| Konu: | İSTANBUL'UN SORUNLARINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 03.04.2012 |
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Hükûmetin sorunlara temel yaklaşımı, düşünmezseniz yoktur şeklinde özetlenebilir. Kürt meselesi için de böyle, deprem meselesi için de böyle, İstanbul gibi büyük bir kentin sorunları için de böyle.
Bugün, İstanbul, dünyada en çok ziyaretçinin geldiği ve uluslararası toplantının gerçekleştirildiği 7'nci, en çok dolar milyarderinin yaşadığı 5'inci şehir konumunda. İstanbul ile ilgili çarpıcı istatistikleri çoğaltmak mümkün ancak bu olumlu görülen istatistiklerin yanı başında neoliberal bir proje var ve bu proje de markalarla parlatılmış projelerle cilalanmış, kentin aslında nasıl olup da sınıfsal ve etnik bir kırımı güçlendirdiğini, oluşturduğu küçük kentçiklerle kentin organik yapısını bozarak, ekonomik yapısının vahşi kapitalist bir mantıkla nasıl çok uluslu sermaye lehine değiştirildiğini gösterirken, öte yandan da kentin geleceğe dair hiçbir proaktif siyaset sahibi ve vizyonu olmadığını da açıkça gösteriyor.
İstanbul'un bu dönüşümü ekonomik krizlerin yıkıcı etkileri karşısında Batı dışı bir ekonomik kalkınma mucizesi olarak sunulsa da, aslında çok tanıdık, küresel kentleştirme -küreselleştirme ya da- stratejilerinin devlet, sermaye, yerel yönetim ittifakıyla ustaca uygulanması olarak düşünülebilir. Bunu iki temel tabakada ele alabiliriz. Birincisi, küresel kentleşme kendisini, alışveriş merkezleri, güvenlikli siteler, toplu konutlar, rezidanslar, plazalar, havaalanları, teknoparklar, golf sahaları gibi yüksek rant getirecek kent parçacıklarının inşasıyla kentin birbirinden kopuk adacıklara bölünmesiyle göstermektedir.
İkincisi ve önemlisi, bu kent parçacıkları için gereken kent toprak ihtiyacının giderilmesi için, zorla tahliye ve hukuki baskı gibi yollarla alt ve orta sınıfların dönüşüm karşısında çaresiz bırakılması ve dolayısıyla, mekânsal ayrışmanın sınıfsal ve toplumsal ayrışmayla birlikte yürütülmesine bir işarettir.
Şimdi, bu kentte bir yapılanma var, İstanbul Kalkınma Ajansı. Bir bölge planı da hazırlamış İstanbul Kalkınma Ajansı. Bölgenin orta vadeli vizyonunu aşağı yukarı belirleyen ve bu konudaki projeleri koordine eden, yer yer finanse eden -bu sene eskinin parasıyla 100 trilyon gibi bir bütçe yanılmıyorsam dağıtacaklar "destek" adı altında- bu kentteki turizm, ticaret, ulaşım ve benzeri konularda kalıcı programlar yapmak ve yönlendirmekle mükellef bir kuruluş. "İktidar İstanbul'a nereden bakıyor?"un en bariz göstergesi, aslında "İstanbul'a, dolayısıyla halka nereden bakıyor?"un en bariz göstergesi.
Ben, Kalkınma Ajansının Yönetim Kurulunu sizlerin bilgisine sunacağım: İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, İl Genel Meclisi Başkanı -buraya kadar normal- Ticaret Odası Başkanı, Sanayi Odası Başkanı, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı, TUSKON Yönetim Kurulu Başkanı, MÜSİAD Genel Başkanı. Kalkınma Ajansının Kalkınma Kurulunu görelim bir de: Katılım Bankaları Birliğinden Osman Akyüz, Türk Eğitim Vakfından Davut Ökütçü, İş Dünyası Vakfı, İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği, İstanbul Şehri Kültür Tarihi Araştırmaları Merkezinden bir temsilci ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliğinden bir temsilci. Vaktim yok? Yedek üyelerin de tamamı sermaye temsilcileri.
Bu, sizin kalkınma meselesine nereden baktığınızın en bariz göstergesi. İçinde bir tane işçi var mı? Yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sanatçı var mı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - İçinde bir tane, bihakkın, sivil toplum var mı? Yok. TMMOB'u Kurul üyeliğinden çıkarmışlar bir toplantıya katılmadı diye. İçinde bir işçi sendikası yok, memur sendikası yok, emekli yok. Oysa diğerleri bu kentin azınlığı; yüzde 5'i bile değiller. Bu kentin yüzde 95'inin ürettiği değerleri yemekle meşguller ama belirleyecek olanların içinde bir tane garip gureba, bir tane fakir fukara yoktur. Bu da Hükûmetin İstanbul'a ve genelde yoksullara kimin yanında durarak baktığının göstergesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Önder.