GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:53
Tarih:18.01.2012

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) - Değerli arkadaşlar, iyi akşamlar; Genel Kurula saygılar.

Bu tasarı boyunca bütün partilerin, bütün muhalefet gruplarının ve burada söz alan bütün arkadaşların eleştirileri hemen hemen aynı. Genel Kurul, buradaki toplantı, millî iradeyi güya yansıtıyor ama iki yıl evvel yapılan referandum oylaması sonucu millî iradenin şekillendiği metin, bugün hiç de uygun olmayan usul ve yöntemlerle, bir yasa ile oldubittiye getirilerek her zamanki gibi değiştirilmeye çalışılıyor.

Söz aldığım maddeyle ilgili de ne yazık ki durum böyle. Anayasa'da 77 ve 78'inci maddelerde çok net vurgular olduğu hâlde bu konuda da Anayasa hiçe sayılarak bir değişiklik yapılmaya çalışılıyor. Bunu ben de benden önce söz alan arkadaşlar gibi eleştiriyorum. Bunu gerekli bulmuyoruz, öncelikle millî iradenin karşısında bir girişim olarak görüyoruz.

Millî irade derken tabii, bu konuda vesayeti yok ettiğini, yeni bir demokratik rejim kurduğunu on yıldır yüksek sesle söyleyen Hükûmet, 2010 referandumundan sonra bunu çok daha şiddetli bir şekilde, özellikle referandumun kendi lehine sonuçlanması için yürüttü ve başarılı oldu. Ancak bu arada çok ilginç şeyler oldu. Türkiye zaten o kadar tuhaf bir ülke ki aralarında çocukların da bulunduğu 34 kişinin katledildiği bir olay bugün artık ülkenin gündeminde konuşulmuyor bile. Dün, beş yıldır bu ülkenin gündeminde olan, herkesi meşgul eden Hrant Dink davası, örgüt olmadığı kararıyla sonuçlandı ve adi bir olay, adi bir cinayet olarak nitelendi. Yarın İstanbul'da onu protesto edeceğiz, bunun aslında devletin süjelerinin, kamu görevlilerinin, valilerin, emniyet müdürlerinin, il jandarma alay komutanlarının içinde bulunduğu planlı bir cinayet olduğunu sağır sultan bile duydu ama mahkeme ne yazık ki bunu duymadı ve verdiği kararla adalet isteyenleri bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı. Hatırlarsanız, Hrant öldürüldüğünde Ermeni diasporası şunu söylediler: "Bunu Türkiye'de bir mahkeme yargılayamaz, yargılasa da adil olarak bu olayın üzerine gidemez." ve hepimiz haklı olarak tepki gösterdik, bizim yargımıza müdahale ediliyor ve saygısızlık söz konusu diye. Ama beş yıl sonra ortaya çıkan tabloya bakar mısınız arkadaşlar, olayda yer alan hiçbir kamu görevlisi soruşturulmadı, olayda jandarma ve emniyetin istihbaratçısı olduğunu beş yıldır mahkemede söyleyen Tuncel beraat etti, Hrant cinayetinden ceza almadı. Olayda beraat edenler ceza alanlardan daha fazla. Hatta, Ogün Samast'ın bile, bir yargı yorumuna göre, tahliye olma durumu var. Bu açıdan, hani, diasporanın o günkü sözlerine ne kadar kızdığımızı hatırlıyorum, bugün ortaya çıkan tablonun da hepimizi ne kadar hayal kırıklığına uğrattığını not etmek istiyorum.

Yine -son hafta çok garip- Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'ya, artık kendilerine serum bağlanırken dava açıldı darbe yapmaktan, 650 bin kişiye işkence etmek, 2 milyon kişiyi fişlemek, 30 bin kişiyi vatandaşlıktan atmak ve burada konuştuğumuz Parlamentoyu kapatmaktan. 4 Nisanda yargılanacaklar ama bu arada, tutuksuz yargılanan bu kudretli paşaların davasını büyük bir tepkisizlikle izleyen, hiçbir heyecan duymayan Türkiye toplumu, tam 350 tane askerin -aralarında eski Genelkurmay Başkanı da var- darbeye teşebbüsten tutuklu yargılanmalarını ibretle ve dehşetle izliyor. Bunu da Genel Kurulun takdirlerine sunmak istiyoruz.

Yine yargı kararı? Adalet Bakanımız buradaydı; keşke bulunsaydı ve dinleseydi. Roboski ve Bujeh'de meydana gelen olay için Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı gizlilik verdi mesela. Değil Diyarbakır'daki vatandaşlar, yüreği yanık analar, biz bile o soruşturmanın nasıl yürütüldüğünü, kimlerin, nasıl öldürüldüğünü, bombardıman uçaklarının düğmeye hangi süreçlerden geçtikten sonra bastığını bilmiyoruz, zira dosya kapalı. Buna bizim bile müdahale etme yetkimiz bulunmuyor. O yüzden, "millî irade" derken, "halk egemenliği" derken sadece -lütfen- aldığınız oylara bakarak değerlendirme yapmayınız; bir soruşturmanın adil yürütülmesi, bir davanın tüm tarafları tatmin edici bir şekilde sonuçlanması da millî iradenin bir gereğidir. Ama ne yazık ki bunlar hiç olmuyor ve mahkeme kararları genelde bizim grup çıkarlarımıza aykırı olduğunda yerden yere vuruluyor. Bu bakımdan, bu girişimin de olumsuz bir girişim olduğunu söylemekle yetinmeliyim.

Denktaş ve Lefter'i saygıyla anmak isterim ve Lefter'in iki üç yıl evvel, seksen yedi yaşındayken şunu söylediğini Genel Kurula hatırlatmak istiyorum: 6-7 Eylül olayları olduğunda, kendisiyle ilgili yapılan bir mülakatta, konuşmak istemediğini, makine kapatılırsa konuşabileceğini söylemiş. Bunu da düşünmenizi diliyorum. Hrant olayından sonra da Türkiye Ermeni yurttaşlarının nasıl yaşadığını bir kez daha düşünmenizi rica ediyorum.

Çok teşekkürler dinlediğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.