GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ?NE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:10.01.2012

MELDA ONUR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; bugün karşınızda bir milletvekili olarak bulunmanın yanı sıra balkondan bizlerin çalışmalarını izleyen sevgili meslektaşlarım adına da buradayım. Başta Meclis çatısı altında en az bizler kadar mesai yapan parlamento muhabirleri olmak üzere çalışan ya da çalışamayan tüm gazeteci arkadaşlarımın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutluyorum, kutlu olsun arkadaşlar.

Bu yıl her yıl olduğundan daha buruk bir kutlama yaşıyoruz çünkü mesleğimizin koşullarının en ağırlaştığı günlerden geçiyoruz. 10 Ocak 1961'de gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştiren, ileri haklar getiren 212 sayılı Yasa yürürlüğe girmişti. Bu nedenle bu gün, Çalışan Gazeteciler Günü ya da bayramı olarak kutlanıyor ama ne bayram. Elli bir yıl sonra bugün sektörde çalışanların ekonomik ve sosyal hakları kullanılamaz hâle geldi. 12 Eylül düzeninin getirdiği sendikasızlık ve kanunun işlevsizliği sürüyor. Bugün bu durumu iyileştirecek hiçbir adım atılamıyor. Ne yazık ki arkadaşlarımızın durumlarını düzeltmek için Sayın Oktay Ekşi'nin önderliğinde getirdiğimiz yasa teklifi, iktidar grubu meslektaşlarımız tarafından sahiplenilmedi. Az önce Sayın Mehmet Şandır'ın sözlerinden anladığım kadarıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu bu yasa tasarısını ileriki günlerde destekleyecek diye düşünüyoruz.

İş güvencesi medya patronlarının insafına terk edilmiş durumda. Burada şu hakkı da teslim etmeden geçmemek gerek: Patronların çalışması da Başbakanın insafına terk edilmiş durumda. Kapalı toplantılarda verilen ayarları, sabaha karşı medya yöneticilerine telefonlarla gelen baskıları, canlı yayınlarda arkadaşlarımızın kulaklarına gelen uyarıları bizler bilmiyor muyuz sanıyorsunuz! "İleri demokrasi"mizde iktidar, özgür basını da hedef almıştır. İktidarı eleştiren, farklı görüşü savunan gazetecilere, yayıncılara dava açılmakta, tutuklanmakta ve çeşitli gerekçelerle mahkûm edilmektedir.

Türkiye Gazeteciler Sendikasının rakamlarına göre -ki bu rakamlar bugün bir hayli tekrarlandı, ben yine defalarca tekrarlanmasının faydalı olduğu inancındayım- 31 Aralık 2011 itibarıyla cezaevindeki gazeteci sayısı 18'i hükümlü, 79'u tutuklu olmak üzere 97'ye ulaşmış  durumda. Bu arkadaşlarımızın çoğu yazı işleri müdürü, temsilci, köşe yazarı ve muhabirden oluşuyor, 21 tane de kadın var içlerinde. Aslında bu artış grafiğini ben size bir barkovizyon olsa gösterirdim ama ileri teknoloji çağında elimde kartonlarla çıkmak doğrusu bana göre değil, dilerim bir gün bir barkovizyonumuz olur Mecliste.

Sayın Adalet Bakanı sektörün yetkili kurumunun görüşünü, yani Türkiye Gazeteciler Sendikasının görüşünü hiçe sayarak bu kişilerin gazeteci değil, terörist oldukları, gazetecilik faaliyetleri dolayısıyla içeride tutulmadıkları iddiasında bulunuyor. Ben bu konuda iki bakanın daha görüşünü merak etmekteyim: Bunlardan biri, ülkemizde özgür ve güçlü basının sağlanmasının emanet edildiği ilgili bakan Sayın Bülent Arınç ve Türkiye Gazeteciler Sendikasının da içinde bulunduğu, çalışma hayatının emanet edildiği ilgili bakan Sayın Faruk Çelik. Az önce burada olan Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun da görüşlerini doğrusu merak etmekteyim. Burada olsaydı kendisine bu soruyu yöneltirdim.

Sevgili arkadaşlar, on yıla yaklaşan AKP İktidarı, tarihin sayfalarına duble yolları, ihracat rekorları, sağlık hizmetleriyle değil "tutukluluk" kelimesiyle özdeşleşerek geçecek; tutuklu çocuklar, tutuklu öğrenciler, tutuklu gazeteciler, tutuklu çevreciler -Bakan, buradaydı az önce, gitmiş- tutuklu sivil, asker, akademisyen, hâkim karşısına bile çıkamayan tutuklu ölüler ve tutuklu milletvekilleriyle geçecek. Bugün çeşitli cezaevlerinde "Görülmüştür." damgalı tam 8 tane milletvekili albümü bulunuyor. 2011 mahsulü 24'üncü Dönem milletvekili albümü. Şimdiden müzayedelik olmaya aday.

Sayın Genel Başkanımın fezlekesine neden olan sözlerin altına imzamı atıyorum burada. Sadece Silivri değil, pek çok cezaevi toplama kampı gibi, mahkemeler ise gerçekten tiyatro. Cezaevlerinde yaşanan koşullarsa burada adını vermek istemediğim bir filmi hatırlatıyor. Biz bu filmin travmasıyla büyüdük arkadaşlar.

Sayın Adalet Bakanımız, gelecek kuşaklar tarihi böyle okusun istemiyorsanız bu intikam adaleti ve kan davası hukukundan vazgeçin diyorum.

Sözlerime son verirken katledilişinin 5'inci yılına geldiğimiz ve bugün duruşması görülen bir diğer arkadaşım Hrant Dink'i de hasretle anıyorum ve ayrıca Van depreminde, hatta cinayetinde mi desem bilmiyorum, kaybettiğimiz diğer 2 arkadaşımızı da anıyor, basın emekçilerine kelepçesiz bayramlar diliyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Onur.