| Konu: | 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 05.01.2012 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin maddeyle ilgili konuşmalarımı yaparken eksik kalan bölümden tekrar devam edeceğim çünkü insanın inanası gelmeyen açıklamalar oluyor. MİT'te -biliyorsunuz- basın mensuplarıyla bir toplantı var ve İnternet'e düşen kayıtlara baktığınız zaman, insanın kanını donduracak açıklamalar var.
1) "MİT, istihbarat paylaşımı yapmadı." deniliyor.
2) MİT Müsteşarı Fidan diyor ki: "Heron görüntülerinden sonra 2 kez bilgi geldi, şüphelendik sivil olduklarından ancak Genelkurmayla paylaşımımız olmadı, Genelkurmay hedef değerlendirmesini tek başına yaptı." Bu tür bir açıklama.
Şimdi ben soruyorum: Sayın bakanlar önde otuyor, pilotlar da arkada otuyorlar. Şimdi, Hükûmet siyasi planlamasını, stratejisini entegre ve operasyon planlamasını kendisi mi yaptı, kendisi mi emir verdirdi yoksa hakikaten Hava Kuvvetleri Komutanlığı Heron görüntülerini alıp kendisi de dediği gibi "hedef değerlendirmesi" mi yaptı? Bunu herkes bilir ki Hava Kuvvetleri Komutanlığı siyasi otoritenin dışında en ufak adım atmaz ve böyle bir durum son derece vahim, dehşet vericidir.
Şimdi, daha dehşet verici bir noktaya geçmek istiyorum. Bunu lütfen dikkatle dinleyin. Böyle bir katliamın ardından hep "Sorumlular kim? Kim yanlış bilgi verdi? Kim istihbarat yaptı? Nerede yanlış?" diye soruyoruz. Bu Meclisin bunu bilme hakkı yok mu arkadaşlar? Bu Meclisin bilgilenme hakkı yok mu? Bu Mecliste bunu konuşma hakkımız yok mu milletin iradesi adına? Biz milletin vekilleri değil miyiz yoksa şu koltuklar geyik derisinden yapıldı, burada geyik mi yapacağız? Bunun için mi buradayız? Ülkenin can alıcı sorunlarını konuşmamız gerekmiyor mu? Bunları defaten söylediğimiz zaman bazen arkadaşlar kızıyor: "Hasip Kaplan muhalefeti sert yapıyor." Aslında değil, gerçekler sert oluyor, acı oluyor, acı oluyor gerçekten.
Şimdi size söyleyeceklerim gibi aynen, bakın, aynen söyleyeceklerimi dinleyin ve niye insanlık vicdanı isyan ediyor onu anlarsınız. Öldürülenler: Özcan Uysal -şu soyadlarına dikkat edin- Seyit Enç, Cemal Encü, Vedat Encü, Selim Encü, Selahattin Encü, Celal Encü, Bilal Encü, Şervan Encü, Nevzat Encü, Salih Encü, Mahsun Encü, Muhammet Encü, Hüsnü Encü, Savaş Encü, Erkan Encü, Cihan Encü, Fadıl Encü, Şerafettin Encü, Hamza Encü, Aslan Encü, Orhan Encü, Hüseyin Encü, Bedran Encü, Serhat Encü, Şivan Encü ve -diğer soyadları da- Mehmet Ali Tosun, Şerafettin Uncu.
Şimdi bunu niye okudum biliyor musunuz? Bir aileden 28 kişi bu bombalamada ölmüş. Bir aileden 28 kişi bombalamada ölüyorsa öncelikle bu aileye doğru bilgiyi vermek gerekiyor değil mi? Sayın İçişleri Bakanı burada. Gerçi "Abbas yolcu" diyorlar, İnternet'e düşen haberlere göre gidiciymiş ama soruyorum şimdi buradan Sayın İçişleri Bakanına: Bu sabah, bu Encü ailesinden 28 kişi öldürüldü ya, hani faillerini koruduğunuz bu Encü ailesinden 28 kişi öldürüldü ya, sizin emirlerinizle bu mağdur aileden, Encü ailesinden 8 kişi gözaltına alınmış arkadaşlar; şu an karakoldalar: Faruk Encü, Özcan Encü, Serbest Encü, Nihat Encü, Nezir Encü, Ferdi Alma -bir Alma vardı- bir de Faris Kaya. Şimdi, siz, 35 can toprağa verilirken bu failler konusunda tek kelime edip hesap vermezken, 28 kardeşini toprağa vermişlerin ailelerinden 8 kişiyi gözaltına alıyorsunuz. Adaletiniz sizin tabelada kalıyor, tabelada; "adalet" kelimesi tabelada sadece. Sadece bu değil, aldığım bir bilgiyi daha söyleyeyim mi? Aynı aileden 60 kişi daha gözaltına alınacakmış. Ne yapmak istiyorsunuz arkadaşlar? Allah aşkına ne yapmak istiyorsunuz? 35 kişi ölmüş, bir tek kelime etmiyorsunuz, "Kim sorumlu?" demiyorsunuz, açıklama yapmıyorsunuz, örtüyorsunuz, kediler gibi örtüyorsunuz ama olmuyor, kokuyor arkadaşlar.
Bakın, bu davranış, 35 kişi katledilirken bu acılı aileleri bugün gözaltına almak var ya 60 kişiyi, bir de liste hazırlamak ne demek biliyor musunuz? "Ben devletim, yaparım." demek zihniyetiniz. Siz Hükûmettiniz, devletle örtüştünüz, AKP artık hükûmet ve devlet oldu. Eskiden Başbakan, hükûmet topu devlete atardı, "Devlet yaptı." derdi, şimdi devleti koruyor. Bu yaptığınız ne biliyor musunuz? Türkiye'yi karpuz gibi bölmektir arkadaşlar, böyle, öyle Türk-Kürt olarak da değil, iki parça değil, bakın dikkatinizi çekiyorum, Türkiye'yi laik ve antilaik olarak da bölüyorsunuz, Alevi ve Sünni olarak da bölüyorsunuz, sağcı ve solcu olarak da bölüyorsunuz, zengin ve fakir olarak da bölüyorsunuz; adaletsizlik icraatınızın ustalık kabinesinin ta kendisi, tescilli olduğu?
Şimdi, ben buradan Roboski köylülerine sesleniyorum, Gülyazı köylülerine sesleniyorum, Buceh köylüleri bunlar, öyle küçük bir köy değil, 4 bin nüfusu var Sayın Bakan, 4 bin; gitmediniz, görmemişsinizdir. Roboski köyünü de bilmezsiniz, Hezil Çayı akar, bir tek sınır orasıdır ve Uludere'nin, Kılaban'ın bu köylerinde yaşları on üç ile yirmi beş arasında ilkokul talebesinden üniversite öğrencisine kadar okul harçlığı için katledilen bu çocukların resimleri ve isimleri rüyalarınıza girene kadar bu kürsüde konuşacağım. Siz sabah kalktığınızda bu rüyalarla? Size kâbus hâline çevireceğim burayı, ya çıkarsınız doğru dürüst Mecliste araştırma komisyonu kurarsınız bütün partiler beraber gideriz ya çıkarsınız hukuku işletirsiniz ya çıkarsınız adaleti işletirsiniz ya da bu kürsüde kabusunuz olacağım. Bunları, bu isimleri her gün bu kürsüde okuyacağım, resimlerini getireceğim, konuşacağım. Çünkü bu öyle es geçilecek bir olay değil. Hem öldüreceksiniz hem gözaltına alıp tutuklayacaksınız ve biz burada seyredeceğiz! Biz bu milletin oyunu alarak geldik bu kürsüye. Açık söylüyorum, bu kürsüde onlar adına konuşacağız. Onların bir "alo"su, bir telefonu bize yeter. Demin, iki dakika önce konuşma sıram geldiği zaman Başkan açıklamıştı. Ben bu notları almak için dışarıdaydım biliyor musunuz? Acil bir telefon olarak geldi. Ne istiyorsunuz insanlardan Allah aşkına? Derdiniz nedir sizin? Derdiniz nedir sizin? İnsanlıkla ne sorununuz var? Vicdanla, insafla, adaletle, hukukla ne sorununuz var? Kâfiristan mı burası Allah aşkına, kâfiristan mı? Yani Saddam'a bakın, diktatörlere bakın, Hitler'e bakın, Mussolini'ye bakın Allah aşkına? Tarihe bakın ve sonrasına bakın. Sonrası nereye gitti, ne oldu? Sizi bu konuda uyarıyorum, Hükûmeti uyarıyorum?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan?
HASİP KAPLAN (Devamla) - ?ve burası Türkiye diyorum, burada hukuk işleyecek diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)