| Konu: | POSTA HİZMETLERİ KANUNU TASARISI (1/751) (S. SAYISI: 452 |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 02.05.2013 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı üzerine söz aldım. Grubumuz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, hani, Avrupa Birliği olmasaydı, Avrupa Birliği de önümüze bir uyum paketi koymasaydı -Avrupa Birliğinin 97/67/EC sayılı birinci direktifi var- "Bu konuda tekelleşme doğuracak konuları değiştirin." demeseydi bir şeyler olmayacaktı diyecektim ama öyle bir macera yaşamış ki posta hizmetleri, PTT hizmetleri; önceden bir özelleştirme geçirmiş, özelleştirmeden sonra bu Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yeni bir süreç geçirmiş, yeniden bir yapılanma isteniyor. Peki, buradan kârımız ne? Sendikalara sordunuz mu? Örneğin, HABER-SEN'e gidip konuştunuz mu? "Kardeşim, ne düşünüyorsunuz? Bakın, sizi ilgilendiren, binlerce işçiyi ilgilendiren bir yasa çıkarıyoruz." Bir konu yok. Peki, bu konuyla ilgili kurumları dinlediniz mi? Yok. Bu konuda neyi dinlediniz peki?
Şöyle bir bakalım, isterseniz iki boyutuyla ele alalım. Türk TELEKOM özelleştirildi, kim aldı? Yabancılar aldı. Türk TELEKOM'u yabancılar aldığına göre, Türklerin olmadığına göre? "Adı Türk TELEKOM"; isterse Arena'sı olsun, isterse stadyumu olsun, nesi olursa olsun o şirketin hisseleri kimin adına yazılı, bakacaksınız. Sonra, neyi almışlar? Adamlar uyanık, satın alırken para edecek, kâr edecek şeyleri almışlar; sabit telefonlarınızı almışlar, sonra İnternet hizmetinizi almışlar -TTNET'i almışlar- telefonları almışlar, televizyonun kablolu yayınını almışlar, bilgisayar dünyasına kadar girmişler. Kişisel erişimde bütün bilgilerinizi -bütün abonelerini TELEKOM'un- bütün Türkiye'deki sabit telefon bilgilerini kendilerine arşivlemişler; istedikleri gibi dünyanın bütün devletleriyle de paylaşıyorlar.
Şimdi, siz, bunun güvenliğini alıyor musunuz? Yok. Kişisel verilerin korunması konusundaki haklarına riayet? O da yok. Peki, bu kişisel verilerin banka sektöründe, iletişim sektöründe, medya sektöründe, İnternet sektöründe, uydu sektöründe, televizyon sektöründe kullanıldığını biliyor musunuz? Evet. Denetleyebiliyor musunuz? Hayır.
Şimdi, burada, bu özelleştirmeye güvenlik denklemi açısından baktığınız zaman bir ülkenin güvenliği için eğer bu alan önemliyse ülkenin güvenliği satılmıştır, gitmiştir arkadaşlar. Geriye ne kalıyor? Geriye, postacıların, bir tek, mektup getirip götürmesi, kolileri getirip götürmesi, son dönemlerde para ödeme işlemlerinin yapılması? Ona daha fonksiyonel bir şey kazandırmak için -Sayın Bakanımız zaman zaman sohbetlerinde söylüyor- onu daha cazip bir hâle nasıl getirebiliriz? Çünkü, tarihî, kadim bir kuruluş PTT. Herkesin tarihinde, edebiyatında, şiirinde, sanatında, sinemasında, müziğinde, filmlerinde, postacının, PTT'nin ayrı bir yeri vardır, ayrı bir dünyası vardır. Şimdi, bunun hatırasına saygıya binaen de olsa belki en hayırlı iş, kanun çıkarmaktan öte, Sayın Bakanımız, bu Galatasaray'daki meşhur ve güzel PTT binasında ve onun gibi bir iki yerde -Sirkeci'deki- daha müzesini kurar. İlkokul çocuklarımız oraya ücretsiz gider ve ilk manyetolu telefonları tanır, ilk haberleşmeyi öğrenir ondan sonra, ilk mektupları görür, ilk pul koleksiyonlarının gençliğimiz döneminde bizim yaş grubu için ne kadar kıymetli olduğunu öğrenir, biraz nostalji yaşar. Sonra da gelir "Bu cep telefonlarına, siz bu noktaya gelene kadar bu ülke böyle bir evrim geçirdi ama bu evrim geçirilirken hep dolar, yeşil paralar endekslendi?" Ve insanların emeğini, postacının göz nurunu, uykusuzluğunu, bayramda bile siz tatil ederken işçilerin izin yapamadığını, izin yapmak isteyen postacının yerine yedek bir görevli koymadan tatile çıkamadığını, babasının cenaze törenine bile gidemediğini de anlatmak lazım çocuklarımıza.
O, haberleşme sektöründe çalışan, bankodaki çalışandan tutun ayağında postal, sokak sokak, kapı kapı gezip resmî ve özel tebligatları, posta evraklarını dağıtan, her gün kapımızı çalan, bizim bir parçamız olan o insanların güvencesini, iş güvencesini, sendikal haklarını, geleceğini özelleştirmeye kurban etmeden, taşeronlaştırmadan ve satamadığımız bu kalan kısmı hiç olmazsa ayakta tutmak adına, bu kurumun bir de farklı yanları olduğunu düşünerek bir yapılanmayı hak ettiklerini düşünmek gerekiyor.
Arkadaşlar, e-maillerden önce, SMS'lerden önce, hatta Skype gibi görüntülü iletişimler kurulmadan önce telefonların, mektupların hayatımızda ne kadar önemli olduğunu, bu yaşamımızda, Muhteşem Yüzyıl'da bile Kanuni'nin mektuplarının sefer yerlerinden saraya nasıl gidip geldiğini göstermeden; ilk bobinden, ses titreşiminden telgrafa geçiş ve telgrafta KGB'nin ve CIA'nın, Pentagon'un ilk telgraf çekilmelerindeki noktalarda okuma üzerinden dinleme, gizli dinleme olayına kadar ülke güvenliklerini, kişi hak ve özgürlüklerini, güvenliklerini öğrenmeden, çocuklarımıza -bugün 70 milyonun elinde cep telefonu, 5 yaşında çocuğun bile elinde akıllı telefon olduğu günümüzde- haberleşme hürriyetini, buna emek verenlerin haklarını, örgütlenmesini anlatamayız. Çünkü, Arena'ya Galatasaray'ın futbol maçına gittiği zaman tabelada "Türk Telekom Arena" yazıyor. Zannederler ki bu şirketin hissedarı yabancı ülkenin A, B, C kişileri, şirketleri hakikaten gelmiş, burayı kurmuş çünkü kâr öne çıkıyor.
Evet, Avrupa diyor ki: "Tekeli kaldırın." Tekeli kaldırdınız, kurye sistemini kurdunuz, özel kargoyu kurdunuz. Dünya uçaklar üzerinden özel kargo sistemini geliştirmiş, günübirlik dünyanın her köşesine iletişim yapılıyor. Şimdi, şunu merak ediyoruz tabii: Mardin'de çıkan kirazı siz sekiz saatte Kuzey Kutbu'ndaki bir ülkeye götürebilir misiniz, tabii ki İzmit'in kirazını da Tekirdağ'ın kirazını da İzmir'in üzümünü de? Yani, bu sektörel olarak böyle bir alandır, çok geniş şimdiki boyutuyla. Bunu yapabiliyor musunuz? Yapamıyorsunuz, sendikal hakları kısıyorsunuz; yapamıyorsunuz, taşeronlaştırıp işçinin emeklilik haklarını tehlikeye atıyorsunuz, 4/C'lileştiriyorsunuz, onları mağdur ediyorsunuz. Peki, Allah aşkına kazanılmış hak diye bir şey yok mu? Olması lazım diye düşünüyoruz. Yani, otuz sene bu sektörde çalışmış bir haberleşme personelinin, işçinin, emekçinin haklarını korumak gibi bir sevdamız, bir borcumuz, bir görevimiz yok mu? Vardır ama işte bu yasalarda kaynıyor bu.
Şimdi, burada işçilerin itirazlarına bakıyoruz "Anonim şirkete çeviriyorlar ve kısa vadede taşeronlaşma hedeleniyor." diyorlar yani tekelleşmenin kaldırılmasının ötesinde.
PTT hizmetleri ticarileştiriliyor. PTT hizmetlerinin insanî yanını Sayın Bakanım kaybettirtmeyiniz. Gerçekten, İzmir'in, Adana'nın, Diyarbakır'ın, ilk posta binaları en güzel binalardır. Bunun bir insanî yanı var, bir belleği var, bir hafızası var. Kitaplarda, edebiyatta elbette bunlar var. Çalışanların haklarını korumak için çokça şey var. PTT şubeleri bankamatik gibi bile çalışabilir; küçük yerlerde banka kurulmuyor, banka şubesi gibi bile çalışabilir, onu yapabilirsiniz, zaten o konuda çaba var. Yeter ki işçinin, emekçinin hakkını koruyarak, örgütlülüğünü koruyarak bir kılcal damarlar misali Türkiye'nin her tarafında bunların örgütlü olarak kendi onurlu hak taleplerini karşılayın, bunu yapabilirsiniz. Ticarileştirdiğiniz zaman, devlet şirketler gibi dolar görmeye başlar. Dolar görmek rüyada da hayra alamet değildir Sayın Bakan.
Şimdi bakın, bazen bize kızıyorsunuz: "Ya, Barış ve Demokrasi Partisi konuşurken hep emek cephesinden konuşuyor." İnanın, biz, bulunduğumuz cephenin haklarını koruma konusunda konuşmasını biliriz. Biz, öbür türlü, desek ki: Ya biraz da holdinglere, tekellere, biraz da onlara kolaylık olsun. Diyemiyoruz çünkü önceliğimiz onlardır, emeğin haklarıdır, çalışanın haklarıdır. Ve bir hizmet sektörü, 1840'lardan bu yana, Osmanlı'dan günümüze kadar eğer bir sektör dizayn ediliyorsa geçmişinden kopmadan geleceğini inşa ediyorsa elbette ki en önemli unsuru olan insan ve çalışanın haklarını gözetiriz. Bunu, biz, bir onur mücadelesi olarak görüyoruz çünkü emeğinin karşılığını verdiğiniz posta, haberleşme sektöründe çalışan insanlarımızın hakları, inanın,o asgari ücretle, hele hele taşeronlaştırıldıktan sonra 4/C maaşıyla hiçbir zaman ödenemez ve bu dünyadan bu devletten alacaklı olarak gidiyorlar, hakları ödenmiyor arkadaşlar.
Şimdi, biz, bunların hakları düzeltilsin dediğimiz zaman, e tabii ki tekellerin, holdinglerin, patronların kârları da biraz azalıyor. E kardeşim, siz de insaf edin, vicdanlı davranın, çok fazla kazanmayın yani biraz da kazandıranlara kazandırın dediğimiz zaman, farklı bir anlayışla karşı karşıya kalıyoruz. Şimdi, yaklaşık 30 bin kadrolu çalışan ve 15 bin de taşeron firma personeli var, ne yapacağız bunların haklarını?
Şimdi, şöyle bir kıstasa daha bakalım: Halkın pahalı biçimde haberleşme hakkını kullanmasına -haberleşme hakkı biliyorsunuz evrenselleşti, İnsan Hakları Sözleşmesi'nde var, her yerde var- ticarileştirilerek pahalı kullanılmasına ne diyorsunuz?
Şimdi, Sayın Bakan, sizi sevdiğim için çok fazla yüklenmeyeceğim ama harbiden bir şey söyleyeceğim: Siz rahat mısınız, değil misiniz?
Arkadaşlar, bu özelleştirilen Türk TELEKOM, durmadan size TTNET faturası gönderiyor hem postadan hem e-mailden, farkında mısınız? Ya, orada bir karınca duası? Velhasıl on sene önce bir imza atmışsınız. 30 liralık abone aidatı bir bakıyorsunuz 40'a çıkmış, bir bakıyorsunuz 50'ye çıkmış, en son 75'e çıkmış. Her gün arıyorlar, telefondan sözleşme yapıyorlar Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Ne kadar gelişti hizmet.
HASİP KAPLAN (Devamla) - "Gelişti." değil, onların işine gelişti; bizim zararımıza, tüketicinin zararına.
Şimdi, tüketicinin hakkını korumak için bunun supabını, sigortasını nasıl yapacaksınız? Bütün mesele bu. Bu faturaların sınırı, denetimi nerede olacak? Türk TELEKOM, TTNET istediği gibi fatura uyguluyor milyonlarca yurttaşımıza. 80 bin lira TTNET aboneliği zulümdür arkadaşlar. Artık Skype çıkmış, uydu üzerinden Wi-Fi çıkmış. "Kandil'de bile Wi-Fi çalışmıyor." dediler ama Wi-Fi her yerde çalışıyor arkadaşlar, insanın kafasının çalıştığı her yerde çalışır. Bakın, bu kadar ucuza, ücretsiz; gidiyorsunuz, Avrupa'nın bir sokağında bir kafeye oturuyorsunuz, ücretsiz bağlanıyorsunuz. E, bizim burada Türk TELEKOM'u satın alanlar 70 kâğıt istiyor ayda. Çok.
Vatandaşı koruyacaksınız, aboneyi koruyacaksınız, ülkenizin ticari ve ekonomik haklarını koruyacaksınız. TTNET bunu yapmıyor, başkaları da yapmıyor. O zaman, devletin en büyük görevi nedir? En ucuz tarifeyle İnternet'e, haberleşmeye ulaşımı sağlamak; devletin birincil görevi vatandaşına karşı bu.
Ben bu konuda da, Sayın Bakanın denetim mekanizması konusunda bu faturalarda sınırsız soygun, talan olayına bir el atacağını düşünüyorum.
Sayın Bakan, bir şey daha söyleyeceğim -şırnak'taydı bir hafta önce Sayın Bakan, Şırnak'a gelmişti, havaalanımıza özel uçakla iniş yaptı, sonra Cudi Dağı Tüneli'ne gitti, orada Yörük çadırlarında ayran içme şansını yakaladı- şunu söyleyeceğim haberleşmenin içine girdiği için, haberleşmenin içinde olduğu için: Bizim Türkiye'de şu telefonlarda TTNET, TELEKOM -ben diğer firmaları saymıyorum- reklam işkencesi uyguluyorlar Sayın Bakan, biliyor musunuz?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Nasıl yani?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Size açayım mı? Her gün durmadan bize reklam geliyor. Amerika'dasınız, size mesaj geliyor, diyor ki: "Şu malımı alın." Üstüne de siz parasını ödüyorsunuz. Bu soygun değil mi? Bir reklamla taciz ediyor, haberleşme sektörü özelleşmiş ya, hani Avrupa Birliğinin Gümrük Birliği tarifesini de üstüne ekleyin, hem reklam yapıyor hem taciz yapıyor hem üstüne sizden para alıyor. Böyle bir sektör dünyada var mı? Var mı arkadaşlar? Eh yani, Allah aşkına!
Şimdi ben şuradan bir açıyorum, inanın şu an 10 tane reklam var. Benim bu bankalarla sözleşmem yok, ben imza atmadım, ben bu haberleşme sektörüne imza atmadım. Ben avukatım, nereye imza atacağımı biliyorum ama giriyorlar, İnternet'ten öğreniyorlar telefonumuzu, Meclisteki bütün telefonlarımızı alıyorlar, reklam bombardımanına tabi tutuyorlar, hem reklam ediyorlar hem işkence ediyorlar hem para kazanıyorlar hem üstüne para alıyorlar.
Sayın Bakanım, gelin bunun kanununu yapalım, Muhteşem Süleyman'dan bu yana en güzel kanunu çıkaralım; ona da varız, yapıcı muhalefete de varız. İnanın, bizim bütün kaygımız bu ülkenin güzellikleri içindir, bu ülkenin insanları içindir, çalışanları içindir, emekçileri içindir.
Sayın Bakanımızdan, müze konusunda, Türk TELEKOM'un İnternet faturaları konusunda, reklam işkencesi konusunda, üç konuda daha fazla gayret istiyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)