GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:53
Tarih:18.01.2012

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Değerli Başkan, Meclisimizin değerli üyeleri; Cumhurbaşkanı seçimi kanunu hakkında AK PARTİ grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, buradan, neyi görüştüğümüzü bir kere daha hatırlatmak isterim. Cumhurbaşkanı seçimi kanununu görüşüyoruz. Peki, bu kanun niçin hazırlanmıştı, niçin önümüze geldi, gündemimize geldi? Anayasa'da daha önce yapılan bir değişiklikle 102'nci maddenin son fıkrası -müsait olanlar bakabilir- "Cumhurbaşkanının seçimi, usul ve esasları kanunla düzenlenir." diyor. Yani Anayasa'nın 102'nci maddesinin son fıkrasının gereğini yerine getirmek üzere hazırlanmış bir kanunla karşı karşıyayız.

Arkadaşlarımız konuştular. Burada, tabii, çok büyük laflar edildi. Orta Asya tipi demokrasiden, tarihî sorumluluklardan, işte faşizmden -Herhâlde bu dönemin en çok kullanılan kelimelerinden birisi oldu faşizm.- bahsedildi. Peki, ne yapıyoruz biz? Parlamenter sistemin değiştiğinden falan? Anayasa değişikliğiyle zaten Anayasa'nın 101'inci ve 102'nci maddeleri 31 Ekim 2007 tarihinden itibaren yürürlüğe giren bu değişiklikle değişti. Yeni mi bunu fark ediyoruz? Yeni mi Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceğinin farkına varıyoruz? Yok, hayır, buna taraftar değilseniz, bu kanunla mı bunun, bu sistemin yeniden değiştirilebileceğini düşünüyorsunuz?

O bakımdan buradaki tartışmalar aslında genel, her zaman, her yerde söylenebilecek sözlerden ibaret. Kanunun içeriğiyle ilgili, yapılmak istenenle ilgili detaylı ve hukuki bilgiler burada verilmedi, dikkate sunulmadı.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, siyasi bir tartışmadan bahsediliyor, siyasi projeden bahsediliyor. Bazı arkadaşlarımız burada dile getirdi, komisyonda bu daha açık olarak konuşuldu. Bakın, Cumhurbaşkanının süresiyle ilgili, 11'inci Cumhurbaşkanının süresiyle ilgili tartışmalar sadece siyasetçiler arasında yapılmıyor, akademisyenler arasında da bu tür tartışmalar var. Bu bakımdan sadece siyasetçiler arasında günlük siyasetin rutini içerisinde bir tartışma olduğu varsayımıyla hareket edemeyiz. Bu konuda akademisyenler arasında da Anayasa hukukçuları arasında da tam ortadan ikiye bölünme söz konusu.

Bir başka arkadaşımız, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili düzenlemenin bir tepkisel düzenleme olduğunu ifade etti. Bu konuda biraz hatırlatma kabilinden detaylara girmekte fayda var.

Arkadaşlar, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Türkiye'de muhtelif zamanlarda konuşulmuştur, tartışılmıştır fakat teorik bir tartışma düzeyinde kalmıştır. 2000'lerin başında bu konu tekrar gündeme getirilmiştir fakat realize edilememiştir.

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dair anayasa değişikliği, biraz öncesinde ortaya çıkan Anayasa Mahkemesinin 367 kararıyla ilişkilidir. Biliyorsunuz, 10'uncu Cumhurbaşkanının görev süresi sona ereceği zaman, Anayasa'nın, 82 Anayasası'nın 101'inci ve 102'nci maddelerindeki düzenlemelere göre Cumhurbaşkanı seçimi süreci başlatılmıştır. Parlamento, Cumhurbaşkanını seçmek üzere harekete geçmiş, adaylar belirlenmiş ve ilk toplantısını da yapmıştır fakat bunun üzerine, biliyorsunuz, o günlerde Genelkurmayın web sayfasında yayınlanan bir bildiri var, onun akabinde Anayasa Mahkemesine götürülen seçim süreci var. Anayasa Mahkemesi, sadece Türkiye tarihinde değil, dünya tarihinde ve anayasa literatüründe olmayan bir kavramı da literatüre sokarak nitelikli toplantı yeter sayısını esas alan bir karar verdi. "Nitelikli toplantı yeter sayısı" literatürde olmayan bir kavram. Anayasa Mahkemesi 367'nin bulunmasını zorunlu gördü Cumhurbaşkanı seçiminin yapılabilmesi için. Bu detay, tartışmaya girmek istemiyorum fakat bu kararla beraber Parlamentonun Cumhurbaşkanını seçemeyeceği, hatta seçmesinin imkânsıza yakın hâle geldiği anlaşılmıştır. Bunun üzerine, zaten Parlamento seçimlerin yenilenmesi kararı almış ve seçimlere gitmektedir. Eğer, Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili başka bir sistem benimsenmediği takdirde yeni oluşacak, seçim sonrası oluşacak Parlamentonun da Cumhurbaşkanını seçememe, dolayısıyla seçime gitme ihtimali ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesinin yorumuyla beraber, 367 yorumuyla beraber Parlamentonun Cumhurbaşkanını seçme ihtimali ortadan kalktığına göre farklı bir yol benimsenmesi gerekiyordu. Bu bir tepkisel düzenleme değil, pratik bir zarurettir. Bu bakımdan, yapılan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi benimsenmiştir. Bu bir tepkisel düzenleme değil, birincisi bu.

İkincisi: Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bizim tarihimiz bakımından da önemlidir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, siyasi tarihimizde hep tartışmalı seçimler olmuştur. Özellikle 27 Mayıs 1960'tan sonra 61 Anayasası'nın ilk Cumhurbaşkanı seçilirken yaşanan tartışmaları hatırlayanlarınız vardır. Merhum Ordinaryüs Profesör Doktor Ali Fuat Başgil Cumhurbaşkanlığına aday olmuştur ve kendisi bizzat muvazzafların tehdidiyle, sadece ölüm tehdidi değil, aynı zamanda yeni bir darbe, müdahale tehdidiyle Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçirtilmiştir, senatörlükten istifa etmiş, adaylığı da bu bakımdan düşmüştür. Arkasından seçilen cumhurbaşkanlarına bakın. 12 Eylül 1980 darbesinin önemli gerekçelerinden birisi de Parlamentonun Cumhurbaşkanını seçememesiydi. Sonra, arkadaşlarımız ifade ettiler, ona katılıyorum: 12 Eylül 1980 ihtilali sonrası hazırlanan mevzuat ve özelikle Anayasa, Cumhurbaşkanlığını başlangıçta Kenan Evren için hazırlamıştır fakat Cumhurbaşkanlığı makamının bürokratik oligarşinin bağlantılı bir makamı olarak oluşmasını düşündüğü için, tasavvur ettiği için bunu hazırlamıştır. Nitekim Anayasa'yı tanıtım konuşmalarında dönemin devlet başkanı demiştir ki: Daha önceki Anayasa'nın temel problemi, yürütmenin zayıf olmasıdır. Biz yürütmeyi güçlendiriyoruz. Ama yürütmenin iki kanadı vardır parlamenter sistemde: Bir Hükûmet -seçilmiş- bir de Cumhurbaşkanlığı makamı. Biz seçilmişleri, Hükûmeti güçlendirmiyoruz çünkü bunlar siyasetçiler, zaten memleketi bunlar 12 Eylüle getirdiler. Biz Cumhurbaşkanlığı makamını güçlendiriyoruz. Niye? Çünkü siyasetle, seçilmişlikle alakası yok, bürokratik oligarşinin içinden, asker veya sivil gelecek diye. Bu kurgu, bu paradigma rahmetli Özal hamlesiyle bir ölçüde örselenmiştir, fakat daha sonra yine paradigma varlığını sürdürmüş. Ama ne zaman ki, Nisan 2007'de, yeni Cumhurbaşkanını dönemin Parlamentosu seçecek ve Parlamento çoğunluğu Cumhurbaşkanını belirleyecek hâle gelmiş, o zaman bu paradigmanın çökmesi noktasına varılmıştır. Onun için, statükonun, müesses nizamın bütün unsurları devreye girmiş ve bu seçimi imkânsızlaştırmak istemişlerdir. Tabii halk tarafından Cumhurbaşkanının seçilmesi süreci, bahsettiğim pratik zarurete ilaveten bir de bu teorik mesele olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye'de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, sivilleşme bakımından, demokratik sistemin yerleşmesi bakımından atılmış çok önemli bir adımdır, çok büyük bir kazanımdır. Bundan geriye Türkiye'nin dönmesi mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dair Anayasa düzenlemesi yapılırken, değişikliği yapılırken 11'inci Cumhurbaşkanının da Parlamento tarafından seçilemeyeceği bilindiği için, düşünüldüğü için Anayasa Mahkemesi kararından sonra, 11'inci Cumhurbaşkanının da halk tarafından seçileceği varsayılmıştır. Fakat 22 Temmuz 2007 seçimleriyle beraber aziz milletimiz doğrudan siyasete vaziyet ettiği için, el koyduğu için öyle bir Parlamento yapısı oluşturmuştur ki, bu Parlamento yapısı Cumhurbaşkanının Parlamento tarafından seçileceğini göstermiştir.

Burada Milliyetçi Hareket Partisinin doğru bulduğum tutumunu da bir kere daha -komisyonda da zikrettim- takdirle anmaktan memnuniyet duyuyorum.

Parlamento Cumhurbaşkanını seçmiştir, fakat Anayasa değişikliği yapıldıktan sonra -detaya girmiyorum- Anayasa değişikliğinin referanduma sunulması durumu ortaya çıkıyor. Referandum ise 21 Ekimde yapılacak. Dolayısıyla, Anayasa değişikliğinin Parlamentodan geçmiş olmasına rağmen yürürlüğe girmesi için referandum sonucunun ortaya çıkması gerekiyordu. Dolayısıyla, 11'inci Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliği öncesi hükümlere göre seçilmiştir, Parlamento tarafından seçilmiştir. Cumhurbaşkanının seçiminden yaklaşık iki ay kadar sonraysa yeni değişiklik referandum sonucu yürürlüğe girmiştir. Bu süreci hatırlatmakta fayda var çünkü "Anayasa'ya bakıyoruz, Anayasa'da Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır, dolayısıyla bunu niye tartışıyoruz? Getirilen geçici madde, bu Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı'nda getirilen geçici madde hükmü işte Anayasa'ya aykırıdır." gibi birtakım değerlendirmeler yapıyor arkadaşlar. Tabii, götürü, toptancı bir gözle bakarsanız konu böyledir ama detaylara girdiğiniz zaman böyle değil. Cumhurbaşkanı 28 Ağustos 2007'de seçilmiştir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili Anayasa değişikliği ise 31 Ekim 2007'de yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla burada bir hükmün, hukuk kuralının kendisinden önceki bir olaya uygulanması mevzu bahistir. Bu detaylara biraz sonra gireceğim. Burada geçici madde neden konulmamıştır, onu ifade ediyorum.

Şimdi, Cumhurbaşkanının, 11'inci Cumhurbaşkanının da halk tarafından seçilmesi var sayıldığı için, seçileceği var sayıldığı için bu bakımdan bir geçiş hükmüne ihtiyaç olmadığı düşünülmüştür başlangıçta.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Süre, süre, geçici madde süreyle ilgili! Onları doğru anlat da?

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Anlayacaksın, bir dakika?

Fakat Parlamento Cumhurbaşkanını seçtikten sonra ise 11'inci Cumhurbaşkanının seçimini düzenleyen geçici 18'inci ve 19'uncu maddeler uygulanma kabiliyetini kaybettiğinden, bunların referanduma giden Anayasa metninden çıkartılması söz konusuydu.

ATİLLA KART (Konya) - Bunu Anayasa'yla düzenleyin. Niye anayasal düzenleme yapmıyorsunuz?

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Şimdi, burada, değerli arkadaşlar, geleceğim, yani geçiş hükmünün, intikal hükmünün Anayasa'yla düzenlenmesi gerekir mi gerekmez mi oraya geleceğim.

Şimdi, bu bakımdan konuyla ilgili?

ATİLLA KART (Konya) - Anlatın da öğrenelim yani biz bilemiyoruz, anlayamıyoruz.

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Atilla Bey, gel sen konuş o zaman istersen. Müsaade et yani seni dinledik, bitirdin, değil mi?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Doğruları söylüyor canım, niye kızıyorsunuz?

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, bu değerlendirmeler hem hukuki sürecin kronolojisini bilmeden hem de yapılan değişikliğin anlamını tam olarak kavramadan yapılan değerlendirmeler.

ATİLLA KART (Konya) - İşte, bizim kavramamızı sağlayın!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Şimdiye kadar Anayasa'nın açık hükmü?

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Şimdi, bizim getirdiğimiz Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı komisyonda görüşüldü.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Süre beş mi değil mi?

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Kanunun birçok maddesi var. Bunların elbette bir kısmı Anayasa'da düzenlenmiş, 101'inci ve 102'inci maddelerde düzenlenmiş hususlar. E, bu da gayet tabiidir, Anayasa temel esasları getirir, kanunda detaylar, ayrıntılar vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Süre detay mı?

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Ülke, memleket anayasayla yönetilmez, kanunlarla yönetilir. Kanunlar anayasadaki temel esasları açan ve uygulanmasını gösteren metinler. Bu bakımdan anayasada yer alan bazı esasların kanunda yer almasını bir nakisa gibi göstermek yanlıştır. Birçok kanuna baktığımızda bunu görebiliriz.

Şimdi, burada birçok husus var, detayları üzerinde görüşülecek, ben geneli üzerinde konuşuyorum.

ATİLLA KART (Konya) - Süre konusu Anayasa'da düzenleniyor Sayın Şentop.

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Burada konuşulan konu geçici maddeyle ilgili konu, 11'inci Cumhurbaşkanının süresiyle ilgili konu, buna dair birkaç hususa değinmek istiyorum.

ATİLLA KART (Konya) - Sorularımıza cevap vermediniz Sayın Şentop.

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Bakın, öncelikle bu konu akademisyenler arasında tartışmalı bir konu; "yedi" diyenler var, "beş" diyenler var; bir zamanlar "yedi" diyenler var, şimdi "beş" diyenler var; bir zamanlar "beş" deyip de şimdi "yedi" diyenler de var. Bunların hepsini kötü niyetli olarak görmemek lazım, hukuk böyledir. "Bir yerde iki hukukçu varsa üç farklı görüş çıkar." diye bir söz vardır, ikisinin farklı görüşleri, üçüncünün de onları telif eden görüşü şeklinde üç farklı görüş olabilir.

ATİLLA KART (Konya) - Ondan söz etmiyoruz.

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Önemli olan buradaki görüşlerin hukuki bakış açısıyla, hukuk ve mantık kurallarına uygun olarak ortaya konulmuş olmasıdır.

Şimdi, bakınız, 11'inci Cumhurbaşkanıyla ilgili, mevcut Cumhurbaşkanıyla ilgili Anayasa'da bir hüküm var mıdır, yok mudur? Anayasa'da genel olarak Cumhurbaşkanının süresiyle ilgili bir hüküm var. Ne zaman yürürlüğe girmiş bir hüküm bu? 31 Ekim 2007'de yürürlüğe girmiş bir hüküm. Hâlbuki mevcut Cumhurbaşkanı, 11'inci Cumhurbaşkanı 28 Ağustosta seçilmiş yani yürürlük tarihinden önce seçilmiş, önceki bir olay.

OKTAY VURAL (İzmir) - Kanun önce çıktı.

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Bu bakımdan mevcut Cumhurbaşkanının durumunu düzenleyen bir açık hüküm, genel hüküm olmadığı gibi bir geçici madde şeklinde bir geçiş hükmü de yok.

ATİLLA KART (Konya) - Anladım da anayasal düzenlemede tartışalım, yasal düzenlemede değil. Anayasal düzenlemede tartışalım bunları.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Cumhurbaşkanının süresi beş midir yedi midir, onu söyleyin?

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Atilla Bey, bitireyim müsaade edersen, değil mi?

ATİLLA KART (Konya) - Devam edin canım, size konuşmayın diyen mi var!

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Arkadaki arkadaşa bir şey demiyorum, o zaten âdetini yapıyor da?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Zaten alışkanlık hâline getirdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Beş mi yedi mi, onu söyleyin?

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Ayıp ediyorsunuz yani! Size mi cevap vereyim, konuşmamı mı tamamlayayım? Sizi itidale davet ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hocam, millet dinliyor sizi! Millet onları dinlemiyor, bizi dinliyor!

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Arkadaşlar, şimdi, mevcut Cumhurbaşkanının, 11'inci Cumhurbaşkanının süresiyle ilgili bir düzenleme yok, genel bir düzenleme var bir kere.

Parlamentonun iradesinden bahsedildi. Komisyonda da çok konuşulan bir konu bu. Parlamentonun, arkadaşlar, bir iradesi var, Mayıs ayında ortaya konulmuş. Fakat Parlamento daha sonra iki kez iradesini değiştirmiş: Bir; 11'inci Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dair iradesini Mayıs 2007'de ortaya koymuş, fakat daha sonra 28 Ağustosta Cumhurbaşkanını Parlamento kendisi seçerek bu iradesini kendisi değiştirmiş. Yine 14 Ekimde yaptığı bir değişiklikle bu sefer geçici 18 ve 19'uncu maddeleri metinden çıkararak iradesini bir kere daha değiştirmiş. Dolayısıyla, Parlamentonun iradesini bir kere ortaya konulmuş bir irade olarak görmek de yanlış bu konuda. Dolayısıyla, mevcut Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili bir açık hüküm Anayasa'da yok, pozitif hukuk kuralı olarak yok.

İkincisi; peki, burada bu kuralı belirleyecek olan kimdir? Yani mevcut Cumhurbaşkanının görev süresi konusunda madem Anayasa'da açık bir hüküm yok, bu hükmü açıklığa kavuşturacak kimdir? Parlamento mu, başka bir kurum mu? Bazı arkadaşlar "YSK bu konuda karar versin." dediler, Anayasa'ya baktığımızda, YSK'nın yetkilerine baktığımızda YSK, sadece karar verilmiş bir seçimin yürütülmesinden ve denetiminden sorumludur. Dolayısıyla, YSK'nın bir seçimin başlangıç tarihine karar verebilmesi mümkün değil, bu konuda yetkili merci Parlamentodur. Peki Parlamento bunu nasıl belirleyecek? Nasıl bir düzenlemeyle, kararla belirleyecek? Bir kanun mu, anayasa değişikliği mi söz konusu? Bu, Parlamentonun karar vereceği bir husustur. Burada geçiş hükümlerinin Anayasa'yla düzenlenmesine dair ne uygulamamızda ne de mevzuatımızda bir hüküm yok.

Ben süreyle ilgili kendi görüşlerimi de ifade edip huzurunuzdan ayrılmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bir kere, 11'inci Cumhurbaşkanının görev süresi yedi yıldır. Anayasa'nın hükümlerini, değişiklik öncesi ve değişiklik sonrası hükümlerini birlikte mütalaa ettiğimizde bu sonuca gayet kolay varabiliyoruz. Önce, bakın, dikkatinizi çekerim, 101'inci maddede süreyle ilgili hükmün ifadesi farklıydı. 101'inci maddenin değişiklik öncesi hâlinde Cumhurbaşkanının yedi yıl görev yapacağı veya görev süresinin yedi yıl olacağı yazmıyordu, "Yedi yıllık bir süre için seçilir yazıyordu.", hâlbuki yeni düzenlemede "Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır." diye yazıyor. Dolayısıyla, burada bir ifade farklılığı var. Anayasa koyucunun abesle iştigal etmeyeceğini varsayarak bunu söyleyebiliriz. Diyorum ki bu ifade farklılığı ortaya farklı bir hukuki sonuç çıkartıyor. Bir genel ifade "Görev süresi beş yıldır." ifadesi. Eğer ifade "Görev süresi yedi yıldır." olsaydı bu tartışmaları gayet rahat yapabilirdik ama lafzi yorumdan, seçildiği an itibarıyla Cumhurbaşkanının görev süresini onun şahsında özelleştiren bir ifade var, "Yedi yıllık bir süre için seçilir." ifadesi, böyle bir ifade.

ATİLLA KART (Konya) - Yasada değil Anayasa'da tartışalım bunları.

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Öncelikle, bu lafzi yoruma dikkatinizi çekiyorum, bu bir.

OKTAY VURAL (İzmir) - Anayasa Mahkemesine başvursun Cumhurbaşkanı, başvurabilir.

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Bir dakika?

İkincisi, normun bütünlüğü ilkesi.

OKTAY VURAL (İzmir) - Hocam, niye 2'nci defa seçilmesini engelliyorsunuz Cumhurbaşkanının? Siz oy vermediniz, ondan dolayı mı?

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Arkadaşlar, Anayasa değişikliği sadece Cumhurbaşkanının süresini değiştiren bir değişiklik yapmamıştır; Anayasa değişikliğiyle yapılan bir paket hâlinde, bir sistem değişikliğidir. Bunu ifade etti bazı arkadaşlar. Nedir? Parlamento tarafından seçiliyor, yedi yıllık süre  seçiliyor ve 1 kez seçiliyor; bu bir paket. İkinci paket ise halk tarafından seçilme, beş yıllık bir süre için seçilme ve tekrar seçilebilme imkânı.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Halk seçtiğine göre beş yılda bir seçecek halk da.

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Normun bütünlüğü ilkesi çerçevesinde bu sadece süre bakımından bir değişiklik olmadığı için eski sistemin uygulanması gerektiği konusunda bir tereddüt var.

Bakın, burada bir başka husus kanunların geriye yürümezliği, buna temas ettim az önce. Bir hukuk kuralı yürürlüğe girdiği tarihten önceki hükümlere uygulanır mı, uygulanmaz mı? Bu, hukuk güvenliğiyle ilgili bir husus. Belki bunu daha sonra arkadaşlar detaylandırabilir.

Bir başka önemli husus var, bu çok önemli, buna değinmek zorundayım. Arkadaşlar, parlamenter sistemde Cumhurbaşkanın görevden nasıl ayrılacağı, görev süresinin nasıl sona ereceği bellidir. Sürenin dolmasıyla olabilir, ölüm hâlinde olabilir, istifa hâlinde olabilir, görevini yapamayacak derecede bir hastalık hâli olabilir. Parlamenter sistemlerde Cumhurbaşkanının azliyle ilgili bir düzenleme yoktur. Parlamentolara Cumhurbaşkanını azletme imkânı verilmemiştir Yüce Divan meselesi hariç olmak üzere.

Şimdi, burada Cumhurbaşkanının görev süresinin, seçilmiş bir Cumhurbaşkanının görev süresinin daha sonra yapılan bir hukuki düzenlemeyle değiştirileceğini kabul etmek Cumhurbaşkanının dolaylı olarak Parlamento tarafından azledilebileceğini benimsemek demektir.

Bakınız, Cumhurbaşkanı yedi yıl için seçilmiş -bazı arkadaşlar süre kısa olduğu için bunu bir bütün anlayabilir, ben zihinlerinin alacağı bir şekilde de anlatabilirim bunu- beş yıla indiriyoruz. Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa sahip bir iktidar Parlamentoda, eğer bir Cumhurbaşkanından rahatsızlık duyuyorsa bunun beş yıllık süresini üç yıla indirebilir, dolaylı olarak onu azletmiş olur, başka bir Cumhurbaşkanı seçtikten sonra da bu sefer beş yıla tekrar çıkartabilir.

OKTAY VURAL (İzmir) - Anayasa'yla yapabilirsiniz. Niye yapmıyorsunuz?

ATİLLA KART (Konya) - Anayasa'yla yapacaksınız onu.

OKTAY VURAL (İzmir) - Anayasal bir engel mi var? Seçilme hakkını gasbediyor o zaten.

MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) - Eğer biz, hukuki düzenlemelerin, Anayasa değişikliklerinin geriye yürüyeceğini kabul edersek Cumhurbaşkanının dolaylı olarak azledilmesi yolunu açmış oluruz. Bu bakımdan da çok önemlidir bu yedi yıllık süre meselesi.

Arkadaşlar, detayları belki maddelerde tartışacağız. Ben, grubum ve şahsım adına hepinizi hürmetle tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şentop.