| Konu: | 23 EKİM 2011 TARİHİNDE VAN İLİNİN ERCİŞ İLÇESİ MERKEZ ÜSSÜ OLMAK ÜZERE MEYDANA GELEN DEPREME İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 25.10.2011 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, bu felakette yaşamını yitiren bütün yurttaşlarımıza, bütün halkımıza başsağlığı diliyorum. Yaralı bütün yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bu felaket yaşandığı sıralarda ben Van ilindeydim ve o tabloyu bütün çıplaklığıyla gördüm. Felaketten siyaset üretmememiz gerektiği görüşündeyim. Felaket üzerinden siyaset üretilmez. Felaket üzerinden ancak kardeşlik, dostluk, duygu ortaklığı yaratılabilinir. Eğer bir eksiklik varsa, bir yanlışlık varsa, bunun nasıl giderileceği konuşulur, başka bir şey konuşulmaz. Diğer eleştiriler daha sonra yapılır, siyaset daha sonra yapılır.
Ben burada iki konuya değineceğim sadece. Öncelikle, depremden hemen sonra yaşanan koordinasyon eksikliği, benim bugün aldığım bilgiye göre devam ediyor. Biraz önce arkadaşlarımla görüştüm, Van'da bulunan dostlarımızla görüştüm, İl Başkanımızla görüştüm, bu koordinasyon eksikliği hâlen devam ediyor. Bir eş güdüm eksikliği var, bu eş güdüm eksikliğinin derhâl giderilmesi lazım. Bu sadece benim görüşüm değil ama orada bulunan hemen hemen herkesin aynı görüşü var. Bir çaba gösteriliyor fakat bu çaba bir eş güdüme dönüştürülemedi.
Şurası çok önemli bana göre. Bu yapılmadı ve bunu, bu duyguyu yaşadığım için burada ifade etmek istiyorum. Sonuçta, aynı görüşte olmayabiliriz, aynı görüşte olmayabilirsiniz ama Van ilinde seçilmiş bir belediye başkanı var, seçilmiş bir yerel yönetim var. Van ilinde büyük bir felaket yaşanmıştır. Bu felaketten hemen sonra Sayın Başbakan yapması gerekeni, Sayın İçişleri Bakanı yapması gerekeni yaptı mı? İçişleri Bakanını tam olarak bilmiyorum ama Sayın Başbakanın yapmadığını biliyorum. Sayın Vali gibi, o yerin seçilmiş belediye başkanını araması ve geçmiş olsun dileklerini iletmesi olmalıydı ama bunun bu saate kadar en azından yapılmadığı konusunda bilgi sahibiyim.
Felaketler ayrışmanın değil, bir arada yaşamanın günüdür dolayısıyla bu ortaklığı her türlü duygunun dışında bırakarak sağlamamız gerekirdi. Bu saate kadar sağlanmamış olmasını da büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Bunun derhâl giderilmesini ve bir eş güdüm birliğinin orada sağlanmasını talep ediyorum. Bunun derhâl yapılması gerekir. İçinden geçtiğimiz bu kritik süreçte böyle bir birlikteliğe ve bir arada olmaya ihtiyacımız var. Hükûmetin bu kararlılığı göstermesi lazım.
İkinci olarak, gerçekten, dün saat 16.00'da havaalanına giderken bizzat tanık oldum. Çadır dağıtımı konusunda bu kadar çok koordinasyonsuzluk yaşanamaz. Sadece yakınları olanların veya işte, ulaştığı bir siyasi vasıtasıyla çadır elde etmek bu dönemde olmaması gereken bir durumdur. O nedenle, yerel yönetimlerle birlikte çalışmanın büyük yararı var. Bu koşullarda, çadır dağıtımında, kalıcı barınma koşullarının yaratılması konusunda Hükûmetin acil tedbir alması lazım, bunun da derhâl yapılması lazım.
Biz, milletvekillerimiz olarak, Genel Başkanımızla beraber dün orada bulunduk, bugün milletvekillerimiz ve İstanbul'daki belediye başkanlarımız oradalar. İzmir Büyükşehir Belediyemiz, Mersin Büyükşehir Belediyemiz, Antalya Büyükşehir Belediyemiz ve Aydın Büyükşehir Belediyemizin yardımları oraya ulaştı. Bu acılar sarılıncaya kadar ve bunun sonu gelene kadar milletvekillerimiz ve belediyelerimiz bölgede olacaklar, insanlarımızla dayanışma içerisinde olacaklar, o duygu ortaklığını göstereceğiz. Bunu da burada belirtmek istiyorum çünkü bugünler tasada ve kıvançta bir arada olduğumuzu gösterme günüdür. Tasada ve kıvançta bir arada olduğumuzu eğer gösterebilirsek bir arada yaşama irademizi daha güçlü hâle getirebiliriz.
Ayrıca, şunu da söylemek istiyorum bu vesileyle: Biraz önce konuşmacılar da ifade etti, dünyanın hiçbir yerinde ırkçılık ve nefret söylemi düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, toplantı özgürlüğü kapsamında değerlendirilmez ve hoşgörüyle karşılanmaz ama bu felaket nedeniyle maalesef, ırkçı ve nefret söylemini içeren söylemler medyada ve toplumun bir kesimi tarafından ortaya kondu, medyada yer buldu. "Bunlar küçük gruplar." diye de geçiştirilemez. "Bunlarmarjinal gruplar." diye de geçiştirilemez. Bunlara hiçbir biçimde hoşgörü göstermemeliyiz, hoşgörü gösteremeyiz. Bu Meclisin bunlara en sert tepkiyi en üst düzeyde vermesi lazım. Hiçbir biçimde "Bunlar küçük gruplardır." diye bir karşılık göstermezlik yapmamalıyız.
Ayrıca, Taksim Meydanı'nda o gösteriyi yapanlara -tabiri caizse- hoşgörülü davranan güvenlik güçlerinin başka gösteriyi yapanlara nasıl davrandığını da biliyoruz. Dolayısıyla, bu görüntünün ortadan kaldırılması lazım.
Tekrar teşekkür ediyorum. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı diliyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)