GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:55
Tarih:24.01.2012

İDRİS YILDIZ (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Uğur Mumcu'nun 19'uncu ölüm yıl  dönümü. Yurtsever Uğur Mumcu'yu burada rahmetle anarken bir şeyi açıklıkla ortaya koymak istiyorum: Biliyorsunuz Uğur Mumcu öleli on dokuz yıl oldu, faili bulundu ama arkasındaki kaynaklar, örgütler ortaya çıkartılamadı.

Yine, son günlerde gündemimizde olan Hrant Dink olayını birlikte yaşıyoruz, buradaki sonuçlar da ortada.

Şimdi Uludere'yi konuşuyoruz. Uludere'nin de nereye varacağını, nasıl sonuçlanacağını, bunlardan bir tarafa  çıkartmak  gerekir diye düşünüyorum. Yani bugün eğer biz bu olayı ciddi anlamda tartışabilirsek, meseleyi bir noktaya taşıyabilirsek, diğerlerine örnek olmayacak şekle getirebilirsek bundan mutlu olurum.

Değerli arkadaşlarım, 28 Aralık 2011 saat 20.00'de olan olaydan sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi 6 arkadaşımızı Uludere'deki olayla ilgili görevlendirdi. Ben araştırma önergesi veren arkadaşlar gibi olaya farklı bakmıyorum, aleyhinde konuşan arkadaşımız gibi de olayı farklı şekle dönüştürmek istemiyorum.

Önce izlenimlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu paylaşmadan sonra eğer mantığımızla doğru karar verebilirsek Meclisin bu konuda ciddi bir sonuç alabileceğine, ülkemize de demokrasinin gelişmesi anlamında ciddi katkı koyabileceğine inandığımı ifade etmek istiyorum.

Biz 6 arkadaş Şırnak'a gittiğimizde Uludere Kaymakamıyla oturduk konuştuk. Uludere Kaymakamı, Gülyazı ve Ortasu köylülerini çok iyi tanıdığını, onlarla çok hasbihâli olduğunu, bir hafta önce orada bir halı saha açılışı yaptığını bize açık yüreklilikle ifade etti. Oradaki insanların da yurtsever olduğunu, devletiyle yakın olduğunu, devletiyle bütün olduğunu bize ifade etti.

On gün sonra da yani 10 Ocakta da kendisine bir plaket verileceğini söyledi. Pazartesi günü sabahleyin Gülyazı köyüne taziye çadırına gittik. Orada, taziye çadırında yakınlarını kaybedenlerle oturduk, konuştuk, dertleştik, helalleştik ama bir şeyi orada açık yüreklilikle gördük ki Hükûmet oraya gelmemişti. Sayın bakanlar Uludere'ye gitmişler, alayın helikopteriyle inmişler, alaya yakın bir yerde kurulan bir tiyatro çadırında, orada taziyede bulunup tekrar geri dönmüşlerdi. Bu çok önemliydi bana göre. Orada o insanların acılarını onlarla birlikte paylaşabilmek, onların sorunlarını dinleyebilmek, onların ne yaşadıklarını anlayabilmek önemliydi.

Orada köylülerle görüştüğümüzde, konuştuğumuzda, bize anlattıklarında bu kaçakçılık olayının yıllardır süregelen, hukuken yasak olan, kanunen yasak olan ama fiiliyatta herkesin günlük yaşamı içinde var olan bir şey olduğunu ifade ediyordu. Bu bize Karadeniz köylerindeki ormancı-köylü ilişkisini benzeştiriyordu. Bizim oralarda da köylü ormandan gider odun keser, kaçaktır ama ormancı onları idare eder. Arada sırada, şefinden aldığı talimatla "Gel bakayım." der, birkaç kişiyi alır. Oradaki kaçakçılık hadisesi de bu derece yasallaşmış ve onların geçimleri?

Ayrıca o kaçakçılık öyle devam ediyor ki o kaçakçılıktan oradaki alayın da haberi var, oradaki yerel yetkililerin de haberi var, herkesin haberi var. Günübirlik gidiyorlar geliyorlar ama o gün bir başka karanlık ortaya çıkıyor. O gün 40 kişi gidiyor, dönüyor, döndüğünde bütün irtibatlar kesiliyor. İşte burada daha sonra açıklanan istihbaratla ilgili eksiklik. Bu istihbaratla ilgili eksiklik nerede, bunu iyi değerlendirmemiz lazım, bununla ilgili iyi yorum yapmamız lazım, bununla ilgili sonuç almamız lazım. MİT ifade ediyor "Biz bu istihbaratı vermedik." diye. Genelkurmay, istihbarat geldiğini söylüyor ama menşesini açıklamıyor.

Bugün grupta Sayın Genel Başkanım ifade etti  "İsrail'den mi, Amerika'dan mı?" dedi. Önce bunun aydınlığa çıkması lazım. Bu istihbarat nereden geliyor, nereden geldi, bunun açıklanması lazım. Bu istihbaratın nereden geldiği, nasıl olduğu açıklanmadan bu işin sonucunun alınması da mümkün değil. Oradaki 35 yurttaşımızın, 34'ü ölmüş, 1 tanesi sağ kalmış, onunla da oturduk konuştuk. Dönüşte biz Şırnak Valisi'ne uğradık. Vali Bey'le oturduk konuştuk. Kaymakam'ın ifadeleriyle Vali Bey'in ifadeleri aynı. Ben gruptaki arkadaşların içerisinde Vali Bey'e şunu sordum: "Bu 34 yurttaşımız PKK'lı mıydı?" dedim. "Hayır." dedi. Net şekilde sordum, net şekilde cevap verdi. "Peki PKK sempatizanı mı?" dedim. Yine "Hayır" dedi. "O hâlde burada bir noksanlık var, bunun araştırılması lazım." dedik. Yalnız döndüğümüzde şöyle bir olay vardı: Biraz önce arkadaşımız söyledi Şırnak Uludere Savcılığının, Şırnak Savcılığının, Diyarbakır özel yetkili savcısının olaya müdahil olduğunu? Ama biz onu Vali Bey'le pazartesi günü akşamüzeri saat 4'te görüşene kadar orada savcılık olaydaki olan insanların hiçbirisinin ifadesini almamıştı. En önemlisi de o olaydan sağ çıkan Şahin Encü'nün ifadesini almamıştı. Yani durum bu kadar vahimdi orada. Sonra biliyorsunuz bu konuyla ilgili savcılık gizlilik kararı verdi, konu belli bir noktadan çıktı, artık evlere şenlik. Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak orada şunu yaptığımıza inanıyorum ben: Devletle oradaki halkımızın arasına köprü olduk. Biz orada şunu sağladık: Hükûmetin gidemediği Şırnak'a, Şırnak'taki Uludere'ye, Uludere'deki Gülyazı köyüne, Ortasu köyüne Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz gittik, halkımızla orada birlikte paylaştık, dertleştik, konuştuk, onların sorunlarını rapor hâlinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine ve Meclise ilettik. Biliyorsunuz Mecliste de İnsan Hakları Komisyonunda bir alt komisyon kuruldu. Dolayısıyla bizim düşüncemiz şu: Bu konuyla ilgili yaptığımız raporda da belirttiğimiz "34 ölünün sorumluları açıklanmalı ve haklarında dava açılmalı." diyoruz biz. "Ölenlerin ailelerinden özür dilenmeli." diyoruz. "Olay hakkında, yerel ve askeri yetkililer hakkında geçiş noktalarının tutulması sebebiyle  idari soruşturma açılmalıdır." diyoruz. "MİT ve istihbarat teşkilatlarının ve bölgede faal ajanların olay günü istihbarat akışı, istihbaratların değerlendirme yöntemi ve operasyon için düğmeye basılması süreci tüm şeffaflığıyla kamuoyuna açıklanmalı." diyoruz. Sınır ticaretinin eğer bu böyle devam edecekse yasallaşması diye ifade ediyoruz. En önemlisi de köylülerle yerel askerî yetkililer arasında o saatlerdeki telefon trafiğinin incelenmesini istiyoruz.

Acılı ailelerle görüştük. Acılı aileler o aşamada, o günkü acılarına rağmen reddetse de yöre halkının çoğunluğu fakir olsa da tazminat istemediklerini ifade ettiler ama acı kayıplarının manevi yönden en azından bir  parça telafisi için maddi desteğin de kendilerine sağlanmasını ifade etmek istiyorum.

Sonuç olarak, Uludere'deki olayın bu boyutlar çerçevesinde değerlendirilip oradaki hadisenin adli olarak değerlendirilmesini, tartışılmasını ve konuşulmasını öneriyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.