GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:85
Tarih:29.03.2012

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; doğrusu bu sefer, izin verirseniz, Yusuf Bey'in sorusundan başlamak istiyorum. Hakikaten birkaç kez sordu, cevap verme fırsatı bulamadım.

Biliyorsunuz, şu anda imam yetiştiren müesseseler olarak imam-hatip okullarımız var. Zaten dört yıllık sürede de doğru dürüst dinî eğitim alamadıkları konusunda sürekli şikâyetler vardı ama daha sonra iki yıllık yüksekokullar kuruldu, var şu anda, eğitim görüyor ve ilahiyat fakülteleri var. Bu açıdan bakıldığında, yani siz nasıl bir başka eğitim sistemi düşünüyorsunuz onu bilemiyorum ama, varsa teklifinizi alalım. Şu anda mevcut okulların aslında bu tip eğitim için, imam yetiştirmek için yeterli olacağı kanaatindeyim ben ve bir hazırlığımız da yok.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Dört yıllık?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Onu sonra bana bildirirseniz memnun olurum.

OKTAY VURAL (İzmir) - O zaman imam-hatip ortaokullarına gerek yok muydu demek istiyorsunuz?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Hayır, imam-hatip okullarındaki dört yıllık eğitim yetersiz olduğu için ortaokulları açma ihtiyacı da çıkmıştı diyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ama dediniz ki: "İkiyi çıkarttık kâfidir bugünkü durum."

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Hayır, öyle bir şey demedim.

OKTAY VURAL (İzmir) - "Bugünkü durum kâfidir." dediniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Okul öncesi eğitimin kaldırılmasıyla alakalı kanaate nereden vardığınızı bilmiyorum ama hiçbir yerde, hiçbir surette ve hiçbir açıklamada Türkiye'de okul öncesi eğitimin kaldırıldığına dair bir cümleyi ben görmedim, rastlamadım. Dolayısıyla böyle bir yargının gerekçesini de bilmek istiyorum ama bu vesileyle tekrar açıklamalıyız ki Türkiye'de okul öncesi eğitimle ilgili en büyük performansı AK PARTİ İktidarı göstermiştir. 2002 yılından bu zamana kadar var olan yüzde 11'lik okul öncesi, 60 ila 72 ay arasındaki çocukların okul öncesi eğitimlerini biz şu anda yüzde 67'ye çıkartmaya muvaffak olduk. Temel hedefimiz de yüzde 100'e ulaşmaktır. Bu açıdan bakıldığında, bundan sonra da yine okul öncesi eğitimde yüzde 100'e ulaşmak için çaba sarf edeceğiz.

Yine ayrıca kızların okullaşmasıyla ilgili çok ciddi performans da gösterdik biz. 2002 yılında 100 erkek öğrenciye karşın aşağı yukarı 87-88 civarında kız öğrencimiz okullaşmışken, bugün ilköğretimde 100 erkek öğrenciye karşın 100,4 kız öğrencimiz okullaşmıştır. Bu vesileyle bunu tekrar söylemek istiyorum.

Derslik başına öğrenci sayımız şu anda ilköğretimde 30, ortaöğretimde 31, genel ortaöğretimde 28, mesleki ortaöğretimde ise 35'tir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayımız ilköğretimde 20, ortaöğretimde 16, genel ve mesleki eğitimde de 16 civarındadır.

Çok değerli milletvekilleri, özellikle seçmeli derslerde hangi branş öğretmenlerin gireceği soruluyor. Biliyorsunuz bizim alan öğretmen uygulamamız var. Seçmeli dersler de alan öğretmenleri ve o eksikliği giderebilecek eğitime sahip diğer öğretmenler tarafından karşılanacaktır.

Kimlerin, nasıl öğretmen olacağının da Türkiye'de şartları çok açıkça bellidir. "Öğretmen atamasıyla ilgili sınav kalkacak mı?" diye bir soru sorulmuştu. Hayır, kalkmayacak. Tam aksine alan sınavları da yapmaya başlayacağız. Onu da bu vesileyle söylemek istiyorum sizlere.

Akıllı tahtayla ilgili hangi firmanın ihale aldığı soruldu. Akıllı tahtayla ilgili çok açık bir ihale yapılmıştır. Ben bu vesileyle söyleyeyim: "İhale" demek "serbest rekabet şartlarında mal ve hizmet alımı" demektir zaten. Bu vesileyle kanunda ihaleyle ilgili hususlar düzenleniyorken serbestçe rekabete dayalı bir düzenden bahsedilir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Şartnameye patent koyduğunuzda serbest olmaz Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Bu açıdan da çok açıkça da bir şey söyleyeyim hiç gocunmadan: Sayın Hamzaçebi'nin teklifine de burada "Evet." diyorum. Orada son cümlede "?düzenlenir." lafından önce "?serbest ihale şartlarınca düzenlenir." lafını koymaya da hemen hazırım ama tekrardan ibaret bir ifadedir, tekit ifade edecektir. O tekide de ben razıyım zaten. Ama başka bir şekilde şunu söylemeliyim ki: Açıkça ihalesi yapıldı, Ulaştırma Bakanlığı bu ihaleyi yaptı, Vestel firması aldı ve Vestel firması da bu?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama Vestel'in zaten patenti vardı, başkasının şansı yoktu ki!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Hayır arkadaşlar, o konuda da yanlış bilgi biliyorsunuz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yargıda dosya!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Ben izah ettim ama tekrar söyleyeyim: Bir kere, her şeyden önce, ürünün geliştirilmesiyle ilgili olarak sadece Millî Eğitim Bakanlığı uzmanları çalışmadı arkadaşlar; bunu Komisyonda söyledim, bir daha söyleyeyim, çok açık, içimizde ne varsa aynısını da dışarıya yansıtıyoruz en şeffaf şekliyle. Millî Eğitim Bakanlığı uzmanları, Vestel'in uzmanları, özel sektörden bu konuda katkı sağlayacak uzmanlar bu ürünün geliştirilmesinde katkı yaptılar.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama bu, Vestel'le çalışmanız haksız rekabet değil mi? Bu ülkede sadece Vestel yok çalışmak için Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - O firmalar patent için müracaat ettiklerinde biz müdahale ettik, Millî Eğitim Bakanlığının olacağını söyledik, onlar feragat ettiler ve ihaleye de üç firma girdi.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakanım, siz Vestel'le çalıştığınızda rekabet bozuldu zaten. Siz Vestel'le çalışıyorsunuz, diğerlerinin ne şansı var?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Sadece Vestel firması girmedi ihaleye de, Vestel firması, Arçelik firması, Atmaca Elektronik ihaleye girdiler ve en düşük fiyatı veren de aldı. Dolayısıyla bütün, her türlü bilginize açıktır; lütfen ihale dosyalarına, şartnamelere, ihaleye teklif veren firmalara ve fiyatlarına bakınız. O zaman göreceksiniz ki, içine düştüğünüz şüpheler sadece bir vehimden ibaret.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakanım, kötü bir şeyi bilmek bize bir şey kazandırmıyor.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) - Ama bu doğru bir yol değil Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - "Dershane sayısı ne kadar arttı?" diyorlar. Şu anda, dershane sayısıyla ilgili, yıllar itibarıyla size bilgileri kısaca sunmak istiyorum ama çok belirgin bir şekilde şunu söylemeliyim ki: Aslında son yıllarda dershane sayısı sizin bildiğinizin aksine düştü. 2001-2002 yılında Türkiye'de 2.002 tane dershane var -lütfen kaydedin- ve en yüksek -oran itibarıyla- 2008-2009 yılında bir sayıya çıktı, sayı 4.260, 2'ye katlandı yani. Ama o tarihten sonra yeniden alınan tedbirlerle giderek sayı düşmeye başladı, şu anda 3.961 dershane Türkiye'de hizmet sunuyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Kaç öğrenci var Sayın Bakan?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Öğrenci sayısını da söyleyeyim size: Toplam şu anda 1 milyon 219 bin 472 öğrenci gözüküyor elimizde.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - 2002'de kaç öğrenciydi?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - 2002'de 588 bin 637.

 Bir başka husus: 1996 yılındaki Millî Eğitim Şûrası'nda kesintisiz eğitimle ilgili tavsiye kararından bahsedildi. Evet, doğru, kesintisiz eğitim fikri sadece o şûrada vardır zaten. Onun dışında, 1981 yılından itibaren Türkiye'de eğitim süresinin uzatılmasıyla ilgili tavsiye kararlarının hiçbirisinde eğitimin kesintisiz olacağına dair bir ifade yoktur, sadece 96 yılında ne tesadüftür ki 97 yılındaki değişikliğe altyapı hazırlamıştır.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Çünkü o tarihe kadar pilot uygulamalar yapıldı, siz de biliyorsunuz.

OSMAN ÇAKIR (Düzce) - 5+3 içindi onlar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Başka bir husus, yine, Zühal Hanım'ın sorusuna cevap, bütçeye getireceği yük: Bunu birçok kez söyledim. Bizim, şu anda, toplam yüzde 100 eğitime çıktığımız zaman, yaklaşık olarak 130 bin ila 160 bin arasında dersliğe ihtiyacımız var. Derslik başına yaklaşık 140 bin liradan hesaplayabilirsiniz bugünkü fiyatlarla. Bizim -bütün bunların maliyeti, toplam, hep bütün dersliklerin tamamının yapıldığını varsayarsanız- aşağı yukarı 30 milyar Türk lirası derslik için kaynağa ihtiyacımız var. Derslik başına 30 öğrenciden hesaplayarak bu noktaya geldik ama zaten bu bizim ihtiyacımız. Bu kanun sebebiyle ortaya çıkan fazlalık sadece yüzde 15 civarındadır, onun dışındakiler zaten şu anda da ihtiyaç duyduğumuz bir husustur ve stratejik planlarımızda sadece yüzde 10'luk, yüzde 15'lik bir değişiklik yapmakla bu sorun için Türkiye, kaynaklarını kullanma imkânına sahip olacak.

Ayrıca tablet bilgisayarlar ve akıllı tahtaların kullanımıyla alakalı çok açık ve net, Sevgili Hocam, bir öğrenci bir tableti hiç bilmiyorsa bile iki saat sonra kullanabilecek noktaya geliyor. Bilgisayar kullanımıyla alakalı yanlış bilgi biliyorsunuz. Biz bilgisayar derslerini seçimlik yapmadık, bilgisayar derslerini kaldırdık, onun yerine "Bilişim Teknolojileri ve Tasarım" diye seçimlik ders koyduk. Şunu tekrar söylüyorum: Türkiye'de çocuklarımızın bilgisayar öğrenmeye ihtiyacı yok. Tasarım dersini aldıkları zaman bile birkaç saatte bunu kullanabilecek noktaya geliyorlar artık. Bu açıdan bakıldığında, esas eğitim bilgisayar kullanmak, okumak yazmak değil, bilgisayardan sonra nasıl bir girişimci ruhuyla bir şey üretmek fikrini aşılamaktır, bu da ancak tasarım dersleriyle olur ve bu da ancak ilgi duyan öğrencilerimizle olur. Bu açıdan bakıldığında?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Bakan, Türkçeyi öğreniyorlar ama Türkçe öğretmenlerini kaldırmıyorsunuz. Türkçeyi bilerek okullara geliyorlar ama?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Eğer aynı şeyse ben onun sizin mantığınıza ve düşünme mantığınıza bağlıyorum, aynı şeyse şayet.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sizin mantığınıza göre aynı!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Bilgisayar öğretmenliği sadece bilgisayar öğretmekten ibaret değil ki! Yani ne kadar sığ düşünüyorsunuz. Öyle şey olur mu? Böyle bir şey olur mu ya!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Bakınız, çok açık ve net: Bizim?

OKTAY VURAL (İzmir) - Sizin mantığınız, sizin!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Bakınız sevgili milletvekilleri, şunu açıkça söyleyeyim: Bugün Millî Eğitim Bakanlığının web sitesinden "kursiyerNet" programına girin, değil bilgisayar öğrenmeyi, ben size bilgisayar programı yapmayı öğreteceğimize dair söz veriyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sadece kullanmak değildir bilgisayar öğrenmek?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Sadece "kursiyerNet" programına lütfen girin, size?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - ?Rehberlik yapacak, bilgisayarın zararlarını, faydalarını anlatacak. Ne kadar sığ düşünüyorsunuz Sayın Bakan!

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Onlar için bizim "medya okuryazarlığı" dersimiz var, merak etmeyin onları da orada öğretiyoruz, bilgisayarın zararlarını öğretiyoruz, hiç endişe etmeyiniz.

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Bakan, medya okuryazarlığında?

OKTAY VURAL (İzmir) - Medya sizi okuyor, sizi yazıyor ya!

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Sayın Bakan, Tunay Alkan kimdir?

OKTAY VURAL (İzmir) - Ya medya zaten AKP'yi okuyor, AKP'yi yazıyor, gerek yok ki okur yazarlığa!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Peki, teşekkür ediyorum, sağ olun.

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Bakın, yanlış yapıyorsunuz Sayın Bakan!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Tunay Alkan, patenti alan, kimdir bu, genel müdür mü, grup başkan vekili mi?

BAŞKAN - Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Böyle bir görevlimiz o birimde yok. Siz merak etmeyin orada böyle bir yönetici yok.