| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 12.01.2012 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sabah Şeker-İş Sendikasının bu konuda düzenlediği sempozyumdaydık, bütün parti temsilcileri de oradaydı, iktidar partisi dâhil. Ve Türkiye'de şu an, tartışılan, şeker fabrikalarının durumu, pancar üreticisinin durumu, yine, tarım iş gücü açısından doğacak sıkıntılar, işçilerin durumu, özelleştirme sonrası ve en önemlisi de özelleştirilecek olan şeker fabrikalarından 31 tanesinden 25 tanesinin kapatılacak olması; 25 fabrika ve bunların hepsi kâr eden durumda olan fabrikalar. En son, Çarşamba, Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Turhal ve Yozgat fabrikaları da 11 Eylülde satışa çıkarılmıştı biliyorsunuz. Yine, kâr oranlarına baktığınız zaman, 3-4 milyar civarında bir bilançoyu görüyoruz.
Burada, üniversitelerimizin, akademilerimizin yaptığı çalışmalar var. Şeker konusunda, özellikle ülkemizde nişasta bazlı şekerin durumu, "NBŞ" olarak kısaca adlandırılan nişasta bazlı şekerin payının yüzde 15'e çıkarılması bir vahamet olayıdır -tek kelimeyle- çünkü Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama yüzde 2 civarındadır, yüzde 2 civarında. Örneğin, Fransa'da yüzde yarım, Almanya'da yüzde 1'in altında. Yine, biliyorsunuz genetiği değiştirilmiş organizmalı, GDO'lu mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker söz konusu özellikle. Bunun yanında, bir de "yüksek yoğunluklu tatlandırıcı" dediğimiz olay var, bu da yabancı şirketlerin iştahını kabartan çok önemli bir konu olarak önümüze çıkıyor ve en önemlisi de baktığımız zaman bütün bu verilere, eğer ülkemizde tarım endüstrisini düşünüyorsak, ülkemizde pancar üreticisinin durumunu düşünüyorsak, işçilerimizin geleceğini düşünüyorsak bu kâr eden kuruluşların özelleştirilerek 25'inin, 25 fabrikanın kapatılmasının coğrafyasına bir bakmakta yarar var. Van depreminin vurduğu Erciş'te şeker fabrikasını kapatmak zulümdür arkadaşlar. Erciş'teki şeker fabrikası da, hemen yanı başında Muş, Ağrı, Erzincan, Erzurum yine Karadeniz'e doğru geldiğimiz zaman, iç kesimlerde özellikle Kastamonu, yine iç kesimlerde Kırşehir, Elâzığ, Malatya, Turhal, Yozgat, Çorum, Çarşamba genellikle iş gücünün, işsizliğin çok olduğu yerler buralar, tarıma dayalı bir ekonominin olduğu yerler buralar ve doğu bölgesi, 4'üncü teşvik bölgesi olarak gösterilse de yüzde 50'sinden fazlasının yeşil kartlı olduğu yöreler buralar ve daha önce tütün fabrikaları, Tekel özelleştirmesi nedeniyle kapatılmış, sonra süt endüstrisi kurumları kapatılmış, özelleştirilmiş, arkasından et ve balık kurumları kapatılmış, şimdi de bu şeker fabrikalarının kapatılması gündeme geliyor. Bu öyle yabana atılacak bir konu değil. Bugün sempozyumda dikkat ettim, sendikacılar, Türk-İş'ten olsun, oraya gelen akademisyenler, oraya gelen bütün uzmanlar bu felakete dikkat çekiyorlardı ve bunun tartışmaları konuşuluyor. Bu şeker fabrikalarının 25'ini kapatmak sadece ülke ekonomisine, tarım endüstrisine vurulmuş bir darbe olmayacak. Çünkü pancarın zaten kotayla önünü kesiyorsunuz, üreticiyi mağdur ediyordunuz. Şimdi de bunları kapatarak Trakya'daki Alpullu fabrikasından tutun da Eskişehir fabrikalarına kadar, Malatya'ya kadar, bütün bu alanlardaki binlerce nakliyeci ailesini, pancar üreticisini perişan edeceksiniz.
Bu arada şunu ifade edeyim: Erciş, Muş, Van kesiminde bu yıl çok yoğun bir kış geçmesi nedeniyle pancar üreticisi ürününü topraktan alamadı, yani ürün toprakta kaldı. Bütün bunun üzerine, bu tür durumlarda zaten hükûmetlerin görevleri de bunlar konusunda önlem almaktır.
Şimdi, IMF'nin Türkiye ekonomisine müdahale ettiği 2000 yılında verilen niyet mektubuna bakıyoruz, diyor ki: "Özelleştirme gündemine Türkşeker'i, şeker fabrikalarını alın." Hâlâ IMF'nin talimatları uygulanıyor bu ülkede. Hani IMF'ye borcumuz bitmişti, artık IMF buraya buyruk vermiyordu, Türkiye'yi yönetmiyordu? Bakın, IMF'nin 2000 yılı talimatını AK PARTİ İktidarı hâlâ devam ettiriyor. Etti on sene?
Şimdi Danıştayın verdiği iptal kararlarının üzerinde durmayacağım ama şunu çok açık söylemek gerekiyor: Dünyada insan sağlığı açısından tartışmaları devam eden NBŞ lobisine karşı, pancardan üretilen şekerin şeker fabrikalarını ve Türkiye'nin geleceğini, çıkarlarını korumak her partinin görevidir. Bu olaya partiler üstü bakmak zorundayız arkadaşlar. Partiler üstü baktığımız takdirde bu sorunun çözümüne katkı sunabiliriz. Bunun için bugün iki-üç gün sürecek bir sempozyum yapılıyor Ankara'da, Meclise de düşen bir görev var, Meclisin de bunu araştırması gerekiyor. Burasını, bu 25 şeker fabrikasını kapatmak ne getirecek, ne götürecek? Pancar üretimi ne olacak? Kotalar ne olacak? Nakliyeciler ne olacak? İşçilerin durumu ne olacak? Bütün bunları Meclisin bir araştırması gerekiyor.
Görev önümüzde yani öyle zübük siyasetinin de önü kapandı arkadaşlar. Zübükzadelerin siyaset yaptığı o ucuz dönemi 21'inci yüzyılda sürdürmenin artık imkânı yok. Biliyorsunuz zübük siyasetinde zübükzade siyasetçi tipi vardı; gayet kolay inanç ticareti yapar, arkasından da inanç ticaretinin ötesine bir de "Vatan, millet, Sakarya!" ticaretini ekleyip zübükzadeler türerdi. Şimdi, bu yakın zamana kadar bu Türk filmleri oynadı, Türk siyasetinin buna artık son vermesi gerekiyor. Türkiye'deki her siyasetçinin kimliği, inancı, düşüncesi ne olursa olsun bu yüzyılda zübükzade siyasetini hele hele Mecliste sürdürmesinin hiçbir anlamı yok. Varsa ülkenin ortak çıkarları, gelinir onun üzerinde konuşulur. Bu Meclis kürsüsünde, bu Mecliste artık hakaret, aşağılama, tahkir milletin iradesiyle seçilmiş üyelerine yönelik en üst düzeylerde açıkça yapılıyorsa, kirleniyorsa siyaset ve Meclis canlı yayınında bunlar yaşanıyorsa, ülkenin gerçek sorunlarını konuşamaz duruma düşüyorsa Meclis, bir yanlışlık var demek.
Bakın, sendikalar Polonya'ya gitmiş, aynı şeker fabrikalarının durumunu orada da incelemişler. Orada bir çözüm bulmuş Polonya, demiş ki: "Fabrikaları özelleştirmeyelim, kapatmayalım, verelim, pancar üreticisine verelim, işçilere verelim."
Sahibi var, üreten var yani üretenler var, emeğiyle bunu, pancarı şekere dönüştürenler var, Türkiye'nin istikbaline çok büyük katma değer sağlayanlar var. O zaman, Türkiye'nin hemen hemen doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar yüzde 80 topraklarında yetişen pancar ürünü eğer GAP projesiyle birleşirse ki yüzde 17 oranında hâlâ sulama yapılıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu araştırma önergesinin hepimizi ilgilendirdiğini düşünüyor, kabulünü diliyorum arkadaşlarım.