| Konu: | CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 19.01.2012 |
TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii, sürekli "Millî irade, millî irade." diyen Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Bakanının ve Komisyon Başkanının bu öneriye niye katılmadıklarını anlamak mümkün olmamıştır. Sesleri de az çıktı zaten, o sebeple anlayamadım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Anayasa'ya aykırı olduğu için katılamıyoruz. Anayasa'ya aykırılık arz ediyor.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, hukuk fakültesinin birinci sınıfında "Anayasa'ya başlangıç" dersinde öğrettiler bunları bize.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Kardeşim, İç Tüzük'e aykırı, Anayasa'ya aykırı. Önerge vermeyi bilmiyorsunuz.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Sayın Başkanım, -biz arada konuşuyoruz- dinlerseniz Komisyon Başkanı, öğreteceğim size de. Hoca olmuşsunuz ama demek ki tam bilemiyorsunuz bu işleri.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Yüz bin rakamını nereden çıkarıyorsunuz?
TUFAN KÖSE (Devamla) - Anayasa hukukunun birinci dersinde şunu anlatıyorlar, diyorlar ki: "Türkiye bir parlamenter sistem."
Parlamenter sistemin üç özelliği var: özelliklerden birisi "Güçler ayrılığı." 12 Eylül referandumuyla zaten güçler ayrılığını bertaraf ettiniz, perişan ettiniz. Şimdi de ikinci özelliği olan "Cumhurbaşkanının Millet Meclisinde seçilmesi ve gücünün temsilî olması." özelliğini de aradan çıkartıyorsunuz.
Böyle bir Cumhurbaşkanını, Anayasa'da yeterli güvencelerle, demokrasimizin geleceği garanti altına alınmadan halka seçtirdiğinizde, bunun diktatör olmasını nasıl engelleyeceksiniz? Hangi güçle engelleyeceksiniz? Ama siz "Halkı sevmenin de, halka hizmet etmenin de, demokrasinin de tek şartı Tayyip'i sevmek, Recep Tayyip'e hizmet etmek, Sayın Başbakanın yanında olmak." diyorsanız, "Diktatör olacaksa da o olsun." diyorsanız helal olsun. Tarih sizi böyle anlayacaktır, böyle algılayacaktır.
Sayın Başkan, bunları iyi bilin, halkı da kandırmaya çalışmayın.
Değerli arkadaşlarım, önerge üzerinde bu sözlerimden sonra şunları da söylemekten geçemeyeceğim. Burada maalesef zaman zaman AKP ve BDP temsilcileri kavga ediyor görüntüsü veriyorlar ama millî değerlerimize saldırı gündeme geldiğinde maalesef iş birliği hâlindeler. Dün BDP'den bir arkadaşımız -tutanakları aldım- diyor ki: "3 tane katil gelip Hrant'ı ensesinden üç kurşun sıkarak öldürüyor. Bu üç kurşunun adresi de aslında belliydi, mesajı da belliydi çünkü Talat'a üç kurşun sıkılmıştı."
Değerli arkadaşlarım, namuslu, onurlu bir aydın, cesaretli bir yazar olmaktan başka suçu olmayan Hrant Dink'e Allah'tan rahmet diliyorum, anısı önünde saygıyla eğiliyorum ama bizim de bir millî değerimiz olan Talat Paşa'ya saygısızlık yapılmasını da -Hrant üzerinden- kabul etmiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ancak bir iş birliği kurulmak gerekirse eğer, Hrant'a kurşun sıkanlarla Talat Paşa'ya kurşun sıkanlar arasında bir ilişki kurulabilir. Eğer tarihi iyi okursanız bunu görebileceksiniz.
Şimdi "Talat Paşa kimdi, niye anısı üzerinde saygıyla eğiliyoruz?" bunu da burada birkaç cümleyle söylemek istiyorum.
Talat Paşa ve arkadaşları, bu topraklarda, Anadolu'da hümanizmin öncüleri olmuşlardır, bu topraklarda hürriyet için başkaldırmışlar, başlarını koymuşlardır hürriyet uğruna.
Orta Çağ ve istibdada karşı demokratik devrim değerlerini o ve arkadaşları getirmiştir.
Zulme karşı başkaldırmayı, "Ferman padişahınsa dağlar bizimdir." demeyi bu topraklarda ilk söyleyenlerden birisi o ve arkadaşlarıdır.
1908 Devrimini de onlar yapmıştır. Hürriyet adına bu ülkede yapılan şeyler de ilk onlarla başlamıştır.
Değerli arkadaşlarım, uygarlık adına da, çağdaşlık adına da, kadın-erkek eşitliği adına da, basın özgürlüğü adına da neyimiz varsa Talat Paşa ve arkadaşları tarafından bu ülkede başlangıç yapılmıştır.
Bu anlamda, Hrant Dink gibi namuslu, onurlu bir aydına kurşun sıkanları, Talat Paşa'nın manevi mirasçıları gibi gösteren anlayışı da kınadığımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yine, bugün "Millî değerlerimize saldırı da AKP ve BDP iş birliği yapıyor." dedim.
Bugün, az evvel, AKP sıralarından bir arkadaşımız sıraların en önüne oturup sürekli kürsüdeki insanlara, hatiplere laf atmayı bir mazeret sayan, bir bahane sayan, bir marifet sayan? Başbakana kendisini affettirmek için bunları yaptığı söylenen bir arkadaşımız da, ulusalcılıkla faşizmi aynı kefeye koymuştur ki, kendisini de, biraz sosyoloji, biraz bilim okumaya davet ediyorum. Demokrasinin özünde, hattı zatında, ulusal devletler vardır. Demokrasiler ulusal devletlerle birlikte dünyada siyasi literatüre girmiştir.
Değerli arkadaşlarım, son söz olarak önergemiz yerindedir. 100 bin tane oy kullanma ehliyeti olan Türk vatandaşının önerisiyle de Cumhurbaşkanı adayı seçilmelidir. Önerimizin kabulü yönünde oy kullanmanızı diliyorum, hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köse.