GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:55
Tarih:24.01.2012

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uludere katliamının üzerinden yirmi altı gün geçti. Uludere'de yirmi altı gün sonra ne oluyor ne bitiyor, kim sorumlu? Bugüne kadar Hükûmet tarafından yapılan tek açıklama, bugün dâhil grup toplantısında Sayın Başbakanın BDP'ye yönelik eleştirileri ve 19'u çocuk 34 canımızın sanki F-16 savaş uçakları tarafından bombalanmamış gibi, sanki bu ülkenin insanları toplu bir katliama tabi tutulmamış gibi, bunun sorumluları yokmuş gibi, bu  sorumlular, kademe kademe sorumluluk olarak bakıldığında idari sorumluluğu, hukuki, cezai sorumluluğu, siyaseten bakıldığında Hükûmetin siyasi sorumluluğu yokmuş gibi, bu olay yaşanmamış gibi Türkiye'de bir yaklaşım tarzı içinde.

Bugünkü açıklamalara baktığımız zaman, Sayın Başbakan olayı tazminatla kapatıp geçiştirilecek bir olay gibi görüyor. Oysaki bu tür olaylar halkların tarihinde travma yaratan olaylardır. Travması ağırdır bunların. Sorumluluğu ağırdır. O zaman elinizdeki dört saatlik Heron görüntülerinin neden yirmi altı gün boyunca savcılığa ulaşmadığını sorarlar. Savcılık neden gizlilik kararı verdi diye sorarlar. Olayın üzerinden on beş gün geçtikten sonra olaydan kurtulan sadece iki mağdurun sorgulanırcasına -tanıklık değil bakın, dikkat edin- ve katliam olmamış gibi, sadece kaçakçılık suçundan sorgulanması gibi bir sorgulama yapılması tüyler ürperticidir. En vahimi, olayı soruşturan savcılığın helikopterle yukarıdan, havadan olay zaptını tutmasıdır, olay delillerinin, bütün bulguların yerinde tespit edilmemesi, kamuoyundan gizlenmesi, arkasından gizlilik kararı verilmesidir.

Bütün bunlar yaşanırken, sanki Uludere olayını çok basit, sıradan bir olaymış gibi, başka olaylarla, acılarla yarıştırmak gibi bir siyasi anlayışın, sorumsuzluğun içine girilmesi kabul edilemez. Bakın, burada hiç kimse böyle bir insani, vicdani konuda timsah gözyaşları dökemez, dökmeye de hakkı yoktur.

İki gün önce Hakkâri'de meydana gelen ve 20'ye yakın sivil yurttaşımızın yaralandığı bombalama olayının da akıbetinin, izinin sürdürülmesi durumunda benzer bir karanlık tezgâhın ortaya çıkacağı görülecektir. Hükûmetlerin görevi bunları araştırmaktır, sorumluları bulmaktır. Kim olursa olsun, nereden olursa olsun bunun hesabını yargı önünde vermesini sağlamaktır. Bizler bunları dile getirdiğimiz için Sayın Başbakanın bize etmediği hakaret, söylemediği söz kalmadı.

Şimdi sormak istiyorum: Yirmi altı gün sonra hangi noktadasınız? Dört saatlik Heron görüntüleri nerede? Hani savcılık soruşturmasındaydı? Havada inceleme yapan, havada olay zaptı tutan, olay yerini görmeyen savcıların tuttuğu tutanaklar üzerinden mi bu olayı gerçeklere kavuşturacaksınız? Bütün bunlar araştırılması gereken konulardır. Buraya, vicdanı olan, insanlığa karşı işlenen suçlarda ve bir toplu kırımda Uludere katliamının mağdurlarını yalnız bırakmayan insan hakları kuruluşları, sivil toplum örgütleri, Türk Tabipleri Birliği, kamu emekçileri sendikaları, aydınlar, sanatçılar, yurt içinden ve yurt dışından gelen yüzlerce kuruluş raporlar düzenliyor, siyasi partiler raporlar düzenliyorlar ve herkesin çok açıkça toplu bir katliam dediği bir olayda yirmi altı gün geçmesine rağmen bir tek kişi sanık olarak ifadeye çağrılmamış. Sanık olarak çağrılan tek bir kişi yok, ifadesi alınan bir kişi yok. Bu kadar bir vahşet karşısında bunun sorumluluğunu, sorumlularını ortaya çıkarma yerine muhalefetin üstüne saldırmak ve bundan kurtulmaya çalışmak nasıl bir ruh hâlidir, nasıl bir şeydir, bunu anlamak mümkün değil. Bakın, bugünkü konuşmalara da dikkat edin, bu olayın üzerine kim gitmişse onlar suçlanıyor. BDP gitmiş, BDP suçlanıyor; ana muhalefet gitmiş, ana muhalefet suçlanıyor; insan hakları kuruluşları, İHD, MAZLUMDER  gitmiş, onlar suçlanıyor; meslek örgütleri suçlanıyor ve dahası bir şey suçlanıyor: Medya, basın mensupları suçlanıyor. Şimdi, bakın, bu nasıl bir zihniyettir ki cinayetleri sorgulayan bir medya ki o da tek tük cesaretle yazan birkaç kalemden başka kalmadı, hepsi zapturapt altına alındı. Bu ülkenin gerçeklerini ortaya çıkarmak o kadar zor mu? Bu ülkenin yaşadığı bu vahşeti ortaya çıkarıp özür dilemek zor mu arkadaşlar? İnsanlık namına, vicdan namına, o insanların yaşadığı bu ıstırap karşısında elbette ki uluslararası hukuka, her alana kadar insanların hak talepleri olacak ve biz bunu yaptık. Birleşmiş Milletler Cenevre İnsan Hakları Komiserliğine başvurduk. Yarın, Uluslararası Ceza Mahkemesine başvurusu yapılıyor Uludere Roboski katliamının yani Uluslararası Ceza Mahkemesinin soruşturacağı bir konu. İstediğiniz kadar "Türkiye Uluslararası Ceza Mahkemesinin tarafı değildir."  deyin ama bu Uluslararası Ceza Mahkemesi, bu kurallar üye olmayan ülkelere de çalışıyor. Burada, bu gerçeği bu Meclisin çatısı altında aydınlığa kavuşturmak varken, Meclisin bir araştırma komisyonu kurup olayı yerinde incelemesi varken, bu gerçekleri hep beraber ortaklaşarak oraya gidip Meclisin araştırma komisyonunun -daha önce benzer bu tür olaylarda, yaşanan olaylarda yaptığı gibi- gidip tümüyle bu olayı karanlıkta bırakmamacasına gerçekleri ortaya çıkarması, sorumluları ortaya çıkarması varken ve bu Meclisteki bütün partilerin ortak sorumluluğuyken bizim verdiğimiz bu araştırma önergesi karşısında umuyorum ki bu gerçeği örtmek için başka olayları bunun önüne çıkartıp bu olay yaşanmamış gibi hiç kimse davranma hakkına sahip değildir.

Gerçeklerle yüzleşelim, geçmişle yüzleşelim. Kim ne yapıyorsa, hangi devlet, hangi hükûmet, hangi örgüt, hepsiyle yüzleşelim. Buna hakkı var insanlarımızın. Adalet ve hakikat adına bunu yapalım. Biz bunları yaptığımız zaman -demin gündem dışı bir konuşmada faili meçhul cinayetleri bir arkadaşımız konuştu- o zaman halkımıza karşı, insanlarımıza karşı daha adil duruma geliriz. Roboski'de, Uludere'de katliamda yaşamını yitiren canlar sadece ve sadece adalet istiyor. Kim bu yanlışı yaptı? Altında kasıt varsa kim bu kasıtlı yönlendirmeyi yaptı? İstihbaratı kim verdi? İsrail'den mi, ABD'den mi kaynaklandı? Hükûmet nasıl emir verdi? Verdi mi, vermedi mi? Verdiyse neresindedir? Bütün bunları açıklığa çıkarmak için bu araştırma önergesini verdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bunu vicdanlarınıza havale ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.