| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 28.03.2012 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Mersin'in cennet Akkuyu bölgesini cehenneme çevirmek üzere kurulması planlanan nükleer güç santralinin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılması, çözüm yollarının bulunması ve oluşabilecek tehlikeleri önceden belirleyerek politikaların oluşturulması amacıyla Meclis araştırması açılması teklifimizle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu konudaki konuşmama başlamadan önce, Osmaniye Cezaevinde yaşanan insanlık dışı uygulamalar yüzünden başlatılan açlık grevinin bugün otuz beşinci günü -yanlış duymadınız, otuz beşinci günü- olduğunu hatırlatıyorum. Bu açlık grevindeki insanların her gün daha da kötüye gittiğini bilgilerinize sunuyorum. Adalet Bakanına da hatırlatmak istiyorum. Her gün bize ulaşan bilgiler, bu insanların durumlarının giderek kötüye gittiği yönünde. Çok küçük önlemlerle bu ölümlerin önlenebileceğini raporumuzda bildirdik. Burada da huzurlarınızda sizlere de iletiyorum. Herhangi bir ölüm durumunda, bu ölümden, sadece Cezaevi Müdürü değil, artık Adalet Bakanı ve Başbakan da sorumludur; çünkü artık haberleri var.
Bakın, bugün cezaevini konuşuyoruz, Adalet Bakanı yok. Sağlık konularını konuşuyoruz, Sağlık Bakanı yok. Enerji konusunu konuşmaya başladık, Enerji Bakanı yok. Bir iki tane bakan gelmiş, onlar da az önce geldiler, kendi aralarında konuşuyorlar, Meclisten haberleri yok. İşte, AKP'nin gerçek yüzü bu! İşte, sizin olaylara bakışınız bu! Bunu lütfen ciddiye alın.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) - Millet değerlendiriyor bunu, merak etme!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi gelelim Mersin'de ölüm kusacak olan Akkuyu Nükleer Santraline. Çernobil'de, Three Miles Island'da ve Fukuşima'da nükleer santrallerde meydana gelen kazalar ve ortaya çıkan felaket bir kez daha gözleri nükleer güç santrallerine çevirmiştir. Bakın, Çernobil kazasında Dünya Sağlık Örgütü ne diyor: "9 bin kişi öldü Çernobil kazasında." Bu önemli mi sizin için bilmiyorum. "350 bin kişi de bölgeden tahliye edildi." diyor. Bunlar da kanser olmayı bekliyorlar. Aynı olayı Akkuyu'ya getiriyorsunuz, haberiniz olsun. Bakın, daha yeni, Fukuşima kazasında kaç kişinin öldüğü belli değil, kaç kişinin kanser olacağı belli değil. Aynı olayı, tuttunuz, Akkuyu'nun bağrına getiriyorsunuz. Bakın, burada yaşanacak olan felaket sadece Akkuyu'yla Mersin'i ilgilendirmiyor. Tıpkı Çernobil'de olduğu gibi, bu nükleer sızıntı, rüzgârla 250-300 kilometrelik alana yayılacak. Bundan da haberinizin olması gerekiyor.
Bakın, Japonya, Fukuşima'dan sonra, elini nükleerden çekmeye hazırlanıyor. 54 tane nükleer santral kurdu. Bakın, siz daha 1 tane kurmaya çalışıyorsunuz, kendinizi bir şey zannediyorsunuz. Japonya tam 54 tane kurdu, 53'ünü kapattı, 1'ini de yakında kapatacak. Siz, kalkmışsınız, bundan ders almadan, Akkuyu'ya böyle bir enerji santrali kurmaya çalışıyorsunuz. Akıllı insanlar geçmişteki tecrübelerden ders alır, daha akıllı olanlar başkalarının tecrübelerinden ders alır. Onun için, sizi -hepinizin akıllı olduğunu biliyorum- bu tecrübelerden ders almaya davet ediyorum. Biz Japonya'dan daha akıllı değiliz.
Hepiniz içinizden geçiriyorsunuz şimdi: "Enerjiye çok ihtiyaç var, 2030'da ne olacak?" Çok haklısınız. Enerjiye ihtiyaç var, bu inkâr edilmez fakat enerjinin nükleer yollardan elde edilmesi sizin sandığınız kadar ucuz değil.
Bakın, değerli milletvekilleri, bedeli ne olursa olsun nükleer enerji elde etmeye çalışmak akılla bağdaşmaz. Nükleer santrallerin yatırımları çok pahalıdır, dikkatle inceleyin, işletim maliyetleri pahalıdır, söküm maliyetleri çok pahalıdır. Teknolojik olarak tamamen dışa bağlıyız.
Değerli arkadaşlar, biz nükleer santral kuracak teknolojiye sahip değiliz. Bunu Atom Enerjisi de, herkes de itiraf etti.
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Ne yapalım, kurmayalım mı?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi kalkmış diyorsun ki: "Ne yapalım, kurmayalım mı?" Kurmayacaksın santral kardeşim.
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Tezek mi yakalım?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Tezek yakacaksın gerekiyorsa. Sana da o yakışır zaten, sana da tezek yakmak yakışır. Nükleer atık yakacağına, tezek yak, tezek. Tezeğin dumanı gider, nükleer atığın dumanı senin yedi sülalenin DNA'larını kırar, yedi sülalende kanser ortaya çıkar. Sen bunları biliyor musun?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Teknolojimiz yok, bunu bütün Atom Enerjisi çalışanları söylüyor. Nükleer santrali kuracak da, işletecek de teknolojiye sahip değiliz. Tamamen dışa bağlıyız yani Rusların iki dudağı arasında bütün geleceğimiz. Atık sorununu tüm dünya çözemedi, yalnız Türkiye değil. Amerika çözmeye çalıştı, 11 milyar dolar harcadı Yucca Dağı'na, sonra anladı ki bu iş olmayacak, 11 milyarı da gömdü, nükleer atıkları da başka ülkelere göndermeye çalışıyor. Bundan da haberiniz vardır eminim.
Değerli arkadaşlar, "Bedeli ne olursa olsun nükleer enerji elde ederim." demek akıllılık değildir. Çünkü nükleer santraller ekolojik dengeyi bozarlar, Çevreci ruhu olan insanlar bunu çok iyi bilirler. Olası bir kaza durumunda çok sayıda insan ölür, tıpkı Çernobil'de olduğu gibi, tıpkı başka yerlerde olduğu gibi, çok daha fazla sayıda insan da kanser olur. İçinizde bilim insanları var, benim ne demek istediğimi çok iyi anlıyorlar. Bana oradan sataşarak bir şey yapamazsınız. Ne olur, çıkın, kuliste aranızda konuşun bu bilim insanlarıyla, sorun bakalım buradaki nükleer sızıntı DNA'yı kırar mı, kırmaz mı? İnsanda kanseri?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Önerini söyle.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Önerimi söyleyeceğim, söyleyeceğim, biraz sabırlı olun. Daha önce de söyledim, şimdi de söyleyeceğim. Biz boş konuşmayız, çıktık mı önerilerle konuşuruz.
O yüzden, bu DNA kırılmaları nesilden nesile kanseri geçirir, böylece sizin çocuklarınız, torunlarınız da kanser olur.
Bakın, değerli arkadaşlar, çok yeni bir çalışma yayınlandı. Bu çalışmada diyor ki: "Nükleer kaza olmasa bile, herhangi bir işletim hatası olmasa bile bir nükleer santralin çevresinde lösemi, yani kan kanseri riski tam 2 kat artar." E, elimizde bu bilimsel veri varken kalkıp da Mersin'e bir nükleer santral kurmak akıl kârı mı, değil mi? Bunu kendi kendinize bir sorun.
Bakın, burada tarım da kötü etkilenecek, turizm de kötü etkilenecek. Nükleer santrali soğutmak için su kullanacaksınız, deniz suyunu alacaksınız, tonlarca suyu alacaksınız, deniz suyu sıcaklığı 2 ila 6 derece artacak. Burada balık da yaşamaz, hiçbir deniz ürünü de burada yaşamayacaktır. O yüzden, bunu gören akıllı ülkeler, artık yenilenebilir enerjiye doğru geçtiler.
Bakın, Mersinliler Mersin'e sahip çıkacaklar. Yarın yüklenici firma gidecek, orada ÇED toplantısı yapacak. Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, Mersinliler Mersin'e sahip çıkacaklar; gidecekler, orada bu ÇED raporu yalanlarıyla halkı kandırmaya çalışan, onlara iş vadeden, yalan söyleyen, "Para kazanacaksınız." diyen, "Ticaret artacak." diyen insanların suratının ortasına şamarı indirecekler. Ben, yarın bütün Mersinlilerin bu duyarlılığı göstereceklerine inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi gelelim yavaş yavaş önerilerimize. Ha, önerilere geçmeden önce, bakın, Sayın Başbakan ne diyor Seul'de nükleer zirvede: Güvenilir, maliyeti düşük, çevreye duyarlı nükleer enerjiden istifade edecekmiş. Hani bir televizyon programı vardı, "Ba ba ba ba" diyordu. Yahu bu akıl kârı mı? Laf güzel, laf iyi de içi boş, içi boş. Vermişler eline bir kâğıt, orada okuyor. Japonya, zekâsı bizden çok mu daha geri de bir sürü santralini, 54 tane santralin 53'ünü kapattı, bunları bilmiyor muydu? Hazret konuşmaya devam ediyor, diyor ki: "En yüksek emniyet ve güvenlik standartları sağlayacağız." Ya, Allah aşkına, Amerika sağlayamadı, Japonya sağlayamadı, Rusya sağlayamadı; hiçbir nükleer teknoloji bilgimiz yok, hiçbir nükleer santral tecrübemiz yok, biz mi sağlayacağız? Sağlayamayacaksın Sayın Başbakan, sağlayamayacaksın. Bu iş Meclis komisyonu basmaya benzemez, bu iş külhanbeylikle çözülmez, bu iş bilimsel verilere dayanılarak yapılır.
Peki, enerjimizi nasıl elde edeceğiz, son otuz saniyemde de onu söyleyeyim size. Bakın, 2020 yılında enerji ihtiyacımız 418 terawatt saat. Bakın, sadece ve sadece güneş enerjisinden 380 terawatt saat elde ediyoruz.
Bakın, size bir hesap yapıyorum: Hidroelektrikten 100 terawatt saat; yerli linyitten 100 terawatt saat; rüzgârdan 120 terawatt saat; güneşten 380 terawatt saat; biyogazdan -tezekten yani Sayın Milletvekili, senin dediğin gibi- 35 terawatt saat; jeotermalden 16 terawatt saat; enerji verimliliğinden 54 terawatt saat; rehabilitasyondan 19 terawatt saat; toplayın, 824 milyar terawatt saat, bugünkünün 4 katı, 2020 talebinin ise 2 katı. Siz kalkmışsınız bana nükleer santral kuruyorsunuz. Bunun vebalini taşıyamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Öte tarafta bunun hesabını vereceksiniz. Tabii, inanıyorlarsa, o da ayrı bir konu. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Atıcı.