GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:79
Tarih:15.03.2012

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 12'nci maddesinin değiştirilmesine yönelik önerge üzerinden söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bir bakanlık var elimizde. Bu bakanlık, 636 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Çevre, Orman, Şehircilik Bakanlığı olarak kurulmuş, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığına dönüşmüş. Yani, iki tane kanun hükmünde kararnameyle kurulmuş bir bakanlık bize bir kanun getiriyor, kendisi kanun değil yani kendisi kanun hükmünde kararname hükmünde, dolayısıyla da kendisini öncelikle getirip kanun hükmüne bağladıktan sonra o kanun hükmündeki kararnameyi, ondan sonra getirmesi gerekiyordu. Hadi, burayı geçiyoruz ama ben bir şey söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti devleti köklü bir devlettir. Türk milleti de tarihî bir millettir.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Eskiden beri öyle.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Kanun hükmünde kararnamelerle başlayan süreçte, Türkiye Cumhuriyeti devleti âdeta bir çadır devleti muamelesine tabi tutulmuştur. Bakanlar Kurulunun çıkardığı kanun hükmündeki kararnamelerle, değiştirilen teşkilat yönetmelikleriyle bakanların yönetim tarzı allak bullak edilmiştir. Bu durum bu çatı altında defalarca dile getirildi.

Şimdi de önümüzde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında bir kanun tasarısı var ve bu tasarı da neredeyse her şeyi toplumun ve kamunun ihtiyaçlarına göre değil, iktidarın emlak ihtiyaçlarına göre yeniden inşa eder bir boyut ortaya koyuyor. Ortada bir teşkilatlanma arızası var, bir örgütlenme arızası var. Yani sokakta her bulduğunuzu örgüt üyesi olarak alıp götürüp bir yerlere tıkıyorsunuz, 3 kişi yan yana geldi mi ama sizin zannettiğiniz gibi örgüt öyle bir şey değil. Bakın, "örgütlenme" denilen şey, benzer işlerin bir makam etrafında toplanması, bunlara uygun kişilerin atanması, bunların arasındaki ast-üst ilişkilerinin kurulması, bunların birbirleriyle ilişkilerinin tamamlanması ve bunların yapacakları iş ve görev tanımlarının yapılmasıyla ilgili bir kavramdır. Burada iki tane temel hata yapılıyor: Birisi örgütlenme meydana getirilirken eksik örgütlenme, birisi de aşırı örgütlenme meydana getiriliyor ve dolayısıyla her getirdiğiniz tasarının ya bir tarafı eksik ya bir tarafı fazla. Onun için de tasarı kendisini tasarlayacak durumda değil ve sonradan sürekli değişikliklerle bunların içinden çıkmaya çalışıyorsunuz, Arap saçına çeviriyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar) Bu da devlet yönetiminin, maalesef tarih şuurunun yerleşmediği gibi, devlet algısının da maalesef iktidarda olmadığını gösteriyor. Bir koy, bir kaldır, bir yap, bir boz, bir dene, bir yanıl; vazgeçin bundan, bu doğru bir yol değil. Eğer burada sıkıntınız varsa biz size katkı sağlamaya hazırız.

Dolayısıyla, açın kulaklarınızı, biraz gönlünüzü açın, biraz yüreğinizi açın. Yani burada gerekli potansiyel var, gerekli entelektüel birikim var, bundan yararlanın ama öyle yapmıyorsunuz, gelip komisyon basıyorsunuz, dayakla, sopayla yasa geçirmeye çalışıyorsunuz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Burada demokrasi? Dolayısıyla da buranın olduğu bir yerde sizin bu hareketlerinizin olumlu bir sonuç vermesi de mümkün olmuyor.

Şimdi, Türkiye'de kurumsallaşma yönetimin en önemli sorunlarından bir tanesidir. Bilirkişilik hizmetleri mevcut yasaya göre, kamu kurumu niteliğindeki Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından zaten yürütülüyor. Bu Mühendis ve Mimar Odaları Birliği yasayla kurulmuş, yönetimleri seçimle işbaşına gelmiş kamu kurumu niteliğindeki bir kuruluş. Makamlar fonksiyon yaratmaz, fonksiyonlar makam yaratır. Dolayısıyla, eğer biz bu noktada kamuda mevcut olan bir mekanizmayı kullanmak yerine, çalıştırmak yerine kendi ihtiyaçlarımıza uygun, her getirdiğimizi kabul edecek bir mekanizmayı devreye sokarsak, biz artık demokratik devlet olmaktan çıkar, bir tiranlık, bir keyfîlik, bir kendine özgülük bir yapı içerisinde tavırları ortaya koymuş oluruz. Bu hizmetlerin tarafsız ve bağımsız bir biçimde yürütülmesi gerekmektedir.

Zaman doluyor, onun için buradaki eleştirilerimi tam yapamayacağım çok kıt bir zaman içerisinde ama şunu söyleyeyim: Sürekli değişen ya da değiştirilen bir süreç, kuramsallaşmanın ve yapısallaşmanın önündeki en büyük engeldir. Ayrıca, her yasayla yetki ve sorumluluk ihdası doğru bir yönetim tarzı da değildir. Devlet, kurumu, ilkesi ve kavramıyla örgütlenmiş siyasi otoriteye denir. Sürekli değiştirilen, sürekli dönüştürülen tavırlar kurumların geleneklerini oluşturmasına engel olmaktadır. Yönetimde liyakatlilerin iktidarını kurmak esastır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.

Bunun için de Yüce Peygamber "Emaneti ehline veriniz." diye, "Kur'an-ı Kerim'in hükmüyle hareket ediniz." diye bir ilke de koymuştur. Bilirkişilik konusunda tarafların anlaşmasıyla da kura usulü doğru bir yöntem değildir. Aksine, kişilerin kurumlara olan güvenini tesis edecek bir biçimde bilirkişilik konusuna yaklaşmak gerekir. Bu bağlamda, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından yürütülen bilirkişilik hizmetlerine destek vermek ve onlara olan güveni tesis etmek esas olmalıdır.

Kamu ve halk arasındaki ilişkilerde tutarlılık ilke olarak benimsenmelidir. Mevcut yapılara olan güveni sağlamak bakımından sürekli değişen, dönüşen, koyan, kaldıran uygulamaların bir yana bırakılması gerekir.

2942 sayılı Kanun'la bilirkişilik sisteminin kökten değiştirilmesini öngören 12'nci maddenin metinden çıkarılması çok daha faydalı olacaktır. Ama siz beni dinlemeyin, siz yine "hayır" deyin çünkü alıştınız siz muhalefetten gelen her şeye "hayır" demeye ama biz de size "hayır" demeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.