GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:85
Tarih:29.03.2012

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birisi din, inanç, diğeri dil, kültür; bunlarda yasak olmaz. Yasak varsa o rejim demokrasi değildir; ya tiranlıktır ya diktatörlüktür ya da derebeyliktir. Bunun isimlerini artırmak mümkün ama gelin görün ki hâlâ YÖK Türkiye'de, gizli genelgeyle, üniversitelerde Kürtçe eğitim isteyen öğrencileri izliyor ve dört ayda bir raporları Hükûmete geliyor.

Şimdi sormak istiyorum, Hükûmet üyelerinden 2 Başbakan Yardımcısı burada: Siz ne zaman bu istihbari fişleme, takip etme, hak arayanları gazlama, kelepçeleme, zindanlama, sonra da terörist ilan etme alışkanlığından vazgeçeceksiniz? Ne zaman özgürlüklerin yanında olacaksınız? Ne zaman çok kültürlü, çok dilli bir gerçekliğimiz olduğuyla yüzleşeceksiniz?

Bakın, Türkiye'de gerçek rakamlar yaşayan 75 milyon nüfusun üçte 1'inin ana dilinin Türkçe olmadığını, yaygın konuşulan 8-9 farklı dil olduğunu koyuyor ortaya, 8-9 bakın.

Yine, dünyada, yeryüzünde, Kore gibi homojen ülkeler dışında, genellikle çok kültürlülüğün olduğu biliniyor. Orta Asya'dan yola çıkan Türki cumhuriyetlerin  yedi tanesi bir araya geliyor, kendi aralarında Rusça konuşuyor devlet başkanları çünkü farklılaşıyor şiveler, kültürler farklılaşıyor.

Şimdi, siz birçok çağdaş ülkeyi örnek alıyorsunuz. Dil varlıktır, kimliktir; bunu hepiniz biliyorsunuz. Güneş kadar gerçektir bu ve bunu bildiğiniz hâlde yasakçı bir zihniyeti, statükocu bir zihniyeti devralıp, aynen sürdürüyorsunuz.

Fransa'nın idari yapısını alıyorsunuz ama diksiyon, dil yasasını almıyorsunuz. Dillere özgürlük tanımıyorsunuz. Indian Yerel Halklar Bildirgesi'ni biliyorsunuz, uluslararası sözleşmeleri imzalıyorsunuz; hepsinde çekince koyuyorsunuz. Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'ne, Ekonomik ve Sosyal Sözleşme'ye ve geliyorsunuz Avrupa Birliğinde Çerçeve Sözleşmesi'ni imzalamıyorsunuz. Çünkü 20 milyonun üstünde Kürt yurttaşınızın kendi diliyle konuşması sizi korkutuyor kendi kültürünü, kendi kimliğini yaşaması. Zaten bu "nevroz"u, bayramını yasaklamanın nedeni de o. Kendi türküleri, kendi halayı, kendi giysileri, kendi folkloruyla, kendi coşkusuyla çıktığı zaman alanlara farklılığını gösterdiği zaman tahammülsüzlük başlayıp panzerler, zırhlılar, gaz bombaları üstlerine gidiyor ve size şu gerçeği daha da söyleyeyim: Sayın Başbakan Almanya'ya gidiyor, orada azınlık statüsünden bahsediyor; orada yaşayan 1 milyonun üstündeki yurttaşımızın dil ve kültür konusu gündeme geliyor. Türkiye'ye geliyor, 20 milyon Kürt yurttaşını görmüyor. Bu nasıl adalettir? Bu nasıl vicdandır? Bu nasıl ahlaktır? Bu nasıl demokrasidir? Bu nasıl insanlıktır? Bu nasıl kardeşliktir? Bu nasıl eşitliktir? Bu nasıl yönetimdir? Lanet olsun bu ayrımcılığa, lanet olsun! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Lanet olsun bu ayrımcılığa; bu baskıya, bu zulme, bu diktatörlüğe, bu yasağa, bunu savunanlara?

BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen temiz bir dille konuşunuz. Sayın Kaplan?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Hepsini lanetliyorum. (BDP sıralarından alkışlar) Bu ayrımcılığı sürdürenlerin hepsini lanetliyorum ve protesto ediyorum.

Buyurun, kendi yasanızı yapın. Zaten herhâlde Başbakan gelecek; geleceği için hepiniz buradasınız. Bu yasayı da çıkarmak zorundasınız. Buyurun çıkarın.

Bu ayrımcılık giderilmediği sürece ayağınıza dolanacak. Bu ülkede huzur istiyorsanız, barış ve demokrasi istiyorsanız bunu çözmek zorundayız, çözmek zorundayız. Biz siyasetçilerin önünde başka bir yol yok. Ya çözeceğiz ya her gün gelip burada kavga edeceğiz. Bunun başka çaresi yok. Gerçekleri konuşunca zorunuza gidiyor. Zorunuza gidiyor, zorunuza.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - Ama unutmayın, haklı olanlar kazanır, daima, haklı olanlar kazanır. Zafer haklı olanlarındır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bunu kabul edeceksiniz.

BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen?

HASİP KAPLAN (Devamla) - İnanın bir gün bugünleri size hatırlatacak, yüzünüze bakacağız yani.

Saygılar sunuyorum.