GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:79
Tarih:15.03.2012

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, önergenin lehinde konuşacağım ama günün önemine binaen bir şeyi hatırlatmak istiyorum. İktidar sözcüleri bizleri hafızasız zannetmek gibi bir gaflete düşüyorlar sık sık. Sivas meselesinde muazzam bir tersinden manipülasyon var. Bugün, Özgür Mumcu'nun Radikal'de çok önemli bir şekilde altını çizdiği bir şeyi hatırlatarak vicdanlarınıza bırakıp, geçeceğim.

Devlet, yangına göndermediği itfaiye ya da yangına gönderdiği itfaiye, orada su sıkmak yerine Aziz Nesin'i bizzat linç etmeye uğraşıyordu. O itfaiyeyi, orada yangından esirgenen itfaiyeyi, Sivas'ın, zamanaşımıyla bu davanın imha edilmesi duruşmasından sonra, oradaki binlerce insanın üzerine, bir tek slogan atmamış, bir tek -tırnak içinde kullanıyorum- taşkınlık yapmamış, daha mahkemeden çıkmış, yola revan olan, içinde vekillerin de bulunduğu insanların üzerine gaz bombaları, itfaiye, su, tazyikli su püskürtmüştür. Oradan esirgenen su bunu protesto eden ve bizzat orada katledilen insanların yakınlarının üzerine sıkılmıştır.

Timsah gözyaşına gerek yok. O davada siz iktidar olmayabilirsiniz ama bugün bu mağdurlara reva gördüğünüz muameleye bakın, ondan sonra samimiyetinizi bir daha sorgulayın. Tutarlılık diye bir derdiniz olsun hiç olmazsa.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, CHP'nin verdiği önerinin lehinde konuşacağım ve oyumuz da lehinde olacak ama CHP'nin meseleyi adlandırma biçimi oldukça sorunlu. Bunda biraz özen gerekiyor.

Şöyle diyor: -Oradan başlamak çok aydınlatıcı- "İşsizliğin yüksek oranda seyrettiği ülkemizde vatandaşlarımızın öncelikle gelir getirici bir işe sahip olma istekleri işçi sağlığı ve güvenliği taleplerini göz ardı etmelerine yol açıyor."

Dün Marks'ın, Karl Marks'ın ölüm yıldönümüydü. Sosyal demokratlara da çıra olacak çok önemli sözleri vardır bu konuda. Canı rahmet istedi.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Mevlit okutsaydınız, mevlit!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Mevlit de okuturuz. Din konusunda sizden çok daha kıymetli görüşleri var Marks'ın.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Marks "Din afyondur." diyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Bir mevlit okutun, mevlit!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Sayın MHP'liler, dini bilginiz zayıf; ölüden hüküm kalkar, ölüden hüküm kalkar; AK PARTİ'lilere söyleyin size öğretsinler.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sana öğretsinler!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Şimdi, kıymetli arkadaşlar, devam ediyor, diyor ki: "İşverenler ise, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin, belirli yatırımlar gerektirdiği için ortaya çıkan maliyetten kaçındıkları?" Bunu, bir sosyal demokrat siyaset akademisinde bunu yazanı hemen kapının önüne koyarlar. Bu bir sistem meselesidir. "İş kazaları, işçi bir gelir sahibi olmak için güvenlik önlemlerini yeterince talep etmediği?" Böyle bir cümle bu meseleden hiçbir şey anlamamış olmak demektir. İşçi bunu talep etmek zorunda değildir arkadaşlar. İşçi talep de edemez. İşçi bunu talep ettiğinde, "iş güvenliği" diye getirilen yasanın, hemen, iş yeri sükûnetini ve güvenliğini bozucu davranışlardan kapının önüne konulduğunu bilmiyor musunuz? İşçi niye talep etsin?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Kendi talebi olmayan işçi ne yapar?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - İşçi niye talep etsin? İşçiye talep edecek mecal mi bırakmışlar? Bu bir evrensel haktır. Bu önerge, bu hakkın yerine getirilmemesini konu etmeliydi. Kalkıp bunun vebalini? Zaten Hükûmetin resmî görüşü de o. Sizin söylediğiniz Hükûmetin resmî görüşünden farklı değil ki. İşte, biraz önce iktidar sözcüsü ya da Konuşmacı, Hatip dedi ki: "Efendim, eğitim de şart." Eh, teşekkür ederiz yani bunu bilmiyorduk, aydınlandık! Eğitim şart. İlkokuldan başlatacağına, bütün iş yerlerinde resmî çalışma sürelerinde bu eğitimi söyle bakayım. TİSK size nasıl zılgıt çekti? Getirdiğiniz yönetmelikten nasıl geri adım attınız? TİSK dedi ki, İşveren Sendikaları Konfederasyonu: "Bu yasa, aman neuzübillah, yatırımcı kalmaz." AK PARTİ'yi diken üstü dikecek bir şey. "Yatırımcı kalmaz, para gider." dedi mi ödleri kopuyor; can gitmiş, umurlarında değil.

HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) - Ödümüz kopmaz!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Ee, icraat konuşur işte, bakalım, şimdi ne yapıyorsunuz?

HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) - Ödümüz falan kopmaz!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bakalım?

Şimdi, efendim, bu meseledeki sıkıntı şurada: Aslında mevcut mevzuat yeterli. Mevcut mevzuat yeterli fakat yem borusu çalmak gibi ne zaman böyle büyük bir iş kazası olsa, "efendim, yeni yönetmelik" diye çıkıyorlar. Ben hulusi kalp ile söylüyorum, mevcut mevzuat çok ileri bir düzenleme içeriyor ama niyeti şuradan okuyabiliriz: Biraz önceki Hatip yüzde 30 gerilemeden bahsetti. Hâlen Avrupa 1'incisisin sen iş cinayetlerinde. Yüzde 30 gerileme ne biliyor musunuz? Konjonktürel bir gerileme. Geçen yıl bir maden kazası olup bugün bir maden kazası olmamışsa, -maden kazaları böyle büyük can kayıplarına sebep olur- bu sene o olmamışsa nispi bir gerileme olmuş gibi gözükür. Öyle, burada kalkıp gözümüzün içine baka baka zekâmızla dalga geçmenize gerek yok. Sen yerine bakacaksın, dünyada 3'üncü, iş cinayetlerinde Avrupa'da da 1'incisin.

Buna dönük ne yapmışsın? Mevzuatınız da yeterli, bunu ben söylüyorum. Peki, nedir aradaki engel? 750 bin bu anlamda kayıtlı iş yeri var, bunun yarısı kadar da kayıtsız, sizin bütün bunu -büro elemanları dâhil- denetleme ve yaptırım konusunda sıkıntınız var ve bu da niyetle bağlantılı bir şey. Siz bütün bunları 600 küsur, -büro elemanları dâhil-denetime tahsis edilen eleman bunun yarısı kadar yaklaşık, bunlarla denetlemeye çalışıyorsunuz. Bunun meali şudur, tercümesi budur: "Kardeşim, istediğiniz gibi eyleyin, zaten biz bu 300 elemanı gün yirmi dört saat çalıştırsak sizin yüzde 1'inizi denetleyemez." Bunun şeyi bu.

Bir de vel hayâ vel iman, "Bize ihbar edin." diyorlar, "Bize ihbar edin." Devletin aczi, sistemin aczi "Bize ihbar edin." Niye? "Bizim hepsinden haberdar olmamıza imkân yok." Peki, Limter-İş tersane cinayetlerinde siz bu kadar sendikacıyı neredeyse soluk alıp verişine kadar takip ediyorsunuz. Tuzla Tersanesi cinayetlerine siz "kader" derken, onlar "iş cinayeti" dediği için aldınız, aylarca sendikacıları hapiste tuttunuz. Hakkını talep eden işçiden anında haberiniz oluyor, hiç dakika sekmiyor, onların üzerine gaz, bomba, polis, soruşturma, kovuşturma, işsiz bırakma, bunlarla gidiyorsunuz ama buradaki denetimi kurma noktasına gelince "Bizim haberimiz yok, siz bir zahmet ihbar edin." diyorsunuz. Fakir fukara zorla bir ekmek bulmuş; orada akşam evinde çoluğu çocuğu aç biilaç bekliyor, ekmek bekliyor. Gülünecek bir şey değil. Bu adama diyorsun ki: "Sen bu ekmeği bulmuşsun, bunu da riske at, bize ihbar et." Kimseyi rızkıyla imtihan edemezsiniz, etmemelisiniz. Sıkıntı burada, buna kafanızı yorun biraz. Çobanın gönlü olunca tekeden süt sağar, burada gönlünüz yok.

"Küçük ve orta ölçekli işletmeler" dedi iktidar sözcüsü. Niye öyle biliyor musunuz? Sanki hani büyükler bu konuda sütten çıkmış ak kaşık. Sebebi şu: Taşeronlaştırdınız. Taşeron firma, 50 işçili bir iş yeri gibi gözüküyor istatistiklerde de ondan. İnsan biraz özenle çalışır. Yani, sayın başkan vekilleri, insan canının söz konusu olduğu bir mevzuda buraya göndereceğiniz hatibe hiç olmazsa verileri tahrif etmemesi konusunda bir uyarıda bulunun. Bu, büyük bir sorumsuzluktur arkadaşlar.

Taşeronlaştırmayı -Sayın Sağlık Bakanı buradaydı- bakın ne duruma getirmişsiniz: Esas iş, ana iş diye tarif edilen işlerde taşeronlaştırma yapılamaz ama siz, Çapa'da, İstanbul Üniversitesinde önce güvenlik diye başlamışsınız, sonra temizlik, sonra servis derken artık hemşireler, laborantlar ve röntgen teknisyenlerini de taşerona çalıştırtıyorsunuz. Sağlığın taşeronu olmaz. İşte Sayın Domaç burada; yalansa, eksikse kalksın desin, inmeden hepinizden özür dileyeceğim.

Şimdi, 3 bin tane taşeronlaşmış?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözünüzü bağlayınız.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bunları da bu işçilerin aldığı mahkeme kararını aleyhlerinde kullanarak kapının önüne koyuyorsunuz. Dün buraydılar, beraber basın açıklaması yaptık, bakanla görüştük. Ama bu ayın sonunda sizin bu taşeronlaştırma vicdansızlığınız yüz aileyi daha ekmeksiz bırakacak. Oradan yükselecek bedduaları düşünmek bile istemiyorum, düşünmesi gereken sizsiniz.

Olay budur arkadaşlar. Sizin eğer bu işe niyetiniz ve gönlünüz varsa yapmanız gereken şey iki:

Bir: Bu verileri tahrif etmeyeceksiniz, doğru okumayı bileceksiniz, eğer kasıt yoksa cahillik var.

İki: Bu taşeronlaştırma belasından ve vebalinden kendinizi uzak tutacaksınız.

Bütün Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Önder.