GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:84
Tarih:28.03.2012

MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış buluyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir kez daha kayıt düşmek için ifade ediyorum: Yüce Meclisin önüne getirilmiş bulunan bu kanun teklifi tamamlanmamış, eksik, etik ilkelerden yoksun ve şaibelidir. Teklifin Komisyondaki görüşülmesi tamamlanmamıştır. 6'ncı maddeden sonra görüşmeler normal şartlar altında ve Komisyon üyelerinin özgürce katılımıyla yapılamamıştır. Komisyon çalışmalarında demokratik süreç, teamül ve ilkelere uyulmamıştır. 6'ncı maddeye kadar bu teklif Türkiye Büyük Millet Meclisi Eğitim Komisyonunun, 6'ncı maddeden sonra ise AKP'li Komisyon üyesi arkadaşların teklifidir. Söz taleplerimiz yerine getirilmemiştir, önerge vermemiz için gerekli şartlar yaratılmamıştır, önergelerimiz üzerinde konuşma imkânı sağlanmamıştır. Gerçeğin bir kez daha ifadesi için bunları söyledim. Unutmayın, gerçek herkesi, sizi de özgür kılar. Onun için, gerçekten yola çıkarak değerlendirmemizi yapmamız gerekiyor.

Bu yasa teklifinin görüşülmesi sırasında çıkarılan olaylarla yalnız yasa teklifine değil, siyaset kurumuna da büyük zarar verilmiştir. Kavga ve kaos görüntülerini çıkaranlar siyaseti kirletmişlerdir. Kavgacılar siyasetin irtifa kaybetmesine ve kamuoyu nezdindeki itibarının infaz edilmesine neden olmuşlardır.

Milliyetçi Hareket Partili Komisyon üyeleri olarak çalışmalarda aklın, sağduyunun ve sağlıklı bir çalışma ortamının oluşturulabilmesi için elimizden geleni yaptık. Partilerin birbirlerini, fantezilerini ve korkularını tartışmak yerine yasa teklifini tartışmaları için uğraştık. Buna rağmen kötü görüntülerin ortaya çıkması engellenemedi. Şimdi, siyaseti kirleten ve siyasetin irtifa kaybetmesine neden olanları sosyal sorumluluk içinde davranmaya ve halka "Size rahatsızlık verdiğimizden, kötü görüntülerin oluşmasına katkı sağladığımızdan dolayı özür diliyoruz." demeye çağırıyorum. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gelecek nesiller söz konusu olunca parti geleceği değil, nesillerin geleceğini düşünmek lazım geldiğine inanırız, "Önce ülke ve millet, sonra parti." diyen bir anlayışı ilke olarak ele alırız.

Değerli milletvekilleri, eğitimin devasa sorunlarını inatlaşarak, ön yargılı ve üstünkörü bir yaklaşımla çözmek mümkün değildir. Eğitim, fantezi, ciddiyetsizlik ve sorumsuzluğu kaldırmaz. Her taraf için söylüyorum: Eğitim konusunda "anlaşamamakta anlaşmak" anlayışını siyaset edinmek topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür. Birbirlerine bakışları sorunlu olanların olaylara ve dünyaya bakışları da sorunludur. Parça bakışı bütünü ve tamamı anlamanın önündeki en büyük engeldir. Karşılıklı olarak birbirlerinin bir yerde sebebi, bir başka yerde sonucu olan olgulara ayrı ayrı sahiplik etmek ya da ayrı ayrı dışlamak akıllı insan işi değildir. Madde ile mana, ilmî ile dinî, millet ile devlet, ruh ile beden ayrımcılığı, yapılacak hataların en büyüğü olur. Bu hatayı AK PARTİ sürekli olarak yapmaktadır.

Şu sözlerim Meclisin dışındadır, kimse üstüne almasın: Bir yerde bazı insanların dinle, bazı insanların bilimle; bazı insanların Türklükle, bazılarının Müslümanlıkla; bir kısım insanların devletle, diğer bir kısım insanların milletin değerleriyle kavgası varsa orada barış olmaz. Değerlerin birbirine karşı kullanıldığı yerde fanatizm ve dogmatizm vardır. Bu yaklaşım tarzlarının hastalıklı olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Millî ya da dinî değerlerden birisi eksik olan insanın gerçekte kendisi de tam insan değildir. Bilgiyle desteklenmiş inançtan daha büyük güç de yoktur. Bu yüzden biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî, dinî ve ahlaki değerlerin her üçü yönünden de gelecek nesilleri güçlendirecek şuurun onlardan esirgenmemesini istiyoruz. Dinini, milliyetini ve tarihini bilmeyen nesiller başkalarının avı olurlar. Bu anlamda imam hatiplilere uygulanan katsayı adaletsizliğinin kaldırılması yerinde ve faydalı olmuştur. İmam hatip liselerinin orta bölümünün de açılmasını biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerekli ve zorunlu görüyoruz ancak dinini öğrenmesi ve bilmesi her Müslüman Türk çocuğunun hakkıdır. Bu nedenle bütün öğrencilerin seçmeli olarak Kur'an-ı Kerim'i, Yüce Peygamber'imizin hayatını, hafızlık derslerini ve İslami bilgileri öğrenmesini zorunlu görüyor ve bunu savunuyoruz. Kur'an-ı Kerim'in seçmeli ders olarak konulmasının bakanların ya da yönetmeliklerin inisiyatifine bırakılmaması ve bizzat 9'uncu maddede açıkça "Seçmeli ders olarak, öncelikli olarak Kur'an-ı Kerim ve ilmihâl olmak üzere diğer seçmeli dersler." şeklinde ifade edilmesi doğru olacaktır. Kur'an-ı Kerim sıradan seçmeli bir ders kimliğine indirilemez. Onun için bu böyle olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, önümüze getirilen teklif yalnız usul, esas, katılımcılık, demokratiklik ve etik yönden değil, Türkçe yönünden de sorunlu bir metindir. Bu teklif anlam, anlatım bozukluğuyla maluldür. Bu yasa teklifinin Türkçesi berbattır, her okuyanın başka bir anlam yüklediği esnek ve yoruma açık maddeleri vardır. Virgüllerle birbirine eklemlenen cümleler yasa teklifinin maddelerine birden fazla anlam yüklemesine sebep olmuştur.

Bu yasa teklifi Türkçeye kıymakla kalmamış, asıl çocuklara da kıymıştır. Bu yasa teklifiyle altmış aylık çocuk sınıflara sokulabilecektir. Bu teklif çocukların elindeki oyuncaklara gözünü dikmiştir, onları oyun çağındayken oyundan ve oyuncaktan arındırıp sınıfa sokacaktır.

Bu yasa teklifiyle şirketlere, kartellere ve tekellere ucuz iş gücü sağlanacaktır. Teklif, vahşi kapitalizm uğruna gelecek nesillerin ruhunu yok edebilecek, onları otomata dönüştürecek ve kullanıma uygun birer robota çevirecek unsurları da içeriyor.

Değerli milletvekilleri, diğer yandan bu yasa teklifi ilköğretim ve eğitim yasa teklifinden ziyade tablet bilgisayar ihalesi teklifidir. Bu teklif, tam anlamıyla ahlaktan bu yön itibarıyla yoksundur. Bu yasa, eğitimle ilgili yasa teklifinden çok ihaleyi istenilene verme yasa teklifidir.

Nitekim, yasa teklifinin 24'üncü maddesinde aynen şu vardır: Tablet bilgisayar ve benzeri ihtiyaçların sağlanması amaçlarıyla 2015 yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir. Böylece, İhale Kanunu'nun hükümleriyle bağlı olmayan ihale verme dönemi açılıyor. AK PARTİ böylece ihaleleri istediği gibi, istediği şartlarda ve istediği kimselere verebilecektir. Bu kadar açık, bu kadar utanmaz ve bu kadar hayâsız bir teklifin nasıl yapılabildiğine hayret etmemek elde değildir. Buna öksüzün, yetimin, yoksulun ve garibin boğazına gidecek lokmaya yasayla el koymak denilir.

İş bununla da bitmiyor. Bir başka maddeyle gelecek nesillerin hakkının gasbı da on beş yıllığına garanti altına alınıyor. 25'inci maddede bu durum şöyle düzenlenmiş: AKP'li bakanlıklarca 2015 yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde üst yöneticinin onayıyla on beş yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilir.

Bilindiği gibi 2015 yılı bu iktidarın sonudur. 2015 yılı önemli ve ciddi değişikliklere gebedir. 2015 yılı muhtemelen AK PARTİ'nin iktidarı devretmek zorunda kalacağı bir yıl olacaktır. Bu sebeple, AK PARTİ 2015 yılına kadar yapacağı mal ve hizmet alımıyla yapım işlerinde on beş yıla kadar yaygın yüklenmelere girişmeyi garanti altına alıyor. Açıkçası AK PARTİ, iktidardan ayrılmış olsa bile bu madde gereğince on beş yıl daha satın aldığı mal ve hizmetlerin bedelini millete ödemeyi hesaplıyor ve bunu garanti altına almak istiyor.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısında öğrenci yoktur, öğretmen yoktur, idareci yoktur, kısacası, bu yasa tasarısında insan yoktur yani eğitimin öznesi olanlar yoktur. Bu yasa teklifinde öğrenci, öğretmen, idareci yoktur ama bu teklifte olan bir şeyler vardır; bu yasa teklifinde, şanını, namını ve şöhretini üniversitelere kazımak isteyenler vardır. Bu yasa teklifi, eğitimi yeniden yapılandıran bir tasarı olmaktan daha çok üniversitelere adlarını veren bir tasarıdır. Bunun adı "narsistlik, kendini beğenmişlik ve bencillik"tir.

Bu teklif samimiyet ve tutarlılıktan da yoksundur. Millî görüşün lideriyle, sonradan millî görüş gömleğini çıkaranların isimlerinin üniversitelere verilmesini öngörmektedir. Kendi mensuplarının adlarını üniversitelere verenler, o üniversitelerin üzerinde yükseldiği toprağın millî ve manevi sahibi olan Şeyh Edebali'nin ismini Bilecik Üniversitesinden esirgemişlerdir. Şeyh Edebali'nin sözlerini kitlelere okuyup sempati toplayanlar, kendi isimlerini her önüne gelen yere verirken, onun ismini Osmanlıyı mayaladığı topraktaki bir üniversiteye vermekten kaçınmaları ibret alınacak bir nankörlüktür. "'Şeyh Edebali' isminin Bilecik Üniversitesine verilsin." teklifine "ret" cevabı veren komisyon üyelerini?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - ?bu millet bilmek istiyor, biz de bilmek istiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yeniçeri.