GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:50
Tarih:11.01.2012

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde de söylediğim şeyi buradan bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Sayın Bakan, Malatya, büyükşehir olma konusunda yıllardan beri aldatılıyor. En son sizden önceki İçişleri Bakanı, 12 Aralık 2010'da Şanlıurfa'da Malatya'nın büyükşehir olacağı konusunda Malatyalılara söz verdi ve onun ardından AKP'li arkadaşlarımız açıklamalar yaparak Malatya'nın 2010 yılı içerisinde büyükşehir olacağını Malatyalılara müjdelediler  ancak 2010 yılında olmadı.

2011 yılının başında yine AKP'li arkadaşlar, Malatya'nın büyükşehir olacağını, 2011 yılının başında büyükşehir olacağını büyük bir gururla Malatyalılara müjdelediler. Maalesef, seçim sürecine girildi, Malatya büyükşehir olmadı.

Sonra Maraş'ta, Sayın Başbakan Maraş mitinginde bir konuşma yaptı "On bir tane il büyükşehir olacak." dedi. Malatyalılar bunu dinleyince kandırıldıklarını anladılar, aldatıldıklarını anladılar, Malatya içlerinde yoktu. 750 bin nüfus şartı konulmuştu ve 17 Mayısa gelindiğinde, günler öncesinden AKP'deki arkadaşlar yine Malatyalılara büyük vaatler vererek "Başbakan geliyor, Malatyalılara büyükşehir yapma sözü verecek." dediler. Başbakan Malatya'nın meydanına geldi, Malatyalılarla buluştu arkadaşlar. Malatya'nın meydanında "Ey Malatyalılar, sizin nüfusunuz 742 bin ancak büyükşehir olmak için 750 bin nüfus gerekiyor." dedi Sayın Başbakan ve arkasından -bu söylediklerim tamamen Başbakana ait- hemen ekledi "Ey Malatyalılar, hazır mısınız?" dedi, "Ey kadınlar hazır mısınız?" dedi, "Ey Malatyalılar, hazır mısınız?" dedi, herkes el kaldırdı ve "Nüfusunuzu çoğaltın." dedi Başbakan yani "Çocuk yapın." dedi yani Malatya'nın büyükşehir olma konusunu Malatyalıların yatak odasına havale etti arkadaşlar.

Tabii, Malatyalılar böyle büyükşehir olmaya heves ederken, beklerken, bir uğraş içerisinde beklerken bir gün, 17 Mayıstan yaklaşık altı ay sonra Başbakan bir açıklama daha yaptı, on bir ilin büyükşehir olacağı açıklandı, Malatya yine içlerinde yok.

Değerli arkadaşlar, doğanın kanunu, çocuk dokuz ayda oluyor. Altı ay beklemeden Malatyalılar tekrar kandırıldı. Ben, onun için Malatya'nın, kandırılan, aldatılan kentin milletvekiliyim diyorum. Bu konuda Sayın İçişleri Bakanının hem Başbakanın hem geçmiş dönemdeki İçişleri Bakanının sözünde durup Malatya'nın büyükşehir olmasını sağlamasını istiyoruz. Büyükşehir olma meselesi sadece nüfusa indirgenecek kadar basit bir mesele değildir. Belki o, on bir ilin milletvekilleri alınabilirler ama değerli arkadaşlar, Malatya her anlamda o, on bir kentten daha fazla büyükşehir olmayı hak eden bir kentimiz.

Bakın dünyada kuru kayısı ticaretinin tek başına yüzde 90'ını karşılayan bir kent Malatya. Bu kent, yine yetiştirmiş olduğu siyasetçileriyle ünlü olan bir kent, Turgut Özal'ı, İsmet Paşa'yı yetiştirmiş bir kent. Bu Malatya, sadece tarımla ilgili değil. Bakın, Malatya, dünyada karaciğer nakli konusunda, Turgut Özal Hastanesinin yapmış olduğu karaciğer nakli konusunda dünyada 2'nci, Türkiye'de 1'inci arkadaşlar. Malatya'nın sanayisi, Malatya'nın bulunduğu konumu büyükşehir olmayı herkesten daha fazla hak ediyor. Malatyalılar sizden Sayın Bakan, bir bağış istemiyor, Malatyalılar hakkını istiyor. Bu konuda benden önceki milletvekilimiz Sayın Mevlüt Aslanoğlu, defalarca bunu dile getirdi ve burada da sözler verildi ama maalesef bu sözler Malatyalılara tutulmadı ve Malatyalılar kandırıldı arkadaşlar. Ben bunun, bu hakkımızın teslim edilmesini, Malatya'nın büyükşehir yapılmasını derhâl istiyorum arkadaşlar. Bu, Malatyalıların hakkıdır, bizim hakkımızdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, gelelim diğer bir meseleye, sıkça gündemde tartışılan bir meseleye: Tüm Türkiye'de yaşayan yüreği insan sevgisiyle dolu insanların yüreğine bir ateş düştü, 35 insan Uludere'de katledildi. Şimdi, bazı aymazlar, bazı kendilerini bilmezler Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, yöneticileri ve göndermiş olduğu heyeti kastederek birileriyle iş birliği yaptığımızı söylediler. Onlara tavsiyem şudur ki: Önce aynaya baksınlar. Cumhuriyet Halk Partisi her koşulda, her zaman insan haklarını, yaşam hakkını kim olursa olsun savunmaya devam edecektir ki, orada öldürülen insanların, katledilen insanların katledilmesinin sebebi bu ülkeyi yıllardır yönetenlerdir çünkü insanlara başka hiçbir hak bırakmamışsınız. İnsanların yaşaması için Uludere'de, Gülyazı köyünde insanların yaşaması için başka şans bırakmamışsınız; sadece kaçakçılık yapmayı önlerine bir seçenek olarak bırakmışsınız ve insanların da yetmiş yıldan, seksen yıldan beri ataları, dedeleri, babaları bu işi yapagelmiş.

Değerli arkadaşlar, burada bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, orada bir kaçakçılık olayı diye bir şey yok, orada bir sınır ticareti var. Oradaki insanlar akrabalarından sadece kendi geçimlerini sağlamak için birer depo mazot alıp geliyorlar. Anlatıldığı gibi, birilerinin iddia ettiği gibi orada farklı bir şey yok. Nereden alındığı belli olmayan bir istihbarat sonucunda insanlar öldürülüyor, katlediliyor, 35 tane insan.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - 34?

VELİ AĞBABA (Devamla) - 34-35, evet.

Şimdi, o insanlar yıllardan beri yapa yapa, askerin, devletin, hükûmetin göz yumduğu bir olay, rutin hâle gelmiş yani yasa dışı bir olay gibi gözüken bir durum yok. Ama burada hükûmet yetkililerinin özür dilemesi gerekirken bir AKP yetkilisi dedi ki: "Bu bir operasyon kazası." Arkadaşlar, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir şey söylenemez, böyle bir şey söylense de bu cevapsız kalmaz.

Afganistan'da 3 tane Alman askeri öldürüldü, 3 tane Alman vatandaşı öldürüldü, Almanya'daki Millî Savunma Bakanı istifa etti. Ama bizim bakanlarımız maalesef? İçişleri Bakanımız, Millî Savunma Bakanımız milletin yüzüne baka baka, insanların gözüne baka baka o koltukta oturmaya devam ediyorlar. Bu işin siyasi sorumluluğunu Hükûmet almalıdır. Uludere'de öldürülen 35 insanın siyasi sorumluluğunu Hükûmet, bakanlar almalıdır ve o koltukta zaman geçirmeden, bir dakika bile zaman geçirmeden derhâl istifa etmelidir. Siz "İleri demokrasi" diyorsunuz arkadaşlar, ileri demokrasilerde böyle şey olmaz. İleri demokrasilerde, 35 insanın öldürüldüğü bir yerde Hükûmet çıkar özür diler, Başbakan çıkar özür diler. Ama maalesef, siz, bu operasyonu yapanlara teşekkür ettiniz, kutladınız.

Şimdi, bu olay ciddi bir olaydır. Türkiye'nin önümüzdeki döneminde, eğer bir yıl sonra, iki yıl sonra, üç yıl sonra özür dileseniz bile bu acıyı yok edemezsiniz. Buradan bir kez daha çağrı yapıyorum: Lütfen, bu insanların ailelerinden özür dileyin, onlar sizin iddia ettiğiniz gibi yasa dışı bir iş yapmıyorlardı ve onların birçoğu korucu ailesi, birçoğu gazi ailesinin çocuklarıydı.

Arkadaşlar, özür dilemediyseniz orada, o insanlarda ruhsal bir kopuş başlar, o insanlar artık size güvenerek bakamazlar. Bu nedenle, Uludere konusunda kendinizle yüzleşmeye Hükûmeti davet ediyorum ve bu konuda derhâl, zaman geçirmeden oradaki insanlardan özür dilemenizi sizden bekliyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de sadece Uludere'de değil birçok alanda hukuksuzluk yaşanıyor. Dün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'ydü. Ben 10 Ocak çalışan gazetecilerin ve Hükûmetin baskısıyla, iktidarın baskısıyla çalışamayan gazetecilerin de gününü kutluyorum. Muhalif olan herkes susturuluyor, muhalif olan herkesin bir türlü ellerinden kalemleri alınarak Ergenekondan, başka davalardan zindanlara tıkılıyor. Onların haklarını savunacağımızı bilmenizi istiyorum.

Değerli arkadaşlar, nasıl ki Hasan Tahsinler hâlâ yaşıyorsa bilin ki bugün gözaltına alınan Nedim Şenerler, Ahmet Şıklar, Mustafa Balbaylar da yaşayacaktır. Bu insanları gözaltına alan, bu insanları tutsak edenler mutlaka unutulacaktır ama bu insanlar yaşayacaktır.

Ben, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum ve Hükûmeti tekrar göreve davet ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ağbaba.