GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SÖZLÜ SORU ÖNERGELERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:55
Tarih:24.01.2012

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına sorulan sözlü soru önergeleri üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle İzmir Milletvekilimiz Hülya Güven'e ait (6/48) esas numaralı soruyu cevaplandırarak sözlerime başlamak istiyorum. Milletvekilimiz şiddetle ilgili eğitim politikamızın ne olduğunu, burada neler yapmak istediğimizi, nasıl bir politika ürettiğimizi bize sormuş. Ben kısa bir şekilde bunu özetlemek istiyorum.

Milletvekilimizin haklı olarak sorduğu soruya? Biz şiddetin bir sonuç olduğunu ve koruyucu, önleyici tedbirlerle sonucu değiştirmek için mutlaka koruyucu, önleyici tedbirlerde eğitimin öncelenmesi, güçlenmesi gerektiği bilinciyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bünyesinde üç ayrı başlıkta eğitim politikamızı belirlemiş durumdayız.

Birincisi temel eğitim yani doğduğu zaman insanlara -kadın ve erkek- birbirlerinin hakkını, insan hakkını kabullenecek, içselleştirecek, davranış koduna dönüştürecek şekilde temel bir eğitimin verilmesi gerekiyor. Bunun, anneyle babayla başlayan eğitimin, okul öncesi eğitimin ve özellikle temel eğitim bünyesindeki kitaplarda verilen eğitimin çok önemli olduğunu bildiğimiz için Sayın Başbakanımızın genelgesiyle 2008'de başlayan ve şu anda Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde Talim Terbiye Kurulunda bir daire başkanlığında biz temel eğitimi verirken kadının insan hakkı ve kadın-erkek eşitliği konusunda nasıl bir davranış üretmeliyiz ve nasıl bir eğitim vermeliyiz, buradaki yanlışlarımız nedir, bunlar çalışılıyor ve bütün materyaller bu şekilde inceleniyor, yeni yapılan eğitim modları da bu şekilde incelemeden geçiyor. Bunu çok önemsiyoruz.

İkincisi, temel eğitimi bitirmiş olan yetişmiş erkeğe nerede ulaşacağız? Ulaşabilmek için biz şu anda üç ayrı protokolü imzaladık. Bunun da birebir takibini yapıyoruz. Birincisi, Genelkurmay Başkanlığıyla yaptığımız bir protokolle er ve erbaş eğitiminde zaten şu an devam eden yurttaşlık sevgisi bölümünde kadın-erkek eşitliği, kadın-erkek fırsat eşitliği konusunda da er ve erbaşlarımızın eğitilmesinin şiddetin önlenmesinde çok önemli olduğunu bildiğimiz için Sayın Genelkurmay Başkanıyla benim birebir yaptığım görüşmeden sonra da eğitim materyallerini, nasıl bir eğitim vereceğiz ve içinde neler olması gerekiyor, bunların çalışmasını tamamladık. Zaten devam eden eğitim güçlendirilerek devam ediyor.

Bir şey daha başlattık -Jandarma bölgesi biliyorsunuz ülkemizin yüzde 90'lık kısmına hitap ediyor- Jandarma Genel Komutanıyla yaptığımız görüşmede, onların Avrupa Birliğinden aldığı bir hibe programına "Biz de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak bu eğitimin içerisinde oluyoruz." dedik. Değerli Komutanımız hemen kendi ekibini gönderdi, bizim ekiple, bizim uzmanlarımızla oturuldu, çalışıldı. Şu anda jandarmada kadın-erkek fırsat eşitliği, kadının insan hakkı konusunda da eğitimlerle ilgili altyapı çalışması başlatılmıştır ve hızlı bir şekilde de eğitim devam etmektedir.

İkincisi Diyanet İşleri Başkanlığı. Sayın Başkanla yaptığımız protokolde, özellikle cuma hutbelerinde kadına yönelik şiddetin konu edilmesi ve burada çok net bir şekilde Diyanet İşleri Başkanlığının şiddetle mücadeledeki duruşunu gösteren hutbelerin verilmesi protokolde net bir şekilde ifade edilmiştir. Bundan sonra bu hutbelerde de, bayram namazlarında verilen hutbelerde de kadın-erkek eşitliğinde, şiddetle mücadelede İslam dininin bir sevgi ve barış dini olduğu ve buradaki duruşunun ne olduğu çok temel bir şekilde anlatılmaktadır. Amacımız ve muradımız bilinç yükseltme, farkındalığı artırma, herkesin kendi kafasında birtakım soruları varsa onlara cevap bulacağı ortamları hazırlamaktır.

Ama bir şeyi daha başarmamız lazım: Şiddet gören bir kadın nereye gidecek? Gittiği zaman oradaki kolluk kuvveti ona ne şekilde yardımcı olacak? Bunların hepsinin çalışmaları Birleşmiş Milletlerle yapılan bir protokolle beraber başlamıştır. Kolluk kuvvetlerine, yaklaşık 40 bin polisimize -şiddetle mücadelede- gelen şikâyetler üzerine şiddete maruz kalmış bir kadına nasıl davranılacağı, neler yapılması gerektiği eğitimi verilmiştir. Ayrıca, uygulamalar da bizim takibimizdedir. Aynı şekilde Sağlık Bakanlığı bünyesinde, acile gelen şiddet maruzu bir kadının nasıl tedavi edileceği, ne tür psikolojik destek verilmesi gerektiği eğitimi de sağlanmıştır. Aile mahkemeleri hâkimleriyle, cumhuriyet savcılarıyla da bu eğitim çalışmaları başlamıştır ve devam etmektedir. Topyekûn bakıyoruz, bütün fotoğrafa bakıyoruz ve tam bir eğitim seferberliğiyle, şiddetle mücadelede -önemsediğimiz- bir seferberliği, 74 milyonun seferberliğini çok önemsiyoruz. Bu konuda da Değerli Milletvekilime, sorduğu bu önemli sorudan ve Meclisi bilgilendirme fırsatı verdiğinden dolayı da teşekkür ediyorum.

İkinci soru Ensar Öğüt Bey'den: (6/85) ve (6/498) no.lu sorularında genel manada özürlülerle ilgili bizim politikamızı, kadrolarımızı ve boş olan kadrolarla ilgili nasıl bir politika ürettiğimizi bize sormuştur. Engelliler, tabii ki sadaka değil, iş istemektedir. Biz de zaten engellilerimizin engelli hakkını, insan hakkını koruyan, son on yılda yasasını çıkaran, evde bakım imkânları sağlayan, eğitim hakkını veren, rehabilitasyon sistemini geliştiren, sağlıkta fırsat eşitliği koyan bir politikayı üretiyoruz.

İstihdam konusunda da bizim 2012'de engellilerle ilgili koyduğumuz iki önemli politikamız var: Birisi istihdam, ikincisi ulaşılabilirlik. Zamanı daha iyi kullanmak adına, ulaşılabilirliği daha geniş zamanda size anlatmak istiyorum ama istihdamla ilgili özellikle bizim dönemde kaç kişi istihdam edildi; yüce Meclisin bunu mutlaka bilmesini çok önemsiyorum ve 2002 tarihinde istihdamla ilgili, özürlü memur sayısı değerli milletvekili arkadaşlarım, 5.777 iken, 2011 Ağustos tarihinde bu 20.829'a ulaşmıştır. Yaklaşık on yılda yüzde 360'lık bir artış sağlanmıştır. Özürlü işçi sayısına da bakacak olursak, 2002'de 10.883 iken, 2011de 32.257'ye ulaşmıştır ve buradaki artış sayısı da yüzde 227'dir ama her bir özürlümüz boş kalan kadroya yerleşene kadar da biz politikayı 2012'de güçlendirerek, destek mekanizmasını artırarak devam ediyoruz. "Ne yapıyorsunuz?" diyecek olursanız sınav sistemini değiştiriyoruz. Sınav sisteminde, artık, görme engelli, bedensel engelli, işitme engelli ve zihinsel engelli, herkes kendi kategorisinde sınava girecek ve bedensel engelli bir özürlüyle görme engelli bir özürlünün girdiği sınavda aynı sorular sorulduğu zaman bunun bir haksız rekabet olduğunu, herkesin kendi içinde, kendi kategorisinde sınava girmesi gerektiğini gördük. Sağlık Bakanlığıyla, ÖSYM'yle, Çalışma Bakanlığıyla bizim kurum hemen bir kurul oluşturdu. Nasıl bir soru sistemi oluşturacağız, burada nasıl bir yöntem belirleyeceğiz, bunların hepsini çalıştık. Burada alımlar şubat ayı itibarıyla halkımıza, engelli vatandaşlarımıza duyurulacak. Haziran ayında sınavımızı yapıyoruz. Sınav sonuçları açıklanır açıklanmaz kamuda ve özelde ne kadar boş kadro varsa bire bir takibini yapacağız ve yerleştirilene kadar da bu yılı bu şekilde izleyerek, değerlendirerek, takibini yaparak, sınav sonucunu da, hangi özürlünün nerede yerleşmesi gerektiğini de Bakanlığımız bünyesinde takip ederek bunu sizlerle de paylaşacağız. Bu konu bizim en önemli konularımızdan bir tanesi. Engellimizin mutlaka iş imkânına kavuşması ve onun kendi yeteneklerinden ve potansiyelinden istifade edileceği bir sistemin hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Hülya Güven Hanım'ın (6/143) no.lu sözlü soru önergesi: Burada, özellikle basında birtakım yanlış anlaşılmadan kaynaklı Sayın Milletvekilimizin sorduğu bir soru var. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yargı sürecinin hızlandırılmasıyla ilgili özellikle on beş yaş altındaki çocuklarımızın birbiriyle evlendirilmesini onaylayan bir kararın çıktığı önce söylenmişti. Sonra, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan bir açıklama geldi: "Bu doğru bir haber değildir. Değerli hâkimimiz yaşadığı uygulamalardan dolayı yaşanan sıkıntıyı anlatmıştır ve burada bizim, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun buradaki duruşu da bellidir." şeklinde bir açıklama geldi. Burada sorun şudur: Doğu ve Güneydoğu'yu bilen milletvekillerimiz bunu çok daha iyi bilirler, ben de oradan, o bölgeden gelen bir kardeşiniz olarak biliyorum. Medeni Kanun'umuza göre, bizim hâkim kararına göre evlenme yaşımız on altı, anne-baba rızasına göre on yedi, reşit olarak bir çiftin birbiriyle anlaşarak evlenmesi on sekiz. On beş yaş altında, bu Doğu ve Güneydoğu'da çok oluyor, davullar çalınıyor, kınalar yakılıyor, iki tarafın aileleri kızı istiyor, resmî nikâh olmadan, bunlar bütün toplumun onayıyla, toplumun hepsinin, herkesin bilgisi dâhilinde evleniyor. Ondan sonra, ne zaman bu olay ortaya çıkıyor? Hamile olduğu zaman. Hastaneye geliyor doğum yapacağı sırada; erkek tecavüzden suçlu bulunup cezaevine gönderiliyor, kız ya annesinin evine gönderiliyor ya da doğum yapması için bizim kuruma gönderiliyor. Şimdi, bunun, bu tür sorunun büyük bir sorun olduğu hâkim tarafından dile getirilmiş ve nasıl çözülmesi gerektiği söylenmiştir. Asla "Bunları birbiriyle evlendirelim, cezayı indirelim." böyle bir şey olamaz. Bakın, Türk Ceza Kanunu'nda biz bir değişim yaptık, tecavüzcüyle evlendirilme 2002'den önce suç değildi, evlendiriliyordu, biz kaldırdık. Kaldırdığımız şeyi nasıl yeniden koyabiliriz? Ama burada başka bir şeyi başarmamız lazım. Mesela, geçen hafta, Gaziantep'te, evlenme sırasında, tam düğün sırasında emniyetten geldiler "Kardeşim bir dakika, bu düğünü yapamazsınız." dediler. Yani olay daha olmadan, evlenme olmadan bizim hemen müdahale etmemiz, olayları büyütmeden müdahale etmemiz gerekiyor. Bunu biz üç dört bacakta çalışıyoruz. Birincisi, kız çocuklarımızın okullaşması. Kız çocukları temel eğitimi bitirip orta eğitime geçtiğinde, eğer o ara dönemde devam etmezse eğitimine, özellikle o ataerkil bakış açısıyla bir şekilde evlendirilmeye çalışılıyor. Biz kızlarımızın mutlaka birey olarak güçlenmesini ve eğitim imkânlarından istifade etmesini, bu on iki yıl zorunlu eğitimin de bunun önüne geçeğini düşünüyoruz ve Millî Eğitim Bakanlığıyla da bunun öne çekilmesiyle ilgili süreci takip ediyoruz ama ikincisi, annenin babanın buna izin vermesi. Biz bunu kabul edemeyiz. Belki birtakım yaptırımlarla Ceza Kanunu'nda bunu daha da değiştirerek çocuk yaşta birinin çocuk sahibi olması bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil, birçok sosyal yarayı da beraberinde getiriyor. Hem "Hukuki yönden şu anda Bakanlığımız ne yapabilir?" onu çalışıyoruz hem de ben, toplum destekli emniyetle ilgili yapılan çalışmalarda da özellikle o bölgeler adına bunun önceden hemen kontrol altına alınacak mekanizmaları da güçlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Anne-babanın bilincinin yükseltilmesini, buna rağmen izin veriyorsa da devlet olarak "Bir dakika kardeşim, sen buna izin veremezsin, veriyorsan da burada gerekli cezayı alacaksın." şeklinde bir yaptırımın da mutlaka konması gerektiğini düşünüyorum. Medeni Kanun'a göre hareket etmeyen hiçbir evliliği de onaylamadığımızı belirtmek istiyorum. Biz bunun takipçisi olacağız, politikalarımızı güçlendireceğiz. Öznur Hanım'ın hazırlamış olduğu bir rapor vardı, araştırma komisyonu raporu, o raporda yapılması gerekenler ne ise şu anda, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünde de her bir sonuç tek tek takip ediliyor ve bununla ilgili de politikalarımızı ve destek mekanizmalarımızı da güçlendiriyoruz.

Ayrıca, Hülya Güven Hanım'ın sorduğu ikinci bir soru: Burada, on beş yaş öncesinde rızaya bağlı? Daha doğrusu, tecavüz ve cinsel istismar olduğu zaman "Acaba, burada ruh sağlığı bozuldu mu?" diye bir rapor isteniyor. Şimdi, tam tersi, burada bu raporun istenmemesi gerektiğini Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu söylüyor, biz de aynı kanaatteyiz. Bu yüzden, Türk Ceza Kanunu'ndaki o maddenin değişmesi gerektiğine de çalıştık, Adalet Bakanlığımızla da görüşeceğiz. Burada zaten on beş yaşın altında bir cinsel istismara, bir tecavüze maruz kaldıysa bir de "Ruh sağlığı bozuldu mu bozulmadı mı?" diye sorulabilir mi? Bu kadar saçma bir soru olabilir mi? Dolayısıyla "Ruh sağlığı bozulmuştur." şeklinde ön kabulle -zaten budur doğrusu- bu rapora ihtiyaç olmadan gerekli müdahalenin ve hukuki düzenlemenin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Türk Ceza Kanunu'nda da bu maddenin değiştirilmesiyle ilgili gerekli çalışmayı başlattık, Sayın Bakanımızla da gerekli görüşmeleri yapıyoruz.

Tekirdağ Milletvekilimiz Candan Yüceer'in (6/358) no.lu sorusu var, Tekirdağ özeline bir soru. "2006-2011 yılları içerisinde ne kadar, kaç özürlü yurttaşımız mesleki rehabilitasyon hizmetinden yararlanmıştır?" diyor. Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen özürlülere yönelik eğitim programında, Tekirdağ ilinde 76 kişiye mesleki eğitim hizmeti sunulmuştur.

Ayrıca, 2'nci soruda Sayın Milletvekilimizin sorduğu "Tekirdağ'da kaç eğitim merkezi vardır?" diyor. Türkiye'de 259, Tekirdağ ilinde ise 6 mesleki eğitim kursu açılmıştır.

3'üncü soruda "Mesleki rehabilitasyon uygulaması sonucunda ülkemizde ve Tekirdağ ilimizde kaç özürlü yurttaşımız işe yerleştirilmiştir?" diye soruyor. 2011 yılı itibarıyla Türkiye'de 24.698, Tekirdağ ilinde ise 312 özürlü vatandaşımız işe yerleştirilmiştir.

Sayın Mevlüt Aslanoğlu'nun (6/396) no.lu sözlü soru önergesine cevap veriyorum: Sayın Milletvekilimiz aslında sahayı çok iyi bilen birisi ama bu sorduğu soruyla sahayı bilmediğini anlıyorum çünkü "Neden köy muhtarlarının veya mahalle muhtarlarının görüşleri doğrultusunda hareket edilmiyor?" diyor. Mütevelli heyetinin içinde muhtarlar. Hem mahallede hem köyde hem de şehirlerde, muhtarlarımız mütevelli heyetinin esas üyesidir. Sayın Milletvekilimizi herhâlde birileri yanlış bilgilendirdi. Asla bizim mahalle temsilcimiz oralarda olamaz. Biz hangi noktada muhtarı, hangi noktada mahalle temsilcisini çalıştıracak kadar deneyimimiz olan, on yıllık tecrübemiz olan bir iktidarız diye düşünüyorum. Mevlüt Bey'in bu konuda kendine sorulan sorularla ilgili daha iyi araştırma yapmasını ve sözlü soruları buraya göndermesini bir daha tavsiye ediyorum.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru Bey'in (6/463) no.lu sözlü soru önergesine cevabımı veriyorum: "Özürlülük sağlık raporu nasıl verilmektedir? Hangi özür grupları hangi yüzde ile iş göremezlik raporu konusu olmaktadır?" diyor. Şimdi burada, Sağlık Bakanlığının hazırlamış olduğu bir ölçüt var, bir sınıflandırma var, bir kurul raporu yönetmeliği var. Hatta, bu yönetmelikte de birkaç defa değişim yaptık yaşanan sorunlardan ve işi kolaylaştırmadan dolayı. Buna göre -Ek 2'de- Çalışma Gücü Kaybı Oranları Cetveli dikkate alınarak, özür durumuna göre, yüzde olarak belirlenmektedir. Belirlenen yüzdeler de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından değerlendirilmekte ve iş göremezlik raporu hakkında karar verilmektedir. Bunların hepsi teknik bir çalışmadır, raporlar vardır. Sağlık Bakanlığından gelen bu raporlar Çalışma Bakanlığında sonuçlandırılmakta ve talep edene bilgi olarak verilmektedir. Daha teknik bir detay olduğu için, isterse Sayın Milletvekilim, daha detaylı, bire bir de kendisini bilgilendirebiliriz.

Tokat Milletvekilimiz Reşat Doğru'nun (6/464) no.lu sözlü soru önergesine cevabımı veriyorum: "Ülkemizin il il özürlü sayısı ne kadardır? Bunların özürlülük oranları nedir?" diyor. Türkiye genelinde özürlülerin sayısını netleştirmek üzere Bakanlığımız bir çalışmayı hızla sürdürmektedir. En son TÜBİTAK ve TÜİK'le beraber yaptığımız toplantıda gerçek özürlü sayımızın çıkmasıyla ilgili bir çalışma başlatmış bulunuyoruz çünkü hepinizin bildiği gibi, süreğen hastalığı oranları da özür grubuna giriyor ve o yüzden biz "Yüzde 12 özürlümüz var." deyip genelliyoruz. Aslında bunun yüzde 80'i hastalıktan dolayı özür grubuna giriyor. Bunun yaklaşık yüzde 20'sinin hakikaten bedensel engelli, işitme engelli, görme engelli, zihinsel engelli olduğunu biliyoruz ama biz bunu daha tam adrese dayalı, bire bir de çalışmak için, TÜBİTAK'la ve TÜİK'le yaptığımız protokol gereği 2012'de çalışacağız ve buradaki engelli gruplarını da yeniden isimlendirerek, TÜBİTAK'la beraber, çalışma sonucunda sizlerle paylaşacağız. Ayrıca, milletvekilimize, her ilde ne kadar özürlü birey bulunmaktadır, bu listeleri de çıkardık; kendisine sonradan bire bir de takdim edebilirim. Toplamda 886.098 özürlü birey bulunmaktadır. İl bazlı takibimiz de, tablomuz da elimizdedir, milletvekillerimize sunabiliriz.

Reşat Doğru'nun (6/465) no.lu sözlü soru önergesine cevabımı veriyorum:  Çocukların ve ailelerin kullanımında bulunan Güvenli İnternet ile ilgili çalışmalar var mıdır? Çocuk oyunlarındaki şiddet içeren oyunların kaldırılması konusunda Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır?

Hepinizin bildiği gibi Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunca yani Ulaştırma Bakanlığına bağlı bir kuruluşça bu Çocuk ve Aile Profil Kriterleri Çalışma Kurulu oluşturulmuştur ve Güvenli İnternetle ilgili bir çalışma başlatılmıştır. Yaklaşık iki ay önce, isteyen aileler çocuklarıyla aileleriyle ilgili eğer güvenli bir İnternet  istiyorlarsa nasıl girecekleri, buradan nasıl istifa edecekleri de bu kurulca açıklanmıştır. Şu ana kadar bizim geçen hafta yaptığımız toplantıda 200 bin aile "Ben Güvenli İnternetten istifade etmek istiyorum." diye başvurmuş. Bu kampanyanın daha da güçlenmesini önemsiyoruz. Seçmek özgürlüktür. Bakın burada seçim öncesi özellikle bu yapılan çalışmanın bir sansürmüş gibi algılandığını gördük, kamuoyunun da farklı şekilde bilgilendirildiğini gördük. Hâlbuki bu tamamen tercihe bağlı. İsteyen aile bu şekilde devam eder, isteyen aile "Ben Güvenli İnternete geçmek istiyorum." der ve gereğini yapar ama mesela ben Güvenli İnternete ilk geçen kişilerden biriyim, 2 evladım var, bunu önemsiyorum. Takdir buradaki milletvekilimizin ve halkımızındır. İstifade etmek isterlerse geçerler ve bundan çocuklarını çok daha iyi bir şekilde korurlar çünkü bilgi ve teknoloji çağındayız, asla yasaklayamayız ama kontrollü kullanmayı da ebeveynler olarak bizlerin yapmasını  en büyük görev olarak görüyorum. Bize düşen şey bu mekanizmaları güçlendirmek ve ailelere alternatifler sunmaktır, çocukları da buradan gelecek tehlikelere karşı korumak da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının en önemli görevlerinden biridir. Bu mekanizmayı destekleyecek ve güçlendirecek kampanyaları da önemsediğimizi, Bakanlık politikası olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.

Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık'ın (6/471) esas no.lu sözlü soru önergesine cevap veriyorum: Burada Sayın Milletvekilimiz "Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik hükümleri çerçevesinde bakım ücreti ödenen özürlü vatandaşlarımızın ve yakınlarının mağduriyetinin giderilmesiyle ilgili bu Yönetmelik gereğince `Kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı bir aylık net asgari ücret tutarının üçte 2'sinden daha az bakıma muhtaç özürlülere' verilecek bakım ücretinin artırılmasına yönelik bir çalışmanız var mıdır?" diye soruyor.

Burada evde bakım hizmeti 30/7/2006 tarihinde 26244 sayılı genelgeyle başlamıştır, bir yönetmelikle başlamıştır. Bizim burada özellikle sayıyı azaltmaktan daha çok kaliteyi artırma gibi bir politikamız var. Mali olarak destek verdiğimiz engellilerin evde bakımında evde bakım veren kişiler bu işi ne kadar biliyor, ne kadar mali olarak verilen bu desteğin engellinin hayatını kolaylaştırmada eğitimli. Biz, şimdi bunun üzerinde çalışıyoruz. İnşallah, bu yaptığımız çalışmada evde bakım veren eğiticilerin eğitilmesini, onların burada bu yaşlı hizmetinde veya özürlünün bakımında neye ihtiyacı var, nasıl hareket etmek gerekiyor, neleri bilmek gerekiyor, bunu vermek istiyoruz, ayrıca bir de bunu izlemek istiyoruz. Yani mali olarak bu destekler çok ciddi destekler. Hepiniz kendi yakınlarınızda görüyorsunuz ama bunun izlenmesini ve kalite bazlı bir bakıma dönüştürülmesini önemsiyoruz. Bakanlığımız 2012'de de bu konuda yeni bir çalışma başlatmıştı, çıkan sonuçları da yüce Meclisle paylaşacaktık.

Ayrıca, Sayın Milletvekilimizin, "Bu kriterlerle ilgili değiştirilmesini düşünüyor musunuz?" şeklinde bir sorusu var. Bu çalışmalar sonunda, yönetmelikler, hepsi insan içindir. Bizim engellimizin, yaşlımızın daha iyi bakım alacağı bir eksiğimiz varsa bire bir yaptığımız çalışmada bunu tamamlamak adına bir yönetmelik değişmesi gerekiyorsa bunu da değiştiririz. Genel Müdürlüğümüz bu konuda birebir çalışmasını başlatmıştı. Burada kalite bazlı yönetmelikte eksik olan bir şey de varsa hızlı bir şekilde tamamlanacaktır.

Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu'nun (6/494) esas sayılı sözlü soru önergesine cevabımı veriyorum: "Sürekli  olarak artış gösteren açlık ve yoksulluk sınırı karşısında nasıl bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz? Bu durumda işçi ve memur yoksulluk sınırı, emekli ve asgari ücretli kesimde açlık sınırı altında yaşamaya mahkûm edilmiş olmuyor mu?"

Şimdi  sayın milletvekilleri, 2002'den beri koyduğumuz bir politika var. Birincisi ekonomik kalkınma. Tabii ki ekonomik kalkınmanızı sağlamanız, pastayı büyütmeniz lazım. Ondan sonra da bu milletin kaynaklarını millete yeniden döndürecek hakça paylaşımı öngören, hak eksenli bir paylaşımı bu büyümeden istifade edecek, 74 milyonun bundan istifade edeceği "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışıyla sosyal politikalarımızı güçlendiriyoruz. Ben, sosyal politikalar yani bu alanda sosyal yardımlaşma ve sosyal hizmetler bünyesinde önce bu pastayı büyütme ve arkasından da 10 kat bütçeyi artıran bir iktidarın Bakanlar Kurulu üyesi olarak huzurlarınızdayım. 1,2 milyar TL olan 2002'deki bu bünyede ayrılan pay bugün 15 milyar TL'ye ulaşmıştır. 2012'de de bu kaynaklar, bütçeler hiçbir şekilde eksiltilmeden yükseltilerek devam etmektedir. Ayrıca, 2002'e geldiğimiz zaman 1 doların altında yaklaşık yüzde 5 civarında vatandaşımız  yaşıyordu. Şu anda burada 1 doların altında  yaşayan vatandaşımız kalmamıştır. 2 doların altında yüzde 30'dan yüzde 5'e düşürülmüştür. 4 doların altında vatandaşımız kalmayacak şekilde de sosyal politikalarımızı güçlendiriyoruz. Eğitimde fırsat eşitliği, sağlıkta fırsat eşitliği, engellinin, yaşlının, kimsesiz çocuğun yanında olan bir sosyal devlet anlayışı Anayasa'nın bize de verdiği bir sorumluluktur. Burada rakamları yükseltiyoruz. Bu "Gini" katsayısı dediğimiz ve bütün uluslararası kriterlerin de kullandığı katsayıya göre bu normalleşme, zenginle fakir arasındaki fark, makas azalmaktadır. En alt gruptaki vatandaşımızın en üst gruptaki vatandaşımızla arasındaki fark 18 kattan 13 kata düşmüştür. Biz toplumsal huzur ve barışı da burada görüyoruz, bu makası kapatmaya da devam edeceğiz.

Bir rakamı da tekrar sizinle paylaşmak istiyorum: 2002 yılında yüzde 1,35 olan gıda yoksulluğu, 2009 yılında yüzde 0,48'e düşmüştür. 2002 yılında yüzde 26,96 olan gıda ve gıda dışı yoksulluk oranı 2009 yılında yüzde 18'e indirilmiştir.

İnsani gelişmişlik kriteri en önemli kriterlerimizden bir tanesidir. Eğitim, yaşam beklentisi, gelire göre insani gelişmişlik endeksine baktığımız zaman dört grup var dünyada: Çok yüksek insani gelişmişlik, yüksek insani gelişmişlik, orta insani gelişmişlik ve düşük insani gelişmişlik oranıdır. Biz, şu anda, orta insani gelişmişlikten bu sosyal politikaları güçlendirerek yüksek insani gelişmişlik sınırına ulaştık ama hedefimiz, çok yüksek insani gelişmişlik sınırına da hep beraber ulaşmaktır diyorum.

Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün (6/507) sayılı sözlü soru önergesine cevap veriyorum: "Sokak çocuklarına güvenli bir ortam sağlamak, toplumla yeniden bütünleşmesini sağlamak, becerilerini geliştirmek, çocukların cinsel ve fiziksel sömürüsüne karşı kapsamlı yardım edilmesi gerekmektedir. Okulda olması gerekirken ekmek parası peşine düşen, oyun oynaması gerekirken madde bağımlılarıyla tanışmak zorunda kalan sokak çocuklarımızı yeniden sağlığına kavuşturacak, toplumla barışık yaşamaları gerekmektedir." Ensar Bey'in bu söylediklerinin hepsinin altına imzamızı atıyoruz ve politikalarımızı da zaten buna göre geliştiriyoruz. Bizim şu anda, Çocuk Koruma Kanunu, çocuk ihmali ve istismarından koruma birinci derece görevimizdir. Hepinizin bildiği gibi, kadına yönelik şiddetle ilgili yasal altyapıyı tamamladık, önümüzdeki hafta Bakanlar Kurulumuz imzaya açacak ama biz arkadan çocukla ilgili kısımda, çocuk haklarıyla ilgili kısımda, çocuk istismarıyla ilgili kısımda hukuki olarak -Birleşmiş Milletler, Çocuk Koruma Kanunu- yani hukuki altyapıda eksiğimiz olan nedir, burayı nasıl kuvvetlendirebiliriz? Bir bilim kurulu oluşturduk, bu bilim kurulunun bize verdiği raporlar doğrultusunda da hem hukuki temelleri daha güçlendireceğiz hem uygulamalardaki eksikliğimizi giderecek şekilde destek mekanizmalarını güçlendireceğiz.

Sokak çocuklarıyla ilgili olan kısım da bizim en önemli çalışma grubumuzdur, önemlidir ve özellikle bizim Bakanlığımız bünyesinde çocuk ve gençlik merkezlerinde bu çocuklarımızı Milletvekilimizin söylediği tehlikelerden korumak için neye ihtiyacı varsa, ekonomik destek, fiziksel olarak neye ihtiyacı varsa, barınma ihtiyacı, gıda ihtiyacı, psikolojik destek, hukuki destek, annenin babanın bilincinin yükseltilmesi, neye ihtiyacı varsa giderecek çalışma modellerini orada tamamlıyoruz.

Hepinizin bildiği gibi bundan yıllar önce çok daha büyük bir sorundu ama bugün hem yerel yönetimlerin hem sivil toplum kuruluşlarının hem Bakanlığımızın, ilgili bakanlıkların koordinasyonuyla çok daha güçlü mekanizmalar oluşturulmuştur ama bundan sonra da bir eksiğimiz varsa, Sayın Milletvekilimizin de burada bize bir önerisi varsa her zaman birlikte çalışmaya da hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Ensar Bey'in (6/508) no.lu sözlü sorusuna da cevap vereceğim. Uyuşturucuyla mücadelede yapılması gerekenleri soruyor Sayın Milletvekilim. Burada, daha önceki Parlamentoda, Necdet Ünüvar Bey'in Başkanlığında çalışan bir araştırma komisyonunun raporu çıkmıştı, çok detaylı bir rapordu. Ben Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olur olmaz Sayın Başkanı Bakanlığımıza davet ettim ve raporla ilgili, politika üretme adına bizim Bakanlığımız bünyesinde neler yapılması gerektiğini bizim uzmanlarımıza anlattıracak şekilde bir çalışma başlattık. Yine, araştırma komisyonunda çalışan milletvekillerimizle ve Değerli Başkanımızla süreci götürüyoruz ve buradan politikalar üretecek şekilde... Tabii bu tek başına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bire bir çözeceği bir sorun değil, bu işin Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı boyutu var, iyi bir koordinasyon gerekiyor ama biz, bize düşen kısmını yapmak için de uzmanlarımız ve Genel Müdürlüğümüz bünyesinde bir daire başkanlığı bu işle uğraşıyor, neler yapılması gerektiğiyle ilgili eylem planımız, stratejik planlarımızı oluşturuyoruz. Umuyorum bir on beş, yirmi gün içerisinde de bunu kamuoyuyla ve milletvekillerimizle de paylaşacak şekilde çalışmalarımızı tamamlamış olacağız.

Sayın Milletvekilimizi de daha detaylı, bire bir bilgilendirebiliriz.

Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman'ın (6/583) sayılı sözlü soru önergesinin cevabını veriyorum. Adana ili ve ilçesinde yürütülen proje ve yatırımları sormuş Sayın Halaman. Burada Adana'ya ait bilgilerimizi, 2011 yılında iki adet çocuk evi var, bir adet kadın konukevi var, bir adet ilk müdahale birimi var, bir adet Karaisalı engelsiz yaşam merkezi açılarak hizmete başlamıştı.

2012 yılında yapılması planlanan çalışmalarımız da şunlardır:

Şambayat köyünde inşaatı yüzde 90 tamamlanmış olan koruma, bakım ve rehabilitasyon merkezinin açılışı gerçekleştirilecektir.

Adana huzurevi yaşlı bakım merkezi, 150 kişilik, ek özel bakım bölümü proje çalışmaları başlatılmış olup ihale aşamasına gelmiştir.

Ceyhan ve Kozan ilçelerinde huzurevi proje çalışmaları devam etmektedir.

Beş ilçemizde sosyal hizmet merkezi kurmak için çalışmalarımız devam etmektedir.

Ayrıca, Bakanlığımız kaynaklarından Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanunu'nda her il ve ilçede yoksullukla mücadeleyle ilgili gıda, barınma, yakacak, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik yapılan çalışmada da Adana iline ait gelir getirici projeler kapsamında 307 proje desteklenmiştir, aktarılan kaynak da 5 milyon 301 bin 367 TL'dir.

İsterse Sayın Milletvekilim ilçe bazlı, hangi ilçeye ne kadar mali destek verildi, bunları da kendiyle birebir paylaşırız.

Ayrıca Karaisalı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına ortaöğretim öğrenci yurdu kapsamında aktarılan kaynak 1 milyon 500 bin TL'dir.

Fon kaynakları ile süt sığırcılığı, damızlık, koyun yetiştiriciliği alanlarında desteklenen Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi için toplam 16 proje desteklenmiş olup aktarılan kaynak da 13 milyon 279 bin 657'dir. Bu da ilçe bazlı, hangi ilçeye ne kadar süt sığırcılığı desteği verdik? Biraz önce Sayın Milletvekilimiz sütün ne kadar önemli olduğunu anlattı. Biz de sığırcılığı destekliyoruz ki kaliteli süt üretilsin. İnşallah bunların ilçe bazlı da hangi ilçeye ne ayırdığımızı da Sayın Milletvekilimizle paylaşacağız.

BAŞKAN - Sayın Bakan, beş dakikasını da ekleyerek on dakikanız var, toparlamaya çalışın.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) - Bakanlığımızın Adana ilinin sorunları konusunda yürütülen çalışmaları var mıdır? Varsa nelerdir? Adana'yla ilgili kısmı, kalan kısmı isterseniz zamanı iyi kullanmak adına Sayın Milletvekilimle birebir görüşerek halledelim.

İstanbul Milletvekili Celal Dinçer'e ait 6/586 esas numaralı sözlü soru önergesinin cevabını veriyorum. "Kamu kuruluşlarında boş olan özürlü kadro sayısı kaçtır?" Bu konuda biraz önce, doldurulanları söyledim. Şimdi, kamu kurumlarında istihdam eksiği özürlü memur sayısı 23.360 olduğunu ifade ediyorum. Burada, biraz önce konuşmamın başında diğer milletvekilimin sorduğu soruda nasıl bir yöntem izleyeceğimizi anlatmıştım, yeniden anlatmadan, haziran ayı itibarıyla bu alımların gerçekleştirileceğini ve takibinin nasıl yapılacağını söylüyoruz.

"Yasada belirtilen yüzde 4 özürlü çalıştırma zorunluluğu olmasına rağmen bu kadrolar neden hâlâ boş tutulmaktadır?" Burada da özellikle özürlü işçi çalıştırma zorunluluğunu yerine getirmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinin İŞKUR tarafından yapılmakta olduğunu, bu konunun İŞKUR'un görev alanına girdiğini belirtiyoruz, ama biz de, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü de Çalışma Bakanlığımızla ve İŞKUR'la birebir çalışıyoruz, buradaki boş bulunan kadroların da hızlı bir şekilde tamamlanmasının takipçisi olacağımızı ifade etmek istiyoruz.

Ankara Milletvekili Zühal Topcu'ya ait (6/683) sayılı sözlü soru önergesinin cevabını veriyorum. "Ülkemizdeki kadın sığınma evlerinin sayısı, kapasitesi ve doluluk oranları nelerdir?"

Yaklaşık 2004 yılında, kadın milletvekillerimizin Yerel Yönetimler Yasası çıkarken verdiği önergeyle, kadın sığınma evlerinin yerel yönetimlerde, nüfusu 50 binin üzerindeki yerel yönetimlerde açılmasıyla ilgili bir madde ilave edilmiştir. Ondan sonra, şu anda, bizim kendi bünyemizde 53, toplam 1.182 yatak kapasitesi olan ve şu ana kadar, 2011 Eylül ayı sonu itibarıyla bundan istifade eden kadın sayısının da 19.779, çocuk sayısının 11.342, toplam sayının 31.121 olduğunu ifade etmek istiyorum. Ayrıca, sivil toplum kuruluşlarımızın ve yerel yönetimlerin de kendi kurduğu kadın sığınma evleri var, toplamda bu sayı 82'ye çıkmaktadır.

Kadın sığınma evleriyle ilgili, nüfusu 50 binin üzerindeki yerde açmayla ilgili kısımda "açabilir" şeklindeki madde, oradaki belediye başkanının kendi bireysel inisiyatifiyle çalışmıştır, açmadığı durumda ne olacağı, ne olduğu belirtilmediğinden dolayı da istenilen sayıya ulaşamamıştır, ama biz Bakanlık olarak açılmayan her yerin birebir takibini yapacağız ve açılmasını sağlayacağız. Ama bir şey daha yapacağız, biz kadın sığınma evleriyle ilgili yönetmeliği de değiştiriyoruz. bundan yaklaşık bir ay önce kadın sığınma evlerinin bütün yöneticilerini, Türkiye'deki 112 yöneticiyi, bir kurultay yaptık, şu anda yaşanan sorunları ve nasıl çözmemiz gerektiğini onlarla paylaştık, yönetmeliği değiştirmek için neler yapılması gerektiği çalışmasını tamamladık. Şu anda, bunu sizlerle paylaşacak aşamaya geldik.

Özellikle oradaki amacımız şu: Şu anda, kadın sığınma evleri, şiddete maruz kalmış bir kadınımızı korumak için, onu tehlikeden korumak için kurulan bir sistem. Fiziksel ihtiyaçları gideriliyor, gıda, barınma ihtiyaçları gideriliyor ama biz bunu yeterli bulmuyoruz. Bu yeni sistemde, ona ait, neye ihtiyacı varsa daha farklı bir kalite bazlı yönetim anlayışını getiriyoruz. Yönetmelikte bunu çok önemsiyoruz. Üç aylık kalma süreci var. Bu, duruma göre, o kişinin özel durumuna göre altı aya veya daha fazla süreye çıkabiliyor ama biz meslek kurslarıyla?

Millî Eğitim Bakanlığımızla bir protokol yaptık. Eğer oraya gelen kadınımızın okuma yazmayla ilgili sorunu varsa, diploma sorunu varsa? Biliyorsunuz, şu anda gidip halkevlerinden istifade edebiliyordu ama son yaptığımız protokolde, biz, kadın sığınma evlerinde de artık bu kursları açabiliyoruz.

Çalışma Bakanlığımızla önümüzdeki hafta istihdamla ilgili bir protokol hazırlığı aşamasındayız, o da tamamlanmak üzere. Kadınlarımızın oradan dışarıya ihtiyacı kalmadan, ihtiyacı olan bütün her şeyi, meslek kurslarını, ihtiyacı olan bütün hukuki desteği, psikolojik desteği verecek kaliteli bir yönetim anlayışını hayata geçireceğiz. Amacımız şudur ki: Kadınımız, zaten şiddetten dolayı yeterince psikolojikman sorun yaşamıştır, onun yaşamını kolaylaştıracak destek vermek, oradan çıkarken sorunlarıyla daha kolay baş edebilecek şekilde onu güçlendirmek?

Bir şey daha yapacağız. Eğer orada, geçici mali yardımı biz Bakanlık olarak veriyoruz ama istihdam talebi olacaksa da İŞKUR'la bir bağlantı yapacağız, öncelik bu kadınlarımız olacak. Onların iş bulmasını kolaylaştıracağız, bu bağlantıyı güçlendireceğiz. Biz de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak da bu sistemin birebir takipçisi olacağız, hem sayısal olarak hem nitelik olarak hem nicelik olarak sığınma evlerindeki?

BAŞKAN - Sayın Bakan?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hayır, toparlamanız bitti. Şimdi sözünüzü bitirin.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) - Tamam, bitiriyorum.

BAŞKAN - Soru soran arkadaşlarımız var tekrar, sonra tekrar sizi alacağım. Beş dakika ek süreniz de bitti.

Lütfen şimdi, son cümlelerinizi koyun.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Beni dinlediğiniz için, sabrınız için de bütün milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.