| Konu: | CHP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN ÇELEBİ VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 1 MAYIS 2013 TARİHİNDE MEYDANA GELEN OLAYLARIN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 2/5/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMA ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 2 MAYIS 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 02.05.2013 |
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen 1 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul'da meydana gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılması yönündeki önergenin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, dün, terör örgütü mensupları tarafından döşenen mayına basmak suretiyle Ağrı Dağı'nın eteklerinde hayatını kaybeden Iğdır askerî personelinden 2 arkadaşımızın, 2 kardeşimizin şehadetiyle ilgili üzüntümü dile getirmek istiyorum. Onlara Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine sabır diliyorum, Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Yine dün 1 Mayıs gösterileri sebebiyle İstanbul'da meydana gelen olaylarda Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekillerinden yaralananlara geçmiş olsun diliyorum. Ayrıca orada, gösterilerde yaralanan, özellikle 2 tanesi ağır yaralı kardeşimize geçmiş olsun diliyorum. İstanbul halkına da geçmiş olsun diliyorum çünkü on bir yıldır iktidarda bulunan AKP tarafından, Anayasa'da zikrediliyor olmasına rağmen, bir türlü olağanüstü hâl ya da sıkıyönetim ilan edilmeyen bir bölge var. Bu bölgede bölücü terör örgütü mensupları, istedikleri alanda eylem koyabilir hâle geldiler, kimlik kontrolü yapabilir hâle geldiler, vatandaşlarımızı, kamu görevlilerini alıp dağa kaldırabilir hâle geldiler ama Anayasa'da emredilmesine rağmen, iktidar partisi tarafından, Hükûmet tarafından uygulanmayan sıkıyönetim uygulaması İstanbul halkı için dün uygulandı ve İstanbul halkı bir günlük, iki günlük sıkıyönetime tabi tutuldu. Onlara da geçmiş olsun diliyorum.
Tabii, burada vazifesini yapmak, alınan emirleri yerine getirmek üzere mücadele eden başta emniyet mensubu polislerimiz olmak üzere, haklı bazı davalarla Hükûmetten gelen emirler arasında sıkışmak, ezilmek zorunda kalan polislerimize, güvenlik güçlerine de geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum.
1 Mayıs, işçi hareketinin sosyal, ekonomik kazanımlarının kutlandığı gün olarak pek çok ülkede resmî bir bayram olarak kabul edilmiştir. 1 Mayıs, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü olarak kabul edilmekte olup dünya üzerindeki birçok ülkede resmî tatil olarak kabul edilmiştir.
1 Mayısla ilgili tarihî sürece göz attığımızda, işçiler açısından organize bir şekilde ilk kez hak arama girişimi olarak 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde, taş ve inşaat işçilerinin çalışma saatlerinin günde sekiz saate indirilmesi için gerçekleştirdikleri yürüyüşle başlamış, 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde, işçilerin günde on iki saat, haftada altı gün olan çalışma takvimine karşı günlük sekiz saat çalışma talebiyle iş bırakma eylemi yapmalarıyla devam etmiş ve sonunda 1889'da toplanan 2'nci Enternasyonal'de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada "birlik, mücadele ve dayanışma günü" olarak kutlanması kararı alınmıştır.
Ülkemizde ise ilk kitlesel işçi hareketleri Osmanlının Meşrutiyet Dönemi'nde başlamış, 1 Mayıs Cumhuriyet Dönemi'nde de işçiler tarafından kutlanmıştır. İlk kez 1911 yılında Selanik'te tütün, pamuk ve liman işçileri tarafından kutlanan 1 Mayıs, cumhuriyetin ilanından sonra ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanmıştır. 1976 yılında ilk kez geniş katılımlı kutlanan 1 Mayıs, 1977 yılında 500 bin kişinin katılımıyla en kalabalık şekilde kutlanmıştır. 1 Mayıs 1977'de Taksim Meydanı'nda kutlanan İşçi Bayramı, provokatörlerin kışkırtması sonucu kanlı olaylara sahne olmuş, 34 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu talihsiz hadise sonucu 1 Mayıs 1977 kutlamaları, tarihe "kanlı 1 Mayıs" olarak geçmiştir.
Ülkemizde Mayıs 1977'de yaşanan bu acı hadiseler ne yazık ki toplumsal hafızamızda derin izler yaratmıştır. Toplumsal barışın tescil edildiği bir gün olması gereken 1 Mayıslar ne yazık ki ülkemizde bir tedirginliğin, korkunun kaynağı hâline gelmiştir. Bu olayların bir daha yaşanmaması, 1 Mayısların bütün çağdaş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanması ve bir gerilim günü olmaktan çıkması için Milliyetçi Hareket Partisinin de destek ve katkılarıyla 1 Mayıs, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kabul edilmiş ve resmî tatil ilan edilmiştir.
Resmî tatil olarak ilan edilen 1 Mayıs vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi olarak beklentimiz, çalışanların sorunlarının tartışıldığı, sorunların çözümü için somut adımların atıldığı, çalışan, işveren ve siyasi iradenin kaynaştığı, çalışma barışının sağlandığı bir gün olarak görülmesi en önemli arzumuzdur.
Emeğiyle değer üreten, alın teriyle helal kazancını arayan değişik meslek ve iş kollarına mensup işçi kardeşlerimizin Emek ve Dayanışma Günü'ndeki beklentileri muhakkak ki karşılanmalıdır. Hedef, iş hayatının adaletli, özgürlükçü, katılımcı, rekabetçi ve teşvik edici bir iklime ve hüviyete kavuşmuş olmasıdır. Bu noktada somut olarak işçilerimizin çoğalan problemleri, başta taşeronlaşma, asgari ücretin yetersizliği olmak üzere, çoğalan problemleri, meslek hastalıklarının artışı, iş sağlığı ve iş güvenliğinden kaynaklanan sıkıntıları bir an evvel çözülmelidir. İşte, 1 Mayıslarda görmek istediğimiz iklim budur.
Ancak dün yaşanan 1 Mayıs görüntüleri, maalesef, 1977 1 Mayısını hatırlatmaktadır. Can kaybı olmaması bir sevinç vesilesidir ama hastanelerde yatan ve özellikle hayati tehlikesi bulunan 2 yaralı insanımız düşünüldüğünde, görsel medyaya düşen ve iç savaş görüntüsünü andıran sahneler değerlendirildiğinde, Hükûmetin 1 Mayısla ilgili süreci ne kadar kötü yönettiği hepimizin kabulüdür.
İşçilerimizin ve sendikaların İstanbul'un bir meydanında açık hava toplantısı yapma istekleri anlayışla karşılanmalıydı. Hem 1 Mayıslar için sembol olmuş Taksim'in kullanılma isteği makul görülmeli hem de bu mekânda yapılacak olan toplantının sabote edilmemesi, provoke edilmemesi için yetkili ve görevlilerin vazifelerini iyi yapmaları gerekirdi. İşçilerimizin ve sendikaların da hain amaçlara hizmet edenlere, kışkırtıcılara, yasa dışı grup ve oluşumlara karşı dikkatli ve hassas olmaları gerekirdi.
Dünkü tablolardan gördüğümüz, Hükûmetin bir "Taksim yasağı" saplantısı içinde olduğudur. Taksim'de gösteri ve toplantı yürüyüşü yaptırmama konusunda kararlı olan Hükûmetle, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak isteyen işçiler ve işçi örgütleriyle ortaya çıkan çatışma, Türkiye'de birçok kesimin içini acıtmıştır. Aslında bu yasakçı anlayış, gerilimin tırmandırılması yaklaşımı, provokasyon ve sabotajın da zeminini oluşturmaktadır. Geçen birkaç yılda Taksim'de yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde hiç olay çıkmamıştır. Demek ki, Taksim'de olaysız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilmektedir. O hâlde bu yasağın sebebi nedir? Sebep, bölücü örgütlerin provokasyonu mudur? Siz zaten bu örgütlerle her gün içli dışlısınız. Siz zaten bu örgütlerle Oslo'da, İmralı'da, Kandil'de muhabbetler içerisindesiniz. Bunların hangi provokasyonu söz konusu olabilecek? Yoksa -maksadınız- "Tarihî dokusunu koruyacağız, burada tarihi yaşatacağız." diye Taksim'de başlattığınız inşaatlarla yandaşlarınıza peşkeş çekeceğiniz alışveriş merkezleri ve rezidansları yani lüks konutları mı gizlemek istiyorsunuz? Oraya gelecek on binlerin, yandaşlarınızın zenginliğine zenginlik katacak bu mülkleri görmesinden mi korkuyorsunuz? Ya da adı "ileri demokrasi" de olsa "modernleşme" de olsa "Eğer bir gösteri ve toplantı gösteri yürüyüşü yapılacaksa onun nerede ve nasıl yapılacağına biz karar veririz." mi demek istiyorsunuz? Yoksa siz de gençlere dönüp "Bu memlekete sosyalizm gelecekse onu da biz getiririz." diyen anlayıştan mısınız?
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Onları da siz getirin.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Nerede sizin yasaklarla olan mücadeleniz? Yasaklar sizin tarafınızdan koyulunca hikmetihükûmet ya da keramet mi oluyor? İşte ortada: Siz de yasakçısınız, sizin de demokrasi anlayışınız nasipsizlik. Siz de eleştirdiklerinizden farklı değilsiniz.
Dünkü 1 Mayıs olayları belki İstanbul Emniyetini, İstanbul Valiliğini, İçişleri Bakanlığını sıkıntıya sokmuştur ancak kanaatimce, bu olaylar vesilesiyle, Hükûmet bir süredir PKK terör örgütüyle muhabbetinin ortaya çıkmasından yani takkesinin düşüp kelinin görünmesinden rahatsızdı; 25 Nisanda Kandil'deki kanalizasyon ağızlıların toplantısı ile kel tamamen ortaya çıkmıştı; Hükûmet bu olaylarla gündemi değiştirmek niyetindeydi ama kel büyük, kapanmıyor değerli arkadaşlarım. Yoksa 22 bin takviye polisle alınan tedbirlerle marjinal gruplar etkisiz hâle getirilemez miydi? Dünkü 1 Mayıs, Hükûmetin hem güvenlik ve asayiş konusundaki beceriksizliğine hem de terör örgütü ile olan muhabbetini unutturmaktaki beceriksizliğine çarpıcı bir örnektir. Siz ne İstanbul'u, ne de Türkiye'yi yönetecek anlayış ve kadroya sahipsiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ona millet karar verir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Bu, artık milletimizin de gördüğü bir gerçektir. Hak ettiğinize kavuşacaksınız, az bekleyin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ona millet karar verir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Bu düşüncelerle Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)