgilendiriyor, bakınız, bizi, sizi, çocuklarımızı, torunlarımızı, ülkenin geleceğini ilgilendiriyor. Burayla ilgili aldığınız kararlar önemlidir. Kurumda çalışan bütün arkadaşlarımız sorumluluk içerisinde hareket ediyorlar. Dolayısıyla, yetkinin olmasında büyük fayda vardır. Neden? Her defasında, gelip, sıradan gelişen bir olay karşısında, yasama faaliyetine, yasaya müracaat etmek iyidir de her şey için gerekmemeli diye düşünüyorum ben şahsen çünkü Kurum zaten 74 milyonun menfaati konusunda, sağlık açısından, emeklilik açısından, doğumdan ölüme kadar büyük bir mücadele vermektedir. Bunun için alınan bir yetkiyi "Şu kadar milletten alacaktınız." diye burada ifade etmek hiç şık olmamıştır diye ifade ediyorum.

Temel kanun olmasaydı? Temel kanun nasıl olur? Bir bakanın istemesiyle olmaz. Şurada bir grup kalkıyor, "Bunu temel kanun yapın." diyor, olmaz. Meclisin çalışması var. Meclisin, İç Tüzük'le ilgili gerçekten çok birikimli bürokratları var. Onlar oturur, hangi yasanın temel kanun olacağına, hangisinin olamayacağına karar verirler, biz de gruplar olarak buna saygı duyarız. Eleştiriniz varsa, bununla ilgili İç Tüzük hüküm verir, eleştirirsiniz, ya karardan dönülür, dönülmüyorsa devam eder. Devam edildiğine göre son derece meşru, hukuki bir zeminde bu yasayı görüşüyoruz, tartışıyoruz. Bu da biraz haksız bir değerlendirme oldu diye düşünüyorum.

Şimdi, diğer bir konu: "Efendim katılım payını Van'da alıyorsunuz." Ya, arkadaşlar, Yasa 5510'un 75'inci maddesi gereği almıyoruz, almayacağız. Yani daha nereden söyleyeceksiniz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Almıyoruz, almayacağız. Yasa bize bu yetkiyi veriyor. Bu da doğru olmamıştır.

Diğer bir konu: Biz, Van ve Erciş sıcaklığı içerinde bu düzenlemeyi yaptık, Simav'ı da, dikkat ederseniz, muhalefetten önerge gelmeden ben Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşma yaparken ilave ettik. Ben kendi konuşmamda söyledim, dedim ki: "Simav'ı da buraya dâhil edeceğiz." diye, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri bilir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Bakan, Meclis açıldığından bu yana bu konuyu konuşuyoruz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Aynen efendim. Bakın, aynen, açılış konuşmamızda biz bunu söyledik, "Tasarıda bizim ihmalimiz olarak da görebilirsiniz ama biz Hükûmet olarak bunun ilave edilmesini istiyoruz." dedik. Bu da diğer bir konu.

Şimdi, ne getirdik? Bakınız, Van'da -çok hızlı bir şekilde şunu ifade edeyim- işverenlerimize dönük düzenleme yaptık yani işverenlerimize kısa çalışma ödeneği? Şu ana kadar üç yüz doksan dokuz firma veya iş yeri bize müracaat etti ve 4.025 işçinin kısa çalışmadan yararlanmasını istedi, biz de ocak ayı itibarıyla bu işçilerimizin üç aylık, Bakanlar Kurulu kararıyla da gerekirse altı aylık ücretlerini ödeyeceğiz. Birinci yaptığımız bu. Kime bu? İşverenlere. İşsizlere ne yaptık? 5.882 Vanlı ve Ercişli kardeşimizi işe yerleştirdik, şu anda çalışıyorlar, onu da söyledim "İhtiyaç varsa bunu daha da açabiliriz, yeter ki bu kış ayında evine sıcak aş götürsün, insanlarımız ekmek götürsün." diye 6 bin kişinin istihdamını gerçekleştirdik. Kime? İşsizlere, Vanlı ve Ercişli kardeşlerimize. Sonra? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, ne yapıyoruz? Ayrıca bir şey daha yaptık. Sigorta primlerini, geçmiş borçlarının tamamı, depremden sonra oluşan üç aylık primleri de bir yıl erteledik ve şimdi de malul olanlara yani yüzde 60 iş göremezlik durumunda olanlara malul aylığı ve vefat edenlerin hak sahiplerine de ölüm aylığını bağlamak için şu anda huzurlarınıza gelmiş bulunuyoruz.

"Efendim, bu neden otuz gün, neden daha az değil?" Bakınız, bir düzenleme yaparken bir kriter koyacaksınız. Geçtiğimiz hükûmetlerce 99 büyük depreminden sonra bir düzenleme yapılmış ve o düzenlemede üç yüz altmış gün esas alınmış; Yalova, Gölcük, Karamürsel, Kocaeli, İstanbul, Sakarya'yı etkileyen büyük depremde üç yüz altmış gün esas alınmış. Biz ne yaptık burada? Özellikle öğretmen kardeşlerimizin, ki sayıları 70'i bulan kardeşlerimizin memuriyete yeni başlamalarını dikkate alarak, Van'ın sosyoekonomik kalkınmışlığını dikkate alarak, yaşanan acıyı dikkate alarak "Asgari ne olabilir? Asgari otuz gün olabilir." dedik ve en asgari haddi dikkate alarak biz hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına ölüm aylığı, yaralanan ve malul duruma düşen kardeşlerimize malullük aylığı bağlamak için bu düzenlemeyi getirmiş bulunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Burada başka şeyler ifade edildi -zaman çok kısa- "Sosyal güvenlik destek primi niye veriliyor?" Rakamlar var, vakit olmadığı için söyleyemiyorum ama şu kadarını söyleyeyim: Bir ülkede kırk yaşındaki, otuz sekiz yaşındaki insanları emekli yaparsanız bu sistemin sürdürülebilirliği açısından ister istemez bazı önlemler alacaksınız. Kayıt dışılıkla da ilgili bir hadisedir. Kırk yaşındaki insanı kenarda oturtamazsınız, oturtamadığınız için kayıt dışı çalışacak. İşverenin de işine geliyor bu, çalışanın da işine geliyor. İşte burada devreye girmiş yasa ve diyor ki: "Burada sosyal güvenlik destek primi alınmalı." Nereye kadar? Sistemimiz rehabilite oluncaya kadar. Nedir rehabilite? Uluslararası düzeyde gelişmiş ülkelerde bu düzeye baktığımız zaman, buradaki sosyal güvenlik destek priminin alınma zorunluluğu var. Şu anda, BAĞ-KUR diye ifade edeyim, 559.913 kişiden destek primi kesiliyor, sigortalı çalışan 343 bin kişiden işverenler destek primi ödüyorlar; toplam 800-900 bin kişi. Bundan ibaret midir? Biz biliyoruz ki bunun çok üzerindedir ve kayıt dışılıkta yüzde 42'den bahsediyorsak bunun altında yatan neden de budur. Geçmişte yapılan yanlışlar çocuklarımıza, torunlarımıza, bizlere bunu ödettiriyor. Onun için sosyal güvenlik sistemi, üzerinde çok oynanılacak, üzerinde çok politika yapılacak değil, devlet adamı ciddiyetliğinde üzerine gidilmesi gereken bir konudur, bunu ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) - 5,7 milyar iş veren primini yüzde 5 ödemiyor mu Hükûmet? Niye bunlara da yapamıyor? Bu kadar basit.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bir diğer konu daha var: Kronik hastalarla ilgili katılım payı filan yok.

Bir diğer konu da: Efendim, yani burada öyle şeyler söylendi ki doğrusu ben anlamakta? Kuruma aldığımız bir yetkiyi dediler ki: "Siz birçok hizmetleri kısacaksınız." Hayır, arkadaşlar, böyle bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

Bakınız, sürem bitti ama bunu bitirmem gerekiyor. Bir doğum olayını düşününüz. Üç çeşit doğumdan bahsediliyor: Bir, normal doğum; iki, sezaryenle doğum; üç, suda doğum. Şimdi, üç çeşit. Şimdi, tıbbi gereklilik açısından baktığınız zaman, heyetimiz var bizim, tıbbi açıdan bunu değerlendiriyor, normal ve sezaryenle doğum? Ama suda doğum tıbbi bir gereklilik değil.

ALİ ÖZ (Mersin) - Başka örnek verin Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - O hâlde siz ödemeyi yaparken, Sosyal Güvenlik Kurumu olarak ödemeyi yaparken yetkiyi alıyorsunuz, tıbbi açıdan gerekli olan alanlarda bu harcamayı yapıyorsunuz, bu ödemeyi yapıyorsunuz, gerekli olmayan alanlarda da ödeme kırk gün, manuel ve dijital ayakta tutma aletleri gibi, cihazları gibi? Doktor diyor ki: "Yani manuel de olabilir, dijital de olabilir ama manuel kullanması demek dijitali gerekli kılmaz, manuel dijitalin yerine geçer." diyor. 

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Biz bu bilgileri aldıktan sonra burada yetkimizi kullanacağız. Bunu getirip "Vatandaşın haklarını kısıtlıyorsunuz." derseniz çok büyük haksızlık olur diyorum.

Daha da izah edilmesi gereken konular var ama sürem yetmediği için? Sayın Başkana da çok teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.