GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:10.01.2012

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 112 sıra sayılı Kanun Teklifi'yle ilgili kaldığımız yerden görüşmelere devam ediyoruz.

     Bu arada, Türkiye'de gündem hızla değişiyor. Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Öncelikle, Türkiye'de gazetecilik görevini yerine getirmek için canını dişine takarak mücadele eden, çalışan bütün gazetecilerimizi kutluyorum. Bu vesileyle, Türkiye'de, Çalışan Gazeteciler Günü'nün aslında "Özgürlükleri çalınan gazeteciler günü" olarak anılması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, son dönemlerde, dikkat ediniz, neler yaşıyoruz? 97 gazetecimiz cezaevinde tutuklu veya hükümlü. Yazdıkları yazılar nedeniyle, makaleler nedeniyle, gazetecilik faaliyetlerini yürüttükleri için gazetecilerin tutuklandığı, gazetelerin terör aracı olarak kabul edildiği bir süreç yaşıyoruz ve böyle bir süreçte Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutluyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir ülke düşünün ki İçişleri Bakanı resimle, şiirle, yazıyla, makaleyle terör işlenebileceğini söylesin; bir ülke düşünün ki o ülkenin güvenliğinden sorumlu İçişleri Bakanı makaleyi bir terör aracı, terör silahı olarak ifade edebilsin ve bir ülke düşünün ki siz o ülkede Çalışan Gazeteciler Günü'nü bu şartlar altında kutlayacaksınız. Bu -başta da söylediğimi tekrar ediyorum- olsa olsa bugünün Türkiye'sinde Çalışan Gazeteciler Günü'nü değil, özgürlükleri çalınan gazeteciler gününü kutlamak, anmak durumunda kalabiliriz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, çok ilginç bir noktaya gidiyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'yla ilgili, Silivri Savcılığı bir fezleke düzenledi. 2012 yılının başındayız, hani o ileri demokrasiye doğru yelken açtığımızı söylediğimiz zamanların başındayız. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı siyaset yaptığı için hakkında fezlekeye maruz hâle düşmüş, fezleke düzenlenmiş hakkında. Suç: Adil yargılamayı etkilemek. Nerede söylemiş? Silivri toplama kampının önünde söylemiş. Ne söylemiş? "Burası Silivri toplama kampıdır." demiş. Ben de söylüyorum: Orası Silivri toplama kampıdır. Benim için de fezleke düzenleyin. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, ne söylemiş, ne söylemiş, bakınız Genel Başkanımız ne söylemiş? Aynen onun sözlerini benim sözlerim olarak tekrar ediyorum, nakletmiyorum. Benim sözlerim olarak zapta geçsin, benim sözlerim olarak Silivri'deki savcı dinlesin, aynı sözleri buradan tekrar ediyorum: Burada ön yargılı, siyasi otoritenin emrinde olan yargıçların sadece oynadıkları bir tiyatro var, bunun adına "Yargılama, demokrasi" diyorlar. Bu ne demokrasidir ne de adalet dağıtmadır. Bunların kaçma imkânları yok. Zaten kaçamazlar, ülkelerini seviyorlar. Bunlar "Biz yargılanmayalım." demiyorlar, zaten yargılanıyorlar. Bunlar, Parlamentoya gelip yeminlerini içerek Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde ve diğer maddelerinde öngörülen kurallar içerisinde görevlerini yapmak istiyorlar ama bu görevler maalesef bazı yargıçlar tarafından engelleniyor. Onlara "yargıç" demeyi içime sindiremiyorum çünkü yargıç, vicdanıyla hareket eden kişi demektir; yargıç, toplumun beklentilerini, duygularını bilen ve ona saygı duyan demektir. Vicdan her şeyin üstündedir. Vicdanıyla hareket etmeyen bir yargıç, yargıç olabilir mi? Anayasa'nın 90'ıncı maddesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler var. Bunları görmemezlikten gelip "Ben bildiğimi okurum, benim bildiğim ve söylediklerim doğrudur." mantığıyla yola çıkarsanız, adalet dağıtamazsınız. Evet, Genel Başkanım Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu sözleri Silivri'de Silivri toplama kampının önünde söylemişti. Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Bülent Tezcan da bu sözleri kendi sözü olarak milletin kürsüsünde söylüyor. Benim için de fezleke düzenleyin. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Türkiye önümüzdeki dönemde zorlu bir mücadele dönemine giriyor, özgürlük ve demokrasi mücadelesi bu mücadele. Bu mücadele, iktidarın kendisi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımadığı bir Türkiye'de özgürlüğün ülkesini kurma mücadelesi. Bu mücadele, Türkiye'de "İleri demokrasi" adı altında yepyeni bir sivil diktatörlüğe yelken açanlara karşı özgürlüğün bayrağını dalgalandırmak isteyenlerin Türkiye'si. Bu mücadeleyi veriyoruz ve bu mücadelede hakkımızda fezleke düzenleyecekler varsa, varsınlar sayfalar dolusu fezlekelerini düzenlesinler. Biz, özgürlük türkülerini söylemeye devam edeceğiz hâlâ. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu şartlar altında 112 sıra sayılı Kanun Teklifi'ni görüşüyoruz. Daha önce defalarca söyledik. Alelacele yapılan kanun hükmünde kararnameleri apar topar düzeltmek zorunda kalırsınız. Milletin iradesinden kaçırarak, Meclisten kaçırarak Hükûmete devrettiğiniz yetkiyi milletten aldığınız yetkiyle Mecliste düzeltmek zorunda kalırsınız. 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname daha yürürlüğe girer girmez, üç ay üstünden geçmeden değiştirilmek için önümüze geliyor. Niye? Çünkü aceleyle çıkarıldı, çünkü burada tartışılmadı, çünkü milletin vekillerinden kaçırıldı.

Şimdi, bakın, bu kanun hükmünde kararnamede unutulmuş, bir şeyler unutulmuş: Pilot, kurbağa adam, uçuş ekibi. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan pilotları, kurbağa adamları, uçuş ekibini unutmuşlar. Emsallerine artış yapılırken bunlara artış yapılmamış. Bu çerçevede bu eksikliği giderme açısından değişiklik olumludur. Nitekim Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız da bu konuda olumlu olduğu görüşlerini bildirdiler ama değerli arkadaşlar, bu eşitsizlik sadece bu düzenlemeyle giderilmiyor ki. Bakın, orada başka önergeler verdi bizim arkadaşlarımız, dedi ki: "Ya, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde evet bunları düzeltelim ama bunun dışında da mağdur olan insanlar var." Mesela Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde üniversite mezunu olup komiser rütbesinden başlayarak polis rütbesine kadar başpolis, polis, komiser yardımcısı, komiser bütün bu rütbelerde üniversite mezunu olan görevlilerin, polislerin, kamu görevlilerinin bugün emeklilikle ilgili bir katsayı problemi var. Değerli arkadaşlar, yine, emsallerinden farklı bir uygulamaya tabi tutuluyor bunlar. Bugün, üniversite mezunu, polis ya da başpolis veya başkomiser 2.200 göstergeden emekli olurken emsalleri 3.600 göstergeden emekli oluyor.    2,5-3 milyar lira çalışırken maaş alan görevli komiser emekli olunca 1 milyar 200 bin, 1 milyar lira maaş almak durumunda, yarı yarıya maaş almak durumunda.

Şimdi, bu konuda Komisyonda verdiğimiz önergeye, çok ilginçtir -hadi başka bakanlar karşı çıkabilir bunu anlarım da- Emniyet Genel Müdürlüğü doğrudan doğruya kendisine bağlı olan İçişleri Bakanı karşı çıkıyor değerli arkadaşlar. Kendi personeline, çalışan personeline, kendisine bağlı personelde "Gelin, bu adaletsizliği de giderelim." dediğimizde, buna karşı çıkan İçişleri Bakanlığı.

Değerli arkadaşlar, burada, bakın, emniyet mensuplarının, polislerin çalışma şartlarını herkes biliyor. Öyle problemleri var ki normal bir kamu görevlisi memur ayda yüz altmış saat çalışırken, bir polis memuru iki yüz kırk saat çalışıyor. Sabah beşte gönderiyoruz -ek hizmetler hariç, ek görevler hariç- sabah beş buçukta maç olduğu gün göreve çıkıyorlar, gece on ikide dönüyorlar, ertesi gün saat yedide, sekizde yeniden görev başındalar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - "Bunlarla ilgili dengesizliği giderelim." dedik, bu konuda da herhangi bir çalışma yapılmadı. "İnfaz koruma memurlarıyla ilgili, itfaiye erleriyle ilgili komisyon aşamasında düzenleme yapılsın." dedik, buna da cevap verilmedi, itibar edilmedi, şimdi yarım yamalak sadece bu kısmını düzeltmeye çalışıyoruz.

Son olarak şunu söylüyorum değerli arkadaşlar: Meclisin iradesinden kaçırarak alelacele yapılan her işi yeniden Meclise getirip düzeltmek zorunda kalıyorsunuz. Hiç olmazsa bu bize ders olsun, hiç olmazsa bu size ders olsun, bu konuda bütün kamu görevlileri arasındaki eşitsizlikleri gidermek ve eşit işe eşit ücreti sağlamak için, hep beraber Meclis iradesiyle topluca bir düzenleme yapalım diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tezcan.