| Konu: | CHP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN ÇELEBİ VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 1 MAYIS 2013 TARİHİNDE MEYDANA GELEN OLAYLARIN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 2/5/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMA ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 2 MAYIS 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 02.05.2013 |
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarken sözlerime başlamadan önce, daha ben kürsüye gelmeden önce, Meclisin azametine yakışmayan bir harekette bulunan değerli milletvekilimize üzüntülerimi belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) "Hangi yüzle?" diye sordu. Ben yirmi bir yıl bu ülkenin çeşitli vilayetlerinde valilik yaptım; valilik yaptığım süre içerisinde de çeşitli hükûmetler gelip geçti, sadece AK PARTİ Hükûmeti değil. Şu anda, valilik yaptığım arkadaşlarınız da var,
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Cargill'i anlat Sayın Valim?
MUSA ÇAM (İzmir) - Emniyet Genel Müdürü olduğun dönemleri de anlat.
BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen!
Buyurun.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Değerli milletvekillerim, CHP'nin Taksim'deki 1 Mayıs kutlamalarıyla ilgili grup önerisi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, az önce konuşan arkadaşlarımız da konuyu anlattılar, aslında anlatırken kendileri de söylediler. AK PARTİ olarak biz, demokratik hak ve özgürlüklerin alabildiğince kullanılması için gayret sarf eden bir partiyiz ve onların söylediği gibi, Anayasa'nın 34'üncü maddesine aykırı hareket değil, tam tersine, 34'üncü maddenin uygulanması için gayret sarf ettik.
İsterseniz, şöyle kısaca hafızalarınızı bir tazelemek istiyorum: Geçmişe dönüp baktığımızda, 1 Mayıs kutlamaları -ki az önce gene tartışması oldu- 1971'de yasaklandı, bırakın Taksim'i Türkiye'de kutlanması senelerce yasaklandı. Şimdi AK PARTİ'ye saldıranlar, onu faşistlikle suçlayanlar o zaman o yasakları alkışlayan insanlardı. Şimdi geri dönüp buna bakmak lazım. AK PARTİ Hükûmeti iktidara geldikten sonra belli periyotlar içerisinde özgürlükleri artırmak için gayret sarf ederken bu arada 1 Mayısla ilgili çalışmaları da yaptı. Hepinizin bildiği gibi, 2008 yılında "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanmasına AK PARTİ Hükûmeti karar verdi ve onlar tarafından ilk birinci sene, 2008'de "gün" olarak kutlandı. Sonra bakıldı ki "Gün olarak kutlanırken işçi ve işveren noktasında birtakım sıkıntılar doğuyor, o zaman bu günü biz tatil ilan edelim." dendi ve 2009 yılında AK PARTİ'nin getirdiği bir kanun teklifiyle yüce Meclisimiz tarafından o 1 Mayıs günü, "Emek ve Dayanışma Günü" tatil ilan edildi.
Yani buradaki olay, arkadaşımız az önce söyledi, "İşçi sınıfı, biz zorla aldık." şeklinde bir ifade kullandı da yani şimdi, işçi sınıfı zorla alıyordu da AK PARTİ hükûmetlerini niye bekledi? AK PARTİ hükûmetleri kurulmadan zorla alsaydı ya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Buradaki olay bir zihniyet meselesidir. AK PARTİ olarak bizim, emeğe saygımız vardır, AK PARTİ olarak, üretene saygımız vardır, AK PARTİ olarak, işçilerimizin ve üretenlerin bu ülkeyi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkartacaklarına inancımız vardır ve bütün çalışmalarımız bu noktadadır. Bunu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, aslında insanlar birtakım olayların olmasını asla arzu etmezler, burada, olaylar olduğu zaman "haklı, haksız" meselesinden ziyade, isterler ki olay olmasın. Şöyle bir düşünelim: Elbette ki muhalefetin görevi iktidarı tenkit etmek, bundan daha doğal bir şey yok. Yalnız, Anadolu'da bir söz var: Çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi de kendinize batırın. Gelin, şimdi buradan 1 Mayıs olaylarının gelişimine hep birlikte bir bakalım.
Türkiye'nin her tarafında 1 Mayıs bayramı büyük bir coşkuyla kutlandı, bir tek İstanbul'da olaylar çıktı. İstanbul'daki olaylara bakalım: Şöyle on-on beş gün evvelinden ilin valisi, ilin emniyet müdürü buradaki çukurların 30-40 metre derinliğinde olduğunu, orada kazı makinelerinin, malzemelerin yığılı olduğunu, bütün demir uçlarının açık, insana zarar verecek şekilde dışarıda olduğunu izah ettiler, ilan ettiler. Sonra ne yaptılar? Sendikacılarla iki defa, üç defa toplantı yaptılar, kendilerinden rica ettiler. Bakın, özellikle siz faşistlikle suçlarken şunu ifade ediyorum: Faşistlik yapan bir kurum, insan, kişi, her neyse, rica etmez. Rica ettiler, dediler ki: "Bakın, burası bu işi kutlamaya elverişli değil. Gelin size şeyi açalım, Taksim'e götürün çelenginizi koyun, yukarı şeye gidin?
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Kazlıçeşme'ye?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Kazlıçeşme'ye gitmeden önce gidin Kazancı Yokuşu'na çiçeklerinizi koyun, saygı duruşunda bulunun, size her türlü kolaylığı sağlayalım, Kazlıçeşme'de de mitinginizi yapın." Şimdi, bu bir ricaydı. Geldi, sendikacılarımız burada biraz daha direndiler, kabul etmeye yanaşmadılar ve olaylar bu şekilde karşılıklı basın açıklamalarıyla, tekrar, toplantılarla? Ve en sonunda sendikacılar Sayın Başbakandan randevu istediler, ülkenin Başbakanıyla gidip görüştüler ve Sayın Başbakanımızın gruptaki ifadesi aynen şudur: "Ben kendilerinden, ülkem adına, burada bu işin yapılmayacağını, zarar vereceğini, en az 15-20 insanımızın zarar göreceğini, hatta bir insanımızın bile zarar görmesini istemediğimizi? Kendilerinden ülkemiz adına rica ediyorum, gelin buralarda yapın." Yani, bir ülkenin Başbakanı bile rica edecek, sonra da diyeceksiniz ki: "Efendim, bu, faşistliktir." Bu faşistliği tam tersinden almak lazım. İlla, faşizmin özetine bakarsak faşistlik, dediğinde ısrar etmek noktasındadır. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Israr eden sizsiniz arkadaş. Ve, gün geldi, "Artık burada yapılmayacak." diye söylendi.
E, tabii, şimdi, bir noktada, sendikalar da arkalarında birtakım güçlerle bu işe yürüyorlar. Sendikaların arkasında "Hadi gidin, yapın. Hadi gidin, şöyle yapın. Zorla girin." Ya, böyle bir şey, hukuk devletinde olan bir şey değil. Bu noktayı bir kere daha değerlendirelim. Bakın, hukuk devletinde, arkadaşımız, eski bir emniyet genel müdürünün bu kürsüde konuşmasını bile "Hangi yüzle?" diye ifade ediyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Onların faşizmi öyle işte, onların anlayışı, demokrasi anlayışı öyle.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Hangi yüzle olacak, Kırıkkale halkının verdiği helal oylarla burada geldim, konuşuyorum. Daha bundan ötesi var mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve otuz sekiz yıllık meslek hayatım başarılarla doludur. Onu burada söylüyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Valim, gaz sıktırdınız mı hiç, onu söyleyin.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Ve değerli milletvekilleri, sonra ne oldu? Sonra tabii ki bir şey yasaklanınca?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Gaz sıktırdığın gece rahat uyudun mu?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - ?hukuk kuralı vardır, uygulanır. Bazı gruplar? Ben burada özellikle işçileri tenzih ediyorum, Türk işçisi, bizim işçimiz her zaman kurallara uyan insanlardır. Çünkü onların bütün gailesi üretmek, daha çok üretmek ve ülkeyi yüceltmektir. Bizim işçimiz değil onlar, orada bir grup provokasyon yapma niyetinde ve hâlâ, modası geçmiş birtakım düşüncelerin peşinde olan bazı gruplar gelip orada olay çıkartmak istediler.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Sizin düşüncenizin modası geçti.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - "Nereden çıktı bu?" diyeceksiniz. Yakalananlardan. 40 tane molotofkokteylini niye yanında gezdiriyordu gelen adam? Ellerinde sapan taşları niye vardı ve yüzleri niye maskeliydi? Yaptıkları iş doğruydu da yüzlerini niye gizlediler? Ha, bunlara baktığımız zaman? Onun için lütfen, gelin, biraz da iğneyi kendinize batırın. Deyin ki "Ya, Hükûmetle anlaşsaydık, güzelce, bu sene bu işleri yapsaydık. Seneye de bu meydan düzelirdi, toplantı hâline gelirdi, yapardık." Nitekim üç yıldır Taksim'de kutlamadılar mı? Üç yıldır Taksim'de kutlanmadı mı? Ve hiçbir olay olmayacak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - "Seneye kutlayacaklar." de. "Seneye kutlayacaklar." de. Söyle, söyle, hadi, hadi.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Neyse.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Beyefendi kızar. Beyefendi kafada Taksim'i bitirmiş. "Kutlayacaklar." desene seneye.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Ve ondan sonra böyle olsaydı ne olurdu? Hiçbir şey olmazdı ve nitekim Türkiye'nin her tarafında 1 Mayıs büyük bir olgunluk ve büyük bir vakar içerisinde kutlandı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - "Demokratik hakları, seneye kutlayacaklar." de. Beyefendi Taksim'i kafada bitirmiş kafada. Bir parça cesareti yok söylemeye, bugün kim çıktıysa kıvırdı.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Bütün Türkiye'ye, inşallah, İstanbul'daki olaylarda daha sonradan?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hadi, söyle.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Şu anda 70 kişi civarında gözaltında ve gözaltında olanların büyük bir kısmı da bu noktada. Adamlar gelmişler 66 tane dükkân yağmalanmış, 66 tane dükkânın camları kırılmış, 4 banka şubesi? Şimdi, bunların 1 Mayısla ne alakası var? Oradaki inşaat binaları tahrip edilmiş. Hep söyleniyor, doğrudur, ben ona şiddetle karşıyım, onu ifade edeyim: İşte, vatandaşlarımızın yaralanmasına? Onlara da geçmiş olsun diyorum ama lütfen, o bilyeyle yaralanan güvenlik görevlimize de bir geçmiş olsun deyin. Çelik bilye kafasında ne geziyordu, kim attı? Ya, bunu da söyleyelim, bunu da söyleyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Söyledik? Söyledik?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Dedik? Dedik?
AHMET YENİ (Samsun) - Kaldırım taşlarını kim söktü?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Ve bizim emniyet güçlerimiz mümkün olduğunca olaya teenniyle yaklaşmışlardır.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Siz, bizim genel başkan yardımcılarımıza geçmiş olsun dediniz mi, telefon açtınız mı?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Grubumuz söyledi, ben buradan söyleyeyim, bence hiç mahzuru yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Milletvekillerine, milletvekillerine? Aradınız mı?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Ondan sonra teenniyle yaklaştı emniyetçilerimiz ama bir noktaya geldi ki, artık müdahale şart, başka çaresi yok. Kamu düzeni çünkü dükkânlar kırılıyor, meydanlar yağmalanıyor, devlet malı tahrip ediliyor; bu noktada ister istemez müdahale edildi.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ona itirazımız yok.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Gönlümüz istemiyor, böyle olmasını asla arzu etmiyorduk ama biraz da tedbirin alınması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Köksal.