GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:10.01.2012

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

CHP, grup önerisiyle, tutuklu gazetecilerin durumunun araştırılmasıyla ilgili verilen araştırma önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü gündemine alınmasını talep etmektedir. Öncelikle araştırma önergesinde bahsedilen olayların, tutuklu gazetecilerin durumunun tamamen yargıyı ilgilendiren bir konu olduğunu buradan ifade etmem gerekiyor.

Bu kürsüden hemen her gün Anayasa'nın 138'inci maddesi ihlal edilmekte. Anayasa'nın 138'inci maddesi son derece açıktır ve mahkemelerin bağımsızlığını düzenlemektedir. Maddede "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz." denilmektedir. Bu hükmün sürekli ihlal edildiğini maalesef Meclisimizde görmekteyiz. Buradan yargıya müdahale anlamına gelecek konuşmalar sürekli yapılmaktadır. Yargının verdiği kararların eleştirilmesi elbette ki mümkündür ancak yargıya müdahalede bulunmaya yönelik, kamuoyunda bilinen davaları etkilemeye yönelik beyanlarda bulunmak ve yargıya intikal etmiş bir konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme yapmak, soru sormak, hatta herhangi bir beyanda bulunmak Anayasa'mıza göre de mümkün değildir.

Yargının gerçekleştirdiği soruşturmaları AK PARTİ'yle, Hükûmetle ilişkilendirmek, adil yargılamayı etkilemeye yönelik beyanlarda bulunmak, yargının yıpratılmasına yönelik açıklamalar yapmak, kapsam itibarıyla çok geniş ve çok ciddi suçlamalar ihtiva eden, binlerce sayfa delilden ve yüzlerce sanıktan oluşan bu davalarda gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik çalışan yargı mensuplarımıza da büyük bir haksızlıktır.

Değerli milletvekilleri, gazetecilerin yazdıkları yazılar sebebiyle tutuklu ve hükümlü olarak cezaevinde bulunduğu iddiası sürekli olarak Meclis kürsüsünden ve haricen tekrarlanmaktadır. Türkiye'de son dönemde basın özgürlüğünün kısıtlandığı yönünde eleştiriler yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Bu iddia ve eleştirileri kabul etmemiz mümkün değildir.

Cezaevlerindeki basın mensubu tutuklu ve hükümlü sayısı konusunda bazı sivil toplum kuruluşlarınca sağlıklı verilere dayanmayan çeşitli rakamlar verilmektedir. Bunlar arasında medyada en çok gündeme gelen, Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından yapılan açıklamadaki 72 gazetecinin tutuklu ve hükümlü olduğu yönündeki haberlerdir.

Bu konuda gerekli tespitleri yaparak konuyu kamuoyuna Adalet Bakanlığı duyurmuştur. Türkiye Gazeteciler Sendikasının listesinde tutuklu ve hükümlü olduğu belirtilen 72 isimden 3'ünün cezaevlerinde kaydına rastlanmadığı, 6'sının ise tahliye edildiği açık şekilde tespit edilmiştir. Listede yer alan isimlerin 63'ü hâlâ cezaevindedir. Bu 63 isimden 36'sı hakkında dava açılmış ve bunların 18'iyle ilgili mahkûmiyet kararları verilmiştir. 27 kişi hakkında ise soruşturmalar devam etmektedir. Cezaevlerindeki 63 kişiden 18'inin basın kartı varken 45 kişinin ise basın kartı yoktur. Hakkında dava açılan veya mahkûmiyet kararı verilen 36 kişiden 4'ü basın yoluyla işlenen suçlar arasında sayılabilecek olan terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan dolayı cezaevindedir. Diğer 32 tutuklu ve hükümlünün cezaevinde bulunmalarının gazetecilik faaliyetiyle bir ilgisi yoktur. Haklarındaki soruşturmalar devam eden 27 kişiyle ilgili olarak ise, soruşturmaların gizli yürütülmesi nedeniyle bu kişilerin hangi suç ve eylemlerden dolayı tutuklandıkları ancak iddianame hazırlandığında açık bir şekilde görülebilecektir. Soruşturması devam eden 27 ismin tamamının silahlı terör örgütü üyeliği gibi gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmayan suçlardan dolayı cezaevinde bulundukları görülmektedir. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü 63 kişiden 59'u basın yoluyla işledikleri iddia olunan suçlardan, yani yazdıkları yazılardan ve gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil, basınla ilgisi olmayan suçlardan dolayı tutuklanmış ve mahkûm olmuşlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle bu suçların tiplerine baktığımız zaman tüyler ürpertici suçlarla karşılaşıyoruz. Bunlar adam öldürmek, banka soygunu, yağma, gasp, tehdit, resmî belgede sahtecilik, sahte kimlikle dolaşmak, izinsiz tehlikeli madde bulundurmak, anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs, PKK silahlı terör örgütüne üye olmak, eylem sırasında tabanca ve sahte polis kimliği kullanmak gibi ve yine "Selam, selam İmralı'ya, bin selam!" diye slogan atmak da bu suçlardan bir tanesi. Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etmek, amacı dışında kullanmak, hileyle çalmak, silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak, silahlı terör örgütü adına para toplamak, evet, değerli milletvekilleri, iddialarıyla yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların gazetecilik göreviyle bir ilgisi var mıdır? Bu nedenle, tutuklu ve hükümlü gazeteciler konusunun sadece rakamsal olarak değil, işlenen ya da işlendiği iddia edilen suçların gazetecilik faaliyeti kapsamında olup olmadığı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmayan iddialara dayalı tutuklama ve mahkûmiyet kararlarının basın özgürlüğünün ihlali olarak yorumlanması mümkün değildir. Ayrıca, bağımsız yargı organlarınca açılan soruşturma ve davalar ile yapılan tutuklamalar ve verilen mahkûmiyet kararlarının, Hükûmetin basına baskı yaptığı şeklinde değerlendirilmesi de doğru bir yaklaşım asla olamaz. Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün daha ileriye taşınması için son yıllarda önemli yasal düzenlemeler yapılmıştır ve bu yöndeki çalışmalar özgürlükçü bir anlayışla sürdürülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; darbeye zemin hazırlamak düşünce özgürlüğü kapsamında değildir. Hükûmeti yıpratmak maksadıyla yazılanlar, çizilenler elbette ki suç olamaz. Basın özgürlüğü çerçevesinde herkes istediğini istediği şekilde ifade eder, ediyor da. Sabahtan akşama kadar Hükûmet aleyhine acımasızca eleştirilerin yapıldığı televizyon yayınları devam ediyor. Gazeteler, dergiler yayınlarına devam ediyor. Ancak yargının devam ettirdiği soruşturmalara baktığımızda soruşturulan olayların basın özgürlüğüyle hiçbir ilgi ve alakası olmadığını görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Hükûmeti eleştirilebilirsiniz, AK PARTİ'yi de eleştirebilirsiniz ancak yukarıda suç tiplerini saydığımız eylemleri gerçekleştirenleri "tamamen masum ve gazetecilik faaliyeti nedeniyle" diye Türk toplumuna sunmak son derece yanlış bir davranıştır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Nereden biliyorsun? Demin sen söylüyordun ya.

İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Zira, gerçek gazetecilere yapılan bir saygısızlıktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Şahin.