| Konu: | CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 18.01.2012 |
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'miz daha bundan bir yıl önce çok önemli bir Anayasa referandumuna gitti ve halkımızın milyonlarca paraları sokaklarda harcandı. Ve gelinen noktada, bakın, Türkiye'nin gündeminde şu anda Cumhurbaşkanlığı seçiminin beş yıl mı yedi yıl mı olmasını konuşuyoruz. Buradan ben Türk halkına sormak istiyorum: Bir yıl önce Sayın Başbakan ve AKP'li sayın hukukçular bu konunun bugün bir sorun olacağını öngörmüyorlar mıydı? Yani ne oldu da bir yılda, 2007'de bir Anayasa değişikliği oldu, 2010'da yine oldu ve Cumhurbaşkanımız zaten görev başındaydı ve seçim meydanlarında bu belirsizliği gidermek adına ve bugün yüzde 49 oy aldığını iddia eden sayın siyasi iktidar, Türkiye'de istikrar olsun diye Türk halkından oy isteyen iktidar niçin bu konuyu öngörmedi? Bunu garip bir çelişki olarak burada ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Hocam anayasa hukukçusu, biz de hasbelkader İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdik. Bize öğretilen, Türkiye'de insanlarla insanlar arasında sorunlar olduğunda bunlar mahkemelere gider, insanlarla devlet arasında sorun olduğunda idare mahkemelerine gider, devletle arasında bir sorun olduğunda bu da Anayasa Mahkemesine gider ve sorun -o günkü örneğin özel hukuka tabiyse- hâkimin önüne giden mesele o günkü pozitif mevzuata göre çözümlenir, meri hukuka göre çözümlenir.
Şimdi bakın, Türkiye'de bir anayasal sorun var, bu sorun nasıl çözülecek? Uluslararası hukuk, Anayasa'mız ve bugünkü geçerli mevzuata göre çözümlenecektir ve açıkça, Anayasa'mızın 101'inci maddesinin ikinci fıkrası cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olduğunu düzenlemektedir.
Şimdi, Anayasa açık. Yeniden bir kanunla şu anda gelerek -bu düzenlemenin kanunla, geçici bir maddeyle- cumhurbaşkanının görev süresinin yedi yıl olduğu iddia edilmekte ve önerilmektedir. Bu geçtiğinde bunun Anayasa Mahkemesine gideceği açıktır, çünkü Anayasa'nın amir hükmüyle düzenlenmiş beş yıllık düzenlemeyi bu şekilde bir kanunla düzenlemek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanımız az önce buradaydı. Daha önce kanun hükmünde kararnameyle, aldığınız yetkiyle, Hükûmetin aldığı ve Türk idari yapısında çok önemli değişiklikler yaratan sağlık alanında, millî eğitim alanında görev ve teşkilatlarını değiştirdi kanunun 2'nci maddesinde. Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığının Görev ve Teşkilatları Hakkında Kanun'un 2'nci maddesinde, Atatürk ilke ve devrimleri ve Atatürk milliyetçiliği sanki Türkiye'nin demokratik, laik ve çağdaş uygarlığa gitmesinde bir engel teşkil ediyormuş gibi, Millî Eğitim Bakanlığının görev ve teşkilatlarından çıkarıldı.
Bakıyoruz, acaba neden bu düzenleme yapıldı? Anayasa'mızın başlangıç hükmü, Anayasa'mızın 2'nci maddesi ortadayken ve emir verirken "Böyle olması gerekiyor." diye, maalesef, Millî Eğitim Bakanlığının bu düzenlemesi Türk halkının önüne garip bir çelişki olarak gelmiştir.
Yine, son olarak da 12 Ocakta Sayın Millî Eğitim Bakanının, 19 Mayısların, çocukların üşüdüğü, eğitimin aksadığı gerekçeleriyle, sadece Ankara'da kutlanması gerektiği yolunda bir açıklaması oldu, bir genelgesi oldu.
Şimdi, ben buradan Türkiye'ye soruyorum, Türk halkına soruyorum: 19 Mayıs, bu ülkede, bu ülkenin ulusal devriminin, ulusal bağımsızlığının meşalesinin yakıldığı gündür, ulusumuzun gururla üzerinde durduğu bir gündür, bütün gençlerimizin stadyumlarda tek yumruk oldukları bir gündür. Bugünün hasletini ve güzelliğini yaşamak, stadyumlarda bir araya gelmek ulusumuzun en büyük hasletlerinden biridir. Şimdi durup dururken yok "Üşüyoruz.", yok efendim "millî eğitim aksıyor." gibi gerekçelerle Türk halkında ulusal birlik, beraberlik duygularımızı zedeleyecek bu adımın atılmasını biz kabul etmiyoruz.
O nedenle, Değerli Millî Eğitim Bakanı, derhâl bu yanlıştan, bu genelgeden dönülmelidir ve Türk halkının ulusal birlik ve bütünlüğünü sağlayacak günlerin daha bir ihtimamla, coşkuyla, birlik, beraberlik içerisinde kutlanması gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.